İMZA İNCELEMELERİ VE BİLİRKİŞİLİK
Yrd.Doç.Dr.Jale Bafra , İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Öğretim Üyesi, Belge İnceleme Birimi Başkanı
GİRİŞ VE AMAÇ:
İmza; üstündeki metnin o kişi tarafından bilinip kabul edilmesi, onaylanması sonuçlarını doğuran ve sahibini alacak,borç ya da taahhüt altına sokan ayırdedici bir işarettir. Bu niteliği ile de imza hukuki alanda büyük önem ve değer taşır. İnkarı ve kime ait olduğunun belirlenememesi veya hatalı belirlenmesi durumunda maddi manevi telafisi imkansız zararlara yol açar. Uzmanlar imza incelemelerinde çoğu zaman tereddütlere düşmekte, birbirine zıt raporlar verilmekte ve imzanın ne olduğu, ne şekilde atılması gerektiği konusunda mevcut hukuki düzenlemelere rağmen, yerleşmiş bir tatbikat olmadığı için sağlıklı sonuçlar alınamamaktadır Sorunun nereden kaynaklandığı ve ne yapılması gerektiği, hukuki düzenlemelerin neler olduğu hakkında bir çalışma yapmayı zaruri bulduk.
I – İmza Nedir ve Nasıl Atılmalıdır:
İmza bir el yazısı formudur, fakat ayırıcı olma amacını taşır. İki çeşit imza vardır. Kişinin normal el yazısı ile yazdığı (yazı) imzalar ve kısmen okunabilen ya da hiç okunamayan ayırdedici bir işaretten oluşan (şekilsel )imzalar. Yazı imzalar tüm isim ve soyadı, ilk isim ve diğer isimlerin baş harfleri veya baş harfler ve soy isimden oluşabilir. Baş harfler birbirine veya soy isme bağlanmış veya bağlanmamış ya da hepsi çeşitli karışımlardan meydana gelmiş olabilir1. İsim ve soy isim yazarak atılan yazı imzaların dahi çoğu kez ayırıcı olmasına önem verilmekte ve imzaya örneğin kuyruk ya da çizgi gibi karakteristik simgeler ilave olunmaktadır.
İmzanın en önemli özelliği tümüyle aynı şekilde tekrarlanabilir olmayışıdır.En yetenekli kişiler dahi hiçbir zaman aynı hareketi aynı şekilde yapamazlar. Buna doğal çeşitlilik (natural varyasyon) denilmektedir.Bu nedenle de iki imzanın üst üste çakışacak biçimde birbirinin aynı olması uzmanlarca taklit belirtisi sayılmaktadır. (üstten kopya ya da nakil imzalarda olduğu gibi)2. Kaldı ki; imzanın yazıldığı yere, kullanılan yazı vasıtalarına (kalem,kağıt vs.), atıldığı şartlara ve hatta sahibinin ruhi ya da fiziki durumuna, kullanılan ele göre değişmesi kaçınılmazdır. Bu özelliği nedeniyle ve bilhassa harf özelliği göstermeyen şekilsel imzalarda karar vermek çok zordur. Zira el yazısı ne kadar değişirse değişsin bir takım harflerin şekil ve biçimlendirilişi (konstruksüyon) , örneğin bir (A) harfinde kullanılan çizgilerin boyut ve orantıları veya bir (g) harfinin gövde oluşumu ya da aşağıya doğru uzayan kuyruğunun yapılışı tamamen kişiye özgüdür ve ayırt edicidir. Bu nedenle de el yazısı harflerinin (veya büyük harf) kullanılmasıyla atılan yazı imzalarda kişinin bu harf karakteristiğinden yola çıkarak ve hatta karşılaştırma için sadece imza örneği değil yazı örnekleri de kullanılarak sonuca varılabilir. Bu da incelemecinin işini kolaylaştıran ve kararın sıhhatini temin eden bir faktördür. Çünkü bu taktirde yapılan karşılaştırma ve incelemenin bilimsel ve uluslararası standartlara oturtulabilmesi mümkün olur. Ancak, Avrupa ve Amerika’nın aksine ülkemizde şekilsel imza atmak yaygın bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu durumda sadece bir yuvarlak, bir takım yatay veya dikey çizgiler , büklümler ya da zikzaklardan oluşan şekillerin ait olduğu bireyin ya da mahkemelerin çoğu kez sorduğu üzere hangi el ürünü olduğunun belirlenmesi – çok karakteristik bir şekil olmadıkça – imkansızdır. Çok karakteristik şekillerde dahi verilen kararın isabeti tartışmalıdır ve bu artık incelemeyi yapanın sezgilerine yada benzetme yeteneğine dayanan sübjektif bir hüküm olduğu için daima şüphe ile karşılanmaya mahkumdur. Bilimde nesnellik (objektivite) yani her zaman, herkes tarafından aynı kabul edilebilir olma esastır. Ülkemizde aynı imza hakkında farklı kararlar verilmesinin (bazen bir mahkeme dosyasında birbirine zıt 3-4 bilirkişi raporu dahi görülmektedir.) en önemli sebebi de yazarak imza atma alışkanlığının olmayışıdır.
Bu problemin çözümü ise ancak imza ile ilgili mevcut hukuk düzenlemelerine kesinlikle uyulmasının temini ile mümkün olabilir. Şöyle ki;
İmzanın resmi ve hukuki şekli ad ve soyadının yazılmasıdır.2525 sayılı Soyadı Kanununun 2. maddesi ‘söyleyişte, yazılışta, imzada öz ad önde soyadı sonda kullanılır’ diyerek imzanın atılış şeklini düzenlemiştir. Bu metne göre imzada öz ad ve soyadı yazılacaktır.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 14. maddesi ise imza hakkında şöyle bir düzenleme getirmiştir:
‘İmza üzerine borç alan kimsenin el yazısı olmak lazımdır.
Bir alet vasıtasıyla vaz olunan imza ancak örf ve adetçe kabul olunan hallerde ve hususiyle çok miktarda tedavüle çıkarılan kıymetli evrakın imzası lazım geldiği taktirde kafi addolunur.’
14/2. fıkradaki ‘bir alet vasıtasıyla vazolunan imza’ sözlerinden ise İsviçre Borçlar Kanununun Almanca’sı’na uygun olarak ‘El yazısı imzanın mekanik yoldan kopya edilmesi’ anlaşılmalıdır3.
Yine Türk Ticaret Kanunu’ nun 668.nci maddesi ‘imzalar’ başlığı altında :
‘Poliçe üzerindeki beyanların el yazısı ile imza edilmesi lazımdır.
El yazısı ile olan imza yerine mihaniki herhangi bir vasıta veya el ile yapılan veyahut tasdik edilmiş olan bir işaret yahut resmi bir şehadetname kullanılamaz.’ hükmünü koymuştur. Bu hüküm el yazısı ile yazılması zorunlu olan imzanın yerine mihaniki imza ya da mühür kullanılmasının kıymetli evrak hukuku bakımından geçerli olmayacağını belirtmektedir.
İcra İflas Kanunu md.68/a 3.cü fıkrasında ise:
‘Tatbike medar imza mevcutsa bununla yoksa borçluya yazdıracağı yazı ve attıracağı imza ile yapılacak mukayese ve incelemelerden ...imzanın borçluya aidiyetine kanaat getirilirse...’. denilmiştir.
Bu maddedeki ‘yazdıracağı yazı’ ibaresinden de imzanın bir el yazısı örneği olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Türkçe sözlükte imza ‘Bir kimsenin bir yazının altına bu yazıyı yazdığını ve onayladığını belirtmek için;her zaman aynı biçimde yazdığı ad ve işaret ‘olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanıma göre de imzanın;
1.Yazılması gerekmektedir,
2.Her zaman aynı biçimde yazılması gerekmektedir. Yani imza yazılırken matbaa harfleri kullanılıyor ise devamlı matbaa harfleriyle, el yazısı yani bağlantılı yazı kullanılıyor ise devamlı bağlantılı yazı ile yazılmalı ve her zaman aynı biçimde atılmalıdır. Bu sürekliliği ve ‘ayniyeti’ temin etmek ve özellikle ticari hayatta güvenliği sağlamak üzere noterlikçe tasdikli imza beyannamesi ya da imza sirküleri alınması usulü benimsenmiştir. Noterlik Kanununun 90. maddesi imzaların onaylanmasına dair şekli, 91. ve 92. maddeleri imzanın onaylanma şartları ile onaylama şerhinin muhtevasını düzenlemiş bulunmaktadır.
3.Sözlükte imza tarif edilirken ‘yazdığı ad ve işaret ‘ tabiri kullanılmıştır. İşaretin anlamı okuma yazma bilmeyenler için imza yerine geçen mühür veya bastırılan parmaktır4. ‘mühür’, imza yerine kullanılmak üzere, bir metal veya başka bir obje (ahşap veya kil) üzerine el ile kazınan yazı veya işarettir. Bu mühür ve imzaların eskiden olduğu gibi muhtarlarca, şimdi Noterlerce veya ilgili kurumlarınca tasdik edilmeleri ve bu hususun bir varakaya raptedilmesi, imza sirkülerinde olduğu gibi, isbat vasıtası olmalarını güvence altına alacaktır.
Bütün bu açıklamalara göre imzada esas olan isim ve soyadı yazılmasıdır. İmza incelemelerinden sağlıklı netice alınabilmesi için mutlak surette kişinin el yazısı harflerini ihtiva eden yazı formunda atılmış bir imza olması ya da, en azından, imza atarken mutlaka isim ve soyadının da yazdırılması kuralını uygulamaya yerleştirmek gerekmektedir. Aksi halde, birbiriyle çelişkili bilirkişi raporlarının ve adaleti yansıtmayan mahkeme kararlarının önüne geçmek mümkün değildir.
II – İncelemeye esas alınacak imza örnekleri
İmza incelemelerinde karşılaşılan güçlüklerden biri de karşılaştırmaya esas alınacak örneklerin (mukayese materyali) nitelik ve niceliğinden kaynaklanmaktadır. Mahkemelerden gönderilen mukayese materyali genellikle ya sayıca az ya da karşılaştırmaya elverişsiz olmaktadır. Yazı ve imza incelemelerinde örneklerin yeterli sayıda ve inceleme için elverişli nitelikte olması isabetli bilirkişi kanaatinin oluşumunu sağlayan en önemli etkendir.
1. Örnek imzalar sayıca ne kadar çok ise mukayese o kadar başarılı ve sağlıklı olur. Zira kişiye ait karakteristik unsurların belirlenebilmesi için o kişinin çok sayıda imza örneğinin incelenmesi gerekir. Bir veya iki imza ile karara varmak hem zor hem de doğru değildir. Bir kişinin ancak çok sayıda imzasında tekrarlandığı görülen özelliklerin o kişiye ait olduğu söylenebilir. Bunların dışında kalanların ise tesadüfi olma olasılığı çok yüksektir. ‘Çok sayıda imza’ deyiminden tatbikatta anlaşıldığı gibi, kişinin aynı anda, örneğin mahkeme huzurunda ‘istiktab’ yaptırılmasında olduğu üzere, ardarda atılmış çok sayıda imzaları değil, çeşitli zamanlarda, çeşitli yerlerde ve farklı sebeplerle atmış olduğu samimi (olağan) imzaları anlaşılmalıdır. Zira doğal varyasyon ancak bu imzalarda görülebilir. Yoksa ardarda atılmış imzalar ne kadar çok sayıda olursa olsun , aynı imza formunun bir tekrarı olmaktan fazla bir değere sahip değildir5 ve bunların gösterebilecekleri özellikler itibariyle tek bir imza olarak kabulü gerekir. Bu bakımdan genel ve yaygın inancın aksine imzanın oturarak ya da ayakta alınmasının da fazla bir önemi yoktur. Çünkü yazı ve dolayısıyla imza ele ait değil beyin tarafından idare olunan bir faaliyettir.
2. İmzanın gerek doğal varyasyonu gerekse değişimine yol açabilen, yer,vasıtalar, fiziki ve mental sebepler ve zaman gibi , şartlar nedeniyle kişiye ait karakteristik unsurların belirlenebilmesi için o kişinin şüpheli imza ile benzer şartlarda atılmış imzalarının incelenmesi gerekir. Örneğin; pul üzerine atılmış bir imza incelecekse kişinin pul üzerine atmış olduğu samimi imzaları örnek alınmalıdır. Ayrıca imzanın bilinçli olarak değiştirilebilmesi ihtimaline karşı da samimi imza örnekleri gereklidir. Kişilerin sonradan inkar edebilmek için ya da kimliklerini saklamak amacıyla belge imzalarken veya örnek alınması sırasında değiştirerek imza attıkları uygulamada oldukça sık görülmektedir. Araştırmalar imza değiştirme konusunda kişilerin hayli başarılı olduklarını da ortaya koymuştur6 . Özellikle imzanın başlangıcı ve baş harfi, hızı, eğim ve ölçüsü (uzunluk/yükseklik) değiştirilmektedir 7
3. Araştırmalar imzanın zaman içerisinde sahibinin de fark edemediği doğal bir değişime uğradığını göstermiştir. İmza zaman geçtikçe olgunlaşır ve teferruat kaybolur, yerine yeni eklemeler oluşur ve boyutları değişir8. Yapılan çalışmalar 5 yıllık bir zaman dilimi içerisinde aynı kişiye ait imzaların % 44 ünde imzanın iç harflerinin, % 16 sının son harfinin, % 12 sinin ise ilk harfinin değiştiğini göstermiştir. Bu değişimler harf ekleme veya harflerin şekil veya karakteristiğinin değişmesi (örneğin grama, yani harf dışında bir işaret halini alması) şeklinde görülmektedir9. .Bu nedenle örnek imzaların şüpheli imza ile mümkün olduğu kadar yakın tarihte atılmış olması şarttır10.Buradaki zaman aralığı azami beş yıldır. Beş yıldan daha eski imza örneklerinin mukayeseye esas alınması doğru değildir.
4. Özellikle imza incelemelerinde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da gerek şüpheli gerekse örnek imzaların fotokopi olmamasıdır. Yazı ve imza incelemelerinde genel kural, incelenecek yazı ya da imzayı ihtiva eden belgenin aslına ulaşmak mümkün olmadığı taktirde kaliteli bir fotokopi üzerinden karşılaştırma yapılabileceğidir1. Bu da ancak orijinal belgeden doğrudan çekilecek fotokopi olabilir. Fotokopinin fotokopisi asla kullanılmamalıdır. Zira fotokopi üzerinden yapılacak incelemeler çoğu olayda kişisel harf formlarını, harfler arasındaki bağlantıları ve genel görünümü gösterebilir. Fakat, basınç,hız,kalem kaldırma, yazı vasıtasının pozisyonu , çizgilerin başlangıç ve bitiş noktası ve gidiş yönü ve diğer önemli delilleri tesbit edebilmek mümkün değildir11.
İlaveten imzalar açısından bilhassa günümüzde teknolojideki önemli gelişmeler nedeniyle fotokopi, fotoğraf ve bilgisayarlar vasıtasıyla imza nakilleri ve sahte belge oluşturma imkanları karşısında mümkün olduğu kadar fotokopi üzerinden çalışmaktan kaçınılmalıdır. Ayrıca fotokopi üzerinden çalışılması halinde silinti ve değiştirme gibi sahtecilik izlerinin belirlenmesi de imkansızdır11. Belgenin aslının bilirkişiye gönderilmesinin mümkün olamadığı hallerde uzmanların bulunduğu yere giderek asıl imzayı görmeleri ve incelemeleri yerinde olacaktır. Bu hususta dijital fotoğraf makineleri imza aslını görüntüleme ve daha sonra bilgisayarda inceleme bakımından yardımcı olarak kullanılmaktadır12 .
III. Örneklerin temini: İncelemelerde kullanılan örnekler iki şekilde temin edilir.
1. Kişinin evvelce mevcut ,samimi ,imza örneklerinin toplanması,
2. Huzurda imza örneği alınması (istiktap).
1. İimza örneği toplama usulü:
Bu imzalar kişinin günlük hayatında çeşitli vesilelerle ve çeşitli belgeler üzerine atmış olduğu imzalarıdır. Vekaletname, vasiyetname,banka imza kartonları, trafik tescil dosyaları, tapu senetleri, seçim defterleri, iş veya özel mektuplar, sözleşme veya taahhütname ya da çek, senet gibi kambiyo evrakı üzerindeki imzalar karşılaştırmaya esas imza örneği olarak kabul edilebilir imzalardır. Samimi imza örneklerinin bazı avantajları ve dezavantajları mevcuttur. Bunlar tabii şartlar altında atıldıkları için doğal imzalardır ve değiştirme ihtimali mevcut değildir. Ayrıca zaman itibariyle şüpheli imzaya yakın ya da aynı tarihlidir. Buna mukabil kim tarafından atıldıkları şüphelidir ve atıldıkları andaki şarlar (hastalık,korku,tehdit, karanlık v.s.) bilinmeyebilir13..Yine de alınan imza örneklerine göre daha güvenilir olup tercih edilmelidir14.
İcra İflas.Kanunumuz 68. maddesinde ;
‘Belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse, hakim 68/a maddesindeki yazılı usule göre yaptıracağı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği taktirde...‘diyerek imza incelemelerinde uyulması gereken usul hakkında 68/a maddesine atıfta bulunmuştur. 68/a 3. fıkrasında inceleme ve mukayesenin varsa tatbika medar imza ile yoksa alınacak yazı ve imza örneği ile yapılmasını öngörmüştür.
Maddenin 4. fıkrasında ise ‘İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309 uncu maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları ile 310, 311 ve 312. madde hükümleri uygulanır.’ hükmüne yer verilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuz imza incelemelerinde örnek elde etme usulünü 309. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlemiş bulunmaktadır. ‘ Tatbike esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da dereceyi kifayede bulunmadığı taktirde ehlihibre (bilirkişi) tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur.’
Buna göre; imza incelemesi yapılabilmesi için öncelikle imzayı inkar eden kişiye ait olduğu muhakkak olan bir imzaya ihtiyaç vardır. İnkar eden kişiye ait olduğu muhakkak olan imzalar iki şekilde elde edilir:
1.1. İnkar edenin (mesela borçlunun) daha önce başka bir münasebette imzalamış olduğu belgelerdeki imzası. Uygulamaya elverişli (tatbika medar) belgeler md. 309/III de tahdidi olarak sayılmıştır:
a)Tarafların inkar eden tarafından imzalanmış olduğu hususunda anlaştıkları (ittifak ettikleri) her çeşit belgedeki imzalar. Mesela alacaklı borçlunun kendisine gönderdiği bir mektubu ibraz eder ve borçlu da mektubun ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ederse bu imza uygulamaya elverişli imza sayılır.
b)Adi senetteki imzayı inkar eden tarafın bir resmi senetteki, örneğin tapu dairesinde düzenlenen senetteki, resen düzenlenmiş veya imzası tasdik edilmiş noter senedindeki, evlenme defterindeki veya icra tutanağındaki imzası ile Ticaret Sicili’ndeki uygulama imzası uygulamaya elverişli imzalardır. Buna karşılık inkar eden tarafın Muhtarlık Sicil Defteri’ndeki, noter vasıtasıyla gönderdiği ihtarname ya da protesto üzerindeki,Ticaret ve Sanayi Odaları’ndaki noterlikçe tasdikli olmayan sirkülerdeki ve vasiyetnamedeki imzası uygulamaya elverişli imza değildir15. İ.İ.K. md.66/2 ye göre borçlunun İcra Dairesindeki imzaları tatbike medar imza sayılmaktadır.
1.2. İnkar edenin memuriyeti gereği olarak imzaladığı belgelerdeki imzaları uygulamaya elverişli imzalardır (HUMK.309/III) Mesela bir daire müdürünün o daire adına yazılan resmi yazılardaki imzası gibi.
İnkar edenin mahkeme huzurunda atmış olduğu imzalar (mesela taraf,bilirkişi,şahit imzaları) da uygulamaya elverişli imza sayılır. Buna karşılık dava veya temyiz dilekçesi ve tebliği mazbatasındaki imzalar mahkeme huzurunda atılmadıkları için uygulamaya elverişli imza değildir15
2. İmza örneği alma usulü : İkinci grup imza örnekleri ise şüpheli kişi ya da kişilere bir uzman ya da yetkili makam huzurunda attırılan (istiktap) imzalarıdır. Bu yöntemin avantajı bir şahit huzurunda alındığı için kimlik konusunda tereddüte yer olmaması ve şüpheli imza ile aynı yazı vasıtaları ve aynı biçimde alınabilmesinin mümkün olmasıdır. Ancak bu imzalar şüpheli imza ile çağdaş olmayacaktır ve ayrıca imza değiştirme tehlkesi ve kişinin heyecana kapılması nedeniyle imzasının deforme olması ihtimali söz konusudur. Bu nedenle imza örneği alınırken belli bir prosedüre uyulması ve ehliyetsiz kişiler tarafından örnek alınmaması şarttır. Şöyle ki;
Öncelikle, imzası alınacak kişilerin kimliğinin tesbit edilmesi gerekir. Kimlik tesbiti nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport gibi resmi,tasdikli ve fotoğraflı bir kimlik belgesi ile yapılmalıdır.
Daha sonra imza örneği alınacak kişi sessiz bir odaya alınarak rahat bir biçimde yazı yazabileceği bir masaya oturtulmalıdır. Şayet imzanın farklı şartlarda atıldığı (ayakta, yatarak v.s.) iddiası varsa aynı şartlar sağlanmalıdır. Kişi çok heyecanlı ise heyecanının geçmesi beklenmelidir.
Kendisine uygun yazı malzemeleri verilmeli ve her bir kağıda bir adet olmak üzere isim ve soy isim yazarak imza atması istenmelidir. Bir görüşe göre imza örneğinin 3x5 boyutunda kağıtlara alınması gerekir16. Bu ebad ortalama standart bir imza boyutudur. Daha büyük ya da küçük kağıt kullanılması imzanın ölçüsünün değişmesine yol açacağından yanıltıcı olabilir .
Örnek alınacak kişiye şüpheli imza gösterilmemeli ve şayet şüpheli imza başka birine aitse o imzayı atması istenmelidir. Yani A şahsı imzasını inkar ediyor ve şüpheli imzayı B şahsının atmış olabileceğini iddia ediyorsa B şahsından imza örneği alınırken A şahsının imzasını atması istenmelidir14.
Kişinin imza atarken değiştirmeye çalıştığından şüphe edilirse şüphe giderilinceye kadar örnek alımı tekrarlanmalıdır.
Örnek alımının kim tarafından,nerede, hangi tarihte ve ne şekilde yapıldığı kişinin kimliğine ait bilgilerle birlikte ‘tutanak’ halinde yazılmalı ve taraflarca imzalanmalıdır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu md.309/4 örnek alma usulünü de düzenlemiş bulunmaktadır. Buna göre;
‘İnkar edenin yukarıda sayıldığı üzere uygulamaya elverişli imzaları bulunamazsa ya da bulunup da hakim tarafından kafi derecede kanaat belirtici görülmezse , ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye hakim huzurunda yazı yazdırılır ve imza attırılır.’
Maddeye göre öncelikle örnek alımının hakim huzurunda olması gerektiği ve ‘Ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle’ ifadesinden karşılaştırma materyali olarak kullanılacak yazı parçasının tespitinin tamamen bilirkişiye bırakıldığı ve dolayısıyla istiktap yapılırken bilirkişinin de hazır bulunacağı anlaşılmaktadır. Oysa uygulamada tam tersine istiktap yazısı veya imzası hakim ve hatta bazen mahkeme kaleminde görevliler tarafından alınmakta ve dosya hazır olarak bilirkişiye teslim ve tevdi olunmaktadır. Halbuki inceleme konusu ile örnek materyalin birbirine uygun olması gerekir. Bazen imzanın üst tarafında kişinin el yazısı ile yazdığı isim ve soy isim veya çoğu kez gördüğümüz ‘okudum’ şeklinde bir ibare olabilir. Bu durumda kişilere aynı yazının, aynı harflerle (büyük harf ise büyük harf, küçük harf ise küçük harf, bağlantılı yazı ise bağlantılı yazı) yazdırılması, imzanın (veya yazının) aynı yazı vasıtası (kurşun kalemse kurşun kalem, keçeli kalemse keçeli kalem) ile alınması incelemenin sıhhati açısından büyük değer taşımaktadır. Bu hususa riayet edilmeyişi ise bilirkişileri zor durumda bırakmaktadır.
Yine, bazı istisnalar dışında (çekin kaybolması ya da çalınması gibi) çeklerin üzerindeki yazıların imzalayan kişi tarafından yazılmış olması esastır. Mahkemece çek altındaki imzanın incelenmesi istendiğinde çekin metin yazılarının da ,aynı biçim ve içerikte, şüpheli kişi ya da kişilere yazdırılarak bilirkişiye gönderilmesi halinde bu yazıdan sonuca ulaşmak mümkün olacaktır. Deneyimsiz ve bilgisiz kişiler tarafından örnek alınması halinde ise önemli bir ipucu gözden kaçmaktadır.
Örnek alımı (istiktap) sırasında imza değiştirmenin önüne geçebilmek için de örneklerin bilirkişi huzurunda ve gözetiminde alınması zaruridir. Samimi imza örneklerinin bulunmadığı ya da sayıca yeterli olmadığı durumlarda istiktap yaptırılırken hiç değilse kişinin önüne her bir imza örneği için ayrı bir kağıt verilmesi ve her imzadan sonra belli bir süre geçmesine dikkat edilmesi hem varyasyon aralığının belirlenmesi hem de kasıtlı değiştirme gayretinin engellenmesi açısından önemlidir.
Bütün bu prosedür tamamlandıktan sonra elde edilen örnekler ve inceleme konusu belge bozulmayacak bir şekilde ambalajlandıktan (tercihen plastik bir zarf içerinde) ve üzeri etiketlendikten sonra bilirkişiye teslim edilmelidir. İnceleme konusu belgenin herhangi bir şekilde zımbalanması, iğnelenmesi veya katlanması, üzerine yazı veya işaret koyulması sakıncalıdır.
Şüpheli ve örnek imzalar imza incelemesinde kullanılan uluslar arası standart kriterler doğrultusunda birbiriyle karşılaştırılarak incelenir. Bu incelemede şüphesiz ki en önemli araç incelemeyi yapan kişinin gözüdür. Fakat bazı yardımcı vasıtaların kullanılması da gereklidir. Özellikle incelenecek malzemenin aynı oranda büyütülmesi şarttır. Bunun için çeşitli mercekler ya da fotokopiden yararlanılır. Ayrıca belge üzerindeki ekleme ya da çıkartma şeklinde yapılan tahrifatın, mürekkepler arasında farklılık olup olmadığının ya da fulaj izlerinin belirlenebilmesi için çeşitli ışık kaynakları (Ultraviyole, infrared, yatay ışık v.s.), mukayese mikroskopu, ESDA (fulaj izi belirleme cihazı), VSC (video spectral comparator) 2000, fotoğraf ve komputer ekipmanları kullanılmaktadır.
SONUÇ:
İmza incelemelerinden doğru ve güvenilir bir sonuç alabilmek için yukarıda belirtilen asgari kurallara uyulması zaruridir. Bunun yanısıra incelemeyi yapan kişinin uzmanlık,dikkat ve deneyimi ile incelemeye ayıracağı zaman çok önemlidir. Kısa sürede dikkatsizce yapılan incelemelerde hata ihtimali yüksektir.
Bilirkişi raporu hakimi bağlamadığı ve hakimin delilleri serbestçe değerlendirme yetkisi olduğu için son kararı verecek olan hakimdir. Nitekim HUMK. Md. 309/1 e göre de hakim imza incelemesi sonucunda inkar edilen imzanın inkar edene ait olup olmadığı hususunda kesin kanaat sahibi olmazsa, senedin yazıldığını görenleri veya buna kesin olarak delalet eden vakıalara şahit olanları dinleyebilir15. Şekli hakikatı ortaya çıkarmakla görevli olan hukuk yargılamasında dahi böyle bir hükme yer verilmiş olması ilgi çekicidir. Bu hükme göre de yazı ya da imza incelemelerinde hakim kayıtsız şartsız bilirkişi raporuna bağlı kalmamalıdır. Bunun için hakimin hiçbir şüphe kalmayacak derecede ikna edilmesi gerekir. Bu da bilirkişi raporunun doğru, kesin, açıklayıcı ve tatmin edici olmasını gerektirir. Bu nedenle de Dünya’da uygulandığı gibi ülkemizde de bilirkişi raporlarına fotoğraf ya da bilgisayar çıktısı gibi görsel malzemeler eklenerek incelemeden elde edilen bulguların bunlar üzerinde gösterilerek izah edilmesi ve hatta bilirkişinin bizzat mahkemede uzman tanık (expert witness) olarak dinlenmesi yararlı olacaktır.
Yrd.Doç.Dr.Jale Bafra , İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Öğretim Üyesi, Belge İnceleme Birimi Başkanı
GİRİŞ VE AMAÇ:
İmza; üstündeki metnin o kişi tarafından bilinip kabul edilmesi, onaylanması sonuçlarını doğuran ve sahibini alacak,borç ya da taahhüt altına sokan ayırdedici bir işarettir. Bu niteliği ile de imza hukuki alanda büyük önem ve değer taşır. İnkarı ve kime ait olduğunun belirlenememesi veya hatalı belirlenmesi durumunda maddi manevi telafisi imkansız zararlara yol açar. Uzmanlar imza incelemelerinde çoğu zaman tereddütlere düşmekte, birbirine zıt raporlar verilmekte ve imzanın ne olduğu, ne şekilde atılması gerektiği konusunda mevcut hukuki düzenlemelere rağmen, yerleşmiş bir tatbikat olmadığı için sağlıklı sonuçlar alınamamaktadır Sorunun nereden kaynaklandığı ve ne yapılması gerektiği, hukuki düzenlemelerin neler olduğu hakkında bir çalışma yapmayı zaruri bulduk.
I – İmza Nedir ve Nasıl Atılmalıdır:
İmza bir el yazısı formudur, fakat ayırıcı olma amacını taşır. İki çeşit imza vardır. Kişinin normal el yazısı ile yazdığı (yazı) imzalar ve kısmen okunabilen ya da hiç okunamayan ayırdedici bir işaretten oluşan (şekilsel )imzalar. Yazı imzalar tüm isim ve soyadı, ilk isim ve diğer isimlerin baş harfleri veya baş harfler ve soy isimden oluşabilir. Baş harfler birbirine veya soy isme bağlanmış veya bağlanmamış ya da hepsi çeşitli karışımlardan meydana gelmiş olabilir1. İsim ve soy isim yazarak atılan yazı imzaların dahi çoğu kez ayırıcı olmasına önem verilmekte ve imzaya örneğin kuyruk ya da çizgi gibi karakteristik simgeler ilave olunmaktadır.
İmzanın en önemli özelliği tümüyle aynı şekilde tekrarlanabilir olmayışıdır.En yetenekli kişiler dahi hiçbir zaman aynı hareketi aynı şekilde yapamazlar. Buna doğal çeşitlilik (natural varyasyon) denilmektedir.Bu nedenle de iki imzanın üst üste çakışacak biçimde birbirinin aynı olması uzmanlarca taklit belirtisi sayılmaktadır. (üstten kopya ya da nakil imzalarda olduğu gibi)2. Kaldı ki; imzanın yazıldığı yere, kullanılan yazı vasıtalarına (kalem,kağıt vs.), atıldığı şartlara ve hatta sahibinin ruhi ya da fiziki durumuna, kullanılan ele göre değişmesi kaçınılmazdır. Bu özelliği nedeniyle ve bilhassa harf özelliği göstermeyen şekilsel imzalarda karar vermek çok zordur. Zira el yazısı ne kadar değişirse değişsin bir takım harflerin şekil ve biçimlendirilişi (konstruksüyon) , örneğin bir (A) harfinde kullanılan çizgilerin boyut ve orantıları veya bir (g) harfinin gövde oluşumu ya da aşağıya doğru uzayan kuyruğunun yapılışı tamamen kişiye özgüdür ve ayırt edicidir. Bu nedenle de el yazısı harflerinin (veya büyük harf) kullanılmasıyla atılan yazı imzalarda kişinin bu harf karakteristiğinden yola çıkarak ve hatta karşılaştırma için sadece imza örneği değil yazı örnekleri de kullanılarak sonuca varılabilir. Bu da incelemecinin işini kolaylaştıran ve kararın sıhhatini temin eden bir faktördür. Çünkü bu taktirde yapılan karşılaştırma ve incelemenin bilimsel ve uluslararası standartlara oturtulabilmesi mümkün olur. Ancak, Avrupa ve Amerika’nın aksine ülkemizde şekilsel imza atmak yaygın bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu durumda sadece bir yuvarlak, bir takım yatay veya dikey çizgiler , büklümler ya da zikzaklardan oluşan şekillerin ait olduğu bireyin ya da mahkemelerin çoğu kez sorduğu üzere hangi el ürünü olduğunun belirlenmesi – çok karakteristik bir şekil olmadıkça – imkansızdır. Çok karakteristik şekillerde dahi verilen kararın isabeti tartışmalıdır ve bu artık incelemeyi yapanın sezgilerine yada benzetme yeteneğine dayanan sübjektif bir hüküm olduğu için daima şüphe ile karşılanmaya mahkumdur. Bilimde nesnellik (objektivite) yani her zaman, herkes tarafından aynı kabul edilebilir olma esastır. Ülkemizde aynı imza hakkında farklı kararlar verilmesinin (bazen bir mahkeme dosyasında birbirine zıt 3-4 bilirkişi raporu dahi görülmektedir.) en önemli sebebi de yazarak imza atma alışkanlığının olmayışıdır.
Bu problemin çözümü ise ancak imza ile ilgili mevcut hukuk düzenlemelerine kesinlikle uyulmasının temini ile mümkün olabilir. Şöyle ki;
İmzanın resmi ve hukuki şekli ad ve soyadının yazılmasıdır.2525 sayılı Soyadı Kanununun 2. maddesi ‘söyleyişte, yazılışta, imzada öz ad önde soyadı sonda kullanılır’ diyerek imzanın atılış şeklini düzenlemiştir. Bu metne göre imzada öz ad ve soyadı yazılacaktır.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 14. maddesi ise imza hakkında şöyle bir düzenleme getirmiştir:
‘İmza üzerine borç alan kimsenin el yazısı olmak lazımdır.
Bir alet vasıtasıyla vaz olunan imza ancak örf ve adetçe kabul olunan hallerde ve hususiyle çok miktarda tedavüle çıkarılan kıymetli evrakın imzası lazım geldiği taktirde kafi addolunur.’
14/2. fıkradaki ‘bir alet vasıtasıyla vazolunan imza’ sözlerinden ise İsviçre Borçlar Kanununun Almanca’sı’na uygun olarak ‘El yazısı imzanın mekanik yoldan kopya edilmesi’ anlaşılmalıdır3.
Yine Türk Ticaret Kanunu’ nun 668.nci maddesi ‘imzalar’ başlığı altında :
‘Poliçe üzerindeki beyanların el yazısı ile imza edilmesi lazımdır.
El yazısı ile olan imza yerine mihaniki herhangi bir vasıta veya el ile yapılan veyahut tasdik edilmiş olan bir işaret yahut resmi bir şehadetname kullanılamaz.’ hükmünü koymuştur. Bu hüküm el yazısı ile yazılması zorunlu olan imzanın yerine mihaniki imza ya da mühür kullanılmasının kıymetli evrak hukuku bakımından geçerli olmayacağını belirtmektedir.
İcra İflas Kanunu md.68/a 3.cü fıkrasında ise:
‘Tatbike medar imza mevcutsa bununla yoksa borçluya yazdıracağı yazı ve attıracağı imza ile yapılacak mukayese ve incelemelerden ...imzanın borçluya aidiyetine kanaat getirilirse...’. denilmiştir.
Bu maddedeki ‘yazdıracağı yazı’ ibaresinden de imzanın bir el yazısı örneği olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Türkçe sözlükte imza ‘Bir kimsenin bir yazının altına bu yazıyı yazdığını ve onayladığını belirtmek için;her zaman aynı biçimde yazdığı ad ve işaret ‘olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanıma göre de imzanın;
1.Yazılması gerekmektedir,
2.Her zaman aynı biçimde yazılması gerekmektedir. Yani imza yazılırken matbaa harfleri kullanılıyor ise devamlı matbaa harfleriyle, el yazısı yani bağlantılı yazı kullanılıyor ise devamlı bağlantılı yazı ile yazılmalı ve her zaman aynı biçimde atılmalıdır. Bu sürekliliği ve ‘ayniyeti’ temin etmek ve özellikle ticari hayatta güvenliği sağlamak üzere noterlikçe tasdikli imza beyannamesi ya da imza sirküleri alınması usulü benimsenmiştir. Noterlik Kanununun 90. maddesi imzaların onaylanmasına dair şekli, 91. ve 92. maddeleri imzanın onaylanma şartları ile onaylama şerhinin muhtevasını düzenlemiş bulunmaktadır.
3.Sözlükte imza tarif edilirken ‘yazdığı ad ve işaret ‘ tabiri kullanılmıştır. İşaretin anlamı okuma yazma bilmeyenler için imza yerine geçen mühür veya bastırılan parmaktır4. ‘mühür’, imza yerine kullanılmak üzere, bir metal veya başka bir obje (ahşap veya kil) üzerine el ile kazınan yazı veya işarettir. Bu mühür ve imzaların eskiden olduğu gibi muhtarlarca, şimdi Noterlerce veya ilgili kurumlarınca tasdik edilmeleri ve bu hususun bir varakaya raptedilmesi, imza sirkülerinde olduğu gibi, isbat vasıtası olmalarını güvence altına alacaktır.
Bütün bu açıklamalara göre imzada esas olan isim ve soyadı yazılmasıdır. İmza incelemelerinden sağlıklı netice alınabilmesi için mutlak surette kişinin el yazısı harflerini ihtiva eden yazı formunda atılmış bir imza olması ya da, en azından, imza atarken mutlaka isim ve soyadının da yazdırılması kuralını uygulamaya yerleştirmek gerekmektedir. Aksi halde, birbiriyle çelişkili bilirkişi raporlarının ve adaleti yansıtmayan mahkeme kararlarının önüne geçmek mümkün değildir.
II – İncelemeye esas alınacak imza örnekleri
İmza incelemelerinde karşılaşılan güçlüklerden biri de karşılaştırmaya esas alınacak örneklerin (mukayese materyali) nitelik ve niceliğinden kaynaklanmaktadır. Mahkemelerden gönderilen mukayese materyali genellikle ya sayıca az ya da karşılaştırmaya elverişsiz olmaktadır. Yazı ve imza incelemelerinde örneklerin yeterli sayıda ve inceleme için elverişli nitelikte olması isabetli bilirkişi kanaatinin oluşumunu sağlayan en önemli etkendir.
1. Örnek imzalar sayıca ne kadar çok ise mukayese o kadar başarılı ve sağlıklı olur. Zira kişiye ait karakteristik unsurların belirlenebilmesi için o kişinin çok sayıda imza örneğinin incelenmesi gerekir. Bir veya iki imza ile karara varmak hem zor hem de doğru değildir. Bir kişinin ancak çok sayıda imzasında tekrarlandığı görülen özelliklerin o kişiye ait olduğu söylenebilir. Bunların dışında kalanların ise tesadüfi olma olasılığı çok yüksektir. ‘Çok sayıda imza’ deyiminden tatbikatta anlaşıldığı gibi, kişinin aynı anda, örneğin mahkeme huzurunda ‘istiktab’ yaptırılmasında olduğu üzere, ardarda atılmış çok sayıda imzaları değil, çeşitli zamanlarda, çeşitli yerlerde ve farklı sebeplerle atmış olduğu samimi (olağan) imzaları anlaşılmalıdır. Zira doğal varyasyon ancak bu imzalarda görülebilir. Yoksa ardarda atılmış imzalar ne kadar çok sayıda olursa olsun , aynı imza formunun bir tekrarı olmaktan fazla bir değere sahip değildir5 ve bunların gösterebilecekleri özellikler itibariyle tek bir imza olarak kabulü gerekir. Bu bakımdan genel ve yaygın inancın aksine imzanın oturarak ya da ayakta alınmasının da fazla bir önemi yoktur. Çünkü yazı ve dolayısıyla imza ele ait değil beyin tarafından idare olunan bir faaliyettir.
2. İmzanın gerek doğal varyasyonu gerekse değişimine yol açabilen, yer,vasıtalar, fiziki ve mental sebepler ve zaman gibi , şartlar nedeniyle kişiye ait karakteristik unsurların belirlenebilmesi için o kişinin şüpheli imza ile benzer şartlarda atılmış imzalarının incelenmesi gerekir. Örneğin; pul üzerine atılmış bir imza incelecekse kişinin pul üzerine atmış olduğu samimi imzaları örnek alınmalıdır. Ayrıca imzanın bilinçli olarak değiştirilebilmesi ihtimaline karşı da samimi imza örnekleri gereklidir. Kişilerin sonradan inkar edebilmek için ya da kimliklerini saklamak amacıyla belge imzalarken veya örnek alınması sırasında değiştirerek imza attıkları uygulamada oldukça sık görülmektedir. Araştırmalar imza değiştirme konusunda kişilerin hayli başarılı olduklarını da ortaya koymuştur6 . Özellikle imzanın başlangıcı ve baş harfi, hızı, eğim ve ölçüsü (uzunluk/yükseklik) değiştirilmektedir 7
3. Araştırmalar imzanın zaman içerisinde sahibinin de fark edemediği doğal bir değişime uğradığını göstermiştir. İmza zaman geçtikçe olgunlaşır ve teferruat kaybolur, yerine yeni eklemeler oluşur ve boyutları değişir8. Yapılan çalışmalar 5 yıllık bir zaman dilimi içerisinde aynı kişiye ait imzaların % 44 ünde imzanın iç harflerinin, % 16 sının son harfinin, % 12 sinin ise ilk harfinin değiştiğini göstermiştir. Bu değişimler harf ekleme veya harflerin şekil veya karakteristiğinin değişmesi (örneğin grama, yani harf dışında bir işaret halini alması) şeklinde görülmektedir9. .Bu nedenle örnek imzaların şüpheli imza ile mümkün olduğu kadar yakın tarihte atılmış olması şarttır10.Buradaki zaman aralığı azami beş yıldır. Beş yıldan daha eski imza örneklerinin mukayeseye esas alınması doğru değildir.
4. Özellikle imza incelemelerinde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da gerek şüpheli gerekse örnek imzaların fotokopi olmamasıdır. Yazı ve imza incelemelerinde genel kural, incelenecek yazı ya da imzayı ihtiva eden belgenin aslına ulaşmak mümkün olmadığı taktirde kaliteli bir fotokopi üzerinden karşılaştırma yapılabileceğidir1. Bu da ancak orijinal belgeden doğrudan çekilecek fotokopi olabilir. Fotokopinin fotokopisi asla kullanılmamalıdır. Zira fotokopi üzerinden yapılacak incelemeler çoğu olayda kişisel harf formlarını, harfler arasındaki bağlantıları ve genel görünümü gösterebilir. Fakat, basınç,hız,kalem kaldırma, yazı vasıtasının pozisyonu , çizgilerin başlangıç ve bitiş noktası ve gidiş yönü ve diğer önemli delilleri tesbit edebilmek mümkün değildir11.
İlaveten imzalar açısından bilhassa günümüzde teknolojideki önemli gelişmeler nedeniyle fotokopi, fotoğraf ve bilgisayarlar vasıtasıyla imza nakilleri ve sahte belge oluşturma imkanları karşısında mümkün olduğu kadar fotokopi üzerinden çalışmaktan kaçınılmalıdır. Ayrıca fotokopi üzerinden çalışılması halinde silinti ve değiştirme gibi sahtecilik izlerinin belirlenmesi de imkansızdır11. Belgenin aslının bilirkişiye gönderilmesinin mümkün olamadığı hallerde uzmanların bulunduğu yere giderek asıl imzayı görmeleri ve incelemeleri yerinde olacaktır. Bu hususta dijital fotoğraf makineleri imza aslını görüntüleme ve daha sonra bilgisayarda inceleme bakımından yardımcı olarak kullanılmaktadır12 .
III. Örneklerin temini: İncelemelerde kullanılan örnekler iki şekilde temin edilir.
1. Kişinin evvelce mevcut ,samimi ,imza örneklerinin toplanması,
2. Huzurda imza örneği alınması (istiktap).
1. İimza örneği toplama usulü:
Bu imzalar kişinin günlük hayatında çeşitli vesilelerle ve çeşitli belgeler üzerine atmış olduğu imzalarıdır. Vekaletname, vasiyetname,banka imza kartonları, trafik tescil dosyaları, tapu senetleri, seçim defterleri, iş veya özel mektuplar, sözleşme veya taahhütname ya da çek, senet gibi kambiyo evrakı üzerindeki imzalar karşılaştırmaya esas imza örneği olarak kabul edilebilir imzalardır. Samimi imza örneklerinin bazı avantajları ve dezavantajları mevcuttur. Bunlar tabii şartlar altında atıldıkları için doğal imzalardır ve değiştirme ihtimali mevcut değildir. Ayrıca zaman itibariyle şüpheli imzaya yakın ya da aynı tarihlidir. Buna mukabil kim tarafından atıldıkları şüphelidir ve atıldıkları andaki şarlar (hastalık,korku,tehdit, karanlık v.s.) bilinmeyebilir13..Yine de alınan imza örneklerine göre daha güvenilir olup tercih edilmelidir14.
İcra İflas.Kanunumuz 68. maddesinde ;
‘Belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse, hakim 68/a maddesindeki yazılı usule göre yaptıracağı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği taktirde...‘diyerek imza incelemelerinde uyulması gereken usul hakkında 68/a maddesine atıfta bulunmuştur. 68/a 3. fıkrasında inceleme ve mukayesenin varsa tatbika medar imza ile yoksa alınacak yazı ve imza örneği ile yapılmasını öngörmüştür.
Maddenin 4. fıkrasında ise ‘İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309 uncu maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları ile 310, 311 ve 312. madde hükümleri uygulanır.’ hükmüne yer verilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuz imza incelemelerinde örnek elde etme usulünü 309. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlemiş bulunmaktadır. ‘ Tatbike esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da dereceyi kifayede bulunmadığı taktirde ehlihibre (bilirkişi) tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur.’
Buna göre; imza incelemesi yapılabilmesi için öncelikle imzayı inkar eden kişiye ait olduğu muhakkak olan bir imzaya ihtiyaç vardır. İnkar eden kişiye ait olduğu muhakkak olan imzalar iki şekilde elde edilir:
1.1. İnkar edenin (mesela borçlunun) daha önce başka bir münasebette imzalamış olduğu belgelerdeki imzası. Uygulamaya elverişli (tatbika medar) belgeler md. 309/III de tahdidi olarak sayılmıştır:
a)Tarafların inkar eden tarafından imzalanmış olduğu hususunda anlaştıkları (ittifak ettikleri) her çeşit belgedeki imzalar. Mesela alacaklı borçlunun kendisine gönderdiği bir mektubu ibraz eder ve borçlu da mektubun ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ederse bu imza uygulamaya elverişli imza sayılır.
b)Adi senetteki imzayı inkar eden tarafın bir resmi senetteki, örneğin tapu dairesinde düzenlenen senetteki, resen düzenlenmiş veya imzası tasdik edilmiş noter senedindeki, evlenme defterindeki veya icra tutanağındaki imzası ile Ticaret Sicili’ndeki uygulama imzası uygulamaya elverişli imzalardır. Buna karşılık inkar eden tarafın Muhtarlık Sicil Defteri’ndeki, noter vasıtasıyla gönderdiği ihtarname ya da protesto üzerindeki,Ticaret ve Sanayi Odaları’ndaki noterlikçe tasdikli olmayan sirkülerdeki ve vasiyetnamedeki imzası uygulamaya elverişli imza değildir15. İ.İ.K. md.66/2 ye göre borçlunun İcra Dairesindeki imzaları tatbike medar imza sayılmaktadır.
1.2. İnkar edenin memuriyeti gereği olarak imzaladığı belgelerdeki imzaları uygulamaya elverişli imzalardır (HUMK.309/III) Mesela bir daire müdürünün o daire adına yazılan resmi yazılardaki imzası gibi.
İnkar edenin mahkeme huzurunda atmış olduğu imzalar (mesela taraf,bilirkişi,şahit imzaları) da uygulamaya elverişli imza sayılır. Buna karşılık dava veya temyiz dilekçesi ve tebliği mazbatasındaki imzalar mahkeme huzurunda atılmadıkları için uygulamaya elverişli imza değildir15
2. İmza örneği alma usulü : İkinci grup imza örnekleri ise şüpheli kişi ya da kişilere bir uzman ya da yetkili makam huzurunda attırılan (istiktap) imzalarıdır. Bu yöntemin avantajı bir şahit huzurunda alındığı için kimlik konusunda tereddüte yer olmaması ve şüpheli imza ile aynı yazı vasıtaları ve aynı biçimde alınabilmesinin mümkün olmasıdır. Ancak bu imzalar şüpheli imza ile çağdaş olmayacaktır ve ayrıca imza değiştirme tehlkesi ve kişinin heyecana kapılması nedeniyle imzasının deforme olması ihtimali söz konusudur. Bu nedenle imza örneği alınırken belli bir prosedüre uyulması ve ehliyetsiz kişiler tarafından örnek alınmaması şarttır. Şöyle ki;
Öncelikle, imzası alınacak kişilerin kimliğinin tesbit edilmesi gerekir. Kimlik tesbiti nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport gibi resmi,tasdikli ve fotoğraflı bir kimlik belgesi ile yapılmalıdır.
Daha sonra imza örneği alınacak kişi sessiz bir odaya alınarak rahat bir biçimde yazı yazabileceği bir masaya oturtulmalıdır. Şayet imzanın farklı şartlarda atıldığı (ayakta, yatarak v.s.) iddiası varsa aynı şartlar sağlanmalıdır. Kişi çok heyecanlı ise heyecanının geçmesi beklenmelidir.
Kendisine uygun yazı malzemeleri verilmeli ve her bir kağıda bir adet olmak üzere isim ve soy isim yazarak imza atması istenmelidir. Bir görüşe göre imza örneğinin 3x5 boyutunda kağıtlara alınması gerekir16. Bu ebad ortalama standart bir imza boyutudur. Daha büyük ya da küçük kağıt kullanılması imzanın ölçüsünün değişmesine yol açacağından yanıltıcı olabilir .
Örnek alınacak kişiye şüpheli imza gösterilmemeli ve şayet şüpheli imza başka birine aitse o imzayı atması istenmelidir. Yani A şahsı imzasını inkar ediyor ve şüpheli imzayı B şahsının atmış olabileceğini iddia ediyorsa B şahsından imza örneği alınırken A şahsının imzasını atması istenmelidir14.
Kişinin imza atarken değiştirmeye çalıştığından şüphe edilirse şüphe giderilinceye kadar örnek alımı tekrarlanmalıdır.
Örnek alımının kim tarafından,nerede, hangi tarihte ve ne şekilde yapıldığı kişinin kimliğine ait bilgilerle birlikte ‘tutanak’ halinde yazılmalı ve taraflarca imzalanmalıdır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu md.309/4 örnek alma usulünü de düzenlemiş bulunmaktadır. Buna göre;
‘İnkar edenin yukarıda sayıldığı üzere uygulamaya elverişli imzaları bulunamazsa ya da bulunup da hakim tarafından kafi derecede kanaat belirtici görülmezse , ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye hakim huzurunda yazı yazdırılır ve imza attırılır.’
Maddeye göre öncelikle örnek alımının hakim huzurunda olması gerektiği ve ‘Ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle’ ifadesinden karşılaştırma materyali olarak kullanılacak yazı parçasının tespitinin tamamen bilirkişiye bırakıldığı ve dolayısıyla istiktap yapılırken bilirkişinin de hazır bulunacağı anlaşılmaktadır. Oysa uygulamada tam tersine istiktap yazısı veya imzası hakim ve hatta bazen mahkeme kaleminde görevliler tarafından alınmakta ve dosya hazır olarak bilirkişiye teslim ve tevdi olunmaktadır. Halbuki inceleme konusu ile örnek materyalin birbirine uygun olması gerekir. Bazen imzanın üst tarafında kişinin el yazısı ile yazdığı isim ve soy isim veya çoğu kez gördüğümüz ‘okudum’ şeklinde bir ibare olabilir. Bu durumda kişilere aynı yazının, aynı harflerle (büyük harf ise büyük harf, küçük harf ise küçük harf, bağlantılı yazı ise bağlantılı yazı) yazdırılması, imzanın (veya yazının) aynı yazı vasıtası (kurşun kalemse kurşun kalem, keçeli kalemse keçeli kalem) ile alınması incelemenin sıhhati açısından büyük değer taşımaktadır. Bu hususa riayet edilmeyişi ise bilirkişileri zor durumda bırakmaktadır.
Yine, bazı istisnalar dışında (çekin kaybolması ya da çalınması gibi) çeklerin üzerindeki yazıların imzalayan kişi tarafından yazılmış olması esastır. Mahkemece çek altındaki imzanın incelenmesi istendiğinde çekin metin yazılarının da ,aynı biçim ve içerikte, şüpheli kişi ya da kişilere yazdırılarak bilirkişiye gönderilmesi halinde bu yazıdan sonuca ulaşmak mümkün olacaktır. Deneyimsiz ve bilgisiz kişiler tarafından örnek alınması halinde ise önemli bir ipucu gözden kaçmaktadır.
Örnek alımı (istiktap) sırasında imza değiştirmenin önüne geçebilmek için de örneklerin bilirkişi huzurunda ve gözetiminde alınması zaruridir. Samimi imza örneklerinin bulunmadığı ya da sayıca yeterli olmadığı durumlarda istiktap yaptırılırken hiç değilse kişinin önüne her bir imza örneği için ayrı bir kağıt verilmesi ve her imzadan sonra belli bir süre geçmesine dikkat edilmesi hem varyasyon aralığının belirlenmesi hem de kasıtlı değiştirme gayretinin engellenmesi açısından önemlidir.
Bütün bu prosedür tamamlandıktan sonra elde edilen örnekler ve inceleme konusu belge bozulmayacak bir şekilde ambalajlandıktan (tercihen plastik bir zarf içerinde) ve üzeri etiketlendikten sonra bilirkişiye teslim edilmelidir. İnceleme konusu belgenin herhangi bir şekilde zımbalanması, iğnelenmesi veya katlanması, üzerine yazı veya işaret koyulması sakıncalıdır.
Şüpheli ve örnek imzalar imza incelemesinde kullanılan uluslar arası standart kriterler doğrultusunda birbiriyle karşılaştırılarak incelenir. Bu incelemede şüphesiz ki en önemli araç incelemeyi yapan kişinin gözüdür. Fakat bazı yardımcı vasıtaların kullanılması da gereklidir. Özellikle incelenecek malzemenin aynı oranda büyütülmesi şarttır. Bunun için çeşitli mercekler ya da fotokopiden yararlanılır. Ayrıca belge üzerindeki ekleme ya da çıkartma şeklinde yapılan tahrifatın, mürekkepler arasında farklılık olup olmadığının ya da fulaj izlerinin belirlenebilmesi için çeşitli ışık kaynakları (Ultraviyole, infrared, yatay ışık v.s.), mukayese mikroskopu, ESDA (fulaj izi belirleme cihazı), VSC (video spectral comparator) 2000, fotoğraf ve komputer ekipmanları kullanılmaktadır.
SONUÇ:
İmza incelemelerinden doğru ve güvenilir bir sonuç alabilmek için yukarıda belirtilen asgari kurallara uyulması zaruridir. Bunun yanısıra incelemeyi yapan kişinin uzmanlık,dikkat ve deneyimi ile incelemeye ayıracağı zaman çok önemlidir. Kısa sürede dikkatsizce yapılan incelemelerde hata ihtimali yüksektir.
Bilirkişi raporu hakimi bağlamadığı ve hakimin delilleri serbestçe değerlendirme yetkisi olduğu için son kararı verecek olan hakimdir. Nitekim HUMK. Md. 309/1 e göre de hakim imza incelemesi sonucunda inkar edilen imzanın inkar edene ait olup olmadığı hususunda kesin kanaat sahibi olmazsa, senedin yazıldığını görenleri veya buna kesin olarak delalet eden vakıalara şahit olanları dinleyebilir15. Şekli hakikatı ortaya çıkarmakla görevli olan hukuk yargılamasında dahi böyle bir hükme yer verilmiş olması ilgi çekicidir. Bu hükme göre de yazı ya da imza incelemelerinde hakim kayıtsız şartsız bilirkişi raporuna bağlı kalmamalıdır. Bunun için hakimin hiçbir şüphe kalmayacak derecede ikna edilmesi gerekir. Bu da bilirkişi raporunun doğru, kesin, açıklayıcı ve tatmin edici olmasını gerektirir. Bu nedenle de Dünya’da uygulandığı gibi ülkemizde de bilirkişi raporlarına fotoğraf ya da bilgisayar çıktısı gibi görsel malzemeler eklenerek incelemeden elde edilen bulguların bunlar üzerinde gösterilerek izah edilmesi ve hatta bilirkişinin bizzat mahkemede uzman tanık (expert witness) olarak dinlenmesi yararlı olacaktır.