meridyen2
Kayıtlı Üye
İmtihan ortamı olmasa insan derinlik alamaz.
ADNAN OKTAR: Kuran bir şifadır diyor. Allahın neden imtihan yaptığını sormuş. O zaman nasıl olursun? Allah esirgesin, odun gibi olursun. Odunu cennete koyarsan ne olur? Odun olur. İnsan, acı çekmeden derinlik alamaz. Akıl gelişmez, tutku gelişmez, hiçbir şeyin anlamı olmaz. Mesela acıkmayınca, yemeğin anlamı olmuyor. Yorulmayınca, koltuğun anlamı olmaz. Susamayınca, suyun anlamı olmaz. Çirkinlik olmayınca, güzelliğin anlamı olmaz. Bunların hepsinin olması gerekiyor. Eğer biraz düşünürse, ferasetle, basiretle bakarsa, oradaki hikmet anlar. Hayat dümdüz olurdu, her şey dümdüz olurdu. Mesela ben bu canımı çok seviyorsam niye seviyorum? Kıyasla seviyorum. Mesela temiz, kirliye göre bakıyorum, temiz, oradan seviyorum. Bakımlı, seviyorum. Saygılı, seviyorum. Sevgi dolu, seviyorum. Neye göre kıyaslıyorum? Gaddara göre kıyaslıyorum, sevgisize göre kıyaslıyorum. Nur gibi tertemiz. O sevginin kaynağı, kıyastır. Yoksa onu bilemezdim ben. Şu an benim için bir nimet, o. Sadece bakardım, hiçbir şey ifade etmezdim. Adamlar bunu akledemiyorlar. Diyor ki adamlar; direkt bu şekilde olsaydı. Hiçbir şey olmazdı o zaman, dümdüz olurdu. Deniz senin için bir şey ifade etmezdi, gökyüzü senin için bir şey ifade etmezdi, Allah aşkını bilemezdin. Allahı sevmek, çok ayrı bir lezzettir. Birçok şeyi bilemezdin. Yani derinlik alamazdın. Bakın Hz. Adem (a.s), Ulul Azim bir Peygamber olduğu halde, şeytanın tek bir sözüne bile ikna oldu. Allah, onda bir sebat, kararlılık bulmadım diyor. Cehennem olmayınca, imtihan olmayınca öyle olur işte. Hz. Havva (a.s) annemiz de, hemen şeytanın bir sözünden etkileniyorlar. Nitekim öyle olur. Ki Allah rahmetini hemen durdurup, hemen dünyaya alıp, hemen imtihana sokup, hemen eğitmiştir. Hz. Adem (a.s)ı hiç bekletmemiştir. Allahın rahmeti. MazaAllah neuzubillah, biraz daha kalsa, belki yine zelle (hata) yapacak. Dünyaya indirdi, eğitti, şu an cennette. Cennet şu an onun için çok anlamlı ve güzel. Berili seviyoruz, neyine göre seviyoruz? Kıyasla seviyoruz. Enderi seviyoruz, neye göre seviyoruz? Kıyasla seviyoruz. Kiminle kıyaslıyoruz? Münafıklarla, ahlaksızlarla, pis adamlarla kıyaslıyoruz. Bakıyoruz, nur gibi tertemiz. Öyle güzel olur. Yoksa cennetin sarayına gidersin, adam bakar, hiç etkilenmez. Zannediyor ki, cennete konulursa, rahatlayacak. Sıkılır, etkilenmez, hiçbir şey ifade etmez ve eğitimden geçmez. Cennet ırmağı onu hiç ilgilendirmez, cennet yiyeceği de ilgilendirmez. Acıkmıyor ki zaten, acıkmadığı için de ilgilendirmez. Yorulmuyor, onun için o koltukta onu ilgilendirmez. Allah geniş döşeklerden bahsediyor, geniş çadırlar. O da ilgilendirmez. İri siyah gözlü diyor Allah. Adamı o da ilgilendirmez. Kadının nimet olmasını biz burada dünyada öğreniyoruz. Mesela benim içimde kadına karşı müthiş bir tutku var. Müthiş bir tutku var denize karşı, güzelliğe karşı, çiçeklere karşı, hayvanlara