İki Yüzlü İnsanlar

RaPizM^^

Bayan Üye
İki, yüzlü insanlar.!
Kendini kaybeden insanların kendilerini bulması kendisini tüm benliğiyle kabul edip anlamaya çalışması için kaleme alınmış satır aralarında kalan hatta satırların en arkasında kaybolmaya yüz tutan; fakat günümüzde insanların "başkaları" için şekilden şekle renkten renge girdiği bir bukalemun gibi gittiği yerin özelliklerini aldığını bunun bedeli olarak da kendi "öz benliğini" kaybettiğini müşahede etmekteyiz.
Kendini kaybeden insanlığın bir an önce kendi "öz"lerine dönmeleri için satır aralarından gönül yuvalarına ulaşmayı ümit eden ve bu uğurda doğudan batıdan sizden bizden her yerden ve her şeyden örnekler sunmaya çalışacağım bir çalışmadır:
İki yüz yüzlü insanlar…
Psikolojik tabiriyle "Maske" Mevlana'nın ifadesiyle "Olduğun gibi görünememe yahut göründüğün gibi olamama" J.G.JUNG'un deyişiyle "Persona" (olmayan bir karakteri yaşamak) ve "ikiyüzlülük" özü sözü bir olmayan nabza göre şerbet veren ne şiş yansın ne de kebap felsefesine inanan bulunduğu yere ortama ve zamana göre şekil alan ve bunun gibi daha binlerce değişik kâraktere bürünerek davranışlar sergileyen insanların temel özelliğidir.
Bu saydıklarımız günümüzde o kadar artmış ve yaygınlaşmıştır ki sadece iki yüzü değil "iki yüz tane yüzü" daha olsa kâfi gelmeyecektir. Tüm bunlardan sonra ben de yeni bir tanım ve kavram çıkarmamak için iki sayısının yanına iki sıfır daha koymayı yeterli buldum ve ortaya "İki yüz yüzlü insan tipleri" çıkıverdi. İşte olay bundan ibaret…




Konumuza bir örnekle açıklık getirelim:
Kalabalık bir caddede yürüyordum…
Hemen önümde el ele tutuşmuş birbirini seven yahut sevginin ne anlama geldiğini dahi anlamadan birbirlerini sevdiklerini zanneden iki kişi vardı. O sırada yolun kenarında bir dilenci gören kız yavaşlamış ve çantasından cüzdanını çıkararak o dilenciye yardım etmişti. Buraya kadar her şey yolundaydı; lakin biraz sonra göreceklerim beni hayrete düşürecekti. Çünkü aynı kız yanındaki erkekten ayrıldıktan sonra yoluna tek başına devam etmeye başlamış ve yol kenarındaki hiçbir dilenciyi görmemişti. Daha doğrusu görmek istememişti. İşin daha ilginç yanı ise yardım ettiği dilenci kendisinden hiçbir talepte bulunmadığı halde onu görmüştü; fakat diğerleri onca dil dökmelerine rağmen onları terslemişti.
Bu kız olduğu gibi görünmek yerine yanındaki insanların kendisini "iyiliksever yardım etmekten hoşlanan iyi kalpli duyarlı…" görmesini istemiş ve kendinde olmayan başka bir kâraktere bürünmüştü.
Hayatın içinden süzülüp gelen yaşadığımız ve her insanın günlük yaşamında karşılaşabileceği sadece küçük bir kesitti bu yaşadıklarım. Başkaları hayatımızda niçin bu kadar etkiliydi? Olduğumuz gibi görünmemize engel olan bu gibi davranışları nasıl bu kadar rahat yapabilir olmuştuk?
Niçin kendimiz için değil de başkaları için hareket ediyorduk? Kendi benliğimizde olmayan hâlleri tavır ve davranışları nasıl benimser olmuştuk? Her gün taktığımız bu maskelerin bizi bizden alıp götürdüğünü ne zaman anlayacaktık? Olduğu gibi görünen insan sayısı yok denecek kadar az mıydı; yoksa az olduğu için mi görünmüyorlardı?...
Öyle bir hale gelmişiz ki yaşadıklarımızı duygularımızı düşüncelerimizi hislerimizi olduğu gibi aktaramıyor ve paylaşamıyoruz. İç dünyamızda yaşadıklarımızı dış dünyaya belli etmek işkence gibi olmuş. "Modern İnsan" maalesef kendisine bile yabancılaşmış. Birlikte olduğu insanlar arasında bile yalnızlık çeken modern insan kendi benliğiyle arasına uçurumlar ve aşılmaz setler çektiği için önce kendisine sonra da diğer tüm insanlarla yabancılaşmıştır. İletişim kurduğu insanlarla çıkar ve kendi egosunu tatmin etme prensibi o kadar ileri bir boyuta ulaşmış ki bu durum "Güvensizlik atmosferi"nin her yeri kaplamasına neden olmuştur.

MASKE İLE İKİYÜZLÜLÜK AYNI MIDIR?
Maske ile ikiyüzlülüğü aynı anlamda kullananlar olmuşsa da aslında bu ikisi bir birinden çoğu yerde ayrılırlar. Jung'un "Persona" adını verdiği maske toplumsal hayatın düzeninde oldukça önemli bir yere sahiptir. Aşırı derecede kullanılmadığında uyum ve düzen için toplumsal normlar ve gelenekler için gereklidir.
Evet her maske İkiyüzlülük anlamına gelmez. Mesela statü ve rollerden kaynaklanan maskeler ikiyüzlülük değildir; bilakis yapılması gereken görevin getirdiği normal bir davranıştır. Buradaki maskelerde herhangi bir sorun yoktur.
Şöyle ki; bir mezar bekçisi ne kadar mutlu olursa olsun ölen bir insanın cenaze merasiminde maske takıp mutluluğunu gizlemek zorundadır. Bilir ki o statünün görevi hüzünlü görünmektir. Sadece bekçinin değil oradaki tüm insanların o anki rolleri bunu gerektirir.
Bir cenazede gülen bir insan gördünüz mü hiç? Oysaki oradaki çoğu insan hüzünlenmemiştir bile. İnsan hayatının en mutlu günü bile olsa cenaze merasiminde maske takmak zorundadır. Maske takmadığında toplum tarafından dışlanacağını ya da "Sorunlu biri olarak atfedileceğini" bilmelidir.
Yahut şöyle diyelim: Bir evlilik töreninde herkes gülüp eğlenirken; siz asık bir suratla somurtarak orada bir mahkeme duvarını andırırsanız durumunuz ne olur? Bu nedenle maske bir insanın yaşamını devam ettirebilmesi için toplumla uyumlu bir hayat yaşayabilmesi için çoğu yerde gereklidir. Kişi kendi benliğini kaybetmediği kendi özüyle yabancılaşmadığı müddetçe maske işlevini sürdürmelidir; fakat bu durum dengede tutulmalıdır. Kişi toplumla sorun yaşamamak için kendinden uzaklaşmamalıdır. Toplumla uyum içinde olayım derken; kendi benliğiyle uyumsuz bir vaziyete düşmemelidir.

* * *
Büyük babasının hayatını değiştirdiğini iki ay sonra öğrenen bir üniversite öğrenci şunları söylemişti: "Ailem derslerimi aksatmamam için büyük babamın ölüm haberini ben tatile gidince söylemişlerdi. Ben ise o günlerde ölümün gerçek anlamı üzerine çalışmalar yapmıştım. Ölümü hayatın bir parçası olarak iyice anlamış her insanın bir gün mutlaka bu olguyla yüzleşeceğini kavramıştım. Onlar bana bu haberi nasıl vereceklerini düşünürlerken babam söze başlamış ve gözleri dolmuştu. Ters giden bir şey olduğunu fark etmiş ve kendimi toparlayarak olayı tam olarak anlamak istemiştim. Babam göz yaşları içinde büyük babamın ölüm haberini vermiş ve amcam da büyük babamın ölümü hakkında birkaç kelam etmişti; fakat ben çok duygusal bir insan olmama rağmen o gün hiç etkilenmemiştim. Daha doğrusu "maske" takmak hiç aklıma bile gelmemişti. Şimdi keşke diyorum keşke o anda maske takabilseydim. Çünkü ailemin o günden sonra bana karşı tavırları çok değişmişti ve ben bunu düzeltmek için çok uğraşmıştım…"

* * *
Maske takmamanın meydana getirdiği küçük bir sorundur bu. Olduğu gibi göründüğü için ailesi tarafından eleştirilen hatta dışlanılan bir meseledir bu. Gelin görün ki bu kadar basit değildir durum. Çünkü insanlar maskeleri sadece burada ve bunun gibi benzer yerlerde kullanmıyorlar.
Günümüzde öyle bir seviyeye gelmişiz ki maske takmadan hayatımızı devam ettiremez olmuşuz. Maskeyi kendi gerçek yüzümüzü göstermemek için gereksiz yerlerde ve zamanlarda kullanır olmuşuz. Kendimizde olmayan binlerce karaktere bürünmek için takar olmuşuz maskeyi. İletişim kurduğumuz bağlandığımız insanlara kendimizi güzel göstermek için olduğumuzdan farklı hâl hareket tavır ve davranışlarda bulunuyoruz. Oysa iletişimin sağlam temeller üzerine bina edilebilmesi için her iki tarafın da birbirlerini gerçek yüzleriyle görmeleri gerekir. Kişi kendinde olmayan bir karakteri yaşadığı müddetçe hem kendisinden soğuyacaktır ve hem de başkaları için yaşayan bir "canlı" olacaktır.
Nasrettin Hoca yaşlılık halinde bir gün canı sıkılır. Bunun üzerine ok atarak vakit geçirmek için kendisine bir hedef belirler ve başlar atış yapmaya. Fakat bir türlü hedefi tutturamaz. Bu duruma iyice kızmaya başlayan Hoca:
"Nerede o gençlik yıllarım hep on ikiden vurduğum o yıllar nerede?..." der. Daha sonra dinlenmek için bir ağacın altına oturur ve:
"Gençliğini de gördüm senin!" diyerek insanın kendisini kandıramayacağını vurgular.
Ve son olarak:
"İnsan kendini görücüdür."
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst