Gözde'
Bayan Üye
Zamanı ve mekânı olan bir âlem olsa da insan, zaman ve mekân çerçevesinde hüküm sürüyor. İnsan bir âlem, bir mucize... Her insan âlem olabilmeye mükellef! Yeryüzüne inişinin sırrı ise gözyaşlarında saklı. Bir ayrılığın remzi: Dünyaya hoş geldin! İnsanın öz vatanında dâhi paryalaşması bunun ispatı niteliğinde belki de… Düş-ündünüz mü: Niçin bu gözyaşları?
Yürümek, nefes almak, esnemek, tepinmek, yemek, içmek, gülmek, ağlamak... Ve hattâ; çene-bazlık yapmak dışında bir tarifi mevcut insan denilen mahlûkatın. Mide telâşına indirgenmemiş bir hayatın müdâvimi o. Bir tabiatı, yâni fıtratı var insanın. İşte bugün, batı tipi batıllaşmış bir dünyevîleşmenin kısır döngüsünde savrulan modern insan, o tabiatına, o fıtratına ihanet edebiliyor. Bu dünyevîleşmeye binâen söyleyecekleri var elbette: Hayır, yabancılaşmayacağım!
İnsan bu: İnanan ve teslim olan, düş-ünen ve öz-gürleşen… İnanması ve teslim olması, en genel ve kaba mânâda bağlanmaya ve bağımlı kalmaya meyilli olmasından dolayı… Düş-ünmesi ve öz-gürleşmesi ise, onun “insan” olduğunun kanıtı. Düş-ünecek ki, hakikî özgürlüğü bulabilsin! Modern çağın putları karşısında, özü gürleşmiş hâli ile düşleri olduğunu haykırabilsin: Ey kalabalıklar, bambaşka bir dünya daha var hâlbuki!
İnsanın, fizyolojik ihtiyaçları mukâbil öz-gürleştiğini, başı-boşluğa gark olmuş bir biçimde düş-ündüğünü zannetmesi de, meziyeti değil, hezimeti âdeta…
İnsan bu: Değer sahibi... Yargısını kutsalından zerk ediyor. Kutsalsız insan, özgürlüğün mahkûmu olmuş bir mahlûkat.
İmdi: İnsan sâhiden insan mı? Malûm bir denge üzerine inşâ edilmiş bu dünyanın insan taifesi, önce o mevcut dengeye muhatap olmalı ki, vahşiliğin müptelâsı olmasın… Muhakkak acze düştüğü vakitler olabilmekte… Sıkıntılı varlık zaten!
Bir diğer vasfı da(mucizesi) aklı insanın… Seçici! İnsan bu: Ele-dile-bele hâkim olucu… Maksadından firar ederek, aracını amaçlaştıran bir akıl ise reddiyesi insanın. Bakınız, yine dengeye muhatabız!
İnsan var, insan var! Eşref-i mahlûkat var, esfel-i sâfilîn var! Âdem’den olmak için insanî vasıfları huy(ahlâk) edinmiş olmak gerekiyor mutlaka. Cennet terbiyesinden süzülen bir ruh insanınki esasen. İnsan bu: Üstün! Kendini bildiği müddetçe, Rabbini bilmeye muktedir.
Netice: Hz. Ömer’in, insanın var oluş sebebini izah edici suâli… Diyor ki: “Bugün Allah için ne yaptın?” Hayatın olanca sıradanlığında, küçük bir dükkânda(kaldılar mı ki?) gözünüze çarpan bu suâli hafife almayın sakın!
Afşin SELİM
Yürümek, nefes almak, esnemek, tepinmek, yemek, içmek, gülmek, ağlamak... Ve hattâ; çene-bazlık yapmak dışında bir tarifi mevcut insan denilen mahlûkatın. Mide telâşına indirgenmemiş bir hayatın müdâvimi o. Bir tabiatı, yâni fıtratı var insanın. İşte bugün, batı tipi batıllaşmış bir dünyevîleşmenin kısır döngüsünde savrulan modern insan, o tabiatına, o fıtratına ihanet edebiliyor. Bu dünyevîleşmeye binâen söyleyecekleri var elbette: Hayır, yabancılaşmayacağım!
İnsan bu: İnanan ve teslim olan, düş-ünen ve öz-gürleşen… İnanması ve teslim olması, en genel ve kaba mânâda bağlanmaya ve bağımlı kalmaya meyilli olmasından dolayı… Düş-ünmesi ve öz-gürleşmesi ise, onun “insan” olduğunun kanıtı. Düş-ünecek ki, hakikî özgürlüğü bulabilsin! Modern çağın putları karşısında, özü gürleşmiş hâli ile düşleri olduğunu haykırabilsin: Ey kalabalıklar, bambaşka bir dünya daha var hâlbuki!
İnsanın, fizyolojik ihtiyaçları mukâbil öz-gürleştiğini, başı-boşluğa gark olmuş bir biçimde düş-ündüğünü zannetmesi de, meziyeti değil, hezimeti âdeta…
İnsan bu: Değer sahibi... Yargısını kutsalından zerk ediyor. Kutsalsız insan, özgürlüğün mahkûmu olmuş bir mahlûkat.
İmdi: İnsan sâhiden insan mı? Malûm bir denge üzerine inşâ edilmiş bu dünyanın insan taifesi, önce o mevcut dengeye muhatap olmalı ki, vahşiliğin müptelâsı olmasın… Muhakkak acze düştüğü vakitler olabilmekte… Sıkıntılı varlık zaten!
Bir diğer vasfı da(mucizesi) aklı insanın… Seçici! İnsan bu: Ele-dile-bele hâkim olucu… Maksadından firar ederek, aracını amaçlaştıran bir akıl ise reddiyesi insanın. Bakınız, yine dengeye muhatabız!
İnsan var, insan var! Eşref-i mahlûkat var, esfel-i sâfilîn var! Âdem’den olmak için insanî vasıfları huy(ahlâk) edinmiş olmak gerekiyor mutlaka. Cennet terbiyesinden süzülen bir ruh insanınki esasen. İnsan bu: Üstün! Kendini bildiği müddetçe, Rabbini bilmeye muktedir.
Netice: Hz. Ömer’in, insanın var oluş sebebini izah edici suâli… Diyor ki: “Bugün Allah için ne yaptın?” Hayatın olanca sıradanlığında, küçük bir dükkânda(kaldılar mı ki?) gözünüze çarpan bu suâli hafife almayın sakın!
Afşin SELİM