Örnek Nebi, en sevgili altmış üç yıllık dünya sürgününde ‘her anını’ tam bir kulluk bilinciyle sürdürmüştür. Geri dönüşü olmayan zaman sermayemizi en iyi nasıl değerlendirebileceğimizi yine ona bakıp ondan öğreniyoruz: Ashabtan Ebu Zer el-Gıfari (r.a.) bir gün “Ey Allah’ın Resulü, Hz. İbrahim’e gelen Suhufta ne vardı?” diye sorar. Peygamberimiz (s.a.v.) ise bu soruya, “...Akıllı kişi vaktini üçe ayırır: Bir bölümünde Rabbine ibadet eder, bir bölümünde muhasebe eder, yaptıklarını gözden geçirir, bir bölümünde de helal rızkını kazanmak için çalışır. Bu son bölümdeki çalışması, diğer yapacaklarına yardımcı olur. Zira, maddi ihtiyacın karşılanmış olması, kalbi dünya meselelerinden boşaltarak ibadet ve tefekkürü hakkını vererek yapmaya imkân tanır...” şeklinde cevap verir.
Buradan anlıyoruz ki İslam, bir anlamda ‘hakiki ömrümüz’ olan zamanımızı üç ana maksada uygun olarak programa bağlamamızı emreder:
1. İbadet 2. Rızkın kazanılması
3. Hayatımızı nasıl geçirdiğimizin sorgulamasını yapmak ve tefekkür.
Hz. Muhammed’in Genel Programı
1. Hz. Muhammed, haftalık işlerini günlere, günlük işlerini namaz vakitlerine göre düzenlemiştir. Haftanın aynı gününde sürekli aynı işleri yaptığı gibi, her gün aynı vakitlerde aynı işleri yapmaktadır. Böylece, yapılacak her iş sağlam bir program çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bu ise, bir anlamda, hayatın düzene girmesi demektir.
2. Her iş için belirli bir zaman dilimi, bir müddet ayrılmıştır; bu zaman dilimine uyulmaktadır. Yapılacak işlerin bu zaman diliminde yetiştirilmesi öngörülmüştür.
3. Zamanın gereksiz işlerle boşa geçirilmesi söz konusu değildir.
Haftalık Program
Hz. Muhammed’in belli işleri haftanın belli günlerine ayırdığından söz etmiştik. Mesela, kendisi her pazartesi günü ilim talep edilmesini, her cuma tırnak kesmek, haftalık banyo temizliğini yapmak, bıyığın fazlalıklarını almak gibi bireysel temizliklerin yapılmasını, kan aldırmak isteyenlerin salı ve perşembe günlerini tercih etmelerini tavsiye eder.
Günlük Program
Hz. Muhammed’in sünnetinde zaman disipliniyle ilgili en çok ayrıntıyı günlük programda görüyoruz. Bu disiplinin temel dayanak noktası namaz vakitleridir. O, günlük işlerini iki grupta programlamıştır:
1. Her gün âdeti olduğu üzere sürekli yaptığı işler:
O, aynı işlerini her gün aynı vakitlerde yapmaktadır. Yapması gerekenlere belli bir süre vermiş ve işlerin belirlediği sürede tamamlanmasına dikkat etmiştir. Hz. Peygamber bu programın uygulanmasında çok duyarlı davranmıştır. Hadis kaynaklarından anlıyoruz ki, bu programa uymayan aksi durumlar geçekleştiğinde sahabeler arasında heyecan ve telaş meydana gelmiştir.
Gündüz programı
Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar yatmamayı her Müslüman’a tavsiye eden Hz. Muhammed, kendisi de güneş doğuncaya kadar mescitte kalır, ashabıyla sohbet ederdi. Bu sırada dini olmayan konularda da sohbet edilirdi, şiir okunurdu. Neşeli geçen bu sohbetlerde ashap güler, Peygamberimiz de tebessüm buyururdu. Bu sohbetler sırasında karşılıklı rüyalar da anlatılırdı.
Ayrıca Allah Elçisi’nin güne Allah’ı anmakla başladığını şu hadisten çıkarıyoruz: “Sabah namazını kılıp sonra da bir cemaatte oturup güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikretmem bana Allah yolunda düşmana saldırmamdan daha sevimlidir...”
Kuran-ı Kerim’de hiçbir ibadetin ‘çok’ yapılması emredilmezken ‘Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin!(Ahzab; 41)’ ve ‘...Allah’ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz.(Cuma; 10)’ gibi ayetlerle zikir üzerinde ısrarla durulmuştur. Gerçekten de Allah’ı anmakla insan, her anında Allah’ın kendisini gözlediğini unutmaz; niyet, söz ve davranışlarında dikkatli olur. Bu da insan için bir ‘hayat boyu oto-kontrol’ vazifesi görür. Ashabıyla olan sabah sohbetinden sonra Hz. Peygamber, eşlerini ziyaret edip ailevi sohbette bulunmaktadır. Oruçlu olmadığı günlerde de sabah kahvaltısını bu arada yapardı. Öğle vakti, namaz ve kaylule (öğle uykusu) vaktidir. Bu uyku Hz. Muhammed’in her gün yaptığı işlerdendir.
İkindi namazından sonra yine ailesinin yanına gelerek onlarla ilgilenir, ihtiyaçlarını giderirdi.
Gece programı
Hz. Muhammed gecenin bir bölümünü Allah’a, bir bölümünü ailesine, bir bölümünü de kendisine ayırırdı. Ayrıca kendisine ayırdığı sürede de halkla görüşürdü. Rivayetler onun güneş battıktan sonra geri kalan günlük işleri bıraktığını haber vermektedir. Tabi bu, tamamen dinlenmeye çekildiği anlamına gelmez. Ancak prensip olarak yatsı namazından önce uyumayı, yatsıdan sonra da sohbeti sevmezdi. Konuştuğunda ne az, ne fazla konuşan Hz. Muhammed’in bu prensibi günümüzde geç saatlere kadar yapılan gereksiz konuşmalar dikkate alındığında daha bir anlam kazanıyor. Hz. Aişe’den onun gecenin başında uyuyup sonunda kalkarak ibadette bulunduğunu öğreniyoruz.
2. Programda olmayan fakat o an mutlaka yapılması gereken işler:
Bu da Hz. Muhammed’in günlük programı dışında aniden gelişen, yapılmasını gerekli gördüğü işlerdir. Sahabelerden birinin hastalanması, misafir bir heyetin ziyareti gibi işler de mümkün mertebe bir programa bağlanmaya çalışılmıştır. Mesela Hz. Muhammed’i ziyaret eden ve bir süreliğine orada kalan misafirlere günlük programdan zaman ayrılmıştır.
Hz. MUHAMMED’İN ZAMAN YAKLAŞIMLARI
1) Geçen Her Andan Sorumluyuz
Bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: “Kişi kıyamet günü beş şeyden hesap vermedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamaz:
1. Ömrünü ne yaparak tükettiğinden,
2. Gençliğini ne işte harcadığından,
3. Malını nereden kazandığından,
4. Malını nereye ve nasıl harcadığından,
5. Öğrendiğini ne derece hayatında uyguladığından.” (Tirmizi) Bu sayılanları biraz düşündüğümüz takdirde hepsinin zamanla bağlantılı olduğunu görüyoruz.
2) Ömür, İçinde Bulunduğumuz Gündür
Hz. Muhammed, ömrünü yaşanan andan ibaret bilmekle ilgili “Dünyada tıpkı bir gurbetçi veya yolcu gibi ol, kendini mezardaki ölülerden biri say.” (Tirmizi, Zühd; 25) buyurmuştur. Yine, Abdullah İbni Ömür’den mülhem olarak gelen rivayette, “Akşama erdin mi sabahı bekleme (yapabileceğini yap, azami şekilde değerlendir). Sabaha erdin mi akşamı bekleme (yapabileceğini yap, azami şekilde değerlendir). Sağlıklı olduğunda hastalığın için, sağken ölümün için hazırlık yap; çünkü ya Abdullah, yarın ne olacağını bilemezsin.” (Buhari, Rikak; 3) demiştir.
3) Her Gün Daima Daha İleri
Hz. Muhammed, ümmetine her gün bir önceki güne ilmini ve manevi derecesini artıracak etkinliklerde bulunmasını tavsiye etmiştir. Hz. Aişe’den gelen rivayette Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Beni Allah’a yaklaştıran ilmimin artmadığı bir gün yaşayacak olsam, o günü hayırla geçirilmeyen bir gün sayarım.” (Keşfül hafa1/75) Bu ifadeyi pekiştiren bir hadiste; “İki günü eşit olan zarardadır... Artmakta olmayan eksilmededir...” (Keşfül hafa 2/232) buyurmuştur. Tabii bu ifadeleri “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.” (Müslim, zikir: 73) ve “Her ne kadar çok öğrenirseniz öğrenin; ancak bu öğrendiklerinizi uygulamadıkça Allah size ücret vermeyecektir.” (Camiul beyan: 244) hadisleriyle birlikte değerlendirmeliyiz.
4) İşin En Hayırlısı Az da Olsa Devamlı Olandır
Zamanın değerlendirilmesinde önemli yaklaşımlardan biri de ‘istikrar’dır. Yani günün belli saatleri belli işlere ayrılınca, bunun devamlı yapılması esastır. Parlayıp sönen, anlık heyecanla iddialı bir şekilde verilen ama sonu gelmeyen kararlar hadiste tavsiye edilmemiştir. Peygamberimiz, insanlara her zaman ‘güç yetirebilecekleri’ işlere azmetmelerini ifade etmiştir. Nitekim bir hadiste Allah Elçisi “Allah’a en sevimli ve en hoş amel az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhari, İman:32) buyrulmuştur.
5) Boş Zaman
İslam tamamen boş geçirilecek bir zaman tanımaz. Gerek Kur’an ayetleri ve gerekse hadisler zamanın hiçbir şekilde boş geçirilmemesini emreder. İnşirah suresinde ‘kolaylığın zorluktan sonra elde edileceği’, Necm suresinde ise ‘insan için ancak çalıştığının karşılığının olduğu’ vurgulanmıştır. Yine İnşirah suresinde “O halde boş kaldığında hemen başka bir işe başla... Boşaldığın vakit yine yorul...” şeklinde emredilir. Yani “Bir işten, bir ödevden, bir ibadetten sonra zorluktan kolaylığa geçince iş bitti deyip yan gelip yatma! Diğer bir işe geç... Zorluğa sıkıntıya katlanıp yeni kolaylıkları elde et! Farz bittiyse nafileye geç; nafile bitince duaya geç, dua bitince kitap oku...” (Elmalılı Hamdi Yazır: 8/5925) şeklinde açıklanmıştır.
Peygamberimiz konuyla ilgili “İki nimet vardır ki insanlar bu nimetlerin kıymetini bilmezler: Sağlık ve boş vakit.” (Buhari, Rikak:1) buyurmuştur.
Serkan Elmas
Buradan anlıyoruz ki İslam, bir anlamda ‘hakiki ömrümüz’ olan zamanımızı üç ana maksada uygun olarak programa bağlamamızı emreder:
1. İbadet 2. Rızkın kazanılması
3. Hayatımızı nasıl geçirdiğimizin sorgulamasını yapmak ve tefekkür.
Hz. Muhammed’in Genel Programı
1. Hz. Muhammed, haftalık işlerini günlere, günlük işlerini namaz vakitlerine göre düzenlemiştir. Haftanın aynı gününde sürekli aynı işleri yaptığı gibi, her gün aynı vakitlerde aynı işleri yapmaktadır. Böylece, yapılacak her iş sağlam bir program çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bu ise, bir anlamda, hayatın düzene girmesi demektir.
2. Her iş için belirli bir zaman dilimi, bir müddet ayrılmıştır; bu zaman dilimine uyulmaktadır. Yapılacak işlerin bu zaman diliminde yetiştirilmesi öngörülmüştür.
3. Zamanın gereksiz işlerle boşa geçirilmesi söz konusu değildir.
Haftalık Program
Hz. Muhammed’in belli işleri haftanın belli günlerine ayırdığından söz etmiştik. Mesela, kendisi her pazartesi günü ilim talep edilmesini, her cuma tırnak kesmek, haftalık banyo temizliğini yapmak, bıyığın fazlalıklarını almak gibi bireysel temizliklerin yapılmasını, kan aldırmak isteyenlerin salı ve perşembe günlerini tercih etmelerini tavsiye eder.
Günlük Program
Hz. Muhammed’in sünnetinde zaman disipliniyle ilgili en çok ayrıntıyı günlük programda görüyoruz. Bu disiplinin temel dayanak noktası namaz vakitleridir. O, günlük işlerini iki grupta programlamıştır:
1. Her gün âdeti olduğu üzere sürekli yaptığı işler:
O, aynı işlerini her gün aynı vakitlerde yapmaktadır. Yapması gerekenlere belli bir süre vermiş ve işlerin belirlediği sürede tamamlanmasına dikkat etmiştir. Hz. Peygamber bu programın uygulanmasında çok duyarlı davranmıştır. Hadis kaynaklarından anlıyoruz ki, bu programa uymayan aksi durumlar geçekleştiğinde sahabeler arasında heyecan ve telaş meydana gelmiştir.
Gündüz programı
Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar yatmamayı her Müslüman’a tavsiye eden Hz. Muhammed, kendisi de güneş doğuncaya kadar mescitte kalır, ashabıyla sohbet ederdi. Bu sırada dini olmayan konularda da sohbet edilirdi, şiir okunurdu. Neşeli geçen bu sohbetlerde ashap güler, Peygamberimiz de tebessüm buyururdu. Bu sohbetler sırasında karşılıklı rüyalar da anlatılırdı.
Ayrıca Allah Elçisi’nin güne Allah’ı anmakla başladığını şu hadisten çıkarıyoruz: “Sabah namazını kılıp sonra da bir cemaatte oturup güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikretmem bana Allah yolunda düşmana saldırmamdan daha sevimlidir...”
Kuran-ı Kerim’de hiçbir ibadetin ‘çok’ yapılması emredilmezken ‘Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin!(Ahzab; 41)’ ve ‘...Allah’ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz.(Cuma; 10)’ gibi ayetlerle zikir üzerinde ısrarla durulmuştur. Gerçekten de Allah’ı anmakla insan, her anında Allah’ın kendisini gözlediğini unutmaz; niyet, söz ve davranışlarında dikkatli olur. Bu da insan için bir ‘hayat boyu oto-kontrol’ vazifesi görür. Ashabıyla olan sabah sohbetinden sonra Hz. Peygamber, eşlerini ziyaret edip ailevi sohbette bulunmaktadır. Oruçlu olmadığı günlerde de sabah kahvaltısını bu arada yapardı. Öğle vakti, namaz ve kaylule (öğle uykusu) vaktidir. Bu uyku Hz. Muhammed’in her gün yaptığı işlerdendir.
İkindi namazından sonra yine ailesinin yanına gelerek onlarla ilgilenir, ihtiyaçlarını giderirdi.
Gece programı
Hz. Muhammed gecenin bir bölümünü Allah’a, bir bölümünü ailesine, bir bölümünü de kendisine ayırırdı. Ayrıca kendisine ayırdığı sürede de halkla görüşürdü. Rivayetler onun güneş battıktan sonra geri kalan günlük işleri bıraktığını haber vermektedir. Tabi bu, tamamen dinlenmeye çekildiği anlamına gelmez. Ancak prensip olarak yatsı namazından önce uyumayı, yatsıdan sonra da sohbeti sevmezdi. Konuştuğunda ne az, ne fazla konuşan Hz. Muhammed’in bu prensibi günümüzde geç saatlere kadar yapılan gereksiz konuşmalar dikkate alındığında daha bir anlam kazanıyor. Hz. Aişe’den onun gecenin başında uyuyup sonunda kalkarak ibadette bulunduğunu öğreniyoruz.
2. Programda olmayan fakat o an mutlaka yapılması gereken işler:
Bu da Hz. Muhammed’in günlük programı dışında aniden gelişen, yapılmasını gerekli gördüğü işlerdir. Sahabelerden birinin hastalanması, misafir bir heyetin ziyareti gibi işler de mümkün mertebe bir programa bağlanmaya çalışılmıştır. Mesela Hz. Muhammed’i ziyaret eden ve bir süreliğine orada kalan misafirlere günlük programdan zaman ayrılmıştır.
Hz. MUHAMMED’İN ZAMAN YAKLAŞIMLARI
1) Geçen Her Andan Sorumluyuz
Bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: “Kişi kıyamet günü beş şeyden hesap vermedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamaz:
1. Ömrünü ne yaparak tükettiğinden,
2. Gençliğini ne işte harcadığından,
3. Malını nereden kazandığından,
4. Malını nereye ve nasıl harcadığından,
5. Öğrendiğini ne derece hayatında uyguladığından.” (Tirmizi) Bu sayılanları biraz düşündüğümüz takdirde hepsinin zamanla bağlantılı olduğunu görüyoruz.
2) Ömür, İçinde Bulunduğumuz Gündür
Hz. Muhammed, ömrünü yaşanan andan ibaret bilmekle ilgili “Dünyada tıpkı bir gurbetçi veya yolcu gibi ol, kendini mezardaki ölülerden biri say.” (Tirmizi, Zühd; 25) buyurmuştur. Yine, Abdullah İbni Ömür’den mülhem olarak gelen rivayette, “Akşama erdin mi sabahı bekleme (yapabileceğini yap, azami şekilde değerlendir). Sabaha erdin mi akşamı bekleme (yapabileceğini yap, azami şekilde değerlendir). Sağlıklı olduğunda hastalığın için, sağken ölümün için hazırlık yap; çünkü ya Abdullah, yarın ne olacağını bilemezsin.” (Buhari, Rikak; 3) demiştir.
3) Her Gün Daima Daha İleri
Hz. Muhammed, ümmetine her gün bir önceki güne ilmini ve manevi derecesini artıracak etkinliklerde bulunmasını tavsiye etmiştir. Hz. Aişe’den gelen rivayette Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Beni Allah’a yaklaştıran ilmimin artmadığı bir gün yaşayacak olsam, o günü hayırla geçirilmeyen bir gün sayarım.” (Keşfül hafa1/75) Bu ifadeyi pekiştiren bir hadiste; “İki günü eşit olan zarardadır... Artmakta olmayan eksilmededir...” (Keşfül hafa 2/232) buyurmuştur. Tabii bu ifadeleri “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.” (Müslim, zikir: 73) ve “Her ne kadar çok öğrenirseniz öğrenin; ancak bu öğrendiklerinizi uygulamadıkça Allah size ücret vermeyecektir.” (Camiul beyan: 244) hadisleriyle birlikte değerlendirmeliyiz.
4) İşin En Hayırlısı Az da Olsa Devamlı Olandır
Zamanın değerlendirilmesinde önemli yaklaşımlardan biri de ‘istikrar’dır. Yani günün belli saatleri belli işlere ayrılınca, bunun devamlı yapılması esastır. Parlayıp sönen, anlık heyecanla iddialı bir şekilde verilen ama sonu gelmeyen kararlar hadiste tavsiye edilmemiştir. Peygamberimiz, insanlara her zaman ‘güç yetirebilecekleri’ işlere azmetmelerini ifade etmiştir. Nitekim bir hadiste Allah Elçisi “Allah’a en sevimli ve en hoş amel az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhari, İman:32) buyrulmuştur.
5) Boş Zaman
İslam tamamen boş geçirilecek bir zaman tanımaz. Gerek Kur’an ayetleri ve gerekse hadisler zamanın hiçbir şekilde boş geçirilmemesini emreder. İnşirah suresinde ‘kolaylığın zorluktan sonra elde edileceği’, Necm suresinde ise ‘insan için ancak çalıştığının karşılığının olduğu’ vurgulanmıştır. Yine İnşirah suresinde “O halde boş kaldığında hemen başka bir işe başla... Boşaldığın vakit yine yorul...” şeklinde emredilir. Yani “Bir işten, bir ödevden, bir ibadetten sonra zorluktan kolaylığa geçince iş bitti deyip yan gelip yatma! Diğer bir işe geç... Zorluğa sıkıntıya katlanıp yeni kolaylıkları elde et! Farz bittiyse nafileye geç; nafile bitince duaya geç, dua bitince kitap oku...” (Elmalılı Hamdi Yazır: 8/5925) şeklinde açıklanmıştır.
Peygamberimiz konuyla ilgili “İki nimet vardır ki insanlar bu nimetlerin kıymetini bilmezler: Sağlık ve boş vakit.” (Buhari, Rikak:1) buyurmuştur.
Serkan Elmas