karşı, müthiş bir tutku var. Bu nerede doyuma ulaşır? Cennette doyuma ulaşır. Mesela hatta bugün konuştuk, ben zürafa ile yavrusunu sevmek istiyorum, mümkün mü? Çok zor. Kedi yavrusunu sevmek bile zor. Eşek sıpasını sevmek istiyorum, bulmak çok zor, sevmek de çok zor. Keratalar pasaklı oluyorlar zaten, kucağına alsan bir iş. Öpmek istiyorum, mesela tavşanın kulağını ısırsam, hayvanın canı yanar. Ancak cennette, inşaAllah. Gül oluyor, illa ki dikeni var, özel yaratılmıştır. Hemen solar gül. Kardeşim ben güllerle iç içe yaşamak isterim, derin derin koklamak isterim. Bir çiçek ektiler bahçeye, Hocam bu da kokuyor dediler, baktım, nefis bir kokusu var. Hiç ummadığım bir çiçek. Şahane bir kokusu var, tatlı güzel bir koku. Ben süs çiçeği zannettim. Ötekine bakıyorum, o da şahane kokuyor. Hiç ummadığın çiçekler güzel kokuyor. Cennette bütün çiçekler kokar ve şuurlu. Mesela kediye buraya gel diyorum, bana boş boş bakıyor. Normalde koşarak gelmesi lazım. Tamam Hocam hemen geliyorum demesi lazım. İşte bu, cennette mümkün. Buraya gel diyorum, diğer tarafa bakıyor, hiç alakası yere bakıyor. Kuzuya nasılsın diyorum, kuzu gibi boş boş bakıyor. Halbuki elhamdülillah çok iyiyim demesi lazım. Gel buraya diyince de, gelmesi lazım. O zaman onu sevmek çok zevkli olur. Sen onu öptüğünde, o da seni öpecek. Kuzuyu öptüğünde, o da seni öpmesi lazım, patisiyle sarılması lazım, sarılmıyor. Onun için Allah hassas bir bilgi üstüne, hassas bir imtihan üstüne bizi yaratmıştır. Normal bir vicdanın, Allahı anlamak ve sevmenin dışında, bir yeteneği yoktur. Yani mümkün değildir. Ama hayret edilecek şekilde bir kısım ruhlarda, bakın mucize de olsa, ne yaparsan yap, Allaha isyan edecek şekilde yaratılıyor. Hayrettir, Allahın hikmeti. Kardeşimiz, imtihanın sırrını madde madde sormuş, ben de ona genel olarak anlatıyorum. Umut Akyürek geldi, seviyoruz. Neden seviyoruz? Kıyasla seviyoruz. Mesela o delikanlıyı da sevdik, şefkat duyuyoruz. Niçin? Çünkü dinsiz, bozuk tiplerle kıyasladığımızda, onun efendi birisi olduğunu görüyoruz. Mesela Müslüm Babadan bahsettik. Neden? Mütevazi, mazlum, acı insanı. Enaniyet yapmaz, kibir yapmaz, havaya girmez, mazlum. Şefkat duyuyor insan. Şefkat duyduğu için seviyor. Herkes seviyor inşaAllah. Kardeşim bu imtihan; acı çekmezse, kibirli ve gaddar insanlar olmazsa, nasıl fark edelim. Hiç kimsenin haberi dahi olmaz, neyi sevecek, muhatap dahi olmazlardı. O kıyastan dolayı seviliyor. Mesela halımızı değiştirdik, sabah söyledim, halıyı kırmızı halı yapın dedim, diğer halıya göre kıyasladığımızda, nasıl oldu, kıyas olduğundan. Kıyas olmasaydı, bu hep burada dursaydı, size fark eder miydi? Fark etmezdi. Kıyas olması lazım. Mesela bu stüdyo mütevazi, daha geniş bir stüdyo olmuş olsa, daha hoşunuza gider, daha tavanı yüksek falan. Kıyas, çok hayatidir. Yoksa dünya dümdüz olur. Bunu bana soran arkadaş, sen sormadın bunu bana, Allah sordurdu. O senin kaderindeydi.
(röportaj harun yahya)
ADNAN OKTAR: Kuran bir şifadır diyor. Allahın neden imtihan yaptığını sormuş. O zaman nasıl olursun? Allah esirgesin, odun gibi olursun. Odunu cennete koyarsan ne olur? Odun olur. İnsan, acı çekmeden derinlik alamaz. Akıl gelişmez, tutku gelişmez, hiçbir şeyin anlamı olmaz. Mesela acıkmayınca, yemeğin anlamı olmuyor. Yorulmayınca, koltuğun anlamı olmaz. Susamayınca, suyun anlamı olmaz. Çirkinlik olmayınca, güzelliğin anlamı olmaz. Bunların hepsinin olması gerekiyor. Eğer biraz düşünürse, ferasetle, basiretle bakarsa, oradaki hikmet anlar. Hayat dümdüz olurdu, her şey dümdüz olurdu. Mesela ben bu canımı çok seviyorsam niye seviyorum? Kıyasla seviyorum. Mesela temiz, kirliye göre bakıyorum, temiz, oradan seviyorum. Bakımlı, seviyorum. Saygılı, seviyorum. Sevgi dolu, seviyorum. Neye göre kıyaslıyorum? Gaddara göre kıyaslıyorum, sevgisize göre kıyaslıyorum. Nur gibi tertemiz. O sevginin kaynağı, kıyastır. Yoksa onu bilemezdim ben. Şu an benim için bir nimet, o. Sadece bakardım, hiçbir şey ifade etmezdim. Adamlar bunu akledemiyorlar. Diyor ki adamlar; direkt bu şekilde olsaydı. Hiçbir şey olmazdı o zaman, dümdüz olurdu. Deniz senin için bir şey ifade etmezdi, gökyüzü senin için bir şey ifade etmezdi, Allah aşkını bilemezdin. Allahı sevmek, çok ayrı bir lezzettir. Birçok şeyi bilemezdin. Yani derinlik alamazdın. Bakın Hz. Adem (a.s), Ulul Azim bir Peygamber olduğu halde, şeytanın tek bir sözüne bile ikna oldu. Allah, onda bir sebat, kararlılık bulmadım diyor. Cehennem olmayınca, imtihan olmayınca öyle olur işte. Hz. Havva (a.s) annemiz de, hemen şeytanın bir sözünden etkileniyorlar. Nitekim öyle olur. Ki Allah rahmetini hemen durdurup, hemen dünyaya alıp, hemen imtihana sokup, hemen eğitmiştir. Hz. Adem (a.s)ı hiç bekletmemiştir. Allahın rahmeti. MazaAllah neuzubillah, biraz daha kalsa, belki yine zelle (hata) yapacak. Dünyaya indirdi, eğitti, şu an cennette. Cennet şu an onun için çok anlamlı ve güzel. Berili seviyoruz, neyine göre seviyoruz? Kıyasla seviyoruz. Enderi seviyoruz, neye göre seviyoruz? Kıyasla seviyoruz. Kiminle kıyaslıyoruz? Münafıklarla, ahlaksızlarla, pis adamlarla kıyaslıyoruz. Bakıyoruz, nur gibi tertemiz. Öyle güzel olur. Yoksa cennetin sarayına gidersin, adam bakar, hiç etkilenmez. Zannediyor ki, cennete konulursa, rahatlayacak. Sıkılır, etkilenmez, hiçbir şey ifade etmez ve eğitimden geçmez. Cennet ırmağı onu hiç ilgilendirmez, cennet yiyeceği de ilgilendirmez. Acıkmıyor ki zaten, acıkmadığı için de ilgilendirmez. Yorulmuyor, onun için o koltukta onu ilgilendirmez. Allah geniş döşeklerden bahsediyor, geniş çadırlar. O da ilgilendirmez. İri siyah gözlü diyor Allah. Adamı o da ilgilendirmez. Kadının nimet olmasını biz burada dünyada öğreniyoruz. Mesela benim içimde kadına karşı müthiş bir tutku var. Müthiş bir tutku var denize karşı, güzelliğe karşı, çiçeklere karşı, hayvanlara karşı, müthiş bir tutku var. Bu nerede doyuma ulaşır? Cennette doyuma ulaşır. Mesela hatta bugün konuştuk, ben zürafa ile yavrusunu sevmek istiyorum, mümkün mü? Çok zor. Kedi yavrusunu sevmek bile zor. Eşek sıpasını sevmek istiyorum, bulmak çok zor, sevmek de çok zor. Keratalar pasaklı oluyorlar zaten, kucağına alsan bir iş. Öpmek istiyorum, mesela tavşanın kulağını ısırsam, hayvanın canı yanar. Ancak cennette, inşaAllah. Gül oluyor, illa ki dikeni var, özel yaratılmıştır. Hemen solar gül. Kardeşim ben güllerle iç içe yaşamak isterim, derin derin koklamak isterim. Bir çiçek ektiler bahçeye, Hocam bu da kokuyor dediler, baktım, nefis bir kokusu var. Hiç ummadığım bir çiçek. Şahane bir kokusu var, tatlı güzel bir koku. Ben süs çiçeği zannettim. Ötekine bakıyorum, o da şahane kokuyor. Hiç ummadığın çiçekler güzel kokuyor. Cennette bütün çiçekler kokar ve şuurlu. Mesela kediye buraya gel diyorum, bana boş boş bakıyor. Normalde koşarak gelmesi lazım. Tamam Hocam hemen geliyorum demesi lazım. İşte bu, cennette mümkün. Buraya gel diyorum, diğer tarafa bakıyor, hiç alakası yere bakıyor. Kuzuya nasılsın diyorum, kuzu gibi boş boş bakıyor. Halbuki elhamdülillah çok iyiyim demesi lazım. Gel buraya diyince de, gelmesi lazım. O zaman onu sevmek çok zevkli olur. Sen onu öptüğünde, o da seni öpecek. Kuzuyu öptüğünde, o da seni öpmesi lazım, patisiyle sarılması lazım, sarılmıyor. Onun için Allah hassas bir bilgi üstüne, hassas bir imtihan üstüne bizi yaratmıştır. Normal bir vicdanın, Allahı anlamak ve sevmenin dışında, bir yeteneği yoktur. Yani mümkün değildir. Ama hayret edilecek şekilde bir kısım ruhlarda, bakın mucize de olsa, ne yaparsan yap, Allaha isyan edecek şekilde yaratılıyor. Hayrettir, Allahın hikmeti. Kardeşimiz, imtihanın sırrını madde madde sormuş, ben de ona genel olarak anlatıyorum. Umut Akyürek geldi, seviyoruz. Neden seviyoruz? Kıyasla seviyoruz. Mesela o delikanlıyı da sevdik, şefkat duyuyoruz. Niçin? Çünkü dinsiz, bozuk tiplerle kıyasladığımızda, onun efendi birisi olduğunu görüyoruz. Mesela Müslüm Babadan bahsettik. Neden? Mütevazi, mazlum, acı insanı. Enaniyet yapmaz, kibir yapmaz, havaya girmez, mazlum. Şefkat duyuyor insan. Şefkat duyduğu için seviyor. Herkes seviyor inşaAllah. Kardeşim bu imtihan; acı çekmezse, kibirli ve gaddar insanlar olmazsa, nasıl fark edelim. Hiç kimsenin haberi dahi olmaz, neyi sevecek, muhatap dahi olmazlardı. O kıyastan dolayı seviliyor. Mesela halımızı değiştirdik, sabah söyledim, halıyı kırmızı halı yapın dedim, diğer halıya göre kıyasladığımızda, nasıl oldu, kıyas olduğundan. Kıyas olmasaydı, bu hep burada dursaydı, size fark eder miydi? Fark etmezdi. Kıyas olması lazım. Mesela bu stüdyo mütevazi, daha geniş bir stüdyo olmuş olsa, daha hoşunuza gider, daha tavanı yüksek falan. Kıyas, çok hayatidir. Yoksa dünya dümdüz olur. Bunu bana soran arkadaş, sen sormadın bunu bana, Allah sordurdu. O senin kaderindeydi.
(röportaj harun yahya)