Salvo
Kayıtlı Üye
İslam Uygarlığı, orta çağın genel kültür durumuna bağlı olarak dini bir uygarlıktır. İslam Uygarlığının yetiştirmiş iki önemli düşünürü, Türkistanda 10. yy.da yetişmiş bir Türk filozofu olan Farabi ile, 14. yüzyılın sonlarına doğru Tunusta yetişmiş bir Arap düşünürü olan İbni Haldundur. Ortaçağın sonunda yaşayan İbni Haldun, o devrin bütün zorluklarına katlanarak, devrin bütün mahrumiyetini yaşıyarak bu fırtınalı hayatın içinde büyük eserler vermiştir.
İbni Haldun, Endülüste yaşamış, Hatramutlu (Hıdırmutlu) Tunuslu bir Arap ailesine mensuptur. 27 Mayıs Hicri 1332de Tunusta doğmuştur. Eğitimini Tunus ve Fas Medreselerinde teoloji, fıkıh, mantık, edebiyat ve matematik öğrenerek tamamlamış ve genç yaşında siyasi ve idari hayata atılmıştır. Fas Sultanının hizmetinde çalışırken siyasi iftiraya uğrayan düşünür hapse atılmış ve buradan ancak sultanın ölümü sonucu kurtulabilmiştir. Bundan sonra Endülüse giderek elçilik yapmış ve bu arada İspanya Kralı Alfonsonun hayranlığını kazanmıştır. Kralın, İspanyada yerleşmesi isteğini kabul etmiyen İbni Haldun, İspanyadan ayrılarak tekrar Afrikaya dönmüş, çeşitli Berberî ve Arap devletlerinde siyasi, idari, askerî görevler alırken biryandan da bilimsel çalışmalarda bulunmuştur. Bir ara devlet hayatından ayrılarak Mukaddime adlı eserini yazmış ve 1378de Fas sultanına sunmuştur.
Yaradılışı bakımından aktif devlet hayatından uzak kalmayan İbni Haldun daha sonra Mısıra yerleşerek kadılığa başlar. Fakat adalete düşkünlüğü, tarafsızlığı, siyasi etkilere koyma gücü yüzünden bazı kişilerin şikayet ve iftiralarına uğrar. Sultanın huzurunda yapılan duruşmada beraat etmişse de, gururu incinen düşünür kadılığı bırakarak, bir süre Kahirede Camii Esherdeki müdderisliği ile yetinmiştir. O sırada Timurlenk Suriyeyi zaptetmiş olup, Şamı tehdit ediyordu. Kahire Sultanı devlet yetkililerinden birçoğunu ve bu arada İbni Haldunu Timura gönderdi. Fakat İbni Haldunun da bulunduğu bu heyet hapsedildi. Bir gece kaçmaya teşebbüs ettilerse de, başaramadılar. Timurlenk görüşmede İbni Haldundan Batı hakkında bilgi istedi. İbni Haldun, Timurlenke bir şark bir de batı tarihi yazdığını ve içinde kendisine ait sahifelerin de bulunduğunu söyledi. Timur o satırları okumasını ve yanlış varsa düzeltmesini istedi. İbni Haldun, Timurun soykütüğünü okudu, hükümdar hayretler içinde kaldı. Bu bilgilerin kaynağını sordu, aldığı cevap üzerine hayran hayran İbni Haldunu süzdü ve memleketine gidip gitmiyeceğini sordu. İbni Haldun bunu kabul etti. Fakat kütüphanesini getirmek üzere Kahireye gitmesi gerektiğini söyledi. Timurlenk, Ona ve arkadaşlarına müsaade etti, birkaç gün sonra Şam, Moğollar tarafından işgal ve tahrip edilmiş ve Mısıra dokunulmamıştı. Böylece Mısırı yağma edilmekten kurtardığı için halk tarafından İbni Haldun çok sevilmiştir. Fakat, düşünür bir daha Timurun yanına dönmedi. 1406 yılında 74 yaşında Kahirede vefat etti. (1)
Farabi de dahil olmak üzere, İslam Filozofları siyasal nitelikteki eserlerini yazarken, kasten iki farklı anlama gelecek biçimde kaleme almışlardır. Gerçekten bu eserler dış görünüş ve anlatış biçimi ile dini tutuculuk içinde bulunan toplumun inanç, düşünce ve isteklerine uymakta, böylece tepkilere uğramaktan kurtulmakta idiler. Fakat yazarların herkesce benimsenen ve tekrarlanan açıklamaları ve yorumları, kendilerinin asıl maksatlarını aydın kişilere izah edebilecek nitelikte idi. İbni Haldunu ise, öncekiler gibi böyle dolambaçlı yollara sapmadan yazma ustalığını ve başarısını gösteren bir kişi olarak görmekteyiz. Bunun sırrını, İbni Haldunun, felsefi teolojik konuları önceleri bir yana bırakarak doğrudan doğruya tutucu zümrenin tepkisine sebep olmayan tarih ile uğraşmasında aramak gerek.(2) İbni Haldunu sırf bir tarihçi ve tarih biliminin öncüsü kabul etmek doğru olmaz. Zira o tarih başlığı altında toplumun çeşitli sosyal ve siyasi problemlerini ele almış, bunları gözlemci ve eleştirici bir metot izliyerek izah etmiştir. O, tarih bilimi, tarih felsefesi adı altında çeşitli konuları incelemiştir.
İbni Haldunu etkileyen, ister doğulu, ister batılı olsun herhangi bir düşünürden söz etmek oldukça güçtür. Mukaddime adlı eserinde her ne kadar Yunan ve Rumdan bahseden nakledilmiş bilgilere, Eflatun, Aristonun adlarına rastlanmaktaysa da, O, ne Aristoyu, ne Eflatunu n ede kendisi ile sık sık karşılaştırılan Thucydidesin eserlerini okuduğuna ait bilgi yoktur. Bir çok yerde Aristodan küçümseyici bir dille söz edişi de bu görüşü doğrulamaktadır. (3) Kendinden önceki İslam düşünürlerine ise ancak onları eleştirmek için değinmiştir. Örneğin, Faziletli Sitesinden bahsederken Farâbiyi sosyal gerçekliğin böyle ideal bir devlet göstermediğini söyliyerek açıkça eleştirmiştir. O halde Ortaçağ İslam dünyasında çoğunlulğu birer öğüt kitabı niteliğini taşıyan siyasi eserler ve bunların yazarları İbni Haldunu hiçbir şekilde etkilememiştir.(4)
Kişiliğinde; bilim ve siyaseti bütünleştiren bu çok yönlü düşünür, tıpkı Aristo gibi, bu gün ayrı ayrı bilim dallarının işlediği çeşitli konularla ilgilenmiştir. Tarih felsefesinin ve siyasi sosyolojinin öncüsü olan İbni Haldun, siyaset, maliye, iktisat, şehircilik, müzik, mantık, demografi vs. gibi alanlara el attığından, tarihi maddeciliğe (materyalizme) kadar uzanan çeşitli modern görüşlerin ilk işaretlerine onun eserlerinde rastlamak mümkündür. Bu durum; İbni Haldunun yaşadığı sosyal ve siyasal ortamın bütün özelliklerini kavraması, sosyal olay ve olguları gözleyip anlıyarak açıklamaya çalışması uğraşından kaynaklamaktadır.
Kitabindan
Konu Basliklari
(Konu Basliklarina Tiklayarak Hizli Erisim Yapabilirsiniz)
*
İbni Haldun'da Bütünsellik Sorunu
*
İbni Haldun Hakkında Farklı Düşünceler
*
İbni Haldun'dan Önce... İslam'da Din Felsefe
*
İbni Haldun'da Toplumsal Değişim ve Ekonominin Rolü
*
Yerleşik/Uygar (Hazeri) Toplumlar
*
İbni Haldun'da Siyaset Çeşitleri
İbni Haldun, Endülüste yaşamış, Hatramutlu (Hıdırmutlu) Tunuslu bir Arap ailesine mensuptur. 27 Mayıs Hicri 1332de Tunusta doğmuştur. Eğitimini Tunus ve Fas Medreselerinde teoloji, fıkıh, mantık, edebiyat ve matematik öğrenerek tamamlamış ve genç yaşında siyasi ve idari hayata atılmıştır. Fas Sultanının hizmetinde çalışırken siyasi iftiraya uğrayan düşünür hapse atılmış ve buradan ancak sultanın ölümü sonucu kurtulabilmiştir. Bundan sonra Endülüse giderek elçilik yapmış ve bu arada İspanya Kralı Alfonsonun hayranlığını kazanmıştır. Kralın, İspanyada yerleşmesi isteğini kabul etmiyen İbni Haldun, İspanyadan ayrılarak tekrar Afrikaya dönmüş, çeşitli Berberî ve Arap devletlerinde siyasi, idari, askerî görevler alırken biryandan da bilimsel çalışmalarda bulunmuştur. Bir ara devlet hayatından ayrılarak Mukaddime adlı eserini yazmış ve 1378de Fas sultanına sunmuştur.
Yaradılışı bakımından aktif devlet hayatından uzak kalmayan İbni Haldun daha sonra Mısıra yerleşerek kadılığa başlar. Fakat adalete düşkünlüğü, tarafsızlığı, siyasi etkilere koyma gücü yüzünden bazı kişilerin şikayet ve iftiralarına uğrar. Sultanın huzurunda yapılan duruşmada beraat etmişse de, gururu incinen düşünür kadılığı bırakarak, bir süre Kahirede Camii Esherdeki müdderisliği ile yetinmiştir. O sırada Timurlenk Suriyeyi zaptetmiş olup, Şamı tehdit ediyordu. Kahire Sultanı devlet yetkililerinden birçoğunu ve bu arada İbni Haldunu Timura gönderdi. Fakat İbni Haldunun da bulunduğu bu heyet hapsedildi. Bir gece kaçmaya teşebbüs ettilerse de, başaramadılar. Timurlenk görüşmede İbni Haldundan Batı hakkında bilgi istedi. İbni Haldun, Timurlenke bir şark bir de batı tarihi yazdığını ve içinde kendisine ait sahifelerin de bulunduğunu söyledi. Timur o satırları okumasını ve yanlış varsa düzeltmesini istedi. İbni Haldun, Timurun soykütüğünü okudu, hükümdar hayretler içinde kaldı. Bu bilgilerin kaynağını sordu, aldığı cevap üzerine hayran hayran İbni Haldunu süzdü ve memleketine gidip gitmiyeceğini sordu. İbni Haldun bunu kabul etti. Fakat kütüphanesini getirmek üzere Kahireye gitmesi gerektiğini söyledi. Timurlenk, Ona ve arkadaşlarına müsaade etti, birkaç gün sonra Şam, Moğollar tarafından işgal ve tahrip edilmiş ve Mısıra dokunulmamıştı. Böylece Mısırı yağma edilmekten kurtardığı için halk tarafından İbni Haldun çok sevilmiştir. Fakat, düşünür bir daha Timurun yanına dönmedi. 1406 yılında 74 yaşında Kahirede vefat etti. (1)
Farabi de dahil olmak üzere, İslam Filozofları siyasal nitelikteki eserlerini yazarken, kasten iki farklı anlama gelecek biçimde kaleme almışlardır. Gerçekten bu eserler dış görünüş ve anlatış biçimi ile dini tutuculuk içinde bulunan toplumun inanç, düşünce ve isteklerine uymakta, böylece tepkilere uğramaktan kurtulmakta idiler. Fakat yazarların herkesce benimsenen ve tekrarlanan açıklamaları ve yorumları, kendilerinin asıl maksatlarını aydın kişilere izah edebilecek nitelikte idi. İbni Haldunu ise, öncekiler gibi böyle dolambaçlı yollara sapmadan yazma ustalığını ve başarısını gösteren bir kişi olarak görmekteyiz. Bunun sırrını, İbni Haldunun, felsefi teolojik konuları önceleri bir yana bırakarak doğrudan doğruya tutucu zümrenin tepkisine sebep olmayan tarih ile uğraşmasında aramak gerek.(2) İbni Haldunu sırf bir tarihçi ve tarih biliminin öncüsü kabul etmek doğru olmaz. Zira o tarih başlığı altında toplumun çeşitli sosyal ve siyasi problemlerini ele almış, bunları gözlemci ve eleştirici bir metot izliyerek izah etmiştir. O, tarih bilimi, tarih felsefesi adı altında çeşitli konuları incelemiştir.
İbni Haldunu etkileyen, ister doğulu, ister batılı olsun herhangi bir düşünürden söz etmek oldukça güçtür. Mukaddime adlı eserinde her ne kadar Yunan ve Rumdan bahseden nakledilmiş bilgilere, Eflatun, Aristonun adlarına rastlanmaktaysa da, O, ne Aristoyu, ne Eflatunu n ede kendisi ile sık sık karşılaştırılan Thucydidesin eserlerini okuduğuna ait bilgi yoktur. Bir çok yerde Aristodan küçümseyici bir dille söz edişi de bu görüşü doğrulamaktadır. (3) Kendinden önceki İslam düşünürlerine ise ancak onları eleştirmek için değinmiştir. Örneğin, Faziletli Sitesinden bahsederken Farâbiyi sosyal gerçekliğin böyle ideal bir devlet göstermediğini söyliyerek açıkça eleştirmiştir. O halde Ortaçağ İslam dünyasında çoğunlulğu birer öğüt kitabı niteliğini taşıyan siyasi eserler ve bunların yazarları İbni Haldunu hiçbir şekilde etkilememiştir.(4)
Kişiliğinde; bilim ve siyaseti bütünleştiren bu çok yönlü düşünür, tıpkı Aristo gibi, bu gün ayrı ayrı bilim dallarının işlediği çeşitli konularla ilgilenmiştir. Tarih felsefesinin ve siyasi sosyolojinin öncüsü olan İbni Haldun, siyaset, maliye, iktisat, şehircilik, müzik, mantık, demografi vs. gibi alanlara el attığından, tarihi maddeciliğe (materyalizme) kadar uzanan çeşitli modern görüşlerin ilk işaretlerine onun eserlerinde rastlamak mümkündür. Bu durum; İbni Haldunun yaşadığı sosyal ve siyasal ortamın bütün özelliklerini kavraması, sosyal olay ve olguları gözleyip anlıyarak açıklamaya çalışması uğraşından kaynaklamaktadır.
Kitabindan
Konu Basliklari
(Konu Basliklarina Tiklayarak Hizli Erisim Yapabilirsiniz)
*
İbni Haldun'da Bütünsellik Sorunu
*
İbni Haldun Hakkında Farklı Düşünceler
*
İbni Haldun'dan Önce... İslam'da Din Felsefe
*
İbni Haldun'da Toplumsal Değişim ve Ekonominin Rolü
*
Yerleşik/Uygar (Hazeri) Toplumlar
*
İbni Haldun'da Siyaset Çeşitleri