ASeL
Bayan Üye
İmam-hatip öğrencisiydi Yusuf
Yusuf ailesinin tek çocuğuydu...
Annesi babası Onu en iyi şekilde
yetiştirmeye gayret ediyorlardı...
İmam-Hatip öğrencisiydi Yusuf...
Yusuf'un uzaktan uzağa sevdiği bir kız
vardı... Sevgi... Sevgi sınıfın en
ağırbaşlı kızıydı.. Başı hep
önündeydi...
Teneffüs aralarında evden getirdiği kitaplarını okurdu hep... Yusuf derste gizli gizli bakardı
Ona... O ise Yusuf'a hiç karşılık
vermezdi.. Görmezdi bile Yusuf'un
Ona ilgisini... Oysa ki sınıfın değil
okulun en yakışıklı çocuğuydu Yusuf...
Kızlar onunla arkadaş olmak için can
atardı.. Ama O dinine düşkün biri
olduğundan zinaya düşme
korkusundan uzak dururdu
onlardan... Ama ne yaptı ise
Sevgi'den uzak duramıyordu... Evet
göz zinasıydı bu yaptığı.. Ama elinde
değildi, nefsine yenik düşüyordu...
Birgün cesaretini toplayıp kıza
açılmayı düşündü..
Arapça dersindelerdi.. Ders bitiminde
Sevgi'ye duygularını açıklayacaktı
Yusuf... Bir ara kitabının arasındaki
bir kağıt gözüne ilişti... Bir hadis
yazılıydı:
"Aşkını gizleyip iffetini muhafaza
ederek sabredenin günahlarını ALLAH
affedip cennetine koyar.." [İbn Asakir]
Nerden gelmişti ki bu kağıt.. Sanki
biri Yusuf'un içini okumuştu.. Kafası
karıştı... Hem arapça hem türkçe
yazıyordu hadis.. Derinlere dalmıştı
hadisi okuyunca.. Vazgeçti Sevgi'yle
konuşmaktan...
Ertesi gün.. Yine arapça dersinde
Yusuf nefsiyle mücadele halinde..
Söylemeli içindekileri.. Yine bir kağıt
ilişti gözüne.. Yine bir hadis:
"Ümmetimin üstün olanları aşk
belasına düşünce iffetini
koruyanlardır.." [ Deylemi ]
Artık anlamıştı.. Birisi yazıp
koyuyordu.. Ama kim..? O sırada
öğretmenle gözgöze geldi.. Öğretmen
gülümsedi... Yusuf başını önüne
eğdi.. Öğretmen koymuş olmalıydı..
Defalarca Yusuf'un Sevgi'ye baktığına
şahit olmuştu çünkü.. Hem yazı da
öğretmenin yazısıydı.. Utandı Yusuf
ve vazgeçti Sevgi'ye açılmaktan...
Bir hafta sonra...
Sınıf bir dedikodu ile çalkalanıyor..
"Sevgi'nin birlikte okula geldiği
çocuğu gördünüz mü? Ne yere bakan yürek yakanmış.. Sevgilisi varmış"..
Yusuf beyninden vurulmuşa
dönmüştü... Anladı ki Sevgi'den Ona
yar olmayacaktı.. Hayalleri suya
düşmüştü.. Sevgi'den vazgeçmeliydi...
Ertesi gün kitabının arasındaki yine
bir not buldu Yusuf.. Bu defa ayet
yazılıydı...
"Onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın
mü'minlerin, kendi vicdanlarında iyi
zanda bulunup da "Bu apaçık
iftiradır" demeleri gerekmez
miydi..?" [ Nur, 12 ]
Yusuf'un beyninde şimşekler
çakmıştı.. Ne demekti bu.. Sevgi geldi
hemen aklına.. Ve dün konuşulanlar..!
Okul çıkışı yine aynı erkek Sevgi'yi
kapıda bekliyordu... Yusuf ise onları
seyrediyordu.. Sevgi tam gence doğru ilerlerken,
"Abi biraz bekler misin, kitabımı
unuttum sınıfta.."
Abi mi..? Demek ki sevgilisi
zannettikleri çocuk Sevgi'nin
abisiydi... Ayet yankılandı Yusuf'un
kulaklarında... Suizan yapıp da
işlediği günaha tövbe etti içinden...
Sonraki günlerde Yusuf arasıra
kitabının arasında hadis ve ayetler
bulmuştu.. Öğretmenine
minnettardı... Yanlışa düşmesini
engelliyordu her defasında...
Bir ay sonra...
Sınıfta bir hüzün vardı, Babası
Yusuf'u şehir dışında bir medreseye
yazdırmış, okuldan almıştı..Yusuf'un
okulda geçirdiği son gündü.. Okuldan
ayrıldığına değil Sevgi'yi bir daha
göremeyecek olmasına üzülüyordu...
Henüz ilim öğrenmenin aşk'tan üstün
olduğunu kavrayamamıştı.. Çünkü aşk
iliklerine kadar işlemişti... Hatta
babasına içten içe kızıyordu...
Medreseye gitmek de istemiyordu...
Herkesle vedalaşmış, Ayrılık zamanı
gelmişti.. Kitaplarını çantasına
koyarken yine bir not bulmuştu.. Ve
bir ayetti bu:
"Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer
bildiklerinizde hayır vardır.. ALLAH
bilir siz bilemezsiniz.." [ Bakara /
216 ]
Bu ayet kendine getirmişti Yusuf'u...
Evet bunda da bir hayır vardı...
Başını eğdi ve kimseye göstermediği
gözyaşları içinde çıktı sınıftan...
Şehirdışındaki yatılı medrese hayatı
başlamıştı Yusuf'un... Hocaları ona ilk
günden edebinden ve saygısından
dolayı hayran kalmıştı..
Herkes Ona geleceğin büyük bir
hocası gözüyle bakıyordu... Yusuf'un
içi buruktu.. Sevgi'den ayrılmak zor
geliyordu Ona... Ama dayanmalıydı..
RABB'inin bir bildiği vardı elbet...
5 yıl sonra...
Hocası Yusuf'u yanına çağırmıştı..
-Yusuf! Sen şimdiye kadar gördüğüm
en iyi talebemsin... Birkaç aya kadar
aramızdan ayrılıp ilim hayatına
atılacaksın.. Evlilik çağın geldi de
geçiyor.. Bir abimizin kızı var.. Kur'an
kursu hocalığı yapıyor.. Onu sana
uygun gördük, ne dersin..?
Yusuf Sevgi'den başka kimseyi
düşünmemişti evlilik için.. Ama o
çoktan evlenmişti belki de.. Hem
hocalarına karşı boynu kıldan inceydi:
-Siz nasıl uygun görürseniz efendim..
Anneme babama söyleyelim..
Anne babanın da rızası alınarak
gidildi kız istemeye... Yusuf'un içi kan
ağlıyordu.. Evleneceği kişiyi
sevemezse Onun hakkına gireceğini
düşünüyor ve kahroluyordu...
Konuşma ve tanışma faslının ardından sıra kahve ikramına gelmişti... Odaya
doğru güzeller güzeli bir kız geldi...
Yusuf Sevgi'yi öylesine hayal etmişti
ki, gelen kızı Sevgi gibi görüyordu...
Hayır, hayır..! Hayal değildi bu..
Sevgi'ydi...
-Bu nasıl bir tevafuk ALLAH'ım! dedi..
Demek Sevgi okulu bitirmiş, hoca
olmuştu... Yerinde duramaz oldu
Yusuf... Kendisine uzatılan kahveyi
alırken elleri tir tir titriyordu.. Fincan
tabağını kaldırınca küçük bir kağıt
gördü altında.. Sevgi'nin gözüne
baktı.. Sevgi ise hiç bakmadan "Al"
dercesine başını salladı...
Kağıdı elinde sımsıkı tutuyordu..
Kahvesini bitirince lavaboya gitmek
için izin istedi... Odadan çıkar
çıkmaz.. Kağıdı açtı.. Okulda kitabının
arasına koyulan yazının aynısı ile
yazılmış bir hadis vardı:
"Birbirini sevenler için nikah kadar
güzel şey görülmemiştir.." [ İbn
Mace ]
Yusuf şaşkınlık üstüne şaşkınlık
yaşıyordu... Meğer o notları yazan
Sevgi'ydi.. Yusuf fark etmesin diye
hep arapça dersinde ve öğretmenin
yazısını taklid ederek yazıyordu...
Yusuf hadis'i tekrar okudu "birbirini
sevenler" diyordu.. Demek ki Sevgi de Onu seviyordu... Ve yıllar sonra
kavuşma zamanları gelmişti...
Söz ve nişan'ın ardından düğün günü
gelip çatmıştı.. Çok sade bir düğün
programı hazırlamışlardı.. Yusuf
heyecanından yerinde duramıyor,
oradan oraya volta atıyordu..
Bir ara elini cebine attı Yusuf.. Ve
yine bir hadis buldu:
"Evleniniz, çoğalınız.." [ Beyhaki ]
Sevgi'nin bu sürprizleri Yusuf'u Ona
daha çok bağlıyordu.. Ve tekrar tekrar aşık oluyordu Yusuf...
Artık evlenmişlerdi..
Yusuf evin içinde kendisi için
hazırlanmış ayet ve hadisleri bulmaya devam ediyordu.. Evlilikle, kadının kocası-erkeğin karısı üzerinde hakları
ile, anne baba hakları ile ilgili ayet
hadis yazıp bırakıyordu kenara
köşeye..
Ve hep içinde bulundukları durum ile
alakalı oluyordu bunlar...
3 ay sonra..
Yusuf talebelerinin yanından
gelmişti... Ceketini çıkardı, askıya
asacakken bir hadis ilişti yine gözüne:
"Evlat kokusu, cennet
kokusudur.." [ Taberani ]
Bu demek oluyordu ki baba olacaktı..
ALLAAAAH diye bağırdı birden...
Sevgi başkaları gibi "Ben hamileyim"
demektense, her zaman ki gibi
hadisle bildirmişti bunu eşine...
Hemen Sevgi'nin yanına koştu ve
alnından öptü... Artık çocuğunun
annesi olacaktı sevdiği kadın...
1 ay sonra...
Yusuf uyandığında başucunda bir not
buldu yine... Bir hadis vardı:
"Lezzetleri yok eden, ağız tadını
bozan, ümitleri kıran ölümü çok
anın.." [ İbni Hibban ]
Neden yazmıştı ki bunu Sevgi..?
Yusuf'un dünya zevkine daldığını mı
düşünüyordu acaba.. Mutfakta
kahvaltı hazırlayan eşinin yanına
gitti...
Nedenini sordu..
Başını eğdi Sevgi, üzgündü:
-Bu gece rüyamda senin öldüğünü
gördüm, ben de bu hadisi yazmak
istedim..
-Merak etme, seni geç buldum hemen öyle bırakıp gitmem, dedi Yusuf..
Eşini teselli için kurmuştu o cümleyi..
İçi ürpermişti aslında.. Şaka yapıp
ortamı yumuşatmak istedi...
Bir hafta sonra...
Sevgi kurstaydı.. Yusuf ise kitap
okuyordu evde... Birden kalbine bir
sancı girdi... Nefesi daraldı... Kalp
krizi geçiriyordu Yusuf...
Okuduğu kitabın arasındaki kağıdı
eline almaya çalıştı.. Ve birkaç saniye
içinde canını teslim etmişti meleğe...
Sevgi eve geldiğinde Yusuf'un cansız
bedenini görünce düşüp bayıldı..
Kendine geldiğinde yaşlı gözlerle
yanına gitti... Dokunamıyordu hayat
arkadaşına.. Öldüğüne inanmak
istemiyordu... O sırada elindeki kağıdı gördü Yusuf'un..
Bir hadis vardı ve altında da bir not:
"Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın
baba üzerindeki hakkıdır.." [ Beyhaki ]
Oğlum olursa Yusuf, kızım olursa
Fatıma...
Anlaşılan o ki, Yusuf ölümle ilgili
hadis'i okuduktan sonra ölümün
kendisine yakın olduğunu düşünerek
bu hadis'i yazmış, kitabının arasına
hazır etmişti...
Artık Yusuf yoktu..
Sevgi anne babasının tüm ısrarlarına
rağmen kayınvalidesi ve
kayınbabasının yanında ayrılmadı..
Yusuf onların tek çocuğuydu...
Kendisi de onları terketse kimsesiz
kalacaklar, acıları daha da artacaktı..
Hem onların torunlarını taşıyordu
karnında...
6 ay sonra...
Yusuf'un oğlu dünyaya geldi... Tıpkı
Yusuf gibi pek güzeldi... Dedesi onu
kucağına aldı...
Ezanını okudu kulağına...
Yaşlı gözlerle ve titrek bir sesle
fısıldadı kulağına :
Hoşgeldin oğlum...
Hoşgeldin torunum...
Hoşgeldin ikinci YUSUF'UM...
Yusuf ailesinin tek çocuğuydu...
Annesi babası Onu en iyi şekilde
yetiştirmeye gayret ediyorlardı...
İmam-Hatip öğrencisiydi Yusuf...
Yusuf'un uzaktan uzağa sevdiği bir kız
vardı... Sevgi... Sevgi sınıfın en
ağırbaşlı kızıydı.. Başı hep
önündeydi...
Teneffüs aralarında evden getirdiği kitaplarını okurdu hep... Yusuf derste gizli gizli bakardı
Ona... O ise Yusuf'a hiç karşılık
vermezdi.. Görmezdi bile Yusuf'un
Ona ilgisini... Oysa ki sınıfın değil
okulun en yakışıklı çocuğuydu Yusuf...
Kızlar onunla arkadaş olmak için can
atardı.. Ama O dinine düşkün biri
olduğundan zinaya düşme
korkusundan uzak dururdu
onlardan... Ama ne yaptı ise
Sevgi'den uzak duramıyordu... Evet
göz zinasıydı bu yaptığı.. Ama elinde
değildi, nefsine yenik düşüyordu...
Birgün cesaretini toplayıp kıza
açılmayı düşündü..
Arapça dersindelerdi.. Ders bitiminde
Sevgi'ye duygularını açıklayacaktı
Yusuf... Bir ara kitabının arasındaki
bir kağıt gözüne ilişti... Bir hadis
yazılıydı:
"Aşkını gizleyip iffetini muhafaza
ederek sabredenin günahlarını ALLAH
affedip cennetine koyar.." [İbn Asakir]
Nerden gelmişti ki bu kağıt.. Sanki
biri Yusuf'un içini okumuştu.. Kafası
karıştı... Hem arapça hem türkçe
yazıyordu hadis.. Derinlere dalmıştı
hadisi okuyunca.. Vazgeçti Sevgi'yle
konuşmaktan...
Ertesi gün.. Yine arapça dersinde
Yusuf nefsiyle mücadele halinde..
Söylemeli içindekileri.. Yine bir kağıt
ilişti gözüne.. Yine bir hadis:
"Ümmetimin üstün olanları aşk
belasına düşünce iffetini
koruyanlardır.." [ Deylemi ]
Artık anlamıştı.. Birisi yazıp
koyuyordu.. Ama kim..? O sırada
öğretmenle gözgöze geldi.. Öğretmen
gülümsedi... Yusuf başını önüne
eğdi.. Öğretmen koymuş olmalıydı..
Defalarca Yusuf'un Sevgi'ye baktığına
şahit olmuştu çünkü.. Hem yazı da
öğretmenin yazısıydı.. Utandı Yusuf
ve vazgeçti Sevgi'ye açılmaktan...
Bir hafta sonra...
Sınıf bir dedikodu ile çalkalanıyor..
"Sevgi'nin birlikte okula geldiği
çocuğu gördünüz mü? Ne yere bakan yürek yakanmış.. Sevgilisi varmış"..
Yusuf beyninden vurulmuşa
dönmüştü... Anladı ki Sevgi'den Ona
yar olmayacaktı.. Hayalleri suya
düşmüştü.. Sevgi'den vazgeçmeliydi...
Ertesi gün kitabının arasındaki yine
bir not buldu Yusuf.. Bu defa ayet
yazılıydı...
"Onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın
mü'minlerin, kendi vicdanlarında iyi
zanda bulunup da "Bu apaçık
iftiradır" demeleri gerekmez
miydi..?" [ Nur, 12 ]
Yusuf'un beyninde şimşekler
çakmıştı.. Ne demekti bu.. Sevgi geldi
hemen aklına.. Ve dün konuşulanlar..!
Okul çıkışı yine aynı erkek Sevgi'yi
kapıda bekliyordu... Yusuf ise onları
seyrediyordu.. Sevgi tam gence doğru ilerlerken,
"Abi biraz bekler misin, kitabımı
unuttum sınıfta.."
Abi mi..? Demek ki sevgilisi
zannettikleri çocuk Sevgi'nin
abisiydi... Ayet yankılandı Yusuf'un
kulaklarında... Suizan yapıp da
işlediği günaha tövbe etti içinden...
Sonraki günlerde Yusuf arasıra
kitabının arasında hadis ve ayetler
bulmuştu.. Öğretmenine
minnettardı... Yanlışa düşmesini
engelliyordu her defasında...
Bir ay sonra...
Sınıfta bir hüzün vardı, Babası
Yusuf'u şehir dışında bir medreseye
yazdırmış, okuldan almıştı..Yusuf'un
okulda geçirdiği son gündü.. Okuldan
ayrıldığına değil Sevgi'yi bir daha
göremeyecek olmasına üzülüyordu...
Henüz ilim öğrenmenin aşk'tan üstün
olduğunu kavrayamamıştı.. Çünkü aşk
iliklerine kadar işlemişti... Hatta
babasına içten içe kızıyordu...
Medreseye gitmek de istemiyordu...
Herkesle vedalaşmış, Ayrılık zamanı
gelmişti.. Kitaplarını çantasına
koyarken yine bir not bulmuştu.. Ve
bir ayetti bu:
"Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer
bildiklerinizde hayır vardır.. ALLAH
bilir siz bilemezsiniz.." [ Bakara /
216 ]
Bu ayet kendine getirmişti Yusuf'u...
Evet bunda da bir hayır vardı...
Başını eğdi ve kimseye göstermediği
gözyaşları içinde çıktı sınıftan...
Şehirdışındaki yatılı medrese hayatı
başlamıştı Yusuf'un... Hocaları ona ilk
günden edebinden ve saygısından
dolayı hayran kalmıştı..
Herkes Ona geleceğin büyük bir
hocası gözüyle bakıyordu... Yusuf'un
içi buruktu.. Sevgi'den ayrılmak zor
geliyordu Ona... Ama dayanmalıydı..
RABB'inin bir bildiği vardı elbet...
5 yıl sonra...
Hocası Yusuf'u yanına çağırmıştı..
-Yusuf! Sen şimdiye kadar gördüğüm
en iyi talebemsin... Birkaç aya kadar
aramızdan ayrılıp ilim hayatına
atılacaksın.. Evlilik çağın geldi de
geçiyor.. Bir abimizin kızı var.. Kur'an
kursu hocalığı yapıyor.. Onu sana
uygun gördük, ne dersin..?
Yusuf Sevgi'den başka kimseyi
düşünmemişti evlilik için.. Ama o
çoktan evlenmişti belki de.. Hem
hocalarına karşı boynu kıldan inceydi:
-Siz nasıl uygun görürseniz efendim..
Anneme babama söyleyelim..
Anne babanın da rızası alınarak
gidildi kız istemeye... Yusuf'un içi kan
ağlıyordu.. Evleneceği kişiyi
sevemezse Onun hakkına gireceğini
düşünüyor ve kahroluyordu...
Konuşma ve tanışma faslının ardından sıra kahve ikramına gelmişti... Odaya
doğru güzeller güzeli bir kız geldi...
Yusuf Sevgi'yi öylesine hayal etmişti
ki, gelen kızı Sevgi gibi görüyordu...
Hayır, hayır..! Hayal değildi bu..
Sevgi'ydi...
-Bu nasıl bir tevafuk ALLAH'ım! dedi..
Demek Sevgi okulu bitirmiş, hoca
olmuştu... Yerinde duramaz oldu
Yusuf... Kendisine uzatılan kahveyi
alırken elleri tir tir titriyordu.. Fincan
tabağını kaldırınca küçük bir kağıt
gördü altında.. Sevgi'nin gözüne
baktı.. Sevgi ise hiç bakmadan "Al"
dercesine başını salladı...
Kağıdı elinde sımsıkı tutuyordu..
Kahvesini bitirince lavaboya gitmek
için izin istedi... Odadan çıkar
çıkmaz.. Kağıdı açtı.. Okulda kitabının
arasına koyulan yazının aynısı ile
yazılmış bir hadis vardı:
"Birbirini sevenler için nikah kadar
güzel şey görülmemiştir.." [ İbn
Mace ]
Yusuf şaşkınlık üstüne şaşkınlık
yaşıyordu... Meğer o notları yazan
Sevgi'ydi.. Yusuf fark etmesin diye
hep arapça dersinde ve öğretmenin
yazısını taklid ederek yazıyordu...
Yusuf hadis'i tekrar okudu "birbirini
sevenler" diyordu.. Demek ki Sevgi de Onu seviyordu... Ve yıllar sonra
kavuşma zamanları gelmişti...
Söz ve nişan'ın ardından düğün günü
gelip çatmıştı.. Çok sade bir düğün
programı hazırlamışlardı.. Yusuf
heyecanından yerinde duramıyor,
oradan oraya volta atıyordu..
Bir ara elini cebine attı Yusuf.. Ve
yine bir hadis buldu:
"Evleniniz, çoğalınız.." [ Beyhaki ]
Sevgi'nin bu sürprizleri Yusuf'u Ona
daha çok bağlıyordu.. Ve tekrar tekrar aşık oluyordu Yusuf...
Artık evlenmişlerdi..
Yusuf evin içinde kendisi için
hazırlanmış ayet ve hadisleri bulmaya devam ediyordu.. Evlilikle, kadının kocası-erkeğin karısı üzerinde hakları
ile, anne baba hakları ile ilgili ayet
hadis yazıp bırakıyordu kenara
köşeye..
Ve hep içinde bulundukları durum ile
alakalı oluyordu bunlar...
3 ay sonra..
Yusuf talebelerinin yanından
gelmişti... Ceketini çıkardı, askıya
asacakken bir hadis ilişti yine gözüne:
"Evlat kokusu, cennet
kokusudur.." [ Taberani ]
Bu demek oluyordu ki baba olacaktı..
ALLAAAAH diye bağırdı birden...
Sevgi başkaları gibi "Ben hamileyim"
demektense, her zaman ki gibi
hadisle bildirmişti bunu eşine...
Hemen Sevgi'nin yanına koştu ve
alnından öptü... Artık çocuğunun
annesi olacaktı sevdiği kadın...
1 ay sonra...
Yusuf uyandığında başucunda bir not
buldu yine... Bir hadis vardı:
"Lezzetleri yok eden, ağız tadını
bozan, ümitleri kıran ölümü çok
anın.." [ İbni Hibban ]
Neden yazmıştı ki bunu Sevgi..?
Yusuf'un dünya zevkine daldığını mı
düşünüyordu acaba.. Mutfakta
kahvaltı hazırlayan eşinin yanına
gitti...
Nedenini sordu..
Başını eğdi Sevgi, üzgündü:
-Bu gece rüyamda senin öldüğünü
gördüm, ben de bu hadisi yazmak
istedim..
-Merak etme, seni geç buldum hemen öyle bırakıp gitmem, dedi Yusuf..
Eşini teselli için kurmuştu o cümleyi..
İçi ürpermişti aslında.. Şaka yapıp
ortamı yumuşatmak istedi...
Bir hafta sonra...
Sevgi kurstaydı.. Yusuf ise kitap
okuyordu evde... Birden kalbine bir
sancı girdi... Nefesi daraldı... Kalp
krizi geçiriyordu Yusuf...
Okuduğu kitabın arasındaki kağıdı
eline almaya çalıştı.. Ve birkaç saniye
içinde canını teslim etmişti meleğe...
Sevgi eve geldiğinde Yusuf'un cansız
bedenini görünce düşüp bayıldı..
Kendine geldiğinde yaşlı gözlerle
yanına gitti... Dokunamıyordu hayat
arkadaşına.. Öldüğüne inanmak
istemiyordu... O sırada elindeki kağıdı gördü Yusuf'un..
Bir hadis vardı ve altında da bir not:
"Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın
baba üzerindeki hakkıdır.." [ Beyhaki ]
Oğlum olursa Yusuf, kızım olursa
Fatıma...
Anlaşılan o ki, Yusuf ölümle ilgili
hadis'i okuduktan sonra ölümün
kendisine yakın olduğunu düşünerek
bu hadis'i yazmış, kitabının arasına
hazır etmişti...
Artık Yusuf yoktu..
Sevgi anne babasının tüm ısrarlarına
rağmen kayınvalidesi ve
kayınbabasının yanında ayrılmadı..
Yusuf onların tek çocuğuydu...
Kendisi de onları terketse kimsesiz
kalacaklar, acıları daha da artacaktı..
Hem onların torunlarını taşıyordu
karnında...
6 ay sonra...
Yusuf'un oğlu dünyaya geldi... Tıpkı
Yusuf gibi pek güzeldi... Dedesi onu
kucağına aldı...
Ezanını okudu kulağına...
Yaşlı gözlerle ve titrek bir sesle
fısıldadı kulağına :
Hoşgeldin oğlum...
Hoşgeldin torunum...
Hoşgeldin ikinci YUSUF'UM...