DiReNiS
Bayan Üye
MÂŞİTE HÂTUN VE ÂSİYE VÂLİDEMİZ
Mâşite Hâtun, Firavun’un kızının hizmetkarıydı.
Birgün Firavun’un kızının saçlarını taramak için tarağı alırken “Bismillah” dedi. Kız da bunu duydu ve hemen koşup babasına haber verdi.
Firavun derhal Mâşite Hâtun’u yanına çağırtıp hesap sordu. O da Firavun’a içindeki iman heyecanıyla cesûr bir şekilde:
- Sen de bizim gibi bir fânîsin! Nasıl olur da ilah olabilirsin?!. dedi.
Firavun çok öfkelendi:
- Demek sen de Mûsâ’ya iman ettin; O’na tâbi oldun, öyle mi?!. dedi.
Ardından yavaş yavaş Mâşite Hâtun’a işkence etmeye başladı. Fakat Mâşite Hâtun, her şeye rağmen tevhîd akîdesinden dönmüyordu.
Bunun üzerine beş yaşındaki kızını O’nun önüne getirdiler:
- Eğer Firavun’un tanrılığını kabul etmezsen, kızının gırtlağını keseceğiz!… diye tehdîd ettiler.
Mâşite Hâtun, yine imanından dönmedi. Nihayet kızını gözünün önünde katlettiler ve kanlarını da Mâşite Hâtun’un yüzüne sürdüler. O hâlâ büyük bir aşk ve vecd içinde:
- Allah birdir! Allah birdir! Mûsâ O’nun Rasûlü’dür! diyordu.
Firavun ve adamları, iyice sinirlendiler. Bu sefer O’nun üç aylık çocuğunu getirdiler. Annesine doğru uzattılar. Çocuk, süt emmek için annesinin göğsünü aramaya başladı. Hemen geri çektiler ve:
- Eğer yine dâvândan vazgeçmezsen, bu çocuğu da fırına atacağız! dediler.
Mâşite Hâtun, bu acıya da sabrederek imanından vazgeçmedi. Sonunda üç aylık yavrucuğunu da fırına attılar. Rivâyete göre çocuk ateşlerin arasında dile gelerek şöyle dedi:
- Anneciğim, sakın imanından vazgeçme; sabret! Cennet ile senin aranda bir adım mesâfe kaldığını görüyorum!…
Bu sözü duyanların çoğu Hazreti Mûsâ’ya iman ettiler.
Nihayet Mâşite Hâtun da şehid edildi. O da cennete yavrularının yanına gitti.
Âsiye Vâlidemizin Şehîd Edilmesi
Mâşite’ye yaptığı zulümden sonra Âsiye vâlidemiz, Firavun’a kızdı, öfkelendi ve hattâ tavır koyarak hakâret etti. Bunun üzerine Firavun, Âsiye vâlidemizin de Mûsâ’ya iman ettiğini anladı. Âsiye vâlidemiz de, bu hakîkati artık saklamadı ve ikrâr etti:
- Evet, ben de Mûsâ’nın Rabbine iman ettim! dedi.
Firavun, Âsiye’yi dört direğe bağlattı. Sırtüstü yatırdı. Üzerine bir değirmen taşı koydurdu. Çeşitli zulüm ve işkence ile zulmetti.
Bir defasında Mûsâ aleyhissalam işkence yapılan yerden geçerken Âsiye Vâlidemize çok ağır işkenceler yapıldığını gördü. Âsiye Vâlidemiz, ısdırabını ifade etmek için Hazreti Mûsâ’ya işaret etti. O da duâ etti. Bundan sonra Âsiye Vâlidemiz, acı ve ızdırap duymaz oldu.
Diğer bir rivayete göre Âsiye Vâlidemiz, kızgın bir çöle bırakılmıştı. Melekler kendisine gölgelik yapıyorlardı. Nihâyet Âsiye Vâlidemiz bu şekilde şehîd oldu. Kur’an-ı Kerim’de kendisinden övgüyle bahsedilir:
“Allah, inananlara Firavun’un karısını (Âsiye’yi) misâl gösterdi. O: - Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap! Beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar! demişti. (Tahrîm sûresi, 11. ayet)
Âsiye Vâlidemiz, bu duâyı kendisine işkence edilirken yapmıştı. O esnada kendisine:
- Başını kaldır! diye ilham olundu.
O da başını kaldırıp göğe baktığında, gözünden perdeler kaldırılmış ve O’na cennette kendisi için yapılmakta olan beyaz incili köşkü gösterilmişti. Artık O, tebessümlerle köşkünü seyrediyor, hiçbir acı duymuyordu. Şehadet şerbetini de içmiş bulunuyordu.
Mâşite Hâtun, Firavun’un kızının hizmetkarıydı.
Birgün Firavun’un kızının saçlarını taramak için tarağı alırken “Bismillah” dedi. Kız da bunu duydu ve hemen koşup babasına haber verdi.
Firavun derhal Mâşite Hâtun’u yanına çağırtıp hesap sordu. O da Firavun’a içindeki iman heyecanıyla cesûr bir şekilde:
- Sen de bizim gibi bir fânîsin! Nasıl olur da ilah olabilirsin?!. dedi.
Firavun çok öfkelendi:
- Demek sen de Mûsâ’ya iman ettin; O’na tâbi oldun, öyle mi?!. dedi.
Ardından yavaş yavaş Mâşite Hâtun’a işkence etmeye başladı. Fakat Mâşite Hâtun, her şeye rağmen tevhîd akîdesinden dönmüyