ashli
Bayan Üye
Narsisistik kişilik bozukluğu
''''Genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullarda, düşlemlerde ya da davranışlarda ortaya çıkan üstünlük duygusu, beğenilme gereksinmesi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntü...''''
Kendinin çok önemli olduğu duygusunu taşıma...
Başarılarını ve yeteneklerini abartma, yeterli başarı göstermeksizin üstün biri olarak tanınmayı bekleme...
Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ve kusursuz sevgi düşleri üzerine kafa yorma...
Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da üstün kişilerin, toplulukların, kurumların kendisini anlayacağına ve onlarla arkadaşlık edebileceğine inanma...
Çok beğenilme isteği...
Her şeye hak kazandığı duygusu...
İlişkileri çıkarları için kullanma...
Başkalarının duygu ve isteklerini anlama konusunda isteksizlik...
Başkalarını kıskanma ve kendinin kıskanıldığına inanma...
SAYILARI ARTIYOR
Bu özelliklerin çoğuna sahip ve küstah, kendini beğenmiş davranışlar sergileyen tanıdıklarınız var mı? Yakından tanımasanız bile gittikçe çevrenizde bu özelliklere sahip kişlerin sayısında artış oluyor mu? O zaman narsisistik kişilik bozukluğu olan birilerini biliyorsunuz demektir. Çünkü bu tanım ve özellikler psikiyatride kişilik bozuklukları başlığı altında yer alan hastalıklardan biri olan narsisistik kişilik bozukluğuna aittir.
Biraz kendini beğenmenin, hele bu beğenmeyi gerektirecek özellikler varsa sakıncası yoktur. Hatta kendini değersiz hissetmekten, önemsiz sanmaktan çok daha sağlıklıdır. Ama iş sadece kendini sevip, diğerlerini sevememeye gelince sorun olur. O sadece kendi gücü, başarıları, güzelliği ile ilgilenir. Diğer insanları sadece kendi çıkarları için kullanırlar. Aslında diğer insanları umursamasının tek nedeni, kendisi hakkındaki yargılarıdır. Yoksa kişi olarak onları umursamaz.
NARSİSİZMİN ARKA YÜZÜ
Narsisistik kişi, kendini yeterli görüp başarıya ilişkin fantazilerle uğraşır. Ama aslında kendinden kuşku duyan, kırılgan, eleştirilere tahammülsüz, değersiz hisseden bir gizli yanı vardır. İnsanlarla yüzeysel ilişkiler kurup, devamlı övgü isteyen, toplulukların içine gerçek anlamda giremeyen, başkalarına güvenmeyen, dayanamayan, onların zamanlarına değer vermeyen, sınırlarını önemsemeyen biridir.
Toplumsal alanda genellikle başarılıdır. Çok ilgi alanı vardır ama hepsi yüzeyseldir. Sıkıntılı, sağlıksız ve taklitçi değerlere sahiptir. Bir yandan yalan söyleyerek maddiyata dayalı, otoriteye saygısız bir yaşam sürerken, dışarıya dürüst, aşırı ahlakçı ve paraya önem vermeyen biri tablo çizer. Baştan çıkarıcı, denetimsiz cinsel yaşamı olan kişilerdir. Evlilikleri düzensizdir, evlilik dışı ilişkilere girer. Çünkü eşini ayrı bir varlık olarak göremez ve sevemez. Çok iyi konuşan, kararlı biri gibi görünmekle birlikte bilgileri; sadece başlıkları içeren yüzeysel bilgilerdir, ayrıntıları unutur. Onun için, dil ve konuşma kendine güvenini tazelemenin bir yoludur.
ÇAĞIMIZ MI ÜRETİYOR?
Gittikçe yakınmalarımız artar oldu çevremizden, tanıdıklarımızdan. "Sadece kendini düşünüyor, kendi çıkarı için her şeyi yapar, her şeyi hak ettiğini sanıyor, kimseyi beğenmiyor" söylemlerimiz artıyor mu? Yoksa yapılan bir şeyler nedeniyle çağımız narsisistik bireyler mi üretiyor? Evde ''''birey'''' yetiştireceğiz iddasında olan ve çok da fazla çocuğa ayıracak zaman bulamayan anne babaların yetiştirdiği çocuklar kendilerini daha fazla gösterme gereksinimi duyarken, bir yandan da yalnız kalmanın ve ''''fazla birey'''' olmanın sonucu, artan oranlar da narsisistik kişilik özellikleri gösteriyor olabilirler. Tabii bu sürece toplumları idare eden liderlerin kendi çıkarlarını ön planda tutmaları ve diğer politikacıların bu sürece eşlik etmelerinin katkıları da göz ardı edilemez.
SİZ NE GÖRÜYORSUNUZ?
Yetişen yeni nesle öğretilmeye çalışılan, mesajlarla, örneklerle adeta ezberletilen ''''önce kendisini kurtarması gerektiği, önemli olanın bireysel başarısı olduğu, kendini gösterdiği taktirde kazanacağı'''' gibi ilkelerin (!) bu sürece etkilerini de unutmamak gerekir. Bu kadar bireyselleşip, sadece aynada kendini görmeye başlayan insanların gittikçe artan oranlarda mistik öğretilere, yeni dinlere, başka dünyalara ilgi duyması çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Belki de bu çağımızın yarattığı bir şey değil, çağımızın gelişmeleri insanlarda zaten var olan bu özelliği sadece belirginleştirdi. Kimbilir belki de bu artış sadece bu işle uğraşan bizlerin söylemlerinden ibaret ve aslında artan bir şey yok, sadece biz var olanların farkına varıyoruz. Sahi sizler çevrenize, televizyonlara çıkanlara, gazetelerde okuduklarınıza, dinlediğiniz propagandalara baktığınızda ne görüyorsunuz?
Yazan: Prof. Dr. Bengi Semerci
''''Genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullarda, düşlemlerde ya da davranışlarda ortaya çıkan üstünlük duygusu, beğenilme gereksinmesi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntü...''''
Kendinin çok önemli olduğu duygusunu taşıma...
Başarılarını ve yeteneklerini abartma, yeterli başarı göstermeksizin üstün biri olarak tanınmayı bekleme...
Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ve kusursuz sevgi düşleri üzerine kafa yorma...
Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da üstün kişilerin, toplulukların, kurumların kendisini anlayacağına ve onlarla arkadaşlık edebileceğine inanma...
Çok beğenilme isteği...
Her şeye hak kazandığı duygusu...
İlişkileri çıkarları için kullanma...
Başkalarının duygu ve isteklerini anlama konusunda isteksizlik...
Başkalarını kıskanma ve kendinin kıskanıldığına inanma...
SAYILARI ARTIYOR
Bu özelliklerin çoğuna sahip ve küstah, kendini beğenmiş davranışlar sergileyen tanıdıklarınız var mı? Yakından tanımasanız bile gittikçe çevrenizde bu özelliklere sahip kişlerin sayısında artış oluyor mu? O zaman narsisistik kişilik bozukluğu olan birilerini biliyorsunuz demektir. Çünkü bu tanım ve özellikler psikiyatride kişilik bozuklukları başlığı altında yer alan hastalıklardan biri olan narsisistik kişilik bozukluğuna aittir.
Biraz kendini beğenmenin, hele bu beğenmeyi gerektirecek özellikler varsa sakıncası yoktur. Hatta kendini değersiz hissetmekten, önemsiz sanmaktan çok daha sağlıklıdır. Ama iş sadece kendini sevip, diğerlerini sevememeye gelince sorun olur. O sadece kendi gücü, başarıları, güzelliği ile ilgilenir. Diğer insanları sadece kendi çıkarları için kullanırlar. Aslında diğer insanları umursamasının tek nedeni, kendisi hakkındaki yargılarıdır. Yoksa kişi olarak onları umursamaz.
NARSİSİZMİN ARKA YÜZÜ
Narsisistik kişi, kendini yeterli görüp başarıya ilişkin fantazilerle uğraşır. Ama aslında kendinden kuşku duyan, kırılgan, eleştirilere tahammülsüz, değersiz hisseden bir gizli yanı vardır. İnsanlarla yüzeysel ilişkiler kurup, devamlı övgü isteyen, toplulukların içine gerçek anlamda giremeyen, başkalarına güvenmeyen, dayanamayan, onların zamanlarına değer vermeyen, sınırlarını önemsemeyen biridir.
Toplumsal alanda genellikle başarılıdır. Çok ilgi alanı vardır ama hepsi yüzeyseldir. Sıkıntılı, sağlıksız ve taklitçi değerlere sahiptir. Bir yandan yalan söyleyerek maddiyata dayalı, otoriteye saygısız bir yaşam sürerken, dışarıya dürüst, aşırı ahlakçı ve paraya önem vermeyen biri tablo çizer. Baştan çıkarıcı, denetimsiz cinsel yaşamı olan kişilerdir. Evlilikleri düzensizdir, evlilik dışı ilişkilere girer. Çünkü eşini ayrı bir varlık olarak göremez ve sevemez. Çok iyi konuşan, kararlı biri gibi görünmekle birlikte bilgileri; sadece başlıkları içeren yüzeysel bilgilerdir, ayrıntıları unutur. Onun için, dil ve konuşma kendine güvenini tazelemenin bir yoludur.
ÇAĞIMIZ MI ÜRETİYOR?
Gittikçe yakınmalarımız artar oldu çevremizden, tanıdıklarımızdan. "Sadece kendini düşünüyor, kendi çıkarı için her şeyi yapar, her şeyi hak ettiğini sanıyor, kimseyi beğenmiyor" söylemlerimiz artıyor mu? Yoksa yapılan bir şeyler nedeniyle çağımız narsisistik bireyler mi üretiyor? Evde ''''birey'''' yetiştireceğiz iddasında olan ve çok da fazla çocuğa ayıracak zaman bulamayan anne babaların yetiştirdiği çocuklar kendilerini daha fazla gösterme gereksinimi duyarken, bir yandan da yalnız kalmanın ve ''''fazla birey'''' olmanın sonucu, artan oranlar da narsisistik kişilik özellikleri gösteriyor olabilirler. Tabii bu sürece toplumları idare eden liderlerin kendi çıkarlarını ön planda tutmaları ve diğer politikacıların bu sürece eşlik etmelerinin katkıları da göz ardı edilemez.
SİZ NE GÖRÜYORSUNUZ?
Yetişen yeni nesle öğretilmeye çalışılan, mesajlarla, örneklerle adeta ezberletilen ''''önce kendisini kurtarması gerektiği, önemli olanın bireysel başarısı olduğu, kendini gösterdiği taktirde kazanacağı'''' gibi ilkelerin (!) bu sürece etkilerini de unutmamak gerekir. Bu kadar bireyselleşip, sadece aynada kendini görmeye başlayan insanların gittikçe artan oranlarda mistik öğretilere, yeni dinlere, başka dünyalara ilgi duyması çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Belki de bu çağımızın yarattığı bir şey değil, çağımızın gelişmeleri insanlarda zaten var olan bu özelliği sadece belirginleştirdi. Kimbilir belki de bu artış sadece bu işle uğraşan bizlerin söylemlerinden ibaret ve aslında artan bir şey yok, sadece biz var olanların farkına varıyoruz. Sahi sizler çevrenize, televizyonlara çıkanlara, gazetelerde okuduklarınıza, dinlediğiniz propagandalara baktığınızda ne görüyorsunuz?
Yazan: Prof. Dr. Bengi Semerci