meridyen2
Kayıtlı Üye
İman etmeyenlerin güçlerinin yetmediği bir ahlak: Sevgide kararlı olmak...
Dünyanın dört bir yanındaki insanlara sorsanız, her biri de kendince sevgiyi ve sevmeyi çok iyi bildiklerini ve sevdikleri çok fazla insan olduğunu söylerler. Oysa ki dünyada sevgiyi ve sevmeyi bilen insanların sayısı çok çok azdır.
İnsanların sevgi zannettikleri bir duygu vardır elbette. Ancak geçen zaman, bunun sevgi olmadığını çok açık bir şekilde ortaya koyar.
Gerçek sevgi, pek çok denemeden geçtiği halde, hiçbir şekilde zedelenmeyen; zamana, zorluklara, eksikliklere, yanlışlıklara karşı dayanabilen ve sürekli olarak artan duyguya verilen addır.
Eğer bir insanın sevgi olarak nitelendirdiği hisleri, bu sayılan özelliklerden uzaksa, o zaman bu duygunun adı ancak geçici bir heves, geçici bir beğeni ya da geçici bir ilgi ya da bir çıkar heyecanı olabilir.
Ve böyle bir duygunun sevgi olmadığının belirtileri de çok açıktır. Bu duyguyu yaşayan bir insan Çok seviyorum der, ama en küçük bir şeyde kolaylıkla küser. Çok seviyorum der, ama çok kısa zamanda bıkar. Çok seviyorum der, ama nefsine ya da menfaatlerine daha uygun bir durum oluştuğunda hemen vazgeçer. Çok seviyorum der, ama karşısındaki kişinin en ufak bir aczini gördüğünde hemen yüz çevirir. Çok seviyorum der, ama çıkarlarıyla çatıştığında bu kişiyi hiç düşünmeden harcar. Çok seviyorum der, ama herhangi bir durum oluştuğunda hiç terüddütsüz gözden çıkarır. Çok seviyorum der, ama sevdiği kişiye bir iftira atılsa, hemen buna inanır. Çok seviyorum der, ama uzak kaldığında çok çabuk unutur. Çok seviyorum der, ama geçen zaman bu kişinin sevgisini yıpratır. Çok seviyorum der, ama zor zamanında bu kişinin zorluklarına ortak olup ona destekçi çıkmak yerine, onu kendi sıkıntısıyla başbaşa bırakıp kendi hayatını yaşar.
Cahiliye toplumlarında sözde sevgi adı verilen duygunun, aslında gerçek sevgi olmadığı insanlar arasında da çok iyi bilinen bir gerçektir. Önceki satırlarda sayılan, insanların sevdiklerini iddia ettikleri kişileri nasıl kolaylıkla gözden çıkarabildiklerini anlatan özellikler, toplumda çok iyi bilinen, meşhur tavırlardır. Hatta bu davranışlar, bu anlayıştaki insanlar için adeta birer kural gibidir. Atasözleri, deyimler ya da günlük deyişlerle insanlar bu kuralları çok sık dile getirirler. İnternet sayfalarında sevgi adına yazılan yazılarda, kitaplarda, insanlar sayfalar dolusu listelerle, toplumda yaygın olarak yaşanan ve sevgi adı verilen bu duygunun aslında gerçek sevgi olmadığını çok açık bir şekilde ifade etmektedirler.
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur ya da Sev beni, seveyim seni gibi sözler, insanların sevgiye olan bu çarpık bakış açılarını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu gibi çarpık mantıklar ve çarpık uygulamalar gerçekten seven bir insanda asla oluşmaz. Gerçek sevginin en önemli göstergelerinden biri, bir kişinin sevgisinde olan kararlılığıdır. Hayatında olup biten hiçbir şey, çevresinde gelişen hiçbir olay, sevdiği insanın tavırlarında, duygularında ya da düşüncelerinde meydana gelen hiçbir değişiklik bu insanın sevgisine olumsuz bir etki yapamaz. Gerçek sevgi, herşeye karşı dirençlidir. Öyle ki olumsuzluklar dahi, bu kişinin sevgisini güçlendiren, artıran, coşturan, derinleştiren unsurlardır. Küsme, darılma, kızma, kinlenme, bıkma, vazgeçme, harcama, gözden çıkarma, zorlukta, darlıkta sevdiğini yanlız bırakma, terketme ya da unutma gibi tavırların böyle bir sevgi anlayışında yeri yoktur.
Çünkü gerçek sevgi Allah sevgisine dayalıdır. Ve bu sevgi anlayışı ancak imanın ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılabilmektedir. Allah bir ayette iman edip salih amellerde bulunanlara Kendi Katından bir sevgi kılacağını şu şekilde bildirmiştir:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)
Dolayısıyla gerçek sevgi, Allah'ın ancak iman eden kullarına nasip ve lütuf ettiği bir nimettir.
Sevgisi, Allah sevgisine ve imana dayalı olan bir insan, asla sevdiğine vefasızlık, sadakatsizlik göstermez. Ve onun bu sevgisi, soy, ırk gibi yakınlıklara ya da herhangi bir çıkara dayalı değildir. Paranın, makamın, kültürün ya da maddi değerlerin de hiçbir önemi yoktur. Bu nedenle de ne değişen şartlar, ne acizlikler, ne de çıkar beklentileri gibi dünyevi ölçüler, böyle bir sevgiyi asla zedeleyemez. Müminin Allah'a olan derin aşk, coşkulu sevgi ve yaşadığı güzel ahlak, beraberindeki insanlara karşı da sevgiyi sürekli olarak besleyen, geliştiren ve artıran bir zemin oluşturur.
(makale harun yahya)
Dünyanın dört bir yanındaki insanlara sorsanız, her biri de kendince sevgiyi ve sevmeyi çok iyi bildiklerini ve sevdikleri çok fazla insan olduğunu söylerler. Oysa ki dünyada sevgiyi ve sevmeyi bilen insanların sayısı çok çok azdır.
İnsanların sevgi zannettikleri bir duygu vardır elbette. Ancak geçen zaman, bunun sevgi olmadığını çok açık bir şekilde ortaya koyar.
Gerçek sevgi, pek çok denemeden geçtiği halde, hiçbir şekilde zedelenmeyen; zamana, zorluklara, eksikliklere, yanlışlıklara karşı dayanabilen ve sürekli olarak artan duyguya verilen addır.
Eğer bir insanın sevgi olarak nitelendirdiği hisleri, bu sayılan özelliklerden uzaksa, o zaman bu duygunun adı ancak geçici bir heves, geçici bir beğeni ya da geçici bir ilgi ya da bir çıkar heyecanı olabilir.
Ve böyle bir duygunun sevgi olmadığının belirtileri de çok açıktır. Bu duyguyu yaşayan bir insan Çok seviyorum der, ama en küçük bir şeyde kolaylıkla küser. Çok seviyorum der, ama çok kısa zamanda bıkar. Çok seviyorum der, ama nefsine ya da menfaatlerine daha uygun bir durum oluştuğunda hemen vazgeçer. Çok seviyorum der, ama karşısındaki kişinin en ufak bir aczini gördüğünde hemen yüz çevirir. Çok seviyorum der, ama çıkarlarıyla çatıştığında bu kişiyi hiç düşünmeden harcar. Çok seviyorum der, ama herhangi bir durum oluştuğunda hiç terüddütsüz gözden çıkarır. Çok seviyorum der, ama sevdiği kişiye bir iftira atılsa, hemen buna inanır. Çok seviyorum der, ama uzak kaldığında çok çabuk unutur. Çok seviyorum der, ama geçen zaman bu kişinin sevgisini yıpratır. Çok seviyorum der, ama zor zamanında bu kişinin zorluklarına ortak olup ona destekçi çıkmak yerine, onu kendi sıkıntısıyla başbaşa bırakıp kendi hayatını yaşar.
Cahiliye toplumlarında sözde sevgi adı verilen duygunun, aslında gerçek sevgi olmadığı insanlar arasında da çok iyi bilinen bir gerçektir. Önceki satırlarda sayılan, insanların sevdiklerini iddia ettikleri kişileri nasıl kolaylıkla gözden çıkarabildiklerini anlatan özellikler, toplumda çok iyi bilinen, meşhur tavırlardır. Hatta bu davranışlar, bu anlayıştaki insanlar için adeta birer kural gibidir. Atasözleri, deyimler ya da günlük deyişlerle insanlar bu kuralları çok sık dile getirirler. İnternet sayfalarında sevgi adına yazılan yazılarda, kitaplarda, insanlar sayfalar dolusu listelerle, toplumda yaygın olarak yaşanan ve sevgi adı verilen bu duygunun aslında gerçek sevgi olmadığını çok açık bir şekilde ifade etmektedirler.
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur ya da Sev beni, seveyim seni gibi sözler, insanların sevgiye olan bu çarpık bakış açılarını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu gibi çarpık mantıklar ve çarpık uygulamalar gerçekten seven bir insanda asla oluşmaz. Gerçek sevginin en önemli göstergelerinden biri, bir kişinin sevgisinde olan kararlılığıdır. Hayatında olup biten hiçbir şey, çevresinde gelişen hiçbir olay, sevdiği insanın tavırlarında, duygularında ya da düşüncelerinde meydana gelen hiçbir değişiklik bu insanın sevgisine olumsuz bir etki yapamaz. Gerçek sevgi, herşeye karşı dirençlidir. Öyle ki olumsuzluklar dahi, bu kişinin sevgisini güçlendiren, artıran, coşturan, derinleştiren unsurlardır. Küsme, darılma, kızma, kinlenme, bıkma, vazgeçme, harcama, gözden çıkarma, zorlukta, darlıkta sevdiğini yanlız bırakma, terketme ya da unutma gibi tavırların böyle bir sevgi anlayışında yeri yoktur.
Çünkü gerçek sevgi Allah sevgisine dayalıdır. Ve bu sevgi anlayışı ancak imanın ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılabilmektedir. Allah bir ayette iman edip salih amellerde bulunanlara Kendi Katından bir sevgi kılacağını şu şekilde bildirmiştir:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)
Dolayısıyla gerçek sevgi, Allah'ın ancak iman eden kullarına nasip ve lütuf ettiği bir nimettir.
Sevgisi, Allah sevgisine ve imana dayalı olan bir insan, asla sevdiğine vefasızlık, sadakatsizlik göstermez. Ve onun bu sevgisi, soy, ırk gibi yakınlıklara ya da herhangi bir çıkara dayalı değildir. Paranın, makamın, kültürün ya da maddi değerlerin de hiçbir önemi yoktur. Bu nedenle de ne değişen şartlar, ne acizlikler, ne de çıkar beklentileri gibi dünyevi ölçüler, böyle bir sevgiyi asla zedeleyemez. Müminin Allah'a olan derin aşk, coşkulu sevgi ve yaşadığı güzel ahlak, beraberindeki insanlara karşı da sevgiyi sürekli olarak besleyen, geliştiren ve artıran bir zemin oluşturur.
(makale harun yahya)