Salvo
Kayıtlı Üye
Hz. Osman'ın Halife Olması
Hz. Ömer'in, neredeyse 70 yaşındaki, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) damadı (Rukiye' ile evliliydi) ve Mekkeli aristokratik bir aile olan Ümeyyelerden olan Osman bin Affan (h. 644-656) takib etti. Zengin bir tacir olan Hz. Osman, Peygamberliğin ilk dönemlerinde müslüman oldu. Hz. Osman'ın, yüksek bir sosyal tabakadan birisi olarak müslüman olması, Mekke'de bir sansasyon yarattı ve ilk müslümanların moralini yükseltti. Fakat yumuşak tabiatlı ve teşebbüs ruhu kuvvetli olmayan Hz. Osman, savaşlarda ve siyasette önemli bir rol oynamadı. Halifeliğe, en kuvvetli ve maharetli aday olduğu için değil, en az muhalefet edilen kişi olduğu için seçildiği söylendi.
Bu oniki yıllık idarenin ilk zamanlarında Hz. Ömer zamanında başlatılan fetihler devam etti ve askeri sahada önemli ilerlemeler kaydedildi. Başlangıçta, haşin birisi olan Hz. Ömer'den daha popülerdi, çünkü günler yüzlü ve sevecen bir kişiliğe sahipti. İlk zamanlar idare iyi idi ve müreffeh bir dönem yaşandı fakat daha sonra genel bir hoşnutsuzluk çıktı ve çabucak yaygınlık kazandı. Bu hoşnutsuzluğun bazı sebepleri vardı. Arap göllerindeki göçebe bir hayattan 20 yıldan daha kısa bir süre içerisinde muazzam bir ülkenin fatihleri durumuna geçiş, kendine has sosyal gerilimleri ve problemleri de beraberinde getirmişti. Ayrıca, yeni bölge fetihleri de yavaşladığı için, fetihlerden elde edilen ganimetler azalmaya başladı; bu da, Hz. Ömer'in emekliye ayırdığı kimselere yapılan mali yardımların zorlaşmasına sebep oldu. Öbür taraftan, bazı önemli müslümanlar, yabancı ülkelerin fethinden büyük bir servet elde etmişlerdi ve son derece lüks içerisinde bir hayat yaşıyorlardı. Bu, bütün bu zenginlik ve lüksün eski yiğit ve tutumlu Araplarının değerlerini düşürmesinden endişe eden bazı zahid çevrelerin rahatsız olmasına sebep oldu. Püriten coşkularını kaybetmemiş olan ilk müslümanlardan bazıları, bu zenginlikleri gayri İslami ilan etmeye kadar giderek, bu zengiliklerin, istiflenmek için değil tasadduk etmek için kullanılması gerektiğini savundular. Hz. Osman, bu tenkitlere kaba ve tutarsız bir reaksiyon göstererek, ağırdan aldı; bu da durumu iyice kötüleştirdi. Kendisine yapılan en ciddi ithamlar da, devletin üst kademelerdeki bütün karlı vazifelerin hepsi de Ümeyye ailesinden olan kendi akrabalarına vererek akraba ve adam kayırdığı konusundaydı. Fakat bazıları, bu atamaların, kendilerine has bir yörüngeye oturtulabileceğini iddia ettiler. Bu olaylar, üstü tozlanmış olan Haşimi ve Ümeyye aileleri arasındaki eski sürtüşmenin üzerini aştı. Bu iddiaları desteklemek için gösterilen örnekler arasında Basra ve Küfe valiliklerine iki akrabasını getirmesini zikrederler. Ayrıca, Hz. Osman, Mısır fatihi ve valisi olan Amr bin As'ı hemen azlederek yerine, bir keresinde Hz. Peygamberin öfkesine maruz kalan, yeğeni ve süt kardeşi Abdullah bin Sa'dı atadı.
Amr Filistin'e çekildi ve gizlice Mısır'daki muhalefeti teşvik etti. Bütün bu karmaşık siyasi, sosyal ve iktisadi hatta dini faktörler biraraya gelerek, Halife idaresinin son dönemlerinde büyük bir hoşnutsuzlukla sonuçlandı.
Hz. Ömer'in, neredeyse 70 yaşındaki, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) damadı (Rukiye' ile evliliydi) ve Mekkeli aristokratik bir aile olan Ümeyyelerden olan Osman bin Affan (h. 644-656) takib etti. Zengin bir tacir olan Hz. Osman, Peygamberliğin ilk dönemlerinde müslüman oldu. Hz. Osman'ın, yüksek bir sosyal tabakadan birisi olarak müslüman olması, Mekke'de bir sansasyon yarattı ve ilk müslümanların moralini yükseltti. Fakat yumuşak tabiatlı ve teşebbüs ruhu kuvvetli olmayan Hz. Osman, savaşlarda ve siyasette önemli bir rol oynamadı. Halifeliğe, en kuvvetli ve maharetli aday olduğu için değil, en az muhalefet edilen kişi olduğu için seçildiği söylendi.
Bu oniki yıllık idarenin ilk zamanlarında Hz. Ömer zamanında başlatılan fetihler devam etti ve askeri sahada önemli ilerlemeler kaydedildi. Başlangıçta, haşin birisi olan Hz. Ömer'den daha popülerdi, çünkü günler yüzlü ve sevecen bir kişiliğe sahipti. İlk zamanlar idare iyi idi ve müreffeh bir dönem yaşandı fakat daha sonra genel bir hoşnutsuzluk çıktı ve çabucak yaygınlık kazandı. Bu hoşnutsuzluğun bazı sebepleri vardı. Arap göllerindeki göçebe bir hayattan 20 yıldan daha kısa bir süre içerisinde muazzam bir ülkenin fatihleri durumuna geçiş, kendine has sosyal gerilimleri ve problemleri de beraberinde getirmişti. Ayrıca, yeni bölge fetihleri de yavaşladığı için, fetihlerden elde edilen ganimetler azalmaya başladı; bu da, Hz. Ömer'in emekliye ayırdığı kimselere yapılan mali yardımların zorlaşmasına sebep oldu. Öbür taraftan, bazı önemli müslümanlar, yabancı ülkelerin fethinden büyük bir servet elde etmişlerdi ve son derece lüks içerisinde bir hayat yaşıyorlardı. Bu, bütün bu zenginlik ve lüksün eski yiğit ve tutumlu Araplarının değerlerini düşürmesinden endişe eden bazı zahid çevrelerin rahatsız olmasına sebep oldu. Püriten coşkularını kaybetmemiş olan ilk müslümanlardan bazıları, bu zenginlikleri gayri İslami ilan etmeye kadar giderek, bu zengiliklerin, istiflenmek için değil tasadduk etmek için kullanılması gerektiğini savundular. Hz. Osman, bu tenkitlere kaba ve tutarsız bir reaksiyon göstererek, ağırdan aldı; bu da durumu iyice kötüleştirdi. Kendisine yapılan en ciddi ithamlar da, devletin üst kademelerdeki bütün karlı vazifelerin hepsi de Ümeyye ailesinden olan kendi akrabalarına vererek akraba ve adam kayırdığı konusundaydı. Fakat bazıları, bu atamaların, kendilerine has bir yörüngeye oturtulabileceğini iddia ettiler. Bu olaylar, üstü tozlanmış olan Haşimi ve Ümeyye aileleri arasındaki eski sürtüşmenin üzerini aştı. Bu iddiaları desteklemek için gösterilen örnekler arasında Basra ve Küfe valiliklerine iki akrabasını getirmesini zikrederler. Ayrıca, Hz. Osman, Mısır fatihi ve valisi olan Amr bin As'ı hemen azlederek yerine, bir keresinde Hz. Peygamberin öfkesine maruz kalan, yeğeni ve süt kardeşi Abdullah bin Sa'dı atadı.
Amr Filistin'e çekildi ve gizlice Mısır'daki muhalefeti teşvik etti. Bütün bu karmaşık siyasi, sosyal ve iktisadi hatta dini faktörler biraraya gelerek, Halife idaresinin son dönemlerinde büyük bir hoşnutsuzlukla sonuçlandı.