Néppox
Kayıtlı Üye
Çağdaş edebiyatın en önemli seslerinden Nobel ödüllü yazar Herta Müllerden sorularla dolu ve soru işaretlerinden yoksun bir roman: Tek Bacaklı Yolcu.
Çağdaş edebiyatın en önemli kalemlerinden Nobel ödüllü Herta Müllerden, yazarın kendi hayatıyla da paralellikler taşıyan, bir geçit-roman: Tek Bacaklı Yolcu.
Kentten kente, geçmişten geleceğe ve tanıdık karanlıklardan meçhul düzlemlere açılan, şiirselliğiyle göz dolduran bir metin. Herta Müller, Tek Bacaklı Yolcuda, Romanyadan Almanyaya göç eden İrenenin hikâyesini konu ediyor, toplumsal travmaların birey üzerindeki izdüşümlerini etkileyici bir dille anlatıyor.
Tek Bacaklı Yolcunun kahramanı İrene, iki ülke, üç erkek ve dört duvar arasında, kentten kente tek bir olasılığın peşinde yürüyor: ufukta ölümün görünmediği bir düzleme çıkma, sadece yaşama olasılığının... Ancak karışık ve fazlasıyla karmaşık bir dünyada, şimdinin özne ve nesneleri, geçmişin gölgelerini taşımaktan vazgeçmiyor.
Tek Bacaklı Yolcu, kalabalıkların içinde yalnızlık çekmenin, hükümleri bitmek bilmeyen zalim rejimlerin ve sürekli gözetlenmenin açtığı yaralar ile yaşamda yürümenin, her şeye rağmen direnmenin romanı; yabancılaşmanın yonttuğu gözlerle içe ve dışa bakmanın, şu tuhaf dünyayı bir bütün olarak görme yetisini yitirmenin öyküsü.
Herta Müllerin Romanyadan Batı Berline göçtükten sonra yazdığı ilk roman olan Tek Bacaklı Yolcu, bireyin kaldırımlarda yankılanan adımlarını nihai bir hedefe değil, iç dünyasına çeviren, şiirsel bir metin. Gidişlerin kolay, varışların sancılı olduğu, kentlerin sürekli bükülüp açıldığı ve gönderilen mektupların posta kutularına düşer düşmez dağıldığı bir atmosferde, kendine, dünyaya, yaşama yabancı... Yolcular daima ağır yaralı.
Direnmek, bireyin tek silahı.