endLesS
Webmaster
Bütün Fenerbahçeli dostlarıma ve kardeşlerime selamlar,
Rakiplerimizin galibiyetle geride bıraktığı hafta da ruhsuz tribünler önünde son dakikalarda gelen beraberlik golüyle derin bir oh çektik diyebiliriz. Bu sene İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a karşı olan şanssızlığımızı kıramadık fakat geçen sezonun 8. haftasından bu yana sahamızda yenilmeme ünvanımızı koruduk. Bir çok eksik vardı takımda ve bu yüzden aksamalar oldu diyebiliriz. Umarız bu puan kayıplarını ilerleyen haftalar da tekrarlamayız. Önümüzde ki 2 hafta bizi zorlu deplasmanlar bekliyor. Gaziantep ve ardından Sivas. Sivasspor da bizim gibi sahasında yenilmiyor. Deplasmanlar tribün açısından vazgeçilmez çünkü istenilen bütünlük ve atmosfer Kadıköy'de maalesef sağlanamıyor. Dün öyle bir taraftar kitlesi vardı ki sormayın gitsin. 2-0'dan sonra stadyumdan kaçanlar o golleri televizyon başında izlerken hiç utanmadılar mı acaba? Hem takımı beğenmeyen hem de takıma destek olmayan insanların yer aldığı, "bu kadar para verdik 2-0 yeniliyoruz. Haydi çıkalım" diye düşünen bir zihniyetin yavaş yavaş yer tutmaya başladığı tribünler de ne yazık ki taraftar kitlesi de pek bir varlık gösteremiyor çünkü "taraftar out, seyirci in" politikası şartları bu hale getirdi. Pahalı bilet fiyatları, ısrarla Migros Kale Arkası'na kombine çıkarılmaması ve çeşitli ekonomik sorunlardan dolayı artık bir çok insan maçlara gelemiyor. Artık taraftarın yerini seyircinin aldığı, "Fenerbahçe sen çok yaşa" sesleri yerine ıslık ve yuhalamaların yükseldiği bu atmosfer rakiplere dezavantaj değil, futbolcularımıza olacaktır. Tabii böyle giderse. Fenerbahçe'nin kötü sonuçlar almaya başladığı ya da kötü oynamaya başladığı vakit oluşan bu tablo çok daha korkunç boyutlara varacaktır. Maçın ilk yarısı bitmeden tribünden yükselen ıslık ve yuhalama sesleri bizleri bu konuda endişelendirmektedir. Umarız bu aklımıza gelenler başımıza gelmez. Eskiden takıma maç kazandıran taraftar vardı. İnşallah herşey eskisi gibi olur. Kısmet olursa Gaziantep ve Sivas'da görüşmek üzere.
Saygılarımla,
Sefa
Rakiplerimizin galibiyetle geride bıraktığı hafta da ruhsuz tribünler önünde son dakikalarda gelen beraberlik golüyle derin bir oh çektik diyebiliriz. Bu sene İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a karşı olan şanssızlığımızı kıramadık fakat geçen sezonun 8. haftasından bu yana sahamızda yenilmeme ünvanımızı koruduk. Bir çok eksik vardı takımda ve bu yüzden aksamalar oldu diyebiliriz. Umarız bu puan kayıplarını ilerleyen haftalar da tekrarlamayız. Önümüzde ki 2 hafta bizi zorlu deplasmanlar bekliyor. Gaziantep ve ardından Sivas. Sivasspor da bizim gibi sahasında yenilmiyor. Deplasmanlar tribün açısından vazgeçilmez çünkü istenilen bütünlük ve atmosfer Kadıköy'de maalesef sağlanamıyor. Dün öyle bir taraftar kitlesi vardı ki sormayın gitsin. 2-0'dan sonra stadyumdan kaçanlar o golleri televizyon başında izlerken hiç utanmadılar mı acaba? Hem takımı beğenmeyen hem de takıma destek olmayan insanların yer aldığı, "bu kadar para verdik 2-0 yeniliyoruz. Haydi çıkalım" diye düşünen bir zihniyetin yavaş yavaş yer tutmaya başladığı tribünler de ne yazık ki taraftar kitlesi de pek bir varlık gösteremiyor çünkü "taraftar out, seyirci in" politikası şartları bu hale getirdi. Pahalı bilet fiyatları, ısrarla Migros Kale Arkası'na kombine çıkarılmaması ve çeşitli ekonomik sorunlardan dolayı artık bir çok insan maçlara gelemiyor. Artık taraftarın yerini seyircinin aldığı, "Fenerbahçe sen çok yaşa" sesleri yerine ıslık ve yuhalamaların yükseldiği bu atmosfer rakiplere dezavantaj değil, futbolcularımıza olacaktır. Tabii böyle giderse. Fenerbahçe'nin kötü sonuçlar almaya başladığı ya da kötü oynamaya başladığı vakit oluşan bu tablo çok daha korkunç boyutlara varacaktır. Maçın ilk yarısı bitmeden tribünden yükselen ıslık ve yuhalama sesleri bizleri bu konuda endişelendirmektedir. Umarız bu aklımıza gelenler başımıza gelmez. Eskiden takıma maç kazandıran taraftar vardı. İnşallah herşey eskisi gibi olur. Kısmet olursa Gaziantep ve Sivas'da görüşmek üzere.
Saygılarımla,
Sefa