İletişim (Genclerle Sağlıklı İletişim Kurmanın Yolları)
Bugün işleyeceğimiz seminer konusu iletişim iletişim çatışmaları ve ergenlik döneminin gelişim özellikleri. Biz velilerle yaptığımız görüşmelerde “bazen çocuğumla oturup konuşamıyorum bize hiçbir şeyini anlatmıyor” şeklindeki yakınmaları özellikle sınava hazırlık sürecinde çok sık duyuyoruz. Bu süreçte yaşanan iletişim kopukluğu anne–babanın ya çocuğunu hiç anlamamasına ya da yanlış anlamasına sebep oluyor. Aile; anne–baba ve çocuk üçgeninden oluştuğuna göre doğru iletişim kurmanın öneminden yola çıkarak iletişimdeki doğru ve yanlışlara birlikte bir göz atalım istedik. Genelde çocukluğu uyumlu geçen bir ergenin bu yaşlarda tepkilerinde ve davranışlarında beliren değişimler pekçok velimizi şaşırtmakta ve çoğu zamanda çaresiz bırakabilmektedir. Oysa anne–babaların asıl beklentisi çocuklarının büyüdükçe uslanmaları ve daha az sorun çıkarmalarıdır. Bu dönemde yaşanan asilikler öfke patlamaları en ılımlı tepkilere alınan sert yanıtlar velilerimizin de elini kolunu bağlamakta ve “artık onu tanıyamıyorum” biçiminde ifadeleri doğurabilmektedir. Çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını
hatta kendilerine olumsuz gözle baktığını farketmek pekçok velimizi üzmektedir. Bu dönemde öğütler
iyi niyetli sözlerin karşılığında gençten tepki alınmakta ve iletişim kopma noktasına gelebilmektedir.
İletişim en basit tanımıyla “bilgi üretme
aktarma ve anlamlandırma süreci”dir. Ayrıca karşılıklı alış–veriş sürecidir. Hepimizin kendisine göre kullandığı ve doğru olduğuna inandığı bir iletişime geçme yöntemi de bulunmaktadır.
İletişimde en önemli ve temel nokta “empati” dediğimiz kavramdır.
Empati
bir insanın
kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Yani kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmek
onun gibi hissetmeye çalışabilmektedir. İnsanların birbiriyle
hatta bütün canlılarla empati kurmaları gerektiğini anlatan bir halk masalı vardır.
“Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar
gök yıkılmasın diye de ayaklarını havaya kaldırırmış. Bir yandan da “korkumdan kırk kantar yağım eriyor” dermiş. Bir gün birisi demiş ki “sen kendin beş dirhem gelmezsin; nerden oluyor da kırk kantar yağın eriyor?” Bunun üzerine serçe şöyle cevap vermiş; “Herkesin kendine göre dirhemi
kantarı var; siz ne anlarsınız” (Boratav
1969).
Yukarıdaki masalda verilmek istenen mesaj şudur: Her insanın –hatta her canlının– olaylara kendine özgü bir bakış açısı vardır. Dışardan baktığımızda bunu göremeyiz ve bu yüzden de onun bazı davranışlarına anlam veremeyiz. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup olaylara onun gözüyle bakabilirsek
ancak bu durumda onun duygularını ve düşüncelerini anlamamız ve dolayısıyla da davranışlarına anlam vermemiz mümkün olur.
Bu masal
insanların empati kurmaksızın birbirlerini anlayamayacaklarını vurgulayan
kültürümüze ait önemli bir motiftir. Günlük yaşamda birbirimizle ne ölçüde empati kurduğumuz
şüphesiz ki tartışılabilir. Fakat yüzlerce yılda oluşmuş bir masalımız bize
birbirimizle empati kurmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.
İletişim en basit tanımıyla “bilgi üretme
İletişimde en önemli ve temel nokta “empati” dediğimiz kavramdır.
Empati
“Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar
Yukarıdaki masalda verilmek istenen mesaj şudur: Her insanın –hatta her canlının– olaylara kendine özgü bir bakış açısı vardır. Dışardan baktığımızda bunu göremeyiz ve bu yüzden de onun bazı davranışlarına anlam veremeyiz. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup olaylara onun gözüyle bakabilirsek
Bu masal