İnsan Kemalinin Tecellileri - 2

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
MEARİC SURESİ

AZABI İSTEMEDE ACELECİLİK

1- "İstekte bulunan biri (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi."

Bu mübarek sure, kimi vakit başlangıcının (se ele) oluşu dolayısıyla (Se ele Suresi) diye adlandırılmış ve kimi vakit ise bu surede yer alan (mearic) kelimesi dolayısıyla (mearic) Suresi adını almıştır. Şimdi yapacağımız tefsirde, her iki mana da açıklanacaktır.

Söz konusu sure birtakım olaylarla başlamıştır... Kur'an onun adına "azabı istemede acelecilik" diyor. "Azabı istemede acelecilik" sözünden maksat şudur, Hz. Peygamber (s.a.v.) milleti kıyamet ve dünya azabından korkuttuğunda (özellikle de kıyamet azabından), onlardan bir kısmı o hazretin huzurunda şöyle diyorlardı: "Eğer bu söylediğin sözler doğru ise, Rabbine söyle de hemen şimdi bu azabı bize göndersin."

İşte bu durum, insanın "inat derecelerinden" biridir. Buna "inat hastalığı" derler. Hastalıkların en kötüsü de budur. Diğer bir ayette Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.

"Ey Allah'ımız, eğer bu (Kur'an) bir gerçek olarak senin katından ise, gökyüzünden üstümüze taş yağdır veya acıklı bir azap getir (bakalım) demişlerdi." (Enfal Suresi.32)

Çok acayiptir ki, bir topluluk ellerini açıp şöyle diyorlardı . "Ya Rabbi! Şayet bu Kitap hak ve Senden taraf gönderilmiş ise, öyleyse bizim üzerimize gökten taş yağdır ki, artık yaşamayalım."

Halbuki şöyle demeleri gerekirken, "Ya Rab, şayet şu kitap hak ise, hak olduğunu bize göster ve bize ona tabi olmamızı terfiki inayet et. Şayet hak değil ise, senin nezdinden gelmemiş ise, bize basiret ver de, yolunu şaşıranlardan olmayalım." Şöyle demişler, "Şayet hak ise bizim artık onu görmeye tahammülümüz yoktur, da*yanamayacağız." İşte buna, "azabı istemede acelecilik" denir.

Bunun benzeri bir konu da hadislerde geçiyor: Hz. Peygamber (s.a.a.) Gadir hum gününde Hz. Ali (r.a) hakkında şöyle buyurdu.

"Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır." Muhtemelen Kureyş kabilesinden olan kitap ve hadislerde de öyle kaydedilen Numan b. Haris-i Seheri hakkında şöyle nakledilmektedir:

"Araplar arasında yaşlılık ve aksakallığın itibar gördüğü o dönemde, Numan b. Haris, Hz. Peygamber (s.a.a.) in huzuruna gelerek şöyle dedi. "Ey Allah'ın Resulü! Sen bizlere "la ilahe illallah" deyip şehadet okuyun dedin ve "Allah'tan başkasına tapmayın" diye buyurdun, biz de kabul ettik. Senin peygamberliğini kabul etmemizi, namaz kılmamızı, oruç tutmamızı, zekât vermemizi istedin, bunların tümünü kabul ettik. Şimdi itaat etmemizi istediğin bu genci (yani Hz. Ali (a.s.) kast ediyor) kendinden mi söylüyorsun, yoksa vahy mi geldi?"

Hz. Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdular.

"Andolsun şeriki olmayan o Allah'a, bu sözü ben kendimden söylemiyorum, bu, ilahi bir vahyidir."

Anlaşıldığı gibi, o durumuna rağmen, o şahsın peygamberin vahyine itikadı var idi ki, bu sözü peygamberden (s.a.a.) duyunca hemen ayağa kalkıp şöyle dedi, "Ya Rab! Şayet durum böyle ise, ben artık yaşamak istemiyorum, bana gökten bir taş indir."

Aradan çok zaman geçmeden bir hadise ile karşılaştı ve tepesine bir taş düşüp onu helak etti.

(Bir istekli, Allah katından inkârcılara gelecek ve hiç kimsenin sayamayacağı azabı istedi).

Kur'an, "bi azabin yakin" diye söylüyor. 'Gelecek bir azap" diye bahsediyor. O azap ki gelecektir, gelmesi kesindir, onda şüphe etmek ve onda acelede bulunmak kesinlikle yanlıştır.

Murtaza Mutahhari
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst