İnsanın Kendine Konduramadığı Bir Tavır Bozukluğu: Gaddarlık

meridyen2

Kayıtlı Üye
İnsanın Kendine Konduramadığı Bir Tavır Bozukluğu: Gaddarlık

insanin_kendine_konduramadigi_bir_tavir_bozuklugu__gaddarlik_tr.jpg


‘Gaddar’ denildiğinde pek çok insan bu özelliği kendinden çok uzak görür.

Ama ‘gaddarlık’, günlük hayatta, insanın kendine kondurmadığı pek çok tavırda ortaya çıkar.

Günlük hayatta karşımıza çıkan bu tavır bozuklukları nelerdir?

Gaddarlığın sebebi nedir?

İnsan bu tavır bozukluğundan nasıl kurtulur?

Gaddarlık, din ahlakına göre yaşamayan toplumlarda çok yaygın olan bir tavır bozukluğudur. Bu gibi insanlar çocukluk yıllarından itibaren hep ‘bencil olmaya, öncelikle hep kendi menfaatlerini koruyup kollamaya’ teşvik edilirler. ‘Hayatın bazı gerçekleri’ olduğuna, bu yüzden de hayatta kalmak için acımasız ve merhametsiz olmak gerektiğine inandırılırlar.

Bunun sonucunda da bazı insanlar, farkında olmadan gaddarlığın felsefesini içten içe yoğun olarak yaşamaya başlarlar. Kendilerine sorulsa, elbette hiçbir zaman için, ‘ne gaddar olduklarını kabul ederler’, ‘ne de bir başkasının gaddar bir tavır göstermesini onaylarlar’. Ama kişiliklerine derinden etki eden bu yanlış bakış açısının etkileri, hayatları boyunca gösterdikleri tavırların çoğunda kendini belli eder.

Çoğu insan, ‘gaddar’ denildiğinde, illaki ‘çok acımasız, insanlara zulmetmeye eğilimli, kendisinden başka kimseyi düşünmeyen ve umursamayan, kasten kötülük yapmaktan ve zarar vermekten zevk alan bir insan modeli’ hayal eder. Bu yüzden de kendilerine, “Sen çok gaddarsın” gibi bir yakıştırma yapılacak olunsa, şiddetli tepki verir ve hemen bu eleştiriyi reddederler.

Oysaki eğer insan kendisine yapılan bu yakıştırma üzerinde biraz daha derin düşünecek olursa, kişiliğinin belirli yönlerinde ve tavırlarının bazılarında gaddarlığın felsefesine dair izler bulabilecektir.

Nefis Kötü Ahlak Özelliklerine Eğilimli Olarak Yaratılmıştır

Allah, “... Nefisler ise ‘kıskançlığa ve bencil tutkulara’ hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (Nisa Suresi, 128) ayetiyle nefsin kıskançlığa yatkın olarak yaratıldığını bildirmiştir. Nefis bencildir. Çıkarcıdır. En çok kendini sevmek ister. Çıkarlarını koruma konusunda çok kararlıdır. Ve nefis, hayatının sonuna kadar, hiç ara vermeden ve pes etmeden insanı bu kötülüklere teşvik etmek için çaba harcar. Dolayısıyla insan, nefsindeki bu olumsuz istekleri ancak vicdan kullanarak dizginleyebilir. Ama bunun için önce nefsindeki eksiklikleri iyi tespit edebilmeli ve tüm bunların nerelerde ve nasıl ortaya çıktığını iyi analiz edebilmelidir. Ve bunu yapabilmek için de, nefsini eğitmeyi, bu kötü alışkanlıklardan kurtulmayı gerçekten istemelidir.

Çünkü eğer insan nefsine yönelik böyle bir eğitime zaten istekli değilse, bu durumda sadece kendini aldatacak ve rahatlatacak tedbirler alacaktır. Hasta olduğu yönleri tam teşhis ederek kabul etmekten kaçındığı takdirde ise, bunları tedavi etmesi hiç mümkün olmayacaktır.

Bu nedenle insanın gaddarlık konusunda da, daha en baştan ‘kendine kondurmama’ gibi bir yaklaşımdan kaçınması gerekir. Tam tersine, kendisini eğitmeye; ‘bu özelliğin kendisinde kesin olarak var olduğunu’ kabul ederek başlamalıdır.

Bunun ardından yapılması gereken, ‘gaddarlığın tanımının iyi yapılması’dır. Elbette toplumda ‘gaddarlığın en üst boyutunda yaşayan insanlar’ vardır. ‘Hiç gözünü kırpmadan cinayet işleyen, toplu katliamlar yapan, insanların malını mülkünü çalmakta sakınca görmeyen, yaşlılara, çocuklara eziyet etmekten, onları hor görmekten kaçınmayan ve bunlar gibi daha pek çok anormal tavrı gösteren insanlar’, gerçekten gaddar bir ruha sahiptirler.

İman eden bir insanın bu derece gözü dönmüş, ruhu kararmış, vicdanı körelmiş bir insan olması elbetteki hiçbir şekilde söz konusu değildir. Müminin en önemli özelliklerinden biri, Allah’tan içi titreyerek korkmasıdır. Mümin, Yüce Allah’ın beğenmeyeceği bir tavrı bile bile göstermekten titizlikle sakınır, Allah’a sığınır ve mutlaka kendisini eğitmek için elinden geleni yapar.

Müminlerin Sakınmaları Gereken ‘Gaddarlık’ Alametleri Nelerdir?

“Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.” (Beled Suresi, 17) ayetinde hatırlatıldığı gibi müminler hiçbir zaman gaddarlığı bütün hayatlarına hakim olan bir ahlak bozukluğu olarak yaşamazlar. Ancak müminler de istemeden hata yapabilir; unutabilir, yanılabilir, boş bulunarak nefislerine uyabilirler. Ya da daha önce üzerinde düşünmedikleri, nefislerinin o açığını fark etmedikleri için henüz kendilerini eğitmedikleri kusurları olabilir. İşte müminlerde ortaya çıkabilecek ‘gaddarlık’ örnekleri ancak bu sınırlar içerisinde olabilir.

‘Gaddar’ kelimesi, elbetteki çok geniş anlamlı bir ahlak bozukluğunu ifade etmektedir. Ancak şunu da belirtmek gerekiyor ki müminler söz konusu olduğunda, eğer bu kelime kullanılıyorsa, elbetteki bu, kelimenin tüm anlamı kastedilerek kullanılmamaktadır. Gaddarlığın sadece belirli tavırlara yansıyan ve belirli bir bakış açısına etki eden kısmı kastedilmektedir. Söz konusu kelimenin tercih edilmesi, konunun anlaşılabilmesi, tefekkürde insanın ufkunu açabilmesi içindir. İnsanın ülfetini kırabilmek; aynı tavır bozukluklarını, başka bir kelimenin altında değerlendirerek yeni anlayışlar elde edebilmesi içindir. Yoksa kuşkusuz ki mümin, -ne kadar kusuru olursa olsun- dünyanın en güzel ahlaklı insanıdır. Ve elbetteki din ahlakından uzak yaşayan toplumların anladığı ‘gaddarlık’ anlayışından da alabildiğine uzaktır.

Bir müminde görülebilecek ve geniş anlamıyla ifade edildiğinde ‘gaddarlık’ olarak adlandırılabilecek tavırlar, müminin 24 saatini kaplayan davranışlar değildir. Hata olarak ortaya çıkan, ama Allah’tan daha çok korkup sakınılırsa, daha çok vicdan kullanılırsa, hemen temizlenip ortadan kaldırılabilecek tavırlardır. Örneğin;

Kimi zaman ihtiyaç içerisindeki bir insanla ilgilenmemek,

İyi niyetle yapılan bir ikrama güzel karşılık vermemek,

Güzel bir övgüyü aynı şekilde onore eden bir üslupla cevaplandırmamak,

Yardım isteyen birine karşı kayıtsız kalmak,

Alıngan olmak,

Kendi ihtiyaçlarını ön planda tutmak,

Bir insana ya da bir güzelliğe özellikle iltifat etmekten kaçınmak,

Şefkat duyulacak bir yerde ilgisiz kalmak,

Birini affetmemekte kararlı davranmak;

gibi tavırlar mümin bir kişinin gaddar bir ahlaka yatkın olduğunu gösteren alametlerdir.

İnsanlarda Yaygın Olan Diğer Gaddarlık Türü, ‘Kadın Gaddarlığı’dır

Cahiliye toplumlarında kadınların çoğu birbirlerine rekabet, haset, çekişme ve öne geçme gözüyle baktıkları için, bu şeytani yarış içerisinde birbirlerine karşı gaddar tavırlar göstermekten kaçınmazlar. Bu ürkütücü sistem içindeki rekabette onları öne geçirecek olan unsurlar neler ise, bu konularda acımasız bir kararlılıkla karşı tarafı ezecek ve hatta gözden düşürüp tamamen yollarına çıkmalarını engelleyecek tavırlara başvururlar. İşte bunların her biri ‘gaddarlık’tır.

Birbirleriyle dost olsalar dahi, üstün gelmeleri gerektiğinde bu yöntemlere başvurmaktan çekinmezler. Bir arkadaşları çok güzel bir kıyafet giydiğinde, güzel bir saç modeli yaptığında ya da güzel bir eşya aldığında, kasıtlı olarak bunu görmezden gelebilirler. Hiç iltifat etmeyebilir ya da kasten karşı tarafa o konuda şüphe verecek, tedirgin edecek, olumsuz kanaate kapılmasına neden olacak tarzda örtülü övgülerde bulunabilirler. Hatta bazen kasten, gerçeklerin tam tersi yönünde de bilgi verebilirler. Örneğin çok yakışan bir şey için “hiç yakışmadı”, hiç yakışmayan bir şey için de yine kasten “Çok yakıştı” diyerek, bu kimseyi yanlış yönlendirirler. Kötü olan bir şeyi düzeltmesindense, onun çok iyi olduğuna inanmalarını sağlarlar. Gıyaplarında konuşurken, onu insanlara sevdirecek, beğendirecek sözler yerine; kendilerini ön plana çıkarıp o kişi hakkında sinsice olumsuz fikirler oluşmasına neden olacak bir üslup kullanırlar. Birlikte bir yere gidecekleri zaman, rekabet ettikleri ya da haset ettikleri bir dostlarının gecikmesinden içten içe memnuniyet duyarlar. Hatta bazen bu gecikmenin oluşması için, o kişiye özellikle yanlış bilgi vermekten de çekinmezler. İşte bunlar ve benzeri tavırlar da ‘gaddarlık’tır.

İnsanın Gaddar Yönlerinden Kurtulması, Allah Korkusunu Artırması ve Nefsini Temizlemesi ile Mümkündür

Gaddarlık aslında, insanın hiç tahmin etmediği ve üzerinde düşünmediği tavırlarda da ortaya çıkar. Bu bir ruh halidir. Dolayısıyla insanın ruhundaki gaddar yönleri temizlemesi, sadece tek tek, “acaba bu hangi gün, nerede, nasıl bir konuşmayla ortaya çıktı” gibi analizler yapmasıyla mümkün olmaz. Temelde ruhundan bu davranış bozukluğunu tamamen temizlemesi gerekir. O zaman tek tek tavırlar üzerinde tespitler yapmasına gerek kalmaz.

Kişi burada, gerçek ve samimi Allah korkusunun nasıl olması gerektiği üzerinde düşünmelidir. İnsanlar belki sinsilikle ve ustaca ayarlanarak yapılmış hamleleri ve oyunları fark etmeyebilirler. Bunlar, zahiren kişinin menfaatlerini besleyecek şekilde sonuçlar da vermiş olabilir. Ama tüm bunların iç yüzünü Allah bilmektedir. Kişinin hangi sözü hangi niyetle söylediğini, hangi kişiye karşı nasıl bir gaddar ruh hali içerisinde olduğunu Allah bilmektedir. Dışarıdan insanların belki şefkat, merhamet gibi değerlendirdiği tavırların altında eğer bir sinsilik gizliyse, Allah bunları tüm açıklığıyla görmektedir.

Dolayısıyla her konuda olduğu gibi, gaddarlıktan kurtulmanın yolu da, ‘Allah korkusu’dur. Allah’tan korkan insan, yanlış bir tavırdan sakınmak için, bunu Allah’ın bilmesini yeterli görür. Allah’a karşı suç olacağını bildiği bir şeyi, asla uygulayamaz. Yanlış bir şey yapmaktan çok korkar. Küçük menfaatler uğruna Allah’ın sevgisinden mahrum kalmayı göze alamaz. Nefsi kendisini bir kötülüğe doğru teşvik ediyorsa, mümin Allah korkusundan dolayı, hemen bunun tam tersini yapar. Örneğin nefsi güzel bir tavrı övmek istemiyorsa, mümin Allah’tan korktuğu için, tüm vicdanını ve iradesini kullanarak bu kişiye olabilecek en güzel, en abartılı en fazla iltifatı yapar ki, nefsinin bu kötülüğünü yenebilsin.

Müminin bu eğitimi alması; nefsini gaddar yönlerinden arındırması son derece önemlidir. Çünkü güzel ahlak detaylarda gizlidir. Gerçek Kuran ahlakı, insanın ancak Allah korkusuyla bu detayları kavrayıp vicdanlı hareket etmesiyle yaşanabilir. Bu ahlakı alan ve yaşayan bir insanın mutlu olmak ya da üstün gelmek gibi sonuçlar için asla, din ahlakına göre yaşamayan insanların yaptıkları entrikalara başvurmasına gerek yoktur. Eğer Allah bir insanın kalbinde saf iyiliği ve temizliği görürse, Allah ona dünyada herşeyin en güzelini, en iyisini ve en hoşnut olacağı hayatı yaşatır. Rabbimiz bu gerçeği Kuran’da şöyle bildirmiştir:

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 97)
(makale harun yahya)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 83. sayı (Mayıs 2011) 30. sayfada yayınlanmıştır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst