Silencio
Kayıtlı Üye
X-Men
X-Men toplumsal önyargıları eleştiren, bir anlamda da toplum dışına itilenleri kucaklayan bir temele oturan hikayesi, çizgi roman tarihindeki diğer süper kahramanlara hiç benzemeyen, aslında rahatlıkla bir anti kahraman olarak değerlendirilebilecek olan karakterleriyle benzerlerinden ayrılarak çizgi roman dünyasında kendine has bir yer edinmiştir. X-men karakterlerinin biraz da toplum tarafından hor görülen ırk, kişi ve azınlıkları temsil ettiklerini söylemek yanlış olmaz. 1960 yılından beri yayınlanan çizgi romanın ortaya çıktığı dönemde Amerikada yaşanan ırkçılığın da halen etkili olduğunu hatırlamak lazım. Özetle Xavierın liderliğindeki X adamların mücadelesi ayrımcılığa, dar kafalılığa ve bağnazlığa bir karşı çıkışı simgeler.
Üçleme ve Birinci Sınıf
Sinemanın modern klasikleri arasındaki yerini alan Olağan Şüpheliler filmiyle çok karakterli hikayeleri anlatmak konusundaki becerisini gösteren Bryan Singer, 2000 yılında gösterime giren ilk X-Men filmiyle bu yeteneğini cesur bir yaklaşımla birleştirerek bugüne kadar az örneğine rastlanmış şekilde hem hayranların hem de sinema seyircisinin beğenisini kazanan bir çizgi roman uyarlaması yapılabileceğini göstermişti. İki filminde en dikkat çekici yanlarından biri, perdede bir çizgi roman yaratmaktansa çizgi romanı sinemasallaştırmayı tercihe eden bir yaklaşımın ürünü olmalarıydı. Singerın klasik bir anlatımla perdeye aktardığı X adamların dünyası, kağıt üzerinde göründüğünden daha gerçekçi, günümüz dünyasına daha yakın bir şekle bürünmüştü perdede. Üsluptan ve aksiyondan ziyade çizgi romanın yıllardır güncelliğini hiç yitirmemiş olan hikayesini ve tartıştığı sorunları öne çıkarmayı tercih etmesi de bir başka akıllıca seçimdi. Bryan Singer ilk iki X-Men filminin ardından üçüncü filminde yönetmenlik koltuğuna oturmak için anlaşmıştı. Fakat kendisine önerilen Superman projesine kayıtsız kalamayınca devam filminden çekilme kararı aldı. Değişik isimler serinin üçüncü filminin yönetmeni olarak düşünülse de, son olarak Brett Ratnerda karar kılınmıştı. Ratner bu proje öncesinde Superman Dönüyorun yönetmeni olarak anlaşma imzalamıştı. Sonuç olarak stüdyolar yönetmenleri değiş tokuş ederek büyük bir hataya imza attılar. X-Men: Son Direniş serinin en zayıf filmi olarak anılırken Superman Dönüyor filmi Bryan Singerın kariyerine olumsuz anlamda büyük bir darbe vurdu. 2011 yılında ise seri X-Men: Birinci Sınıf filmiyle beraber köklerine dönüş yaptı. Yönetmenlik için gene Bryan Singerın kapısı çalındıysa da yönetmen Dev Avcısı Jack filmini çekeceğini söyleyerek projeye sadece yapımcı olarak dahil olacağını açıkladı. Bu gelişmenin ardından daha önce Göster Gününü çizgi romanını başarıyla sinemaya uyarlayan Matthew Vaugh yönetmenlik koltuğuna getirildi ve Vaugh ne kadar doğru bir seçim olduğunu imza attığı filmle gösterdi. Birinci Sınıf ilk iki filmle yarışır düzeyde bir işti.
2000 yılında izlediğimiz ilk X-Mende mutant hadisesine vakıf olmuş, Profesör Xavier ve eğitim yuvasıyla tanışmıştık. Magnetonun çocukluğunda yaşadıklarına tanık olmuştuk. Magneto ve Xavier arasındaki savaş o filmin temel direğiydi. Devam filminde insanlık mutant dünyasına savaş açtı, Magneto ve Xavier zorunlu bir işbirliğine girişti; sonuçta bu savaştan iki taraf da zarar görerek çıktı. Üstelik Xavierın sağ kolu, Cyclopsun sevgilisi ve Wolverinein platonik aşkı Dr.Jean Grey finalde kendini feda ederek dostlarını kurtarıyordu. Üçüncü filmde bu hikayenin izini sürmüş ama temelde hadise şunun üzerine kurulmuştu: Mutantlığı bir hastalık olarak gören bir grup bilim adamı, bu hastalığa bir çare buluyorlar ve mutant alemine bir seçenek sunuluyor. Tüm özel güçlerinden feragat edecekler ve sıradan insanlar olarak hayatlarına devam edecekler. Bu gelişme ise mutantlar arasında kargaşayı beraberinde getirmişti. Jean Greyin Phoenix olarak seriye döndüğü ve ortalığın tozunu attırdığı film, ana karakterlere biçtiği sonlar sebebiyle eleştiri yağmuruna maruz kalmıştı. Serinin 4. filminde hikaye 1962 yılına yani Profesör X ve Magnetonın gençliklerine dönüş yapmıştı. Soğuk savaş dönemine denk gelen bu yıllar ayrıca domuzlar körfezi krizini de arka planına yerleştirmişti. Mutantların henüz dünyadaki diğer mutantlardan haberdar olmadığı ve bu yüzden iyiden iyiye dışlanmış ve yalnız hissettikleri döneme tanıklık etmiştik.
Spin Offlar: Başlangıç ve The Wolverine
X-Men serisi kendi Spin Offlarını da üretti. Seriyle paralel öykülere sahip iki Wolverine filminden ilki 2009 yılında X-Men Baslangıç: Wolverine ismiyle seyirci karşısına çıktı. David Benioff tarafından Weapon X adlı X-Men bölümünden senaryolaştırılan filmin yönetmeni ise Gavin Hooddu. James Loganın Wolverine dönüşme sürecini ve kardeşi ile ilişkisini ele alan film ne yazık ki yarattığı beklentiyi karşılayamadı. Deadpool ve Gambit gibi çizgi roman okurları tarafından çok sevilip el üstünde tutulan iki figürü de hikayesine dahil eden film bu karakterleri kullanım şekli sebebiyle hayranlarından tepki gördü. 2013 yılında ise The Wolverine çıkageldi. Uzun süre Darren Aronofsky tarafından yönetileceği söylenen film daha sonrasında James Mangolda emanet edildi. Wolverinein bir samuray tarafından eğitileceği şeklinde açıklanan senaryonun ilk hali defalarca değişime uğrayarak Hugh Jackman içeren sıradan bir aksiyon filmine haline gelmesine rağmen ilk Wolverine filmine kıyasla daha fazla beğenildi.
Kısaca; Geçmiş Günler Gelecek
Gelgelelim bu ay sinema salonlarımıza uğrayacak olan X- Geçmiş Günler Gelecek filmine. Bryan Singerın 11 yıllık aradan sonra dönüş yaptığı serinin bu ayağı X-Men üçlemesi ve X-Men: Birinci Sınıf filmleriyle köprü görevini üstleniyor. Magnetonun Kennedy suikastına karışması ve bunun üzerine Trask Şirketinin geliştirdiği robotlarla başlatılan cadı avının sonuçlarını göreceğiz. Profesör Xavier ve Magnetonun bu sonuçları değiştirmek için Wolverinei de yanlarına alarak yarattıkları alternatif geçmiş ve gelecek ise filmin temelini oluşturuyor. Şu ana kadar yapılan yorumlara göre en başarılı X-Men filmiyle karşı karşıyayız. Umarım hem serinin hayranlarının hem de sinemaseverlerin beklentileri fazlasıyla karşılanır.
X-Men toplumsal önyargıları eleştiren, bir anlamda da toplum dışına itilenleri kucaklayan bir temele oturan hikayesi, çizgi roman tarihindeki diğer süper kahramanlara hiç benzemeyen, aslında rahatlıkla bir anti kahraman olarak değerlendirilebilecek olan karakterleriyle benzerlerinden ayrılarak çizgi roman dünyasında kendine has bir yer edinmiştir. X-men karakterlerinin biraz da toplum tarafından hor görülen ırk, kişi ve azınlıkları temsil ettiklerini söylemek yanlış olmaz. 1960 yılından beri yayınlanan çizgi romanın ortaya çıktığı dönemde Amerikada yaşanan ırkçılığın da halen etkili olduğunu hatırlamak lazım. Özetle Xavierın liderliğindeki X adamların mücadelesi ayrımcılığa, dar kafalılığa ve bağnazlığa bir karşı çıkışı simgeler.
Üçleme ve Birinci Sınıf
Sinemanın modern klasikleri arasındaki yerini alan Olağan Şüpheliler filmiyle çok karakterli hikayeleri anlatmak konusundaki becerisini gösteren Bryan Singer, 2000 yılında gösterime giren ilk X-Men filmiyle bu yeteneğini cesur bir yaklaşımla birleştirerek bugüne kadar az örneğine rastlanmış şekilde hem hayranların hem de sinema seyircisinin beğenisini kazanan bir çizgi roman uyarlaması yapılabileceğini göstermişti. İki filminde en dikkat çekici yanlarından biri, perdede bir çizgi roman yaratmaktansa çizgi romanı sinemasallaştırmayı tercihe eden bir yaklaşımın ürünü olmalarıydı. Singerın klasik bir anlatımla perdeye aktardığı X adamların dünyası, kağıt üzerinde göründüğünden daha gerçekçi, günümüz dünyasına daha yakın bir şekle bürünmüştü perdede. Üsluptan ve aksiyondan ziyade çizgi romanın yıllardır güncelliğini hiç yitirmemiş olan hikayesini ve tartıştığı sorunları öne çıkarmayı tercih etmesi de bir başka akıllıca seçimdi. Bryan Singer ilk iki X-Men filminin ardından üçüncü filminde yönetmenlik koltuğuna oturmak için anlaşmıştı. Fakat kendisine önerilen Superman projesine kayıtsız kalamayınca devam filminden çekilme kararı aldı. Değişik isimler serinin üçüncü filminin yönetmeni olarak düşünülse de, son olarak Brett Ratnerda karar kılınmıştı. Ratner bu proje öncesinde Superman Dönüyorun yönetmeni olarak anlaşma imzalamıştı. Sonuç olarak stüdyolar yönetmenleri değiş tokuş ederek büyük bir hataya imza attılar. X-Men: Son Direniş serinin en zayıf filmi olarak anılırken Superman Dönüyor filmi Bryan Singerın kariyerine olumsuz anlamda büyük bir darbe vurdu. 2011 yılında ise seri X-Men: Birinci Sınıf filmiyle beraber köklerine dönüş yaptı. Yönetmenlik için gene Bryan Singerın kapısı çalındıysa da yönetmen Dev Avcısı Jack filmini çekeceğini söyleyerek projeye sadece yapımcı olarak dahil olacağını açıkladı. Bu gelişmenin ardından daha önce Göster Gününü çizgi romanını başarıyla sinemaya uyarlayan Matthew Vaugh yönetmenlik koltuğuna getirildi ve Vaugh ne kadar doğru bir seçim olduğunu imza attığı filmle gösterdi. Birinci Sınıf ilk iki filmle yarışır düzeyde bir işti.
2000 yılında izlediğimiz ilk X-Mende mutant hadisesine vakıf olmuş, Profesör Xavier ve eğitim yuvasıyla tanışmıştık. Magnetonun çocukluğunda yaşadıklarına tanık olmuştuk. Magneto ve Xavier arasındaki savaş o filmin temel direğiydi. Devam filminde insanlık mutant dünyasına savaş açtı, Magneto ve Xavier zorunlu bir işbirliğine girişti; sonuçta bu savaştan iki taraf da zarar görerek çıktı. Üstelik Xavierın sağ kolu, Cyclopsun sevgilisi ve Wolverinein platonik aşkı Dr.Jean Grey finalde kendini feda ederek dostlarını kurtarıyordu. Üçüncü filmde bu hikayenin izini sürmüş ama temelde hadise şunun üzerine kurulmuştu: Mutantlığı bir hastalık olarak gören bir grup bilim adamı, bu hastalığa bir çare buluyorlar ve mutant alemine bir seçenek sunuluyor. Tüm özel güçlerinden feragat edecekler ve sıradan insanlar olarak hayatlarına devam edecekler. Bu gelişme ise mutantlar arasında kargaşayı beraberinde getirmişti. Jean Greyin Phoenix olarak seriye döndüğü ve ortalığın tozunu attırdığı film, ana karakterlere biçtiği sonlar sebebiyle eleştiri yağmuruna maruz kalmıştı. Serinin 4. filminde hikaye 1962 yılına yani Profesör X ve Magnetonın gençliklerine dönüş yapmıştı. Soğuk savaş dönemine denk gelen bu yıllar ayrıca domuzlar körfezi krizini de arka planına yerleştirmişti. Mutantların henüz dünyadaki diğer mutantlardan haberdar olmadığı ve bu yüzden iyiden iyiye dışlanmış ve yalnız hissettikleri döneme tanıklık etmiştik.
Spin Offlar: Başlangıç ve The Wolverine
X-Men serisi kendi Spin Offlarını da üretti. Seriyle paralel öykülere sahip iki Wolverine filminden ilki 2009 yılında X-Men Baslangıç: Wolverine ismiyle seyirci karşısına çıktı. David Benioff tarafından Weapon X adlı X-Men bölümünden senaryolaştırılan filmin yönetmeni ise Gavin Hooddu. James Loganın Wolverine dönüşme sürecini ve kardeşi ile ilişkisini ele alan film ne yazık ki yarattığı beklentiyi karşılayamadı. Deadpool ve Gambit gibi çizgi roman okurları tarafından çok sevilip el üstünde tutulan iki figürü de hikayesine dahil eden film bu karakterleri kullanım şekli sebebiyle hayranlarından tepki gördü. 2013 yılında ise The Wolverine çıkageldi. Uzun süre Darren Aronofsky tarafından yönetileceği söylenen film daha sonrasında James Mangolda emanet edildi. Wolverinein bir samuray tarafından eğitileceği şeklinde açıklanan senaryonun ilk hali defalarca değişime uğrayarak Hugh Jackman içeren sıradan bir aksiyon filmine haline gelmesine rağmen ilk Wolverine filmine kıyasla daha fazla beğenildi.
Kısaca; Geçmiş Günler Gelecek
Gelgelelim bu ay sinema salonlarımıza uğrayacak olan X- Geçmiş Günler Gelecek filmine. Bryan Singerın 11 yıllık aradan sonra dönüş yaptığı serinin bu ayağı X-Men üçlemesi ve X-Men: Birinci Sınıf filmleriyle köprü görevini üstleniyor. Magnetonun Kennedy suikastına karışması ve bunun üzerine Trask Şirketinin geliştirdiği robotlarla başlatılan cadı avının sonuçlarını göreceğiz. Profesör Xavier ve Magnetonun bu sonuçları değiştirmek için Wolverinei de yanlarına alarak yarattıkları alternatif geçmiş ve gelecek ise filmin temelini oluşturuyor. Şu ana kadar yapılan yorumlara göre en başarılı X-Men filmiyle karşı karşıyayız. Umarım hem serinin hayranlarının hem de sinemaseverlerin beklentileri fazlasıyla karşılanır.