ilginç bir iş başvurusu

-MuraT-

Kayıtlı Üye
bugün internette rastladığım gerek fikir, gerek tasarım, gerekse de dili bakımından ilgimi çeken bir site. Fikir basit aslında, TBWA'e iş başvurusu yapmadan iş başvurusu yapmak. Yalnız sonuç ortada arkadaş işe alınmış :D

iş başvurusu yapan adayın tbwa için hazırladığı sitede yazanlar:

GÜN 1 10.10.2008

adeta bir kurtlu gibi, açtım siteyi. adeta.


GÜN 2

bu satırları laptopumdan bilgiseyyarımdan yazıyorum. Sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 2.

biri benim. diğeri TBWA yetkilisi mi ki? huylandım bak.


GÜN 3

diğer ziyaretçi annemmiş. tıpkı sevgili diye açılan telefondan anne çıkması gibi.

GÜN 4

dünkü ziyaretçi sayısı 1.

bu sebeple boş bir beklenti içinde değilim.


GÜN 5

istatistik şeysi dünkü ziyaretçi sayısını 3 gösteriyor.

biri benim, diğerinin TBWA yetkilisi olma ihtimali 1/2.


GÜN 6

lise matematik hocam öğretmenim aradı. “oğlum ben size olasılık öğrettim mi? öğrettim. o zaman 1/2’yi nasıl buldun geri zekalı!” dedi.


GÜN 7

bir hafta geride kaldı. sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 2. biri benim, diğeri kim?


GÜN 8

dünkü gizemli ziyaretçi babammış. aradı. “2 üniversite bitirdin, üzerine master yüksek lisans yaptın, hala serserilik peşindesin!” dedi.

ahmet amcanın oğlu bankada müdür olmuş. canım sıkkın.


GÜN 10

dünkü ziyaretçi sayısı 0.


GÜN 11

dünkü ziyaretçi sayısı 1.

ne sen bunun farkındasın ne de Google farkında!


GÜN 12

ahmet amcanın oğlu aradı. krizden, iş bulmanın zorluğundan ve şansın öneminden bahsetti,

he dedim.

insan kendi şansını kendi yaratmalı demeyi de ihmal etmedi,

he dedim.

sonra babam aradı. ahmet’in oğlu aradı mı dedi,

evet dedim.


GÜN 13

dünkü ziyaretçi sayısı iki. biri benim, diğeri ahmet amcanın oğlu.


GÜN 14

iki hafta geride kaldı. annem, babam, matematik hocam öğretmenim ve ahmet amcanın oğlu dışında bir tek ziyaretçi var, o da benim.


GÜN 15

dünkü ziyaretçi sayısı iki. biri benim. sordum soruşturdum, 2. kişiyi tespit edemedim. en son ahmet amcanın oğlunu aradım. krizden, iş bulmanın zorluğundan ve şansın öneminden bahsetti,

he dedim.

sen dün girdin mi siteye dedim,

he dedi.


GÜN 16

dün rüyamda site ziyaretçi rekoru kırmış, tüm gazeteler siteyi manşete taşımış, beni bulamadıklarından ahmet amcanın oğluyla röportaj yapmışlar. o da krizden, iş bulmanın zorluğundan ve şansın öneminden bahsetmiş. uyandım, ziyaretçi sayısına baktım 404 verdi.


GÜN 17

site dün uyandığım saatlerde backup alıyormuş, ondan 404 vermiş. bir yığılma, yığılma nedeniyle bir çöküş söz konusu değil.

zira, dünkü ve ondan önceki günkü ziyaretçi sayısı 2 ve biri benim.


GÜN 18

site açılalı 18 gün oldu, dünkü ziyaretçi sayısı 2. Bu yaşıma geldim, pazarlama yüksek lisansım var, o kadar projenin içinde yer aldım, hatta yönettim, böyle rezillik görmedim.

yaşıtlarım şimdi banka müdürü. canım sıkkın.


GÜN 19

dünkü ziyaretçi sayısı üç. 50%’lik bir artış söz konusu. 50 filan deyince hoş elbette ama, bu, kümülatifin 3 olduğu gerçeğini değiştirmiyor.


GÜN 20

dünkü ziyaretçi sayısı 1.

o da benim. yaptığım hesaplamalara göre, TBWA yetkilisi bu siteden henüz haberdar değil.


GÜN 21

bir arkadaşım aradı. yaptığı araştırmalara göre böyle bir iş başvurusu dünyada ilkmiş. sitede bazı değişiklikler yaparsam sitenin tutacağından, örneğin, “99 günde TBWA’de işe kabul” gibi bir konsept belirlersem daha iyi olacağından bahsetti. ikna oldum. ben de ona krizden, iş bulmanın zorluğundan ve şansın öneminden bahsettim. ikna oldu.

kendimi banka müdürü gibi hissediyorum.


GÜN 22

dünyada ilk olan bir site yapıyorsun ve dünkü ziyaretçi sayısı üç.

bu bir rekor değil de nedir?


GÜN 23

rüyamda Adnan Oktar’ı gördüm. biz hatayı sahte yemin iğnesini fotoşoplamayarak yaptık, arada kaynar sandık, boşver TBWA’i, gel yanımda işe başla, fotoşop yaparız dedi. ben grafik tasarımcı değilim demeye çalıştım ama sitemi kapatmakla tehdit etti. ikna oldum.

ter içinde uyandım. baktım, birçok sitenin aksine benimki engellenmemiş.


GÜN 24

TBWA yetkilisi aradı. şaka şaka aramadı. dünkü ziyaretçi sayısı 2! nereye arıyor!?


GÜN 25

ilk defa dün, kimliğini tespit edemediğim bir ziyaretçim oldu. ahmet amcanın oğlu dahil tanıdığım herkese sordum, hesapladım.

o her kimse: seni seviyorum çılgın şey!


GÜN 26

babam aradı. n’apıyorsun sen dedi. viral iş başvurusu yapıyorum dedim. iyi bitirince yemeğe gel dedi.


GÜN 27

günlük ortalama ziyaretçi sayım 2,33 imiş. olmaz olsun böyle istatistik.


GÜN 28

dünkü ziyaretçi sayısı 2 idi.

bu kişilerle kişiyle TBWA'in beni işe alması konulu dev bir anket gerçekleştirdik. 1 alsın oyuna karşı 1 çekimser oyla kabul edildim.


GÜN 29

bu şarkıyı kimliğini tespit edemediğim, istatistiklerimi altüst eden dünkü 4. ziyaretçime gönderiyorum:

linko linko siteler
webe mi girdin sen bensiz
search mü ettin edepsiz


GÜN 30

dün bir arkadaşım aradı. pazarlama iletişiminde en önemli şey vaattir dedi. ben bu sitede bir vaat göremiyorum dedi. tamam çok iyi bir fikir yakalamışsın, tamam TBWA seni işe alsın, alsın da neden alsın dedi.

Ali Saydam’ın bir yazısından alıntılar yaptı, kaynak gösterdi. mesela, size konkurlar, ödüller, en önemlisi müşterilerinize para kazandırırım de dedi. yaratıcılığından, lider karakterinden, proaktivitenden dem vur dedi. dedikçe dedi, dedikçe coştu...

hışşş hışşş seslerinden ağzından salya akıtarak konuştuğunu, coşmanın üst mertebelerinde şuursuzsa gezindiğini anladım. ikna oldum.


GÜN 31

dün rüyamda beni TBWA iş görüşmesine çağırmış. gidiyorum. sitemin aslında bir distruption olduğundan, yani bugüne kadar alışılagelmiş vay efendim CV yollamalar, vay efendim sitedeki uzun formları doldurmalar gibi statikleşmiş iş başvuru yöntemlerini dinamik bir formatla yıkıp, kuralları değiştirdiğimden, hızımı alamayıp, marka yönetim süreçlerinden, pazarlamanın p’lerinden bahsediyorum. kesmeden dinliyorlar, arada hı hı, peki, evet diyerek onay veriyorlar söylediklerime.

ben sözlerimi noktalayıp yüzlerinden ne kadar etkilendiklerini anlamaya çalışırken, iri kıyım bir TBWA yetkilisi, "yarın o site kapanacak" diyor, "biz markayız oğlum. sana dava da açardık, ama bir çağırıp konuşalım istedik, sen format mormat bi’şeyler geveliyorsun, biz zaten biliyoruz arkadaşım bunları! kapanacak o site!" diye de ekliyor.

herkes bilir ki iri kıyım birinin sana arkadaşım demesi hayra alamet değildir. hemen ter içinde uyanıyorum.


GÜN 32

rüyaların ters çıkacağı önermesine güvenerek, siteyi kapatmadım. sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 5. şu an çok tedirginim.


GÜN 33

sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 5. dün siteyi açalı 32 gün oldu, 3+2=5 demek ki TBWA siteden haberdar değil.

kutsal kitap çözümlemesi yapan adam gibi oldum.

bir arkadaşım aradı. kusura bakma yaptığım araştırmalara göre bu site Türkiye’de ilk, dünyada ilk diye sana gaz verdim ama aynısı daha önce yapılmış, hem de Türkiye’de dedi. nasıl yapmış kim yapmış dedim. yapmışlar işte bir iş ilanına yönelik blog sitesi açmış, arkadaşlarını toplamış başvuru yaptığı ajansa e-posta atmış, CV gibi referans mektupları yolamış, video bile çekmiş, 5 günde de işe girmiş dedi, sen 33 gündür uğraşıyorsun dedi. ahahahaha diye de ekledi.

iyi de, ben istiyorum ki viral olsun, yapacaksa sadece bloglar ve sektör siteleri haber yapsın, TBWA duyacaksa bu yolla duysun, bu yüzden adımı sanımı yazmadım, ajansa e-posta yollamadım, CV’mi koymadım, ortada zaten bir iş ilanı da yok dedim. ikna olmadı. Ahahahha diye de ekledi. olmaz olsun böyle arkadaş.

GÜN 34

Sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 655. bunu duymuş olacak ki "bir kahve içelim mi seninle?" diye sordu. peki dedim.

kahveleri yarılayana kadar tek kelime etmeden, sessizce oturduk. sessizliği ilk o bozdu. dostum dedi. biliyorum ki benim gibi sinemaya gönül vermiş her insan, ama istisnasız her insan, bir gün Oscar sahnesine çıkıp ödül almayı ve "o" konuşmayı yapmayı hayal eder. ben, hayal etmekle kalmadım, o konuşmayı bundan tam 20 yıl önce kaleme aldım dedi ve cebinden çıkarttığı eski, sararmış bir kağıt parçasını tak diye masaya koydu. okumam için davet mi ediyordu yoksa çeşitli metaforlarla bana bir şeyler mi anlatıyordu bilemediğimden, hiç ses çıkartmadım.

Bir süre daha sessizce oturduk. bu sefer sessizliği ben bozdum. ben de benzer bir hayal kurdum dedim. seninkinden tek farkı ben kendimi kazanan değil kaybeden olarak hayal ettim. O ekranı bölerler de adayların hepsini gösterirler, sonra kazanan açıklanınca kaybedenlere zum yapar kamera. işte orada, o kaybedenin yerinde olmayı, kaybettiğimi öğrendiğim an, içim kan ağlasa da gülerek,

adeta "o benden daha fazla hak etti", adeta "bravo jüri iyi seçim" ifadesi takınıp alkış tutmayı hayal ettim. hatta hayal etmekle kalmadım, bunu defalarca ayna karşısında çalıştım dedim.

kağıdı masadan alarak usulca cebine koydu, doğruldu. konuyu sitene bağlayacaktım, bu sitenin senin Oscar’ın olduğundan, artık "o" konuşmayı yapma zamanının geldiğinden dem vuracaktım ama görüyorum ki sen bir kaybedenmişsin, ben gidiyorum dedi.

Ağır adımlarla benden uzaklaşırken, ben, "and the Oscar goes to" diye düşündüm.


GÜN 35

Sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 987.

bir arkadaşım aradı. ziyaretçi sayın coşmuş, sen hala Oscar diyorsun, kaybeden diyorsun, TBWA yetkilisi de sitene bakmış ve çok sevmiş dedi. "Vallaha" diye de ekledi.

"Vallaha" çok ikna edici bir kelimedir, kendinden emindir, söyleyenin ağzını doldurur, söyleneni ezer geçer.

Ben de Vallaha’yı duyan her mazlum, her biçare gibi, gayri ihtiyarı "harbi mi lan!?" diyebildim sadece.

şu an çok tedirginim.

GÜN 36

sitenin dünkü ziyaretçi sayısı 1302.

internet mahir aradı. aynı yolun yolcusu olduğumuzdan, deneyimlerinden, ingilizce’nin öneminden bahsetti. "sitenin ingilizcesini beraber açalım mı lan?" dedi. "süper olur bak Vallaha" diye de ekledi. ikna oldum.

mahir’le "I Kiss You TBWA" sitesini hazırlıyoruz.
allahım nasıl bir insan oldum ben böyle?

GÜN 37

"dün, beklenen telefon nihayet geldi, iş görüşmesine gidiyorum, bir mani çıkmazsa önümüzdeki pazartesi de işe başlarım." demek,

"destekleriniz için hepinize teşekkür ederim. bir gün, başka bir platformda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın." diyerek de bu işi sonlandırmak,

sonra, sanki bir ısrar varmış, adeta üzerimde bir baskı oluşmuş gibi davranmak,

bu ısrarlar, bu baskı üzerine TBWA'deki ilk iş günümü de yazmaya, coşkumu, helecanımı paylaşmaya karar vermek isterdim.

ama dün, sadece yeni ortağım aradı. o da I Kiss You deyip kapattı.

GÜN 38

dünkü ziyaretçi sayısı 679.

aslında buraya yazmak için dün bir şeyler düşünmüştüm ama not almadığım için unuttum. sabah da erken kalkınca uyku sersemi başka şeyler yazmışım. daha sonra okuyunca, ne yazdığımı, ne demek istediğimi hiç anlamadım. sildim. yerine bunu yazdım?

GÜN 39

dünkü ziyaretçi sayısı 501.

babam aradı. napıyorsun sen dedi. viral başvuru yapıyorum dedim. 2 ay oldu, virali mi kaldı dedi. git yerine yat diye de ekledi. anlamadım.

GÜN 40

"sobalı evde büyümüşlüğün var senin, üzerine hafif yanık portakal kabuğu kokusu sinmiş. samimiyetin de ondan, dizelerindeki ahenk de. sende soba başı muhabbetlerin tınısı var..." dedi ve etkilenip etkilenmediğimi anlamaya çalıştı. nereye varmak istediğini hiç anlamadığımdan, etkilenmedim.

"soğuk iyidir dostum, sıcak ilişkilere, yakınlaşmalara vesile olur." diye devam etti.

dışarısı soğuktu, sobanın başında yalnız ikimiz vardık. öteye doğru kıçın kıçın kayarken "efendim abi!?" dedim. "yanlış anladın, yakınlaşmadan kastım edebi yakınlaşmalar, ebedi dostluklar" dedi. "şarap beni esrikleştirdi." diye de ekledi. "esrik ne acaba" diye düşünsem de üzerinde durmadım.

sonra bana edebiyattan, edebiyatın gerekliliğinden bahsetti, saatler sonrasında konuyu rus edebiyatına getirip savaş ve barış’ın karakter analizlerine girince anladım ki bir şeyin haddinden fazla uzaması konuşan için olmasa da dinleyen için can sıkıcı.

sanıyorum, sıra gorki’nin anasına geldiğinde, kesin kararımı vermiştim. yarın, (bugün) 40. gündü ve bu işe artık bir son vermeliydim, yoksa tadı kaçacaktı, belki çoktan kaçmıştı da tıpkı irfan abi gibi ısrarla gorki’den gogol’dan tolstoy’dan dem vuruyor, medet umuyor, uzattıkça uzatıyordum.

Evet, 41. gün son günümüz. ve irfan abinin sızmadan önce söylediği ama benim hiçbir şey anlamadığım şu cümleyle bitiriyorum bugünü :

"başımıza karlar yağacak / ıssız meşe ormanlarında / biz, ağaçların kollarında ısınacağız."

GÜN 41

etkileyici bir veda cümlesi düşünüyorum yaklaşık 1 saattir. öyle bir cümle ki, okuyanlar; sessiz geldi, muhteşem gitti desinler, değerini bilememişiz desinler, övdükçe övsünler...

tam aklıma bir şey gelmiş, ben toparlamaya çalışırken, irfan abi aradı. "iyi içtik o gün haa" dedi, "sızmadan önce sobaya iki odun daha at dediydim, atmamışsın, dondum sabaha kadar, uyuyanın üzerine kar yağar oğlum." diye de ekledi.

nasıl böylesine değişmişti irfan abi? nasıl ince ruhlu bir şairin "dondum lan" gibi refleksleri olabilirdi?

tüm bunları düşünürken, zaten zar zor bulduğum etkileyici veda cümlem de uçtu gitti aklımdan.

galiba şöyle bir şeydi:

"TBWA ile görüşmeye gidiyorum bugün. takip edeniniz, merak edeniniz var mı bilmesem de, yarın görüşmenin sonucuyla ilgili küçük bir duyuru yapmak isterim, esen kalın."

pek de etkileyici değilmiş...

Duyuru Gibi, Değil Gibi 20.11.2008

"dün TBWA ile görüştüm. birkaç kişiyle de tanıştım. hepsi çok tatlı insanlar." dedim. adeta bir melis gibi "çok tatlı insanlar" demem tuhafına gitmiş olacak ki bir şey demedi.

uzunca bir sessizlik oldu. ben nasıl geçti diye sormasını, merakla beni dinlemesini, görüşmede söylemeyip görüşme bitince aklıma gelen ve "keşke deseymişim" diye düşündüğüm şeyleri, "o öyle deyince ben de patlattım cevabı, herkes koptu!" gibisinden gerçekten demişim gibi anlatmayı, ölesiye istiyordum. sormadı, ben de ikinci görüşmeye de gideceğimi söyleyemedim. aslında yukarıdaki yazıyı yazıp bitirecektim ama sonra aklıma, bana gönderilen bazı e-postaları yayımlama fikri geldi. sahiplerinin iznini almadığımdan, isimlerini vermiyorum. buna rağmen kızan olursa kaldırırım: bayıldım/şahane
bayıldım/harika
bayıldım/hahah
bayıldım/eğlenceli
bayıldım/hayırlısı ! :)

kolay gelsin ! hocam süperr süperr süpersiinnnnn!!!! yarıldım, öldüm gülmekten. bu yaratıcılıkla hakikaten işe alınman lazım bence. acizane bir fikrimi de söylersem umarım kızmazsın. tek hoşuma gitmeyen -ki benim hoşuma gitmemesinin hiçbir önemi yok biliyorum, ama olsun :)- dünkü mahir hikayesi olmuş. umarım en en en kısa zamanda işe alınırsın. kolay gelsin... :)) Harika.. İş arayan, yeni mezun bir reklam yazarı adayı olarak beni kıskançlıktan çatlattı..
Hatta reklamcı olamayacağıma karar verdim ama yarın geçer diye umuyorum. Takipteyim.

Saygılar Lutfen, nolur, yalvariyorum(z) bitirme siteyi.. tadında birakmak iyi evet ama bu macera bitmesin.. cok hayranin var, tbwa'ya girmeni isteyen binlerce kisi bulabilirim (facebook?) hatta siteyi kapatmaman icin daha da fazlasini kapinda kole edebilirim (bu olmadi).. ama lutfen, gune baslarken "bugun ne yazmis" diyip siteyi acip gulumsememize sebep olan, arkadas grubumdaki hemen hemen herkesin tanismak istedigi, hatta "ulan sirketim olsa ben ise alicam, o derece" gibi istek ve dileklerin odak noktasi olan sen, bu siteyi kapatirsan cok kisiyi huzunlendirirsin..

yine de sen bilirsin...

sevgiler ayıldım bayıldım ..
şu mutsuz havada . Allah da seni güldürsün ne diyim ..
açtım açtım okudum, millete linkini gonderdim.. hep beraber bayıldık ..
ben de bi brief hazırlamıştım bi ajansa girerken ..
200 kisinin arasından beni secmislerdi. ( öyle dediler )
3 ay sonra ayrılırken bi veda mektubu yazdım .. girişim ve çıkışım şahane olmuştu :)
hey gidi gunler hey..
şans tabi, bi de kriz ..

ne diyim hayırlısı olsun .. :) Gercekten guzel degisik bi calisma yapmissin sadece tebrik etmek istedim artik sitene giren insanlardan biri de ben olucam sanirim :) Basarilar... çok güzel fikir, sanıyorum ki yazarsın.. sana bi faydası olmaz ama ben tbwa olsam alırdım :)
başarılar ve şans diliyorum Tebrikler.. Süper bir yaklaşım.. Kutlamadan edemedim

İnsanın aklına TBWA bu siteyi kendi içinde mi hazırlattı gibi bir soru gelmiyor değil açıkçası. Ama eğer böyle değilse ve bunu düşündürebiliyorsa sen zaten oranın adamısın demektir... visit http://www.male-natural-enhancement.com/penis-enlargement-pills.php to enlarge your penis.
(bu spam galiba?)

Son Sonu 24.01.2009

Telefon çaldı, açtım. Telefondaki ses, merhaba Clark az önce Superman buradaydı dedi, ahahaha diye de ekledi.

Tanımıştım, oydu.

Gazetedeki röportajı okuduğunu, çok beğendiğini, TBWA'de işe başlamama çok sevindiğini söyledi. Neler yaptığımı sordu.

Henüz işe başlayalı 40 gün olduğundan, yaratıcılık için belirli koşulların gerektiğinden, benim için ilk koşulun kendimi rahat hissetmek olduğundan, çok girişken bir insan olmadığım için de yeni yeni alışmaya, rahatlamaya, insanları tanımaya başladığımdan bahsediyordum ki, konuşurken ne zaman duraklasam "hıhı", "evet", "hımm", "tabii" dediğini fark ettim.

Beni dinlemiyordu.

Eminim "hıhı mıhı diyorsun da ne anlatıyorum lan ben bir saattir?" diye çıkışsam, konuştuğunuzu dinlemeyen tüm riyakarlar gibi aklında kalan 2-3 kelimeyi derleyip "dinliyorum be abi, ajanstaki ilk günlerinden, alışma sürecinden bahsediyorsun." diyecekti.

Çıkışmadım. Sustum.

Bu suskunluktan faydalanıp, beni dinlemediği için tam olarak neleri boş vereceğimizi de bilmeden, "bunları boş ver de..." , "asıl şeyi merak ediyorum, modern çağın Clark Kent'i ne demek?" dedi, ahahahah diye de ekledi.

Anlatsam dinlemeyecek, çıkışsam kar etmeyecekti. Sustum.
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
Geri
Üst