ßy.MeCHuL
Kayıtlı Üye
LITTLE CHILD
With pearls in his eyes and pain in his heart
The little child is crying being lost in darkness
You mightn’t have a house or parents
You mightn’t have anybody, you might have been scorned
Whatever happens and happens
The time and the days will pass
One day might come and you might be consoled little child.
With pearls in his eyes and pain in his heart
The little child is crying being lost in darkness
You’d had various troubles making you get lost
Strangers had taken the little money you deserve
Whatever happens and happens
The time and the days will pass
One day might come and you might be consoled little child.
KÜÇÜK ÇOCUK
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
Belki evin yokmuş senin, anan-baban yokmuş senin
Kimselerin yokmuş senin, belki seni hor görmüşler
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
Türlü türlü derdin varmış, dertler seni senden çalmış
Hakkın olan üç kuruşu o yabancı eller almış
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
THE OLD MAN’S TEARS
Once upon a time I had watched a play somewhere
There was a curled old man in that play
Wearing ragged clothes
Having meaningless glance in his eyes
Being too old, having no energy left, and being deserted,
Left alone, having lived nothing
His tears had neither stopped nor finished
He had so much trouble that hadn’t ever finished
Breathing was his profit, living was his only ambition
Having played the greatest tragedy in the world
On the life stage without curtains
He had passed on, do you have a clue?
YAŞLI ADAMIN GÖZYAŞLARI
Yıllar önce bir yerlerde bir oyun seyretmiştim
Bu oyunda iki büklüm yaşlı bir adam vardı
Yırtık pırtık elbise vardı üstünde
Anlamsız bakışlar vardı gözünde
Yaşı geçmiş, işi bitmiş, terkedilmiş
Yalnız kalmış, yaşamamış ihtiyarın
Yaşlı adamın gözyaşları durup dinmek bilmezdi
Dertler ne kadar fazla bitip tükenmek bilmezdi
Nefes almak kazancıydı, yaşamak tek amacıydı
Perdesi olmayan bu hayat sahnesinde
Dünyanın en acıklı oyununu oynadı
Göçtü gitti aramızdan, haberin var mı?
WHY FALLING IN LOVE WİTHOUT BEING LOVED?
If eyes see, heart likes and falls in love
The passion to meet lights fire
Reality and dream get mixed into each other
One moment comes and arched eyebrows are frowned.
He had loved a lot of beautiful ones without being loved
He knows that there is no remedy for this trouble
The lover also bears the trouble
Why falling in love without being loved?
Days full of hope and expectation
Passed with happiness and grief
We had tried hard but too hard
But couldn’t answer the riddle called love.
AŞIK OLUP SEVİLMEMEK NEDENDİR?
Göz gorse, gönül sever, aşık olur
Kavuşmak tutkusu bir ateş yakar
Hayal, gerçek birbirine karışır
Bir an gelir hilal kaşlar çatılır.
Çok güzeller sevmiş, seveni olmaz
Bilir ki, bu derde çare bulunmaz
Seven aşık dert yükünü çeker de
Aşık olup sevilmemek nedendir?
Umutlar, ümitlerle dolu günler
Sevinçler, kederlerle geçti günler
Çok ama pek çok uğraştık yine de
Aşk denen bilmeceyi çözemedik.
YEARS HAVE PASSED SINCE SPLITTING UP
Years have passed since splitting up, who knows where you are?
I could do anything to see you and hear your voice
Your jetblack eyes, your wavy hair are unforgettable
Never think you’ve been forgotten, you’re always on my mind without being forgotten.
Your memory had stayed somewhere deep in my heart
The oppressive years had pulled you away from me
Noone has said “I love you” except you
Noone has known our love except us
I am left alone and our love has become a song
I have been thinking of you with this song.
AYRILALI YILLAR OLDU
Ayrılalı yıllar oldu, şimdi sen kimbilir nerelerdesin?
Seni görebilmek için, sesini duyabilmek için neler vermezdim
Simsiyah gözlerini, dalga dalga saçlarını unutmak mümkün değil
Unutuldum sanma, her zaman aklımdasın unutulmuş değilsin.
Kalbimin bir köşesinde hatıran kalmış
O zalim yıllar seni benden çekip almış
Bana senden başkası seviyorum demedi
Aşkımızı bizden başka kimse bilmedi
Sensiz kaldım aşkımız bir şarkı oldu
Yıllardır ben bu şarkıyla seni anarım.
THE KANGAROO WITHOUT ITS CHILD
A kangaroo hadn’t been able to have a baby
It had adopted a rabbit and had put it into its bag
The kangaroo had been happy and so had the rabbit
But the others had been angry so,
They had made a plan to get rid of the rabbit
They had kidnapped the rabbit while sleeping
The kangaroo had seen her empty bag when she had woken up
She had been shocked and sorry
And had made an arrangement with the poisonous snake
In the bag had been the snake and the kangaroo among the others
Being afraid of the snake the others had given the rabbit back
And they had said that that was a plan in a plan.
YAVRUSU OLMAYAN KANGURU
Kangurunun birinin yavrusu olmazmış
Bir tavşanı evlat edinip torbasına koymuş
Kanguru memnun, tavşan mutlu
Ama diğer kangurular kızgınmışlar.
Tavşandan kurtulmak için, bir plan yapmışlar
Onlar uykudayken tavşanı kaçırmışlar
Kanguru uyanınca bakmış torbası boş
Şaşırmış kalmış buna olmuş içi bir hoş.
Kanguru zehirli yılanla anlaşma yapmış
Torbada yılan, kanguru kangurular arasında
Yılandan korkan kangurular tavşanı geri vermişler
Plan plan içinde böyle olur demişler.
I WOULDN’T LIKE TO BE WITHOUT YOU
I wouldn’t like the world if given
If crowns and thrones were promised,
I wouldn’t like to stay without you and quiet
It is not so easy to desert you
I wouldn’t like it, wouldn’t like to be without you.
SENSİZ OLMAK İSTEMEM
İstemem dünyaları verseler
Taçlar, tahtlar vadetseler
Kalmak istemem tek başıma sensiz, sessiz
O kadar kolay değil senden vazgeçmek
Istemem, sensiz olmak istemem.
ELEPHANT BOY
An African Negro Boy
Had been a magician’s apprentice
Had changed himself into an elephant
Instead of changing an elephant into human
While he had been walking,
In the fields and mountains
A huge thorn had pricked his foot
The elephant had felt too much pain
He had asked the lion, the tiger, the eagle
The fox, the wolf, the owl
The rabbit for help
Whoever had seen the elephant had run away.
Mourning and crying
The elephant had returned to his village
His mother, father, uncle
Had escaped from the elephant with childish voice.
But brave Toro
Moro’s friend
Hadn’t known what fear had been
Had pulled the thorn out.
Moro had been an elephant forever
Hadn’t left Toro
Their story had become
Legendary in the world.
FİL ÇOCUK
Afrikalı bir zenci çocuk
Büyücü çırağıymış
Fili insan yapayım derken
Kendini fil yapmış
Dağlarda, bayırlarda
Gezerken ayağına
Kocaman bir diken batmış
Filin canı çok acımış
Aslandan, kaplandan, kartaldan
Tilkiden, kurttan, baykuştan
Tavşandan yardım istemiş
Fili gören korkup kaçmış
Fil ağlana, sızlana
Köyüne geri dönmüş
Anası, babası, amcası
Çocuk sesli filden kaçmış
Fakat cesur Toro
Moro’nun arkadaşı
Korku nedir bilmezmiş
Dikeni çekip çıkarmış
Moro hep fil kalmış
Toro’dan ayrılmamış
Onların öyküleri
Dünyada destanlaşmış.
YOU ARE THE ONE
The stars had hung to the sky’s roof
As if they had been a glimmering candle light
The trees had come out from the earth’s deep heart,
Had got the cradle to wag with untimely wind.
You’ve been in my heart with your endless love for months
You must know how much I love you
Don’t care about nonsensical words, let strangers talk
Loving hearts are making the lover live with love
You are the one for me, I am full of longing
Come to me baby, make my expectancy end
Have such a great love that astonishes me
Let the sunshine become dull near your love.
BİR TEK SEN VARSIN
Yıldızlar gökyüzünün tavanına asılmış
Ansızın yanıp sönen birer mum ışığı
Ağaçlar toprağın kara bağrından fırlamış
Zamansız rüzgarlarla sallatırlar beşiği
Doyumsuz aşkınla aylar var ki kalbimdesin
Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmelisin
Boş sözlere aldırma eller ne derse desin
Seven kalpler yaşatacak aşklarla aşığı
Bir tek sen varsın benim için özlem doluyum
Beklentim son bulsun artık bana gel bebeğim
Öyle büyük olsun ki aşkın hayret edeyim
Aşkın yanında sönük kalsın güneş ışığı
YOU TO YOUR WAY, I TO MINE
You and me,
How wonderful days had we lived
Knowing that those days wouldn’t last
A nice friendship during a few-weeks-holiday
During the moonlit nights, under the trees
In the arms of loneliness we would chat
About richness, poverty, happiness, unhappiness
Fortune, misery for long hours
Perhaps we had found its remedy
Now our ways are separated
You to your way, I to mine
What would happen if there were seas, high mountains?
Since your name is carved on my heart, don’t think I’ll forget about you
Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend
We might meet somewhere one day
We would talk about the past and future
Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend.
SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Seninle ben,
Ne kadar güzel günler yaşamıştık birlikte
Bilirdik ki bu günlerin yarınları olmayacak
Birkaç haftalık tatilde dostça bir arkadaşlık
Mehtaplı gecelerde, ağaçların altında
Yalnızlığın kollarında sohbet ederdik
Zenginlikten, yoksulluktan, mutluluktan, mutsuzluktan
Servetten, sefaletten uzun uzun konuşmuştuk
Belki de çaresini bulmuştuk
Şimdi burada bizim yollarımız ayrılıyor
Sen yoluna, ben yoluma
Aramızda derya deniz, yüce dağlar olsa ne olur?
Unuturum sanma sakın, ismin kalbimde yazılı
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım
Belki bir gün bir yerlerde karşılaşırız seninle
Eski günleri anarız, gelecekten bahsederiz
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım.
Yazan: Serdar Yıldırım
With pearls in his eyes and pain in his heart
The little child is crying being lost in darkness
You mightn’t have a house or parents
You mightn’t have anybody, you might have been scorned
Whatever happens and happens
The time and the days will pass
One day might come and you might be consoled little child.
With pearls in his eyes and pain in his heart
The little child is crying being lost in darkness
You’d had various troubles making you get lost
Strangers had taken the little money you deserve
Whatever happens and happens
The time and the days will pass
One day might come and you might be consoled little child.
KÜÇÜK ÇOCUK
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
Belki evin yokmuş senin, anan-baban yokmuş senin
Kimselerin yokmuş senin, belki seni hor görmüşler
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
Türlü türlü derdin varmış, dertler seni senden çalmış
Hakkın olan üç kuruşu o yabancı eller almış
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
THE OLD MAN’S TEARS
Once upon a time I had watched a play somewhere
There was a curled old man in that play
Wearing ragged clothes
Having meaningless glance in his eyes
Being too old, having no energy left, and being deserted,
Left alone, having lived nothing
His tears had neither stopped nor finished
He had so much trouble that hadn’t ever finished
Breathing was his profit, living was his only ambition
Having played the greatest tragedy in the world
On the life stage without curtains
He had passed on, do you have a clue?
YAŞLI ADAMIN GÖZYAŞLARI
Yıllar önce bir yerlerde bir oyun seyretmiştim
Bu oyunda iki büklüm yaşlı bir adam vardı
Yırtık pırtık elbise vardı üstünde
Anlamsız bakışlar vardı gözünde
Yaşı geçmiş, işi bitmiş, terkedilmiş
Yalnız kalmış, yaşamamış ihtiyarın
Yaşlı adamın gözyaşları durup dinmek bilmezdi
Dertler ne kadar fazla bitip tükenmek bilmezdi
Nefes almak kazancıydı, yaşamak tek amacıydı
Perdesi olmayan bu hayat sahnesinde
Dünyanın en acıklı oyununu oynadı
Göçtü gitti aramızdan, haberin var mı?
WHY FALLING IN LOVE WİTHOUT BEING LOVED?
If eyes see, heart likes and falls in love
The passion to meet lights fire
Reality and dream get mixed into each other
One moment comes and arched eyebrows are frowned.
He had loved a lot of beautiful ones without being loved
He knows that there is no remedy for this trouble
The lover also bears the trouble
Why falling in love without being loved?
Days full of hope and expectation
Passed with happiness and grief
We had tried hard but too hard
But couldn’t answer the riddle called love.
AŞIK OLUP SEVİLMEMEK NEDENDİR?
Göz gorse, gönül sever, aşık olur
Kavuşmak tutkusu bir ateş yakar
Hayal, gerçek birbirine karışır
Bir an gelir hilal kaşlar çatılır.
Çok güzeller sevmiş, seveni olmaz
Bilir ki, bu derde çare bulunmaz
Seven aşık dert yükünü çeker de
Aşık olup sevilmemek nedendir?
Umutlar, ümitlerle dolu günler
Sevinçler, kederlerle geçti günler
Çok ama pek çok uğraştık yine de
Aşk denen bilmeceyi çözemedik.
YEARS HAVE PASSED SINCE SPLITTING UP
Years have passed since splitting up, who knows where you are?
I could do anything to see you and hear your voice
Your jetblack eyes, your wavy hair are unforgettable
Never think you’ve been forgotten, you’re always on my mind without being forgotten.
Your memory had stayed somewhere deep in my heart
The oppressive years had pulled you away from me
Noone has said “I love you” except you
Noone has known our love except us
I am left alone and our love has become a song
I have been thinking of you with this song.
AYRILALI YILLAR OLDU
Ayrılalı yıllar oldu, şimdi sen kimbilir nerelerdesin?
Seni görebilmek için, sesini duyabilmek için neler vermezdim
Simsiyah gözlerini, dalga dalga saçlarını unutmak mümkün değil
Unutuldum sanma, her zaman aklımdasın unutulmuş değilsin.
Kalbimin bir köşesinde hatıran kalmış
O zalim yıllar seni benden çekip almış
Bana senden başkası seviyorum demedi
Aşkımızı bizden başka kimse bilmedi
Sensiz kaldım aşkımız bir şarkı oldu
Yıllardır ben bu şarkıyla seni anarım.
THE KANGAROO WITHOUT ITS CHILD
A kangaroo hadn’t been able to have a baby
It had adopted a rabbit and had put it into its bag
The kangaroo had been happy and so had the rabbit
But the others had been angry so,
They had made a plan to get rid of the rabbit
They had kidnapped the rabbit while sleeping
The kangaroo had seen her empty bag when she had woken up
She had been shocked and sorry
And had made an arrangement with the poisonous snake
In the bag had been the snake and the kangaroo among the others
Being afraid of the snake the others had given the rabbit back
And they had said that that was a plan in a plan.
YAVRUSU OLMAYAN KANGURU
Kangurunun birinin yavrusu olmazmış
Bir tavşanı evlat edinip torbasına koymuş
Kanguru memnun, tavşan mutlu
Ama diğer kangurular kızgınmışlar.
Tavşandan kurtulmak için, bir plan yapmışlar
Onlar uykudayken tavşanı kaçırmışlar
Kanguru uyanınca bakmış torbası boş
Şaşırmış kalmış buna olmuş içi bir hoş.
Kanguru zehirli yılanla anlaşma yapmış
Torbada yılan, kanguru kangurular arasında
Yılandan korkan kangurular tavşanı geri vermişler
Plan plan içinde böyle olur demişler.
I WOULDN’T LIKE TO BE WITHOUT YOU
I wouldn’t like the world if given
If crowns and thrones were promised,
I wouldn’t like to stay without you and quiet
It is not so easy to desert you
I wouldn’t like it, wouldn’t like to be without you.
SENSİZ OLMAK İSTEMEM
İstemem dünyaları verseler
Taçlar, tahtlar vadetseler
Kalmak istemem tek başıma sensiz, sessiz
O kadar kolay değil senden vazgeçmek
Istemem, sensiz olmak istemem.
ELEPHANT BOY
An African Negro Boy
Had been a magician’s apprentice
Had changed himself into an elephant
Instead of changing an elephant into human
While he had been walking,
In the fields and mountains
A huge thorn had pricked his foot
The elephant had felt too much pain
He had asked the lion, the tiger, the eagle
The fox, the wolf, the owl
The rabbit for help
Whoever had seen the elephant had run away.
Mourning and crying
The elephant had returned to his village
His mother, father, uncle
Had escaped from the elephant with childish voice.
But brave Toro
Moro’s friend
Hadn’t known what fear had been
Had pulled the thorn out.
Moro had been an elephant forever
Hadn’t left Toro
Their story had become
Legendary in the world.
FİL ÇOCUK
Afrikalı bir zenci çocuk
Büyücü çırağıymış
Fili insan yapayım derken
Kendini fil yapmış
Dağlarda, bayırlarda
Gezerken ayağına
Kocaman bir diken batmış
Filin canı çok acımış
Aslandan, kaplandan, kartaldan
Tilkiden, kurttan, baykuştan
Tavşandan yardım istemiş
Fili gören korkup kaçmış
Fil ağlana, sızlana
Köyüne geri dönmüş
Anası, babası, amcası
Çocuk sesli filden kaçmış
Fakat cesur Toro
Moro’nun arkadaşı
Korku nedir bilmezmiş
Dikeni çekip çıkarmış
Moro hep fil kalmış
Toro’dan ayrılmamış
Onların öyküleri
Dünyada destanlaşmış.
YOU ARE THE ONE
The stars had hung to the sky’s roof
As if they had been a glimmering candle light
The trees had come out from the earth’s deep heart,
Had got the cradle to wag with untimely wind.
You’ve been in my heart with your endless love for months
You must know how much I love you
Don’t care about nonsensical words, let strangers talk
Loving hearts are making the lover live with love
You are the one for me, I am full of longing
Come to me baby, make my expectancy end
Have such a great love that astonishes me
Let the sunshine become dull near your love.
BİR TEK SEN VARSIN
Yıldızlar gökyüzünün tavanına asılmış
Ansızın yanıp sönen birer mum ışığı
Ağaçlar toprağın kara bağrından fırlamış
Zamansız rüzgarlarla sallatırlar beşiği
Doyumsuz aşkınla aylar var ki kalbimdesin
Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmelisin
Boş sözlere aldırma eller ne derse desin
Seven kalpler yaşatacak aşklarla aşığı
Bir tek sen varsın benim için özlem doluyum
Beklentim son bulsun artık bana gel bebeğim
Öyle büyük olsun ki aşkın hayret edeyim
Aşkın yanında sönük kalsın güneş ışığı
YOU TO YOUR WAY, I TO MINE
You and me,
How wonderful days had we lived
Knowing that those days wouldn’t last
A nice friendship during a few-weeks-holiday
During the moonlit nights, under the trees
In the arms of loneliness we would chat
About richness, poverty, happiness, unhappiness
Fortune, misery for long hours
Perhaps we had found its remedy
Now our ways are separated
You to your way, I to mine
What would happen if there were seas, high mountains?
Since your name is carved on my heart, don’t think I’ll forget about you
Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend
We might meet somewhere one day
We would talk about the past and future
Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend.
SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Seninle ben,
Ne kadar güzel günler yaşamıştık birlikte
Bilirdik ki bu günlerin yarınları olmayacak
Birkaç haftalık tatilde dostça bir arkadaşlık
Mehtaplı gecelerde, ağaçların altında
Yalnızlığın kollarında sohbet ederdik
Zenginlikten, yoksulluktan, mutluluktan, mutsuzluktan
Servetten, sefaletten uzun uzun konuşmuştuk
Belki de çaresini bulmuştuk
Şimdi burada bizim yollarımız ayrılıyor
Sen yoluna, ben yoluma
Aramızda derya deniz, yüce dağlar olsa ne olur?
Unuturum sanma sakın, ismin kalbimde yazılı
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım
Belki bir gün bir yerlerde karşılaşırız seninle
Eski günleri anarız, gelecekten bahsederiz
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım.
Yazan: Serdar Yıldırım