" İçimizdeki Komplocuya Hitap Ediyor"

Bezmi$h

Banned
Fight Club (Dövüş Kulübü) filmiyle herkesin tanıdığı biri oldu Edward Norton. Oysa öncesinde Primal Fear filminde canlandırdığı şizofren Aaron karakteri onun zaten çok ama çok büyük bir oyuncu olduğunun ispatıydı. Ardından American History X’de sert ve farklı filmlerin adamı olduğunu göstermişti. Bir süredir sinemada olmayan Norton, önce Moonrise Kingdom filmiyle Cannes’a damgasını vurdu şimdi de Bourne Legacy filmiyle çok konuşuluyor.

Edward Norton, Bourne serisinin ilk üç filminin (“Geçmişi Olmayan Adam”, “Medusa Darbesi” ve “Son Ültimatom”) yazarı Tony Gilroy’un yönetmenliğini yaptığı “Bourne’un Mirası” filminde, Emekli Albay Ric Byer karakterini canlandırıyor. Rio +20 çevre konferansı için Rio’da bulunan Norton’la, filmi ve diğer projelerini konuştuk.

-Eski Bourne filmlerinin hayranı mıydınız?

Evet, her zaman için akıllıca ve gerçekçi olduklarını düşündüm. Bu filmi diğerlerinden ayıran şeyse Tony’nin filmi baştan başlatmayıp genişletmesi ve önceki filmleri adeta bir çiçeğin yaprakları gibi gösterme şekli. Şimdi çiçek açılıyor ve bunun bir parçası olduğu dünyayı görmeye başlıyorsunuz. Devleti genişletip yozlaşma ve komplo ağına kurumları ekliyor. Çok ilginç bir gidişat.

- Röportajlarınızda Zeitgest’i yansıtan ve dünyada olup bitenlerden bahseden filmleri sevdiğinizi söylüyorsunuz. Bourne’un Mirası bu düşüncenize uyuyor mu?
Tony’nin çoğu filminde kurumların hayatlarımıza nasıl karıştığı ve onları nasıl kontrol ettiği konusu ele alınıyor. Bunu hukuk araştırmaları yaparak, rakip markaları inceleyerek, istihbarat dünyasına yaparak bakıyor. Bence çok güncel bir konu.

- Yani sadece bir aksiyon filmi değil... Hayır, gölgede kalmış şeyleri yansıtıyor. I Bir aksiyon filmi ilginizi ancak bu şekilde mi çekebilir?
Tamamen aksiyon olan harika filmler de var. Bu projenin ilgimi çekmesinin sebebi, Tony’nin filmlerini çok sevmem. Belli bir alt kültüre, dünya hakkında özel bir yeteneğe sahip biriyle çalışmak çok eğlenceli.

- Film için özel bir hazırlık yaptınız mı?
Senaryo çok güçlüydü. Bazı devlet teşkilatlarının doğası hakkında bazı şeyler okudum sadece. Dile aşina olmak dışında çok fazla araştırma yapmak gereken bir şey değildi.

- Bir süredir beyazperdede yoktunuz...
Sürekli insanların gözünün önünde olmak gibi bir kaygım yok... New York’ta bir tiyatro kuruyordum ama yine de geçen yıl iki film çektim. Genelde yılda iki filmden fazlasını çekmem. Aynı zamanda yazıyordum da. Şirketim de birkaç filmin yapımcılığını yürütüyor. Bir yılın çoğunu HBO mini dizisi “Undaunted Courage”ı ve bir filmin de senaryosunu yazarak geçirdim.

- Diziden bahsedebilir misiniz biraz?
Brad Pitt’in şirketiyle benim şirketimin ortak prodüksiyonu bu. İki yaz önce bu diziyi yazmak için çok zaman harcadım. Hâlâ daha yazmam gereken çok şey var.

DÜZ DUVARDA YÜRÜDÜ







En son The Avengers filminde izlediğimiz Jeremy Renner, filmin en aksiyon dolu sahnelerinin ismi.

- Bu rol size nasıl geldi?
Çok Bourne’vari bir şekilde geldi. Hansel ve Gretel filmini çektiğim Almanya’ya uçakla biri geldi. Kapımı çalıp senaryoyu verip şöyle dedi: “Bitirince bu numarayı ara.” Tam casus işiydi. Okudum, bayıldım ve aramamak aptallık olur diye düşündüm.

- Filmde resmen düz duvarda yürüdüğünüz bir sahne var. Bu sahne kaç seferde çekildi?
20 defada falan çektik. Çok yorucuydu. Galiba ikinci çekimi kullandılar.

- Filmi Kanada, Güney Kore ve Filipinler gibi farklı yerlerde çektiniz. En unutulmaz yer neresiydi? Alberta, Kanada’da çok eğlendim çünkü Noel zamanıydı ve kar yağıyordu. California’da pek kar görmüyorsunuz. Gerçi takma sakal kullanmak hiç hoşuma gitmese de yine de çok güzeldi.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst