İnsanın Güzel Ahlak Göstermedeki Gücü Sınırsızdır

meridyen2

Kayıtlı Üye
İnsanın Güzel Ahlak Göstermedeki Gücü Sınırsızdır

insanin_guzel_ahlak_gostermedeki_gucu_sinirsizdir_tr.jpg


Güzel ahlaklı olan bir insan daha fazla güzel ahlaka sahip olabilir mi?

Daha güzel bir ahlaka sahip olmak ve bu ahlakı koruyup geliştirmek için ne yapmak gerekir?

Bazı insanlar, fıtrat olarak ya da çocukluk yıllarından gelen yetiştiriliş tarzından dolayı çok daha pozitif bir ahlaka sahiptirler. Bazı insanlar da, bu kimselerin tam tersine, aynı sebepler doğrultusunda daha yırtıcı, daha sert ya da daha negatif özellikler içeren bir kişilik yapısı gösterirler. Daha mülayim ahlaka sahip olan bu kimselere göre, diğerlerinin kendilerini yetiştirmesi, çok daha fazla çaba, çok daha fazla samimiyet ve irade gerektirebilir. Ancak sonuçta eğer bir insanın kalbinde yeterli Allah aşkı, iman coşkusu ve irade varsa, bu kimseler de, en az diğerleri kadar güzel bir ahlaka sahip olabilirler. Ve elbetteki, fıtrat olarak daha yumuşak başlı, daha mülayim olan insanlara göre, daha sert mizaçlı ya da daha negatif özelliklere sahip olan bu kimseler, bu konuda gösterdikleri samimi çabadan dolayı Allah Katında çok daha fazla ecir alabilirler; doğrusunu Allah bilir. İşte nasıl ki bir insan, istediği takdirde çok daha fazla çaba ile kendisini çok güzel yetiştirebilme imkanına sahipse; aynı şekilde çok güzel ahlaklı bir insanın da, bunun çok daha üstünde, çok daha derin bir ahlaka sahip olma imkanı vardır.

İnsan Hiçbir Zaman Güzel Ahlak Göstermede Kendini Yeterli Görmemelidir

İnsan Allah’ın izniyle her geçen gün ahlakını bir önceki güne göre daha güzel hale getirebilir. Allah’ın Kuran’da insana, “gücünü en fazlasıyla kullanmasını” emretmiş olması, mümin için çok önemli bir ölçüdür. İman eden bir insan, Allah’ın bu emrini bilerek, “Nasıl olsa içimde hiçbir kötülük yok; her zaman her konuda herkese karşı olabilecek en güzel tavırları gösteriyorum. İyilikten, güzellikten yana aklıma gelen her tavrı uyguluyorum. Vicdanımın sesine mutlaka uyuyorum. Kuran ahlakına muhalif hiçbir davranışa yanaşmıyorum” diyerek, ahlakını belirli bir seviyede sınırlamamalıdır. Mutlaka iyinin daha iyisi, güzelin daha güzeli, olumlu tavrın daha olumlusu, yapıcı bir ahlakın daha yapıcısı olduğunu unutmamalıdır. Sevginin, saygının, şefkatin, hoşgörünün, mülayimliğin çok daha üst seviyeleri olabileceğini düşünerek, çok daha iyisini bulup uygulamak için kendisini zorlamalıdır. Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi, eğer insan “Allah’tan güç yetirebildiğinin en fazlasıyla korkup sakınırsa” (Teğabün Suresi, 16), Allah o kişiye güzel ahlakın daha da üstünde bir ahlakı nasıl yaşayabileceğini ilham edecektir.

Güzel Ahlakı Devam Ettirmek Sabır ve Kararlılık Gerektirir: İnsan, ruhunu kontrol edebilen ve nefsini eğitebilme özelliğine sahip bir varlıktır. Bu nedenle güzel ahlak kazanıp bunu daha da artırmaya öncelikle karar vermelidir. Fakat karar vermek, o eylemi gerçekleştirmek için yeterli değildir. Bu gerçek çoğu zaman görmezden gelinir ve güzellikleri elde etmenin kolay olduğu sanılır. Halbuki bir insanın Allah’ın razı olacağı; herkes tarafından sevilen bir ahlak ve davranış güzelliğine sahip olması için aklını ve iradesini çok iyi kullanması gerekir.

İnsan İmtihan Olarak Yaratılan Her Olayda Güzel Ahlak Göstermelidir: Allah güzel bir ahlak özelliği olarak kötülüğe iyilikle karşılık verilmesini emretmiştir:

“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)

Bu ayeti okuyan kişi, bu ahlakı yaşamanın çok güzel olacağını düşünür ve bundan sonrasında bu ayetin hükmünü kesin olarak uygulamaya karar verir. “Biri bana ters davranacak ama ben herşeye rağmen ona bıkmadan usanmadan iyi tavır göstermeye devam edeceğim” diye niyet eder. Buna niyet etmek elbette çok güzeldir. Ancak sadece niyet etmek, kişinin bu ahlakı uygulayabilmesi için yeterli değildir. Böyle bir olay olduğunda bu tavrı gösterebilmesi için aklını, vicdanını ve iradesini de en mükemmel şekilde kullanmak durumundadır. Çünkü güzel bir şeye niyet etmek son derece kolaydır. Ama bunu uygularken kişinin karşılaşacağı engelleri imanıyla, vicdanıyla ve iradesiyle yenmesi emek gerektirir. Ve bu emek de kimi zaman bazı insanlara zor gelir. Karşısındaki kişi kötü ahlakta dirense, kibir, gurur ya da öfkeyle yaklaşsa, haksızlık yapsa, emek vermeye niyet etmemiş bir kişi hemen geri çekilebilir. Ama Allah’ın rızasını kazanmak için bu konuya azimle, kararlılıkla yaklaşan ve daha üstün ahlak özelliği göstermeye niyet eden kişi, en zor şartlarla dahi karşılaşsa, tüm bu engelleri yenecek şekilde samimi çaba harcayabilecektir.

İnsan Güzel Ahlak Göstermek İçin Nefsini Kontrol Altında Tutmalıdır: Karşı tarafın zorlaştırıcı tavırlarının yanı sıra kişi, kendi nefsinden ve şeytandan yana da birtakım kışkırtmalarla karşılaşacaktır. Örneğin insanın nefsinde intikam alma eğilimi vardır. Belki kendisine anlatıldığında, “tamam bu çok doğru, birisi bana ters davranırsa, ben buna rağmen iyi davranacağım” der. Ama uygulamada çoğu zaman bu kararını tutamaz. Nefsi aniden atak yaparak kişiyi karşılıklı bir çekişmenin içerisine sokmak isteyebilir. İnsan nefsinden gelen bu negatif telkinlere ancak Kuran ahlakına uyarak karşı koyabilir. Bu aşamada nefsine tek tek söz dinletmesi gerekir. Bu durumun Allah’ın kendisini denediği bir an olduğunu, Allah’ın en hoşnut olacağı şekilde davranması gerektiğini, bunun için sinirlenmemesi gerektiğini, alttan alıp, güzel davranırsa Allah’ın muhakkak güzel bir sonuç yaratacağını düşünüp, bunları itinayla uygulaması gerekir.

İnsan Hayatının Sonuna Kadar Güzel Ahlaklı Olmak İçin Çaba Göstermelidir

İnsan dikkat ve şuur açıklığı içerisinde gösterdiği çaba sonucunda, mevcut olandan çok daha üstün bir ahlak anlayışı elde eder. Fakat bunu yeterli görmemekle sorumludur. Yine bunun daha üstünde bir derinlik seviyesi olabileceğine inanarak, Allah’tan çok korkup sakınarak, ahlakını daha da mükemmelleştirebilmek için var gücüyle çaba harcamalıdır. Yüce Allah bir ayette Zatından korkup sakınanların, hayatlarının her anında üstün bir ahlak sergileyebilecek bir anlayış kazanacaklarını şöyle bildirir:

“Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29)

Samimi iman eden bir insan için bu süreç hayatının son anına kadar aralıksız bir çabayla devam eder. Kişi, Allah’ın kendisine lütfettiği ömrünün her gününü, her saatini ve her anını, sürekli olarak “Nasıl daha iyi olabilirim?” diye düşünerek, Allah’a sığınıp çok daha iyisini elde etmeye çalışarak geçirmelidir. Allah’a karşı olan sevgisini, samimiyetini, candanlığını, Allah’a kulluk etmedeki aşkını, şevkini, iradesini sürekli olarak daha da artırmanın yollarını aramalı, en mükemmele ulaştığına inansa bile asla kendisini yeterli görmemelidir. Yüce Allah güzel ahlak gösterme konusunda ömrünün sonuna kadar gayret gösteren kişileri ahirette cennetle müjdelemektedir:

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 97)

İnsanın dikkatini, dünyevi beklentilerinin gerçekleşip gerçekleşmemesine değil, sonsuz hayatında bunları kazanabilecek bir ahlakta olup olmadığına vermesi gerekir.

Her insanın dünya hayatında olmasını çok fazla istediği olaylar vardır. Kimi için bu olayların gerçekleşmesi çok yakın, imkanları da bu durumun oluşması için çok uygundur. Kimi insanların çok büyük bir istekle arzuladıkları olayların gerçekleşmesi ise, Allah’ın dilemesi dışında çok zor görünmektedir. Bu kişilerin ellerindeki maddi manevi imkanlar ve içerisinde bulundukları şartlar, beklentileri için gereken özellikleri içermemektedir. Örneğin yaşlı bir insan her ne kadar geri dönüp genç yaşında birşeyler yaşayabilmeyi arzu etse de, Allah’ın adetullahı gereği dünya hayatında bu, Allah bir mucize yaratmadığı sürece mümkün değildir. Ancak ne var ki, imkanları, isteklerinin gerçekleşmesi için çok uygun olan insanlar da, olmayanlar da, aynı derin tutkuyla hayallerinin gerçekleşmesini isterler. Fakat insanın dünya hayatında istediği her şey en mükemmel şekilde gerçek olsa da, hayatının sonuna kadar hiç gerçekleşmese de, insanların hiç unutmamaları ve çok iyi düşünmeleri gereken hakikatler vardır:

Tüm istediklerini elde edenler de, hiçbirini elde edemeyenler de, bu dünyada çok kısa bir süre yaşayabileceklerdir...

Dünya hayatı bir göz açıp kapayıncaya kadar geçecek ve insanların elde ettikleri mutluluklar da hızla tükenip bitecektir...

Bu nedenle insanın tüm dikkatini sadece isteklerinin gerçekleşip gerçekleşmemesine değil, sonsuz ahiret hayatını kazanabilecek bir ahlakta olup olmadığına vermesi gerekir. Çünkü bir insanın tüm istekleri, tam hayal ettiği şekilde kusursuzca gerçekleşse bile, bundan alacağı mutluluk, olsa olsa birkaç on seneyi aşmayacaktır. Sonunda mutlaka bu nimetler elinden gidecek, ölümle birlikte sahip olduğu herşey geride kalacaktır. Arzu ettiği tüm güzellikleri asıl olarak ahirette elde etmeyi hedefleyen bir insan ise, bu mutluluğu sonsuz anlar boyunca dilediği kadar yaşayabilecektir.

Büyük İslam alimi İmam Gazali, bu konuda insanlara şöyle bir hatırlatmada bulunmuştur:

“... Dünyadaki hükümdarların rütbeleri onların sahip oldukları makamların yanında küçük ve sönük kalır, onlarla kıyas bile edilemez! Ahiret sultanlığı hakkında Cenab-ı Hakk şöyle buyurur: “Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk (saltanat) görürsün.“ (İnsan Suresi, 20)

Cenab-ı Hakk’ın büyük bir saltanat dediği ahiret mülkünü sen de yüce tut! Sen de çok iyi biliyorsun ki dünya ve içindekiler çok az ve değersiz şeylerdir. Hayat kısa, dünyadaki nimetlerin devamı kısa ve çok azıcık bir süredir. Sonra bizler kalkıyoruz bu azın azını elde etmek ve azıcık bir süre onunla birlikte olmak için canımızı ve malımızı seferber ediyoruz. Bir kısmımız bunu elde ediyor, bir kısmı elde edemiyor elde edenlere imreniyor. Onu elde etmek için canını ve malını tehlikeye attığına hiç bakmıyorlar.” (İmam Gazali, Cennete Doğru, (Yedi Geçit), Minhacü’l-Abidin, sf. 319)

İnsanın kısa bir an için bu gerçeği düşünmesi ve bu kıyası yapması çok önemlidir. Kendi kendine bir karar vermeli; sadece dünyadaki güzellikleri elde etmeyi hedeflemenin insana hiçbir faydasının olmayacağını görmelidir. Allah dilerse insana dünyada da nimet verebilir ve bu bir insan için çok büyük bir lütuf olur. Ama insanın bunu ‘olmazsa olmaz’ bir hedef haline getirerek, tüm huzuru, mutluluğu, neşesi, sevinci için adeta şart koşması çok büyük bir gaflet ve hatadır.

Yapılması gereken, insanın arzu ettiği tüm güzellikleri Allah’tan dünyada ve ahirette kendisine lütfetmesini dilemesi; ancak takdiri Rabbimiz’e bırakarak kendisine verilenlerle mutlu olmasıdır. Ancak önemli olan bu mutluluğu da, sadece yüzeysel bir mutluluk olarak değil, sonsuz hayatında Allah’ın kendisine cenneti layık göreceği umuduyla birlikte yaşamasıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güzel ahlak kazanmanın ve güzel ahlakı artırmanın yolunu bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır:

“Rabbim bana dokuz şey emretti:

Gizli halde de aleni halde de Allah’tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi.”

(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)
(makale harun yahya)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst