meridyen2
Kayıtlı Üye
İman Etmeyen Toplumlarda Amaçsızca Gezip Dolaşmanın Kökeninde Sıkıntı ve Tatminsizlik Vardır
Bazı insanlar dünya hayatının güzelliklerini ve nimetlerini fark edemeyecek gittikleri hiçbir yerden zevk alamayacak bir ruh haline nasıl girerler?
Rabbimizin lütfettiği birçok nimete sahip oldukları halde neden daima büyük bir sıkıntı, kasvet, bunalım ve bıkkınlık içinde yaşarlar?
Bazı insanlar için, mekan ve şartlar değiştiği halde yaşanan kaygılar, dertler, sıkıntılar hep sabit kalmaktadır. Bu nedenledir ki, Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar mutlu ve huzurlu olmanın bir yolu olarak gördükleri amaçsızca gezip dolaşmaktan bir huzur ve tat alamamaktadırlar.
Yüce Rabbimizin Kuranda bildirdiği güzel ahlakı gereği gibi yaşamayan toplumlarda pek çok açıdan yanlış uygulamalar, düşünceler ve çarpık bir hayat anlayışı ortaya çıkar. Rabbimiz Kuranda tüm insanları dünya hayatının geçiciliği konusunda uyararak, gerçek ve kusursuz olan hayatın ahiret hayatı olacağını pek çok ayetle haber vermiştir. Dolayısıyla bir insanın asıl hedefi, bu dünyada Allahı razı edecek salih davranışlarda bulunarak cennete girebilmek için çaba harcamak olmalıdır. Bu gerçeğe inanmayan ya da görmezden gelen insanların ise amaçları, kısa ve geçici olan dünya hayatına tamamen ve hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanmak, yalnızca kendi istek ve arzuları doğrultusunda tatmin bulmaya çalışmaktır. Bu nedenledir ki, Kuran ahlakından yüz çeviren tüm insanların hayata dair yaptıkları planlar, koydukları hedefler genelde aynı, hayat tarzları hep sıkıntılı, karamsar ve mutsuzdur. Allah, Kuranda, Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Rum Suresi, 64) ayetiyle bu durumu bildirmiştir. Tutkulu oyalanma beraberinde tatminsizliği, kıskançlığı, hasedi ve bencilliği getirmekte, insanın her şeyi yaratan, sonsuz kudret sahibi olan Yüce Allahı unutmasından dolayı (Allahı tenzih ederiz.) mutsuzluk ve huzursuzluğa sebebiyet vermektedir.
.. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur (tatmin bulur). (Rad Suresi, 28) ayetiyle Rabbimizin Kuranda bildirdiği gibi kalpler yalnızca Allahı anmakla, Onun rızası için yaşamakla tatmin bulur. Dolayısıyla Allahın zikrinden yüz çeviren insanlar için dünya hayatında her ne yaparlarsa yapsınlar tatminsizlik söz konusudur. Bu da pek çok insanı çaresiz bir arayış içine sokmakta ve bu kişilerin oradan oraya amaçsızca gezerek boş vakit geçirmelerine neden olmaktadır.
Amaçsızca Gezmek İnsana Mutluluk Değil, Sıkıntı Getirmektedir
Kuran ahlakından uzak olan insanlarda huzurlu ve mutlu bir yaşamı bulma arayışı, farklı bir yerlere gitme, kendilerince rahat edecekleri bir yer bulabilme arayışına dönüşmüştür. Bu nedenle sürekli gezip farklı insanlar görmek, bu kişilerin sıkça başvurduğu oyalanma yollarından biridir. Bu sayede aradıkları iç huzuru ve tatmini bulacakları umudunu taşır, ancak hiçbir defasında bunu bulamaz ve yine aynı döngünün içinde dolanıp dururlar. Aynı gece içinde bir mekandan başka bir eğlence mekanına, oradan da başka bir yere sürekli gezip dolaşırlar. Çünkü ilk gittikleri yerde istediklerini bulamaz lar. Bu his onları başka yere yöneltir ve orada bunu karşılayabileceklerini zannederler; ancak o da olmaz ve buradan da aynı arayışla başka bir mekana giderler.
Bu kısır döngünün sonunda ne eğlenme ya da dinlenme amacıyla gittikleri yerlerde ne de kendi evlerinde aradıkları mutluluğu bulamazlar. Çünkü her yere içlerindeki sıkıntıyı, kasvetli ruh halini de götürürler. Bu hal, kalpleri yaratan Yüce Allahın, insanlar üzerinde koyduğu bir kanundur.
Kalplerin yalnızca Allahı anmakla huzur, tatmin ve sükunet bulabileceğini Kuranda bizlere bildiren Rabbimizin bu manevi kanunu, herkesin üzerinde tecelli eder. Dolayısıyla aslında bu ciddi sıkıntı ve tatminsizliğin temel nedeni; yaşamları boyunca Allahı hatırlamadan (Yüce Allahı tenzih ederiz.), Onu anmadan ve Onun rızasını aramadan vakitlerini boş bir amaç uğruna geçirmeleridir.
Gezmek ve dolaşmak, ancak Allahın rızası için yapılırsa faydalı olur. Kuran'da, insanların ancak Allah'ın her şeyi nasıl yarattığını, Allaha başkaldıran geçmiş bazı toplumların nasıl helak edildiklerini, yıkıma uğratıldıklarını görmek ve tüm bunlardan ibret almak için insanların gezmeleri gerektiği bildirilir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün. (Neml Suresi, 69)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın (Ankebut Suresi, 20)
"İçimde sebepsiz bir sıkıntı var", "Canım çok sıkılıyor", "Canım hiçbir şey yapmak istemiyor" gibi sözler sarf ederek yaşamını sürdüren her insanın, acilen değiştirmesi gereken bir ruh hali içinde olduğunu görmesi gerekmektedir. Böyle bir sıkıntı içinde olan bir kişinin durup düşünmesi, kendi kendine bunun sebebini sorması ve bu durumun neden kaynaklandığını araştırıp buna çözüm araması şarttır. Yüce Allah Kuran ayetleriyle bu konunun da çözümünü bildirmiştir. Nimetlerden zevk alabilme, güzellikleri görüp fark edebilme yeteneği ancak iman ile kazanılmaktadır.
Allahın Kadrini Takdir Edemeyenler Hiçbir Ortamdan Hoşnut Olamazlar
İlk olarak şunu belirtmek gerekir ki, gittikleri hiçbir ortamda huzurlu olamayan insanların ortak noktası, çevrelerinde görmüş oldukları tüm güzelliklerin ve nimetlerin gerçekte Yüce Allahın bir tecellisi olduğunun ve Allahın dilediği kişiyi nimetlendirdiğinin şuurunda olmamalarıdır. Bu nedenle de;
Hem çevrelerinde gördükleri hem de sahip oldukları nimetler için Allaha şükredemezler, tevekkülsüz ve tahammülsüz olurlar.
Nefislerindeki bencil tutkuları nedeniyle, gördükleri nimetlere ve güzelliklere sadece kendileri sahip olmak isterler. Arzu ettikleri nimetlere sahip olamamanın sıkıntısını ve rahatsızlığını her zaman yaşarlar. Başkalarının sahip olduklarına karşı ise büyük bir kıskançlık duyarlar. Bu, Allahtan ve ahiret hayatından gafil bir şekilde yaşayan insanlarda genel olarak görülen bir davranış bozukluğudur.
Bu kişiler etraflarında gördükleri güzellikleri de gereği gibi takdir edemezler. Bu güzellikleri onlara veren Yüce Allahı kavrayamayan biri ise, ne o güzellikleri takdir edebilir, ne de bu güzelliklerden gereği gibi zevk alabilir. Kendisinden daha zengin, daha güzel, daha bakımlı bir insan gördüğünde hemen bundan rahatsızlık duyar. Dolayısıyla bu ruh halinde olan biri, nereye giderse gitsin, ne kadar güzel ortamlarda bulunursa bulunsun bunların hiçbirinden zevk alamaz. Aksine bu güzellikler onda adeta bir manevi azap oluşturur. Bir Kuran ayetinde, kendi nefislerini ilah edinen bu kişilerin durumu şöyle haber verilmiştir:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
İnsan, yaratılışı gereği mutlu ve huzurlu yaşamak ister. Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlak yapısı, insana kendi fıtratına en uygun yaşamı sunar. Kuran ahlakı dışındaki arayışlar ise, insanın huzursuz bir yaşam sürmesine neden olmaktadır.
İlgi Görme ve Beğenilme Hastalığının Yaşadıkları Sıkıntıya Katkısı Nedir?
Sahip olduklarıyla övülmek, başka insanların takdirini ve beğenisini kazanmak, söz konusu bu insanlar için çok önemlidir. Bu yüzden de bunu yeterince elde edemedikleri ortamlarda oldukça rahatsız ve sıkıntılı olurlar. İlginin ve beğeninin başka insanlara yöneltilmesinden hiç hoşnut olmazlar. Bu nedenle de hayattan gerçek anlamda bir zevk alamazlar. Çoğu zaman sinirli olmalarının, çevrelerindeki insanlara sert davranmalarının ve hiçbir şeyden gerçek anlamda tat alamamalarının temelinde de sahip oldukları bu kasvetli ruh hali vardır.
Gerçek Huzur ve Mutluluk Kuran Ahlakını Yaşamakla Elde Edilir
Huzursuz bir hayat yaşayan insanların içinde bulundukları en büyük yanlış, çözümü Kuran ahlakında aramamalarıdır. Bu kişiler içinde bulundukları durumun açmaz bir hal aldığını açıkça görürler. Yaşadıkları hayat tarzının, benimsedikleri karakter yapısının onlara istediklerini vermediğini, kendilerini tatmin etmediğini ve hatta sıkıntıya soktuğunu hayatlarının her anında hissederler. Ancak buna çözüm olarak Kuran ahlakı dışında pek çok alternatifi deneseler de sonuç yine mutsuzluk ve huzursuzluk olmaktadır. Bu insanlar için gezme ve eğlenme zamanı bir serap gibidir. Hiçbir gerçekliği yoktur. Sadece eğlendiklerini ve hoş vakit geçirdiklerini zannederler ancak içlerinde duydukları sıkıntı ve hoşnutsuzluğun da farkındadırlar. Rabbimiz bir Kuran ayetinde inkar eden insanların dünya hayatında yaptıklarının birer serap niteliğinde olduğunu şöyle bildirmiştir:
İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allahı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir. (Nur Suresi, 39)
Unutulmamalıdır ki, gerçek anlamda mutluluğun kaynağı, hayatı ve ölümü yaratan Yüce Allaha iman etmek ve Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde yaşamaktır. Yüce Allah Kuranda sadece bu şekilde hareket eden kullarına huzur ve mutluluk vereceğini şöyle bildirmiştir:
Erkek olsun, kadın olsun, mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Asıl önemli olan, sonsuz ve kusursuz olan hayatın ahiret hayatı olduğunu unutmadan yaşamak ve ömür boyunca büyük bir kararlılıkla Allahı razı edeceği umulan salih amellerde bulunabilmektir.
(makale harun yahya)
Bazı insanlar dünya hayatının güzelliklerini ve nimetlerini fark edemeyecek gittikleri hiçbir yerden zevk alamayacak bir ruh haline nasıl girerler?
Rabbimizin lütfettiği birçok nimete sahip oldukları halde neden daima büyük bir sıkıntı, kasvet, bunalım ve bıkkınlık içinde yaşarlar?
Bazı insanlar için, mekan ve şartlar değiştiği halde yaşanan kaygılar, dertler, sıkıntılar hep sabit kalmaktadır. Bu nedenledir ki, Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar mutlu ve huzurlu olmanın bir yolu olarak gördükleri amaçsızca gezip dolaşmaktan bir huzur ve tat alamamaktadırlar.
Yüce Rabbimizin Kuranda bildirdiği güzel ahlakı gereği gibi yaşamayan toplumlarda pek çok açıdan yanlış uygulamalar, düşünceler ve çarpık bir hayat anlayışı ortaya çıkar. Rabbimiz Kuranda tüm insanları dünya hayatının geçiciliği konusunda uyararak, gerçek ve kusursuz olan hayatın ahiret hayatı olacağını pek çok ayetle haber vermiştir. Dolayısıyla bir insanın asıl hedefi, bu dünyada Allahı razı edecek salih davranışlarda bulunarak cennete girebilmek için çaba harcamak olmalıdır. Bu gerçeğe inanmayan ya da görmezden gelen insanların ise amaçları, kısa ve geçici olan dünya hayatına tamamen ve hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanmak, yalnızca kendi istek ve arzuları doğrultusunda tatmin bulmaya çalışmaktır. Bu nedenledir ki, Kuran ahlakından yüz çeviren tüm insanların hayata dair yaptıkları planlar, koydukları hedefler genelde aynı, hayat tarzları hep sıkıntılı, karamsar ve mutsuzdur. Allah, Kuranda, Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Rum Suresi, 64) ayetiyle bu durumu bildirmiştir. Tutkulu oyalanma beraberinde tatminsizliği, kıskançlığı, hasedi ve bencilliği getirmekte, insanın her şeyi yaratan, sonsuz kudret sahibi olan Yüce Allahı unutmasından dolayı (Allahı tenzih ederiz.) mutsuzluk ve huzursuzluğa sebebiyet vermektedir.
.. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur (tatmin bulur). (Rad Suresi, 28) ayetiyle Rabbimizin Kuranda bildirdiği gibi kalpler yalnızca Allahı anmakla, Onun rızası için yaşamakla tatmin bulur. Dolayısıyla Allahın zikrinden yüz çeviren insanlar için dünya hayatında her ne yaparlarsa yapsınlar tatminsizlik söz konusudur. Bu da pek çok insanı çaresiz bir arayış içine sokmakta ve bu kişilerin oradan oraya amaçsızca gezerek boş vakit geçirmelerine neden olmaktadır.
Amaçsızca Gezmek İnsana Mutluluk Değil, Sıkıntı Getirmektedir
Kuran ahlakından uzak olan insanlarda huzurlu ve mutlu bir yaşamı bulma arayışı, farklı bir yerlere gitme, kendilerince rahat edecekleri bir yer bulabilme arayışına dönüşmüştür. Bu nedenle sürekli gezip farklı insanlar görmek, bu kişilerin sıkça başvurduğu oyalanma yollarından biridir. Bu sayede aradıkları iç huzuru ve tatmini bulacakları umudunu taşır, ancak hiçbir defasında bunu bulamaz ve yine aynı döngünün içinde dolanıp dururlar. Aynı gece içinde bir mekandan başka bir eğlence mekanına, oradan da başka bir yere sürekli gezip dolaşırlar. Çünkü ilk gittikleri yerde istediklerini bulamaz lar. Bu his onları başka yere yöneltir ve orada bunu karşılayabileceklerini zannederler; ancak o da olmaz ve buradan da aynı arayışla başka bir mekana giderler.
Bu kısır döngünün sonunda ne eğlenme ya da dinlenme amacıyla gittikleri yerlerde ne de kendi evlerinde aradıkları mutluluğu bulamazlar. Çünkü her yere içlerindeki sıkıntıyı, kasvetli ruh halini de götürürler. Bu hal, kalpleri yaratan Yüce Allahın, insanlar üzerinde koyduğu bir kanundur.
Kalplerin yalnızca Allahı anmakla huzur, tatmin ve sükunet bulabileceğini Kuranda bizlere bildiren Rabbimizin bu manevi kanunu, herkesin üzerinde tecelli eder. Dolayısıyla aslında bu ciddi sıkıntı ve tatminsizliğin temel nedeni; yaşamları boyunca Allahı hatırlamadan (Yüce Allahı tenzih ederiz.), Onu anmadan ve Onun rızasını aramadan vakitlerini boş bir amaç uğruna geçirmeleridir.
Gezmek ve dolaşmak, ancak Allahın rızası için yapılırsa faydalı olur. Kuran'da, insanların ancak Allah'ın her şeyi nasıl yarattığını, Allaha başkaldıran geçmiş bazı toplumların nasıl helak edildiklerini, yıkıma uğratıldıklarını görmek ve tüm bunlardan ibret almak için insanların gezmeleri gerektiği bildirilir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün. (Neml Suresi, 69)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın (Ankebut Suresi, 20)
"İçimde sebepsiz bir sıkıntı var", "Canım çok sıkılıyor", "Canım hiçbir şey yapmak istemiyor" gibi sözler sarf ederek yaşamını sürdüren her insanın, acilen değiştirmesi gereken bir ruh hali içinde olduğunu görmesi gerekmektedir. Böyle bir sıkıntı içinde olan bir kişinin durup düşünmesi, kendi kendine bunun sebebini sorması ve bu durumun neden kaynaklandığını araştırıp buna çözüm araması şarttır. Yüce Allah Kuran ayetleriyle bu konunun da çözümünü bildirmiştir. Nimetlerden zevk alabilme, güzellikleri görüp fark edebilme yeteneği ancak iman ile kazanılmaktadır.
Allahın Kadrini Takdir Edemeyenler Hiçbir Ortamdan Hoşnut Olamazlar
İlk olarak şunu belirtmek gerekir ki, gittikleri hiçbir ortamda huzurlu olamayan insanların ortak noktası, çevrelerinde görmüş oldukları tüm güzelliklerin ve nimetlerin gerçekte Yüce Allahın bir tecellisi olduğunun ve Allahın dilediği kişiyi nimetlendirdiğinin şuurunda olmamalarıdır. Bu nedenle de;
Hem çevrelerinde gördükleri hem de sahip oldukları nimetler için Allaha şükredemezler, tevekkülsüz ve tahammülsüz olurlar.
Nefislerindeki bencil tutkuları nedeniyle, gördükleri nimetlere ve güzelliklere sadece kendileri sahip olmak isterler. Arzu ettikleri nimetlere sahip olamamanın sıkıntısını ve rahatsızlığını her zaman yaşarlar. Başkalarının sahip olduklarına karşı ise büyük bir kıskançlık duyarlar. Bu, Allahtan ve ahiret hayatından gafil bir şekilde yaşayan insanlarda genel olarak görülen bir davranış bozukluğudur.
Bu kişiler etraflarında gördükleri güzellikleri de gereği gibi takdir edemezler. Bu güzellikleri onlara veren Yüce Allahı kavrayamayan biri ise, ne o güzellikleri takdir edebilir, ne de bu güzelliklerden gereği gibi zevk alabilir. Kendisinden daha zengin, daha güzel, daha bakımlı bir insan gördüğünde hemen bundan rahatsızlık duyar. Dolayısıyla bu ruh halinde olan biri, nereye giderse gitsin, ne kadar güzel ortamlarda bulunursa bulunsun bunların hiçbirinden zevk alamaz. Aksine bu güzellikler onda adeta bir manevi azap oluşturur. Bir Kuran ayetinde, kendi nefislerini ilah edinen bu kişilerin durumu şöyle haber verilmiştir:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
İnsan, yaratılışı gereği mutlu ve huzurlu yaşamak ister. Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlak yapısı, insana kendi fıtratına en uygun yaşamı sunar. Kuran ahlakı dışındaki arayışlar ise, insanın huzursuz bir yaşam sürmesine neden olmaktadır.
İlgi Görme ve Beğenilme Hastalığının Yaşadıkları Sıkıntıya Katkısı Nedir?
Sahip olduklarıyla övülmek, başka insanların takdirini ve beğenisini kazanmak, söz konusu bu insanlar için çok önemlidir. Bu yüzden de bunu yeterince elde edemedikleri ortamlarda oldukça rahatsız ve sıkıntılı olurlar. İlginin ve beğeninin başka insanlara yöneltilmesinden hiç hoşnut olmazlar. Bu nedenle de hayattan gerçek anlamda bir zevk alamazlar. Çoğu zaman sinirli olmalarının, çevrelerindeki insanlara sert davranmalarının ve hiçbir şeyden gerçek anlamda tat alamamalarının temelinde de sahip oldukları bu kasvetli ruh hali vardır.
Gerçek Huzur ve Mutluluk Kuran Ahlakını Yaşamakla Elde Edilir
Huzursuz bir hayat yaşayan insanların içinde bulundukları en büyük yanlış, çözümü Kuran ahlakında aramamalarıdır. Bu kişiler içinde bulundukları durumun açmaz bir hal aldığını açıkça görürler. Yaşadıkları hayat tarzının, benimsedikleri karakter yapısının onlara istediklerini vermediğini, kendilerini tatmin etmediğini ve hatta sıkıntıya soktuğunu hayatlarının her anında hissederler. Ancak buna çözüm olarak Kuran ahlakı dışında pek çok alternatifi deneseler de sonuç yine mutsuzluk ve huzursuzluk olmaktadır. Bu insanlar için gezme ve eğlenme zamanı bir serap gibidir. Hiçbir gerçekliği yoktur. Sadece eğlendiklerini ve hoş vakit geçirdiklerini zannederler ancak içlerinde duydukları sıkıntı ve hoşnutsuzluğun da farkındadırlar. Rabbimiz bir Kuran ayetinde inkar eden insanların dünya hayatında yaptıklarının birer serap niteliğinde olduğunu şöyle bildirmiştir:
İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allahı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir. (Nur Suresi, 39)
Unutulmamalıdır ki, gerçek anlamda mutluluğun kaynağı, hayatı ve ölümü yaratan Yüce Allaha iman etmek ve Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde yaşamaktır. Yüce Allah Kuranda sadece bu şekilde hareket eden kullarına huzur ve mutluluk vereceğini şöyle bildirmiştir:
Erkek olsun, kadın olsun, mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Asıl önemli olan, sonsuz ve kusursuz olan hayatın ahiret hayatı olduğunu unutmadan yaşamak ve ömür boyunca büyük bir kararlılıkla Allahı razı edeceği umulan salih amellerde bulunabilmektir.
(makale harun yahya)