İnancını Muhafaza Ederek Sağlığını Koru

nones

Bayan Üye
Sosyal epidemiyolog Jeff Levin, inanç ve sağlık arasında bir bağlantı olup olmadığını anlamak için iki yıl bilgi toplamaya çalışır. Bu çalışmalar, inanç ve sağlık arasında % 80-90 oranında pozitif bir münasebet olduğunu ortaya koyar.
Bilgi toplarken, Jeff Levin'in yolu Dr. Harold G. Koenig ile kesişti. Duke Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Dr. Koenig, uyguladıkları tedaviden en fazla istifade edenlerin, dinî kitap okuyup ibadet ederek evinde inancını yaşayanlar olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda Din/Ruhanilik ve Sağlık Çalışmaları Merkezi'nin de yöneticisi olan Dr. Koenig, çalışmasında aşağıdaki hususları tespit etmiştir:

-Düzenli olarak kiliseye devam eden, kendi başına ibadet eden ve İncil okuyanlarda (diyastolik) hipertansiyon görülme ihtimali bu dinî aktivitelere nadiren katılanlara göre % 40 daha azdır.

-Dinî hizmetlere düzenli olarak katılanların bağışıklık sistemleri daha kuvvetlidir. Kilise veya havraya hiç gitmeyen veya nadiren gidenlerde, muhtemelen bağışıklık sisteminin zayıflamış veya aşırı aktif olduğunu gösterir şekilde, interleukin 6 seviyeleri daha yüksek olmaya meyillidir.

-Kiliseye düzenli olarak devam edenler, hiç gitmeyen veya nadiren gidenlere göre hastahaneye daha az yatar, hastahaneye yattıklarında ise daha çabuk taburcu olurlar.

-Bir kişinin dinî inancı ne kadar kuvvetli ise, hastahaneye yattığında ve yattıktan sonra depresyona girme riski o kadar düşüktür.

-Dindar insanlar daha sağlıklı yaşarlar. Kiliseye en azından haftada bir defa gidenlerde alkol alışkanlığı ve sigara kullanımı, nadiren gidenlere göre üçte iki oranında daha azdır.

-Dindar Hıristiyan gençlerinde uyuşturucu ve alkol alışkanlığı, erken cinsî suçlar, intihar düşüncesi ve teşebbüsü, inançlı olmayan gençlere göre daha azdır.

Levin, inancın kuvvetli bir huzur ve mutluluk kaynağı olduğunu belirtmektedir. Çünkü; "En önemli problemimiz 'niçin ve bu olanların manası ne?' sorularını cevaplamaktır." Yeni yayımlanan kitabı, Allah, İnanç ve Sağlık (Got, Faith and Healty)'ta Levin, inanç ve sağlık üzerine yapılmış 200'den fazla çalışmayı incelemiştir. Tespitleri ana hatlarıyla şunlardır:

-Genellikle dindar insanların hayat tarzları daha sağlıklıdır.

-Camiye, kiliseye veya havraya devam eden kişiler sosyaldirler. Başka insanlarla birlikte olmak kişiyi destekler. Sosyal desteğin sağlık için iyi olduğunu biliyoruz.

-İbadetler ve toplu dualar pozitif hislere vesile olur. Yeni araştırmalar, pozitif hislerimizin, sağlığımız lehine psikolojik değişiklikler sağladığını göstermiştir.

-İyimserliğin ve ümidin, hastalıklarımızı iyileştirici tesirler gösterdiği ortaya konmuştur.

Levin'in çalışmalarında; farklı yaş, farklı etnik yapı ve farklı inançlardaki kişiler ele alınmıştır. Bu çalışmalarda farklı araştırma metotları kullanılmış; bazen örnekleme yapılmış, bazen kişiler uzun süre incelenmiş, bazen psikiyatrik çalışmalardan istifade edilmiş, bazen de akciğer hastalığı veya kanser gibi hastalıklar ele alınmıştır.

İnancın sağlık üzerine tesirini araştıran sadece Levin ve Koenig değildir, bu konuda çalışan başka araştırmacılar da vardır. Meselâ Columbia Üniversitesi'nde yapılan yeni bir araştırmada, dinî inancı olan kişilerde alkol ve uyuşturucu kullanımının, inancı olmayanlara göre daha az görüldüğü tespit edilmiştir.

Harward İlahiyat Okulu, 2001 yılında dünya kültürlerinde şifa ile inanç arasındaki münasebeti incelemek için, Din, Sağlık ve Şifa Hareketi'ni başlatmıştır.

Sonuncusu, Hasta Bakımında Ruhanîlik (Spirituality in Patient Care) olmak üzere konu ile ilgili yedi kitabı bulunan Dr. Koenig: "Araştırmalar inançla fizikî iyilik hali arasındaki bağlantıyı ortaya koymasına rağmen, inancın psikolojik ve zihnî sağlığa faydalarını gösteren deliller daha kuvvetlidir." demektedir.

Çoğu kişi için inancın gücü, ruhun ve başkalarıyla münasebetlerin iyileşmesini sağlar. Gerçekte hastalıklar ruhanîliği ortaya çıkarır. Kişi hastalanınca maddî hayattan sıyrılıp manevî hayatını da zenginleştirmeye başlayabilir. Bu kişiler hastalıklı ve depresyonla mücadele ediyor gibi gözükürler; fakat ruhanîleşmekte ve çok güçlü bir inanç bağlantısı kurmaktadırlar. Böylece Allah, hastalığı kişi için hayırlı bir duruma dönüştürmüş olur.

Levin: "Araştırmalar, elbette inancını yaşamayan veya inançsız bir kişinin sağlıklı olamayacağını ya da inançlı kişilerin hastalanmadıklarını göstermemektedir. Ama araştırmalar sonucunda inançlı insanların sağlıklarının bundan fayda gördüğü de açıktır. Düzenli şekilde dinî aktivitelere katılan çoğu kişinin hayatında, dindarlık hayatî ölçüde kuvvetli bir kaynak olabilir." demektedir.

Prof.Dr. İ. Hakkı İHSANOĞLU
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst