Hz. Nuh'tan Asrımıza Dersler

meridyen2

Kayıtlı Üye
Hz. Nuh'tan Asrımıza Dersler


Hz. Nuh'un Azmi ve Kararlılığı

Ahir zamanı yaşadığımız bu dönemde, Müslümanlara çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Bunların ilki ve en önemlisi, insanlara Allah'ın bildirdiği Kuran ahlakının anlatılmasıdır. Çok doğaldır ki, geçmişte peygamberlerin karşılaştıkları zorluklarla, günümüzde yaşayan müminler de karşılaşabileceklerdir. Müslümanların böyle bir durumda yapması gereken ise aynı Hz. Nuh'un yaptığı gibi, sebeplere sonuna kadar sarılmak ve en güzel sonucu Yüce Rabbimiz'den umut etmektir.


Hz. Nuh'un Kararlılığı

Hz. Nuh, Rabbimiz'in kendisine lütfettiği din ahlakını, kavmine büyük bir kararlılıkla tebliğ eden peygamberlerden biridir. Kuran'da bildirildiği gibi, 950 yıl boyunca kavmini büyük bir azimle doğru yola davet eden Hz. Nuh, bunu yaparken birbirinden farklı birçok yöntem ve taktiğe başvurmuştur. Ancak içinde bulunduğu kavim, anlattıklarını hiçbir şekilde kavramamış, doğru sözü dinlemeye tahammül dahi edememişlerdir. Birçok peygamberin karşılaştığı gibi, Hz. Nuh'a da her türlü baskı ve yıldırma yöntemini kullanmışlar, onu açıkça tehdit etmekten kaçınmamışlardır. Büyük bir sabır ve kararlılıkla onlara Allah'ın ve ahiretin varlığını anlatmasına rağmen, Hz. Nuh'a kavminden iman edenlerin sayısı çok az olmuştur.

Hz. Nuh Karşılık Beklemeksizin Tebliğ Görevini Yerine Getirmiştir

Müminler, Kuran ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması için tüm imkanlarıyla, şevk ve heyecanla çaba gösterirler. Ancak bu da fedakarlık, sabır ve kararlılık gibi güzel ahlak özellikleri gerektiren bir durumdur.

Kuran'da, tarih boyunca yaşamış olan tüm peygamberlerin ve salih müminlerin din ahlakını hakim kılmak ve güzel ahlakı yaygınlaştırabilmek için ciddi bir çaba harcadıkları bildirilmiştir. Burada vurgulanması gereken en önemli nokta ise onların bu samimi çabalarını yalnızca Allah'ın rızasını ve yakınlığını kazanabilmek için göstermiş olmalarıdır.

Kuran'ın pek çok ayetinde peygamberlerin tüm insanlara örnek olan ihlaslı tavırları bildirilmiştir. Örneğin Hz. Nuh'un, hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca Allah'ın rızasını gözeterek güzel ahlakı tebliğ ettiği Kuran'da şöyle yer almaktadır:

"Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."" (Şuara Suresi, 106-109)

Hz. Nuh'un bu tebliğ esnasında bizlere örnek olan birçok ahlak özelliği vardır. "Yalnızca Allah'ın rızasını kazanmaya çalışması, tebliğ için çok çeşitli yöntemler kullanması, her türlü olay karşısında sabrı terk etmemesi, asla yılgınlık ve gevşeklik göstermemesi ve kınayanın kınamasından çekinmemesi" bu üstün ahlak özelliklerinden bazılarıdır.

Hz. Nuh Tebliğ Yaparken Çeşitli Yöntemler Kullanmıştı

Tebliğde etkileyicilik; anlatılanların doğruluğunun yanında, anlatım çarpıcılığı, farklı ve hikmetli yöntemler ile de gerçekleşmektedir. Nitekim Kuran'da "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır..." (Nahl Suresi, 125) hükmü verilir.

Kavminin Hz. Nuh'a çıkardığı zorluklar, din ahlakını anlatırken onun değişik yöntemler izlemesini gerektirmiştir.
Hz. Nuh, inkarda direnen ve cahiliye ahlakını benimseyen kavmine doğru yolu gösterebilmek için birbirinden farklı yöntemler denemiştir. Ayetlerde bu kıymetli peygamberin, kavminin olumsuz tepkilerine karşılık onları terk etmediği ve vicdanlarını harekete geçirmek için değişik yöntemler kullandığı haber verilir:

"Sonra onları açıktan açığa davet ettim. Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim. "Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır." (Nuh Suresi, 8-10)

Ayetlerde de bildirildiği gibi insanların hidayetine vesile olmak için müminlerin son derece akılcı davranmaları, karşılarındaki kişinin halini anlamaları, anlatacaklarını, en güzel ne şekilde iletebileceğini düşünmeleri ve en güzel çözümleri kullanmaları gerekir. Ancak bunun için çok sabırlı ve tevekküllü olmak şarttır. Hz. Nuh yıllarca çevresindeki insanların iman etmeme yönündeki inadını kırmaya çalışmış ve onların ahiretlerini kurtarmak için saygıda kusur eden her türlü tavırlarına, şımarıklıklarına ve saldırılarına sabretmiştir.

Hz. Nuh'un kavmini eğitirken kullandığı bir diğer tebliğ yöntemi, Allah'ın varlığının delillerini anlatarak insanların Yüce Rabbimiz'i düşünmelerine vesile olmaktır. Bu amaçla, insanların her an görmeye alışkın oldukları, çoğu zaman üstünde pek düşünmedikleri, canlı ve cansız maddelerdeki mucizevi özellikleri onlara hatırlatmış ve Allah'ın varlığını nasıl kavrayabileceklerini öğretmiştir. Çünkü din ahlakının gereklerini isteyerek ve severek yaşamak ancak Yüce Allah'a katıksız ve kuşkusuz bir imanla mümkündür.

Hz. Nuh'un din ahlakını tebliğ ederken özellikle gökyüzü, Ay, Güneş, bitkiler, insanın yaratılışı veya yeryüzü gibi konuların üzerinde durmasının sebebi budur.

"Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?" "Ve Ay'ı bunlar içinde bir nur kılmış, Güneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır." "Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi." "Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır." Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı." "Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye." (Nuh Suresi,15-20)

Hz. Nuh'un kavmine "gece gündüz" öğüt verdiği (Nuh Suresi, 5), onların ise "parmaklarını kulaklarına tıkayıp, örtülerini başlarına çekecek" (Nuh Suresi, 7) kadar büyük bir inatla karşı koydukları haber verilmektedir. Ayette, tüm bunlara rağmen Hz. Nuh'un tebliğine devam ettiği ve akılcı bir yöntem kullanarak kavmine, güzel ahlakı yaşadıkları takdirde Allah'ın kendilerine vereceği nimetleri hatırlattığı ve onları teşvik ettiği bildirilmektedir:

"Bundan böyle" dedim. "Rabbiniz'den mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.
"(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın."
"Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin." (Nuh Suresi, 10-12)

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kuran'da Hz. Nuh'un tebliğinden çeşitli örnekler verilmesinde büyük bir hikmet vardır. Çünkü bu tebliğ şekli, müminlerin insanlara din ahlakını anlatırken nasıl bir yöntem izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Burada önemli olan Allah'ın "iyiliği emredip kötülükten men etme" emrini vazgeçmeden büyük bir kararlılıkla yerine getirmeye çalışmak, Hz. Nuh'un yaptığı gibi zamanın tüm imkanlarını kullanarak açık ve gizli her türlü yöntemi denemektir. Zira Allah Kuran'da kurtuluşa erenlerin bu görevi yerine getirenler olduğunu bildirmektedir:

"Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104)

Kibir Dolayısıyla Sapan Bir Topluluk: Nuh Kavmi

Bir insanın kendini diğer insanlardan büyük görmesine, üstün tutmasına "kibir" denir. Kibirli kişiler, diğer insanlara karşı, onları aşağı gördüklerini hissettiren bir tavır sergilerler. Ancak kibiri yalnızca insanlara karşı gösterilen bir tavır bozukluğu olarak düşünmek doğru olmaz. Çünkü kibirli insanlar aynı zamanda Allah'ın bildirdiği din ahlakına uyma, doğru yola davet edildiğinde bu yola icabet etme konusunda da büyüklenirler. Nuh kavmi bu konuda Kuran'da bildirilmiş hikmet ve ibret içeren bir örnektir.

İnsanların içlerindeki kibiri dışa vurma yöntemlerinden bir tanesi diğer insanlarla alay etmektir. Sahip oldukları kibir dolayısıyla bu kötü ahlak özelliğine sahip olan Nuh kavmi, aşağılatıcı bir azapla helak edilmiştir. Kendi akılsızlıkları sebebiyle Allah'ın azabını uzak görmüş ve dünyada elde ettikleri mal ve güçle bu azaptan kurtulabileceklerini zannetmişlerdir. Buna dayanarak Allah'ın emrini uygulayan müminleri taciz etmeye çalışmışlardır. Fakat yaptıkları şey kendilerine geri dönmüş ve inkarcılar yaptıklarının karşılığını daha dünyada iken Allah'ın gönderdiği tufan ile çok şiddetli bir şekilde almışlardır. Ayrıca bu şekilde davranan tüm kavimleri bekleyen ahiret azabı vardır. Allah ahiretteki azabın dünyadakiyle kıyaslanmayacak kadar şiddetli olduğunu Kuran'da pek çok kez haber vermiştir. (Fussilet Suresi, 16; Kalem Suresi, 33)

Kavmin yaptıklarına karşılık olmak üzere Nuh tufanı olarak bilinen azap vakti geldiğinde, yerden sular fışkırmış, bunlar şiddetli yağmurlarla birleşerek her yeri kaplayan büyük bir sel felaketine neden olmuştur. Yüce Allah Hz. Nuh'un duasına icabet ederek böyle bir doğa olayını gerçekleştirmiş, bu vesileyle inkarda direnen Nuh kavmini helak ederek yeryüzünden silmiştir. Nuh kavminin helakı bir ayette şöyle bildirilmiştir:

"Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar." (Nuh Suresi, 25)

Müminlerin Kendilerine Atılan İftiralar Karşısındaki Tutumu

İftira; çıkarları zedelenen, birine karşı kin besleyen veya başkalarıyla rekabet içinde olan yalancı ve vicdansız insanların, karşı oldukları kişilere zarar vermek amacıyla başvurdukları çirkin yöntemlerden biridir. Bu yöntem, din ahlakından uzak, Allah'ın emrettiği güzel ahlakı yaşamayan toplumlarda, insanların yaygın olarak başvurdukları karalama yöntemlerinden biridir. Bu, Allah'ın tebliğini insanlara ulaştıran mübarek insanlar olan elçilerin yoğun olarak maruz kaldıkları bir yöntem olmuştur.

Hz. Nuh'un kavmi de peygamberlerine itaat etme konusunda direnmiş ve kendilerince onu yıldırmak için birçok iftira atmışlardır. İnkarcıların attıkları iftira ayette şöyle bildirilmiştir:

"Kavminin önde gelenleri: "Gerçekte biz seni açıkça bir şaşırmışlık ve sapmışlık içinde görüyoruz." dediler." (Araf Suresi, 60)

Allah'ın elçileri karşılaştıkları her zorluk gibi bu iftiralara karşı da Allah'tan yardım dilemiş, hiçbir yılgınlık belirtisi göstermeden sabırla yollarına devam etmişlerdir. Hz. Nuh da kavminin bu çirkin ithamlarını tevekkül ile karşılamış, onlara güzel bir karşılık vermiştir. Bu gerçek ayetlerde şöyle bildirilmiştir:

"O: "Ey kavmim, bende bir şaşırmışlık ve sapmışlık yoktur; ama ben alemlerin Rabbinden bir elçiyim." dedi. "Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah'tan biliyorum."" (Araf Suresi, 61-62)

Hz. Nuh'un kavmine hitaben yaptığı bu konuşma, inkar edenler tarafından iftira da atılsa müminlerin ne denli itidalli ve tevekküllü olmaları gerektiğinin önemli bir örneğidir. Müminler kendilerine bir iftira atıldığında, bunun bir imtihan olduğunu ve bununla denendiklerini, sabır göstererek tevekkül ederlerse Allah'ın kendilerinden razı olacağını ve kendilerini bu iftiradan temizleyeceğini bilirler. Gerçek bir Müslüman, olumsuz gibi görünen tüm olayların Allah Katından bir deneme olduğunu, her zorlukla beraber bir kolaylık yaratıldığını ve sabredenlerin cennet ile müjdelendiklerini bilerek çok kararlı, itidalli, cesur ve şevk dolu bir tavır gösterir. Sıkıntı duymaz, ümitsizliğe kapılmaz, üzülmez; başına gelen tüm zorlukları Kuran'da emredilen akılcı tavır ve güzel üslupla karşılar.

Sonuç: İnkarcıların Tavırlarına Sabretmek, Müminler İçin Bir Şereftir

Kuran ahlakından uzak yaşayan toplumlarda bir kişiyle alay edildiğinde, ona iftira atıldığında veya bu kişi yapmadığı şeylerle itham edildiğinde, genellikle buna maruz kalan kişi bu durumdan üzüntü ve sıkıntı duyar. İman etmeyen kişiler de bunun farkında olduklarından, karşılaştıkları iman eden kişileri engellemek, kendilerince şevklerini kırmak, anlattıklarının etkisini zayıflatmak veya onları yılgınlaştırmak kastıyla bu yöntemi uygularlar. Ancak iman etmeyenlerin müminlere karşı umdukları neticeyi almaları asla mümkün olmaz. İman etmeyenlerin bu şekilde davranacakları Kuran'da müminlere bildirilmiş ve müminler bu duruma karşı uyarılmışlardır:
"Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir." (Al-i İmran Suresi, 186)

Görüldüğü gibi Allah müminleri böyle bir duruma karşı kesin olarak uyarmıştır. Dolayısıyla inkar edenlerin onlara karşı bu tür tutumları, müminlerin imanlarının açık bir göstergesidir. Bu nedenle Allah'a iman eden bir insan böyle bir olayla karşılaştığında üzülmek bir yana, aksine sevinir. Müminler inkarcıların her türlü yakıştırmalarından uzak, çok üstün ve yüksek ahlaklı insanlardır. Bu güzel hallerinin karşılığını ise dünyada ve ahirette alırlar. Dünyada kendileriyle sözde alay edilmesi ise müminlerin üstünlüğünü, faaliyetlerinin gücünü ve inkarcılar üzerindeki etkileyiciliklerini gösterir. Allah bu tür davranışların sonuçsuz kalacağını Kuran'da şu şekilde bildirmiştir:

"Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size." (Enbiya Suresi, 18)
(makale harun yahya)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst