İslamiyet İçindeki İlk Bölünme ve Aleviliğin Doğuşu

İslamiyet İçindeki İlk Bölünme ve Aleviliğin Doğuşu

İslamın ilkelerini oluşturup, müslümanlığı geniş bir alana yayan Muhammed’ in ölümü üzerine, onun yerine kimin geçeceği yani iktidarın kimde olacağı tartışmaları başlar. Tartışmanın pek çok tarafı vardır. Kimi peygamberin ölümü öncesinde Ali’ yi halife gösterdiğini iddia eder. Kimi soy bakımından yakınlığın, kimileri ise bilgi, tecrübe anlamında yetkinliğin baz alınmasını savunur.

Gelenekçiler Ebubekir’ i, soy ve bilgiyi öne çıkanlar ise Ali’ den yana tavır alırlar.Daha henüz peygamber yeni ölmüş, Ali ve yakınları onun cenaze işiyle uğraşırken yandaşları Ebubekir’ i halife ilan ederler. Bazı İslam ileri gelenleri, bunu kabul etmez ancak Ali onları yatıştırır. İlk görüş ayrılıkları işte bu sürecin ürünüdür.

Ebubekir ölümden önce kendine Ömer’ i halife gösterir. O ölünce de İmamlık yine sorun olur. Süreci takip ederken, olayı elbette yalnızca ” kişisel” bir çatışma olarak görmemek gerekir. Çünkü sorun, siyasal ve ekonomik iktidarı ele alma sorunudur. Ali’ yi savunanlar onun göreve gelmesini isterler. Sorunun seçim yoluyla çözümü kararlaştırılır ve Ömer halife olur. Ali, bu sonuç karşısında da müslümanlar arasında bölünme ve kırgınlık olmaması için tarafları yatıştırma yolunu seçer. Hatta Ömer’ e saygı gösterir. Ömer, iktidarının üzerinden 10 yıl geçtikten sonra bir suikastçı tarafından namaz kılarken öldürülür. Hilafet yine sorun olur. Ali’ ye karşı olanlar Osman’ ı aday gösterirler. Bu kez seçimlerde bir takım oyunlar çevrildiği iddia edilmektedir. Çevrilen oyunlar, ortaya çıkar ve iş savaşa dökülür. Ancak Ali, yine araya girer ve savaşı önler. Osman’ a karşı herhangi bir soğukluk göstermez.Osman’ ın halifeliği 12 yıl sürer ve o da Ebubekir’ in oğlu tarafından öldürülür. Ondan sonra herhangi bir aday çıkmaz ve Ali Halife seçilir.Bunca olay ve ayak oyunları doğal ki, toplumda da yankısını bulur. Üst düzeyde yaşanan tartışmalar topluma yayılır. Yalan, riya ve dedikoduların sonu gelmez. Osman’ ın halifeliği döneminde Suriye valisi olan Muaviye, Osman’ ın öldürülmesinden Ali’ yi sorumlu tutarak ona karşı savaş ilan eder. Ali, çatışmalara son vermek için çalışsa da başarılı olamaz. Sonunda o da, namaz kıldığı bir gün camide suikastla öldürülür.Bu olay arkasından Muaviye, halifelik makamına oturur. Kendisinden sonra halifeliğe Ali’ nin oğlu Hasan’ ın gelmesi konusunda anlaşma yapar ancak sözünde durmaz ve onu zehirleterek öldürür. Oğlu Yezid’ i aday gösterir. Ve bu süreçten sonra halifelik babadan oğula geçen bir kurum haline getirilir.Ali’ nin taraftarları buna karşı çıkarlar. Ali’ nin oğullarından Hüseyin’ i çağırtarak halife seçeceklerini belirtirler. Ancak, Hüseyin ve yakınları Kerbela’ da kuşatılır, günlerce susuz bırakılır ve toplam 72 kişi tümüyle kılıçtan geçirilip öldürülür. Bir tek Zeynel Abidin adlı kişi sağ kalır. O günden sonra işte bu olay tarihi bir önem kazanır.

12 İmam Alevilik köken olarak Şiilikten kaynaklanmaktadır ancak zaman içönemli değişikliklere uğramış ve özgün bir inanç akımı, özgün bibir mezhep haline gelmiştir.

Aleviler Alevilerin ve Şiilerin ortak inancına göre İslam dünyasına yön vermek ve yönetmek işi, Ali’ nin soyuna tanınmış bir haktır. Yine bu inanca göre, Ali’ nin soyu kendisi ile birlikte 12 kuşak devam etmiş ve 12 İmam bu süreci götürmüştür. Alevi ve Şii inancında kendilerine mukaddes nitelikler atfedilen 12 İmam şunlardır:

1- ) Ali

2- ) Hasan (Ali’ nin oğlu)

3- ) Hüseyin (Ali’ nin oğlu)

4- ) Zeynel Abidin (Hüseyin’ in oğlu)

5- ) Muhammed Bakır (Z. Abidin’ in oğlu)

6- ) Cafer Sadık (M.el- Bakır’ ın oğlu)

7- ) Musa Kazım (Cafer’ in oğlu)

8- ) Ali Rıza (Kazım’ ın oğlu)

9- ) Muhammed Taki

10- ) Ali Naki

11- ) Hasan Askeri

12- ) Muhammed Mehdi

Muhammed el- Mehdi, 869 yılında doğmuş ve rivayete göre dört yaşındayken orada kaybolmuştur. İnanca göre, halen sağdır ve kıyametten önce ortaya çıkacak, dünyaya adalet ve esenlik getirecektir.Ali’ nin soyundan gelenler ve onun taraftarları süreç içinde geniş bir coğrafyaya yayıldılar. Daha sonra Kızılbaşlık, Bektaşilik adlarıyla anılan iki büyük kol daha çok Anadolu’ da yaygınlaştı. Üçüncü kol ise İran’ da kaldı.

Şiiliğin (İran Alevileri) bir mezhep olarak ortaya çıkışı 10. yüzyılın ortalarına rastlar. Aslında Şii öğretisi 8. yüzyıl başlarında belirlenmiştir. 6. İmam Cafer es- Sadık, Şiiliğin en yaygın kolu sayılan Caferiye fıkhının kurucusudur. Şii öğretisinin temelinde ise halifenin Ali’ nin soyuna ait olması gereği yatmaktadır. Şii düşüncesi, Araplardan çok İranlılar yani Farsiler arasında nüfuz bulmuştur. Bu anlamıyla Şii- Sünni farklılaşması, İran toplum ve uygarlığının, Araplaşmaya, Arap yönetimine bir tepki olarak yorumlanmaktadır. Ki islamiyet İran’ a ulaştığında o topraklarda uygarlık Araplara göre çok daha yüksek düzeydedir. İşte bu süreçte Şiilik, bir nevi toplumsal kimliği koruma aracı haline gelmiştir.

Nitekim bu kısmen Alevilik için de geçerlidir. Ön Asya’ dan gelen Türkmen- Oğuz boyları da bu süreçten etkilenmiş ve aynı sorunu yaşayarak resmi İslam düşüncesinden kopmuş, onu kendine göre yorumlamış ve bu özellikleri Anadolu’ ya taşımıştır.

10. yüzyılda ise Şiilik siyasal bir kimlik de edinmiştir. İran’ da kurulan Büveyhoğulları, Mısır’ daki Fatimiler birer Şii devleti olarak tarihte yeralmışlardır.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst