meridyen2
Kayıtlı Üye
İnsanın Nefsini Kınaması Aklın Açılmasına Vesile Olur
İnsan, Yüce Allahın yarattığı imtihan gereği dünyada çok farklı olaylar ve kişilerle denenir. Fakat insanın denenmesi sadece çevresi ile sınırlı değildir. İnsan ayrıca kendi iç dünyasında yaşadıklarıyla da imtihan olur. İşte insanın iç dünyasında yaşadığı bu imtihanın adı nefistir. Eğer insan nefsini arındırıp temizleyebilirse Yüce Allahın rahmetini ve cennetini umabilir.
Nefis nasıl temizlenir?
Niçin nefsi temizlemek gerekir?
Nefis Yüce Allahın dilemesi dışında- kişinin ihlasını kırmak, samimiyetini zedelemek için benliğinde var olan her türlü kötü fikir ve düşünceyi destekleyecek şekilde hareket eder. Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene, Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). (Şems Suresi, 7-8) ayetleriyle de haber verildiği gibi insan benliğinde sınır tanımaz günah ve kötülüğü barındıran bir varlıktır. Bu nedenle bir insanın samimi olarak iman edebilmesi için nefsini arındırıp temizlemesi gerekir. İnsanın nefsini temizleyebilmesi için öncelikle nefsi besleyen özelliklerin neler olduğunu çok iyi teşhis etmesi lazımdır. Bu tıpkı bir doktorun hastalığın kaynağını bulmak için çeşitli tetkikler yaptırmasına benzetilebilir. Hastalığın sebebi bulunduktan sonra tedavisi elbette daha kolay olacaktır.
Nefis Şeytanın Kullandığı Yöntemlerle Beslenir
Büyüklük Gururu
İnsanların sonsuz cehenneme gitmelerine sebep olacak tehlikeli bir özellik olan enaniyet, kişilerin kendilerini çok beğenmeleri ve herkesten üstün görmelerine neden olarak nefsi besler. Kendi akıllarına çok güvenen bu insanlar, Yüce Allahın Kuranda emrettiği doğru yol yerine kendi koydukları kurallar ve prensipler doğrultusunda hareket ederler. Oysa bu koydukları kuralların tamamı nefsin istek ve tutkularını tatmin etmeye dayalıdır. Dolayısı ile Yüce Allahın beğenmediği çoğu davranış kalıpları ve yaşam biçimleri bu prensip maskesi altında meşru bir zemine oturtulur. Fakat, Kuranda Yüce Allah nefsin bu en önemli kaynağı olan gurura karşı kullarını şöyle uyarır:
Ona: Allahtan kork denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o. (Bakara Suresi, 206)
Övünme
Nefsin en önemli beslenme kaynaklarından biri övünmedir. Her insanın kendini diğer insanlardan üstün gördüğü bir övünme sebebi vardır. Bu; zenginlik, güzellik, makam ve mevki, eğitim durumu, kültür, mal ve çocuklar gibi birçok konu olabilir. Nefis sahip olunan bu özellikleri ön plana çıkararak insanların övgüsünü kazanmaktan büyük bir zevk alır. Ancak övgü duyulan şeylerin gerçek sahibi Yüce Allahtır. Bu nedenle övgüye layık olan da Odur. Rabbimiz kullarına bahşettiği farklı üstün özelliklerle sadece onları denemektedir. Nefsin isteği doğrultusunda hareket ederek onu övmek ise insanı kayba sürükleyecektir. Nitekim Yüce Allah bu gerçeğe Kuran ayetlerinde şöyle dikkat çeker:
(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi. Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. (Tekasür Suresi, 1-6)
İlgi çekme
Nefis toplum içinde değer kazanmak için farklı olduğunu gösterip, üstünlük elde etmek için insanı değişik hayat tarzları, farklı konuşma üslupları kullanmaya zorlar. Nefsin etsine girmiş insanlar, gençlik, güzellik, zenginlik, iyi eğitim görmek, yabancı dil bilmek gibi özelliklerini bir şekilde belli etme çabasındadırlar. Nefisleri onları diğer insanlardan farklı olduğuna inandırmaya çalışır. Bu şekilde karşılarındaki insanların ilgisini çekerek onların hayranlığını kazanmayı amaç haline getirtir. Aslında bu nefsin kıskançlık ve kibirini tatmin etmek için kullandığı son derece ilkel bir yöntemdir. Bu şekilde kişinin kendisini (Yüce Allahı tenzih ederiz) ilah edinmesini amaçlar. Onu sadece insanların beğenisini kazanacak davranışlar geliştirerek tamamen kısa ve geçici olan dünyaya yöneltir ve Allahı düşünmekten alıkoyar, Allahı hoşnut edecek davranışlarda bulunulmasını engeller ve Kuran ahlakından uzak yaşamalarını sağlar.
İnsan; nefsine karşı son derece dürüst ve samimi yaklaşmalı, nefsinin Kuran ahlakına aykırı taleplerini asla kabul etmemeli ve ona sahip çıkmamalıdır. Çünkü nefsini kötülüklerden arındırıp eğitebilmesi, ona boyun eğdirebilmesi ve terbiye edebilmesi ancak bu yolla mümkün olabilir. Bunun için nefsini hiçbir zaman için kendi benliğinin bir parçası gibi görmemeli, hiçbir zaman için ondan yana tavır koymamalı ve onu savunmamalıdır. Onun daima haksız olduğunu, telkinlerinin Kuran ahlakına ve sünnete uygun olmadığını, şeytanın sözcülüğünü yaptığını bilmeli, ondan gelen sözleri bu anlayış ile değerlendirmelidir.
Dünyevi İstek ve Arzular
Nefis tamamen dünyaya yönelik bir hayat tarzını amaçladığı için para, mal, çocuklar, kariyer gibi kendini hoş tutacak, rahat yaşatacak, insanlardan daha üstün olduğunu hissettirecek hırs ve arzularla beslenir. İnsanı ölümle birlikte hayatın son bulacağına inandırır, bunun için dünyaya bir kere daha mı geleceğim mantığını ileri sürerek, dünyadaki tüm nimetleri ve zevkleri sınır tanımaz bir tarzda tüketip kullanmayı hedefler. Sürekli olarak gezerek, boş konuşarak, boş işlerle uğraşarak zamanı boşa harcamaya yöneltir, dedikodu yaparak hakkında konuştuğu kişinin hatalı yönlerini ortaya çıkarmayı bu şekilde kendini övmeyi ister. Kuran ahlakını yaşarsa sözde özgürlüğünün kısıtlanacağını ileri sürer, gerçekte ise insanı Allahın sınırlarını aşmaya zorlar ve günaha sürüklemek ister. Oysa Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 9-10) ayetleriyle de bildirildiği gibi nefsindeki kötülüklere uyan onu sürekli olarak besleyen kişi yıkıma uğrayacak, tüm bu kötülüklerden arınıp temizlenen ise kurtuluşa erecektir.
Bahaneler İleri Sürmesi
Nefis her zaman tembelliğe açıktır. Uğraşmayı, yorulmayı sevmez. İstek ve tutkularının engellenmesinden hoşlanmaz. Bu nedenle insana çeşitli mazeretler ileri sürerek din ahlakını yaşamaktan engellemeye veya mümin ise Allah yolunda yapması gereken bir işte tembelliğe yöneltmeye çalışır. Birtakım mazeretler öne sürerek insanı ertelemeye ve gevşekliğe sürüklemeyi dener. Eğer nefsin küçük isteklerine taviz verilirse, nefsin insan üzerindeki etkisi gittikçe büyür ve bu durum, Allah esirgesin insanın imandan vazgeçmesi ile sonuçlanabilir.
Bu nedenle insan, her ne durumda olursa olsun, nefsine değil, Allahın hükmüne göre hareket etmekle, nefsini ezmek ve bencil tutkularını dizginlemekle yükümlüdür.
İnsanın Nefsini Terbiye Etmesi Çok Kolaydır
Allahla Derin Bir Bağlantının Kurulması
Hz. Yusuf (a.s.)ın (Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53) ayetinde dikkat çektiği bildirilen nefis insanı sürekli olarak kötülüğe davet eder. İnsan nefsin bu kötülüklerinden ancak Yüce Allahla samimi ve derin bir bağlantı kurarak kurtulabilir. Bu bağlantının en etkili yollarından biri Ona dua etmektir. İnsan, samimi kullarının duasına muhakkak cevap vereceğini bilerek (Bakara Suresi,186) Yüce Allahtan nefsini arındırmasını, aklını açmasını ve derin bir imana sahip olmasını dileyebilir. Ancak Rabbimizle yakın bağlantı kurmanın yolları sadece dua ile sınırlı değildir. Onun büyüklüğünü, yaratışının mükemmelliğini düşünmek, nimetleri anlatmak, Allahı övüp (tesbih etmek) yüceltmek ve Ona ibadet etmek de gerekir. Nefis, ancak o zaman hırslardan, korkulardan (gelecek ve kaybetme korkusu gibi) ve bencil tutkulardan arındırılabilir.
Sevilen Şeylerden İnfak Etmek ve Fedakar Olmak
İnsanın nefsi malı yığıp biriktirmeye, cimrilik etmeye, bunları kimseyle paylaşmamaya öncelikli olarak hep kendini düşünmeye, bencil olmaya ve fedakarlıktan kaçınmaya eğilimlidir. İnsan, nefsindeki bu zaaflardan kurtulabilmek için Allahın emrettiği Kuran hükümlerini eksiksiz olarak uygulamalıdır. Nitekim Yüce Allah nefislerdeki cimrilik ve bencillik duygusundan kurtulmanın en hayırlı yolunun infak etmek olduğunu şöyle bildirmektedir:
Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allahtan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Tegabün Suresi, 16)
Nefsi Kınamak
Nefsi temizlemenin en etkili yöntemlerinden biri de onu sürekli olarak kınamaktır. Müminler nefislerini kınayarak gerçek kurtuluşa ve cennete kavuşacaklarını bildiklerinden Şu sözümle neyi kastettim? Bu hareketi yapmaktaki amacım neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden elde etmek istediğim nedir? gibi sorularla söyledikleri ve yaptıkları hareketlerde kendilerini denetlerler. Herhangi bir hata veya yanlışlık yaptıklarında bunu diğer müminlerle paylaşarak hem onların aynı yanılgıya düşmesine engel olmaya çalışırlar, hem de nefsin büyüklük gururundan dolayı hiç hoşlanmadığı eleştiriyi yaparak ona acı çektirir ve ezerler. Çünkü nefsin en çok sevdiği şey kendine benlik vermek, bu benlik duygusunun sonucu olarak hataları da sahiplenip bunları itiraf etmekten insanı engellemektir. Nefis bu şekilde insanı hatasız olduğuna inandırmaya ve kötülükleri bu şekilde örtüp kapatmaya çok eğilimlidir.
Nefsinin kötü isteklerine tabi olup da onu temizleyip arındırmamış ve dünyada iken nefsini kınayıp eleştirmemiş olan kişinin ahirette nefsini kınaması ise ona bir yarar sağlamaz. Nitekim Yüce Allah Kuranda, kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp duran nefsin durumuna yemin etmektedir:
Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
Nefsin temizlenmesi insanın kendi içinde vereceği bir mücadeledir ve bu mücadele dünyevi savaşlardan daha güçtür. Çünkü nefis insanın içinde bulunan, sürekli olarak mücadele edilmesi gereken bir düşmandır ve her an galip gelebilmek için fırsat kollar.
Vicdanın Sesini Dinlemek
Vicdan Yüce Allahın kullarına nefsin fücurundan yani kötülüklerinden kurtulmak için bahşettiği çok büyük bir nimettir. İnsanı Allaha ve dinin bildirdiği doğrulara, hayırlara yöneltip, iyiyi ve kötüyü ayırt etmesini sağlar. Vicdan, bir anlamda doğruya yönelten Allahın sesidir. İnsan sürekli olarak bu sese kulak verdiği ve Kuranda gösterilen temel prensipleri tam olarak kavradığı takdirde, doğru yolda ilerleyecektir. Mümin günlük hayatta birkaç seçenek arasında seçim yapmak durumunda kaldığında, karşılaştığı seçenekler içinde, Allahın rızasına en uygun olanını, dinin menfaatlerine en yararlı olanını seçerken vicdanının sesini dinler. Çünkü ilk olarak vicdan devreye girer ve hangi seçeneğin Allahın rızasına daha uygun olacağını insana ilham eder. Ancak ikinci aşamada nefis devreye girer ve onu diğer alternatiflere yöneltmeye çalışır. Bunun için de genellikle insana mazeretler fısıldar. Nitekim Yüce Allah insana bir yarar sağlamayacak olan nefsin bu fısıltıları yerine vicdanının sesini dinleyen kişileri kurtuluşa ulaştıracağını müjdelemektedir:
Kim Rabbinin mak******* korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa, Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi, 40-41)
İstişare Etmek
Her insanın nefsi, gururla beslendiği için kendi aklını beğenmeye çok yatkındır. Bu nedenle nefis toplum içinde başkasının emri altına girmeyi asla istemez. Hep kendi fikri ve yaptıklarının en doğrusu olduğunu düşünür. İşte nefsin bu özelliğini ezmenin en etkili yolu istişare etmek yani fikir alışverişinde bulunmaktır. İstişare ile insan kendi aklını beğenen bir anlayıştan uzaklaşır. Kuran ahlakında da önemli bir yere sahip olan istişare, müminin her işinde en hayırlı sonuçlara ulaşmasını sağlayan hikmetli ve Allah rızasına en uygun olan bir davranıştır. Nitekim Yüce Rabbimiz müminlerin bu güzel özelliğini Kuranda şöyle bildirmektedir:
Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler. (Şura Suresi, 38)
Nefsi Kötülüklerden Temizlemek Şarttır
Nefsi kötülüklerden arındırıp temizlemek kişiye pek çok üstün özellik kazandırır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Nefsini temizleyen kişi Allahla sıcak ve samimi bir bağlantı kurar. Yalnızca Onu dost ve veli edinir. Allaha yakınlaşır, en çok Onu sever ve Ondan korkar.
Merhametli, şefkatli, fedakar, samimi, ince düşünceli ve mülayim olur. Bu ise kişiye asil bir görünüm kazandırır.
İmanın önündeki en büyük engel olan gururdan kurtulur. Bu kişi mütevazı, alçak gönüllü ve yumuşak huylu olur. Dolayısı ile Yüce Rabbimiz Allahın rızasını, insanların ise sevgisini ve saygısını kazanır.
Nefsi temizlemek, aklı açar. Haramlara yönelmek, şirk hali, çekişmek, kötü zan, cimrilik, saygısızlık gibi Yüce Allahın beğenmediği ve Kuranda yasakladığı pek çok kötülüklerden kurtulmaya vesile olur.
Bu özelliklerden kurtulan kişi Kuran ahlakını en güzel biçimiyle yaşar ve Yüce Rabbimiz Allahın izniyle dünyanın en güzel ahlaklı insanlarından olur. Cenneti kazanır ve sonsuz bir mutluluğa ve kurtuluşa kavuşur. Yüce Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)
(makale harun yahya)
İnsan, Yüce Allahın yarattığı imtihan gereği dünyada çok farklı olaylar ve kişilerle denenir. Fakat insanın denenmesi sadece çevresi ile sınırlı değildir. İnsan ayrıca kendi iç dünyasında yaşadıklarıyla da imtihan olur. İşte insanın iç dünyasında yaşadığı bu imtihanın adı nefistir. Eğer insan nefsini arındırıp temizleyebilirse Yüce Allahın rahmetini ve cennetini umabilir.
Nefis nasıl temizlenir?
Niçin nefsi temizlemek gerekir?
Nefis Yüce Allahın dilemesi dışında- kişinin ihlasını kırmak, samimiyetini zedelemek için benliğinde var olan her türlü kötü fikir ve düşünceyi destekleyecek şekilde hareket eder. Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene, Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). (Şems Suresi, 7-8) ayetleriyle de haber verildiği gibi insan benliğinde sınır tanımaz günah ve kötülüğü barındıran bir varlıktır. Bu nedenle bir insanın samimi olarak iman edebilmesi için nefsini arındırıp temizlemesi gerekir. İnsanın nefsini temizleyebilmesi için öncelikle nefsi besleyen özelliklerin neler olduğunu çok iyi teşhis etmesi lazımdır. Bu tıpkı bir doktorun hastalığın kaynağını bulmak için çeşitli tetkikler yaptırmasına benzetilebilir. Hastalığın sebebi bulunduktan sonra tedavisi elbette daha kolay olacaktır.
Nefis Şeytanın Kullandığı Yöntemlerle Beslenir
Büyüklük Gururu
İnsanların sonsuz cehenneme gitmelerine sebep olacak tehlikeli bir özellik olan enaniyet, kişilerin kendilerini çok beğenmeleri ve herkesten üstün görmelerine neden olarak nefsi besler. Kendi akıllarına çok güvenen bu insanlar, Yüce Allahın Kuranda emrettiği doğru yol yerine kendi koydukları kurallar ve prensipler doğrultusunda hareket ederler. Oysa bu koydukları kuralların tamamı nefsin istek ve tutkularını tatmin etmeye dayalıdır. Dolayısı ile Yüce Allahın beğenmediği çoğu davranış kalıpları ve yaşam biçimleri bu prensip maskesi altında meşru bir zemine oturtulur. Fakat, Kuranda Yüce Allah nefsin bu en önemli kaynağı olan gurura karşı kullarını şöyle uyarır:
Ona: Allahtan kork denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o. (Bakara Suresi, 206)
Övünme
Nefsin en önemli beslenme kaynaklarından biri övünmedir. Her insanın kendini diğer insanlardan üstün gördüğü bir övünme sebebi vardır. Bu; zenginlik, güzellik, makam ve mevki, eğitim durumu, kültür, mal ve çocuklar gibi birçok konu olabilir. Nefis sahip olunan bu özellikleri ön plana çıkararak insanların övgüsünü kazanmaktan büyük bir zevk alır. Ancak övgü duyulan şeylerin gerçek sahibi Yüce Allahtır. Bu nedenle övgüye layık olan da Odur. Rabbimiz kullarına bahşettiği farklı üstün özelliklerle sadece onları denemektedir. Nefsin isteği doğrultusunda hareket ederek onu övmek ise insanı kayba sürükleyecektir. Nitekim Yüce Allah bu gerçeğe Kuran ayetlerinde şöyle dikkat çeker:
(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi. Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. (Tekasür Suresi, 1-6)
İlgi çekme
Nefis toplum içinde değer kazanmak için farklı olduğunu gösterip, üstünlük elde etmek için insanı değişik hayat tarzları, farklı konuşma üslupları kullanmaya zorlar. Nefsin etsine girmiş insanlar, gençlik, güzellik, zenginlik, iyi eğitim görmek, yabancı dil bilmek gibi özelliklerini bir şekilde belli etme çabasındadırlar. Nefisleri onları diğer insanlardan farklı olduğuna inandırmaya çalışır. Bu şekilde karşılarındaki insanların ilgisini çekerek onların hayranlığını kazanmayı amaç haline getirtir. Aslında bu nefsin kıskançlık ve kibirini tatmin etmek için kullandığı son derece ilkel bir yöntemdir. Bu şekilde kişinin kendisini (Yüce Allahı tenzih ederiz) ilah edinmesini amaçlar. Onu sadece insanların beğenisini kazanacak davranışlar geliştirerek tamamen kısa ve geçici olan dünyaya yöneltir ve Allahı düşünmekten alıkoyar, Allahı hoşnut edecek davranışlarda bulunulmasını engeller ve Kuran ahlakından uzak yaşamalarını sağlar.
İnsan; nefsine karşı son derece dürüst ve samimi yaklaşmalı, nefsinin Kuran ahlakına aykırı taleplerini asla kabul etmemeli ve ona sahip çıkmamalıdır. Çünkü nefsini kötülüklerden arındırıp eğitebilmesi, ona boyun eğdirebilmesi ve terbiye edebilmesi ancak bu yolla mümkün olabilir. Bunun için nefsini hiçbir zaman için kendi benliğinin bir parçası gibi görmemeli, hiçbir zaman için ondan yana tavır koymamalı ve onu savunmamalıdır. Onun daima haksız olduğunu, telkinlerinin Kuran ahlakına ve sünnete uygun olmadığını, şeytanın sözcülüğünü yaptığını bilmeli, ondan gelen sözleri bu anlayış ile değerlendirmelidir.
Dünyevi İstek ve Arzular
Nefis tamamen dünyaya yönelik bir hayat tarzını amaçladığı için para, mal, çocuklar, kariyer gibi kendini hoş tutacak, rahat yaşatacak, insanlardan daha üstün olduğunu hissettirecek hırs ve arzularla beslenir. İnsanı ölümle birlikte hayatın son bulacağına inandırır, bunun için dünyaya bir kere daha mı geleceğim mantığını ileri sürerek, dünyadaki tüm nimetleri ve zevkleri sınır tanımaz bir tarzda tüketip kullanmayı hedefler. Sürekli olarak gezerek, boş konuşarak, boş işlerle uğraşarak zamanı boşa harcamaya yöneltir, dedikodu yaparak hakkında konuştuğu kişinin hatalı yönlerini ortaya çıkarmayı bu şekilde kendini övmeyi ister. Kuran ahlakını yaşarsa sözde özgürlüğünün kısıtlanacağını ileri sürer, gerçekte ise insanı Allahın sınırlarını aşmaya zorlar ve günaha sürüklemek ister. Oysa Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 9-10) ayetleriyle de bildirildiği gibi nefsindeki kötülüklere uyan onu sürekli olarak besleyen kişi yıkıma uğrayacak, tüm bu kötülüklerden arınıp temizlenen ise kurtuluşa erecektir.
Bahaneler İleri Sürmesi
Nefis her zaman tembelliğe açıktır. Uğraşmayı, yorulmayı sevmez. İstek ve tutkularının engellenmesinden hoşlanmaz. Bu nedenle insana çeşitli mazeretler ileri sürerek din ahlakını yaşamaktan engellemeye veya mümin ise Allah yolunda yapması gereken bir işte tembelliğe yöneltmeye çalışır. Birtakım mazeretler öne sürerek insanı ertelemeye ve gevşekliğe sürüklemeyi dener. Eğer nefsin küçük isteklerine taviz verilirse, nefsin insan üzerindeki etkisi gittikçe büyür ve bu durum, Allah esirgesin insanın imandan vazgeçmesi ile sonuçlanabilir.
Bu nedenle insan, her ne durumda olursa olsun, nefsine değil, Allahın hükmüne göre hareket etmekle, nefsini ezmek ve bencil tutkularını dizginlemekle yükümlüdür.
İnsanın Nefsini Terbiye Etmesi Çok Kolaydır
Allahla Derin Bir Bağlantının Kurulması
Hz. Yusuf (a.s.)ın (Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53) ayetinde dikkat çektiği bildirilen nefis insanı sürekli olarak kötülüğe davet eder. İnsan nefsin bu kötülüklerinden ancak Yüce Allahla samimi ve derin bir bağlantı kurarak kurtulabilir. Bu bağlantının en etkili yollarından biri Ona dua etmektir. İnsan, samimi kullarının duasına muhakkak cevap vereceğini bilerek (Bakara Suresi,186) Yüce Allahtan nefsini arındırmasını, aklını açmasını ve derin bir imana sahip olmasını dileyebilir. Ancak Rabbimizle yakın bağlantı kurmanın yolları sadece dua ile sınırlı değildir. Onun büyüklüğünü, yaratışının mükemmelliğini düşünmek, nimetleri anlatmak, Allahı övüp (tesbih etmek) yüceltmek ve Ona ibadet etmek de gerekir. Nefis, ancak o zaman hırslardan, korkulardan (gelecek ve kaybetme korkusu gibi) ve bencil tutkulardan arındırılabilir.
Sevilen Şeylerden İnfak Etmek ve Fedakar Olmak
İnsanın nefsi malı yığıp biriktirmeye, cimrilik etmeye, bunları kimseyle paylaşmamaya öncelikli olarak hep kendini düşünmeye, bencil olmaya ve fedakarlıktan kaçınmaya eğilimlidir. İnsan, nefsindeki bu zaaflardan kurtulabilmek için Allahın emrettiği Kuran hükümlerini eksiksiz olarak uygulamalıdır. Nitekim Yüce Allah nefislerdeki cimrilik ve bencillik duygusundan kurtulmanın en hayırlı yolunun infak etmek olduğunu şöyle bildirmektedir:
Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allahtan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Tegabün Suresi, 16)
Nefsi Kınamak
Nefsi temizlemenin en etkili yöntemlerinden biri de onu sürekli olarak kınamaktır. Müminler nefislerini kınayarak gerçek kurtuluşa ve cennete kavuşacaklarını bildiklerinden Şu sözümle neyi kastettim? Bu hareketi yapmaktaki amacım neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden elde etmek istediğim nedir? gibi sorularla söyledikleri ve yaptıkları hareketlerde kendilerini denetlerler. Herhangi bir hata veya yanlışlık yaptıklarında bunu diğer müminlerle paylaşarak hem onların aynı yanılgıya düşmesine engel olmaya çalışırlar, hem de nefsin büyüklük gururundan dolayı hiç hoşlanmadığı eleştiriyi yaparak ona acı çektirir ve ezerler. Çünkü nefsin en çok sevdiği şey kendine benlik vermek, bu benlik duygusunun sonucu olarak hataları da sahiplenip bunları itiraf etmekten insanı engellemektir. Nefis bu şekilde insanı hatasız olduğuna inandırmaya ve kötülükleri bu şekilde örtüp kapatmaya çok eğilimlidir.
Nefsinin kötü isteklerine tabi olup da onu temizleyip arındırmamış ve dünyada iken nefsini kınayıp eleştirmemiş olan kişinin ahirette nefsini kınaması ise ona bir yarar sağlamaz. Nitekim Yüce Allah Kuranda, kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp duran nefsin durumuna yemin etmektedir:
Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
Nefsin temizlenmesi insanın kendi içinde vereceği bir mücadeledir ve bu mücadele dünyevi savaşlardan daha güçtür. Çünkü nefis insanın içinde bulunan, sürekli olarak mücadele edilmesi gereken bir düşmandır ve her an galip gelebilmek için fırsat kollar.
Vicdanın Sesini Dinlemek
Vicdan Yüce Allahın kullarına nefsin fücurundan yani kötülüklerinden kurtulmak için bahşettiği çok büyük bir nimettir. İnsanı Allaha ve dinin bildirdiği doğrulara, hayırlara yöneltip, iyiyi ve kötüyü ayırt etmesini sağlar. Vicdan, bir anlamda doğruya yönelten Allahın sesidir. İnsan sürekli olarak bu sese kulak verdiği ve Kuranda gösterilen temel prensipleri tam olarak kavradığı takdirde, doğru yolda ilerleyecektir. Mümin günlük hayatta birkaç seçenek arasında seçim yapmak durumunda kaldığında, karşılaştığı seçenekler içinde, Allahın rızasına en uygun olanını, dinin menfaatlerine en yararlı olanını seçerken vicdanının sesini dinler. Çünkü ilk olarak vicdan devreye girer ve hangi seçeneğin Allahın rızasına daha uygun olacağını insana ilham eder. Ancak ikinci aşamada nefis devreye girer ve onu diğer alternatiflere yöneltmeye çalışır. Bunun için de genellikle insana mazeretler fısıldar. Nitekim Yüce Allah insana bir yarar sağlamayacak olan nefsin bu fısıltıları yerine vicdanının sesini dinleyen kişileri kurtuluşa ulaştıracağını müjdelemektedir:
Kim Rabbinin mak******* korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa, Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi, 40-41)
İstişare Etmek
Her insanın nefsi, gururla beslendiği için kendi aklını beğenmeye çok yatkındır. Bu nedenle nefis toplum içinde başkasının emri altına girmeyi asla istemez. Hep kendi fikri ve yaptıklarının en doğrusu olduğunu düşünür. İşte nefsin bu özelliğini ezmenin en etkili yolu istişare etmek yani fikir alışverişinde bulunmaktır. İstişare ile insan kendi aklını beğenen bir anlayıştan uzaklaşır. Kuran ahlakında da önemli bir yere sahip olan istişare, müminin her işinde en hayırlı sonuçlara ulaşmasını sağlayan hikmetli ve Allah rızasına en uygun olan bir davranıştır. Nitekim Yüce Rabbimiz müminlerin bu güzel özelliğini Kuranda şöyle bildirmektedir:
Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler. (Şura Suresi, 38)
Nefsi Kötülüklerden Temizlemek Şarttır
Nefsi kötülüklerden arındırıp temizlemek kişiye pek çok üstün özellik kazandırır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Nefsini temizleyen kişi Allahla sıcak ve samimi bir bağlantı kurar. Yalnızca Onu dost ve veli edinir. Allaha yakınlaşır, en çok Onu sever ve Ondan korkar.
Merhametli, şefkatli, fedakar, samimi, ince düşünceli ve mülayim olur. Bu ise kişiye asil bir görünüm kazandırır.
İmanın önündeki en büyük engel olan gururdan kurtulur. Bu kişi mütevazı, alçak gönüllü ve yumuşak huylu olur. Dolayısı ile Yüce Rabbimiz Allahın rızasını, insanların ise sevgisini ve saygısını kazanır.
Nefsi temizlemek, aklı açar. Haramlara yönelmek, şirk hali, çekişmek, kötü zan, cimrilik, saygısızlık gibi Yüce Allahın beğenmediği ve Kuranda yasakladığı pek çok kötülüklerden kurtulmaya vesile olur.
Bu özelliklerden kurtulan kişi Kuran ahlakını en güzel biçimiyle yaşar ve Yüce Rabbimiz Allahın izniyle dünyanın en güzel ahlaklı insanlarından olur. Cenneti kazanır ve sonsuz bir mutluluğa ve kurtuluşa kavuşur. Yüce Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)
(makale harun yahya)