'hayaL
Bayan Üye
İslâmiyet’te Oruç
Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir. Istılahî olarak ise, tan yerinin ağarmasından güneşin batma vaktine kadar, bir gaye uğruna bilinçli bir şekilde yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durup nefsi dizginlemek demektir. Pek çok hüküm gibi oruç da, İslâm’ın bidayetinde değil de Medine döneminde farz kılınmıştır. Tarih olarak hicretin ikinci yılının Şaban ayına rastlayan oruç emri üzerine Efendimiz dokuz yıl Ramazan orucu tutmuştur.
a. Kur’ân’dan orucun farziyetine delil:
“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” ; “O sayılı günler, Ramazan ayıdır. O Ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim Ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir.” (Bakara 2/185)
b. Sünnet’ten orucun farziyetine delil:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Peygamber Efendimizin Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik etmek, namazı kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak, gücü yetenler için Beytullah’ı ziyaret etmek.”
Diğer bir rivayet de şöyledir:
“Saçı başı dağınık bir adam Peygamber Efendimiz’e gelerek: “Ya Rasûlallah! Allah’ın üzerime oruç olarak neyi farz kıldığını bana haber ver.” dedi. Peygamber Efendimiz bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ramazan ayını (orucunu) farz kıldı.” Adam: “Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz: “Hayır, ancak kendiliğinden nafile olarak yaparsan bu müstesna.” buyurdu. Adam, bundan sonra sorularına devam ederek: “Allah’ın bana farz kıldığı zekâttan haber ver.” dedi. Peygamber Efendimiz ona İslâm’ın gösterdiği yolları ve esasları anlattı. Bundan sonra adam şöyle dedi: “Sana ikramda bulunan Allah’a yemin olsun ki, bu söylenenlerden ne fazla ne de eksik yaparım.” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Eğer doğru söylüyorsa, bu adam kurtulmuştur, yahut cennete gidecektir.”
Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir. Istılahî olarak ise, tan yerinin ağarmasından güneşin batma vaktine kadar, bir gaye uğruna bilinçli bir şekilde yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durup nefsi dizginlemek demektir. Pek çok hüküm gibi oruç da, İslâm’ın bidayetinde değil de Medine döneminde farz kılınmıştır. Tarih olarak hicretin ikinci yılının Şaban ayına rastlayan oruç emri üzerine Efendimiz dokuz yıl Ramazan orucu tutmuştur.
a. Kur’ân’dan orucun farziyetine delil:
“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” ; “O sayılı günler, Ramazan ayıdır. O Ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim Ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir.” (Bakara 2/185)
b. Sünnet’ten orucun farziyetine delil:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Peygamber Efendimizin Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik etmek, namazı kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak, gücü yetenler için Beytullah’ı ziyaret etmek.”
Diğer bir rivayet de şöyledir:
“Saçı başı dağınık bir adam Peygamber Efendimiz’e gelerek: “Ya Rasûlallah! Allah’ın üzerime oruç olarak neyi farz kıldığını bana haber ver.” dedi. Peygamber Efendimiz bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ramazan ayını (orucunu) farz kıldı.” Adam: “Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz: “Hayır, ancak kendiliğinden nafile olarak yaparsan bu müstesna.” buyurdu. Adam, bundan sonra sorularına devam ederek: “Allah’ın bana farz kıldığı zekâttan haber ver.” dedi. Peygamber Efendimiz ona İslâm’ın gösterdiği yolları ve esasları anlattı. Bundan sonra adam şöyle dedi: “Sana ikramda bulunan Allah’a yemin olsun ki, bu söylenenlerden ne fazla ne de eksik yaparım.” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Eğer doğru söylüyorsa, bu adam kurtulmuştur, yahut cennete gidecektir.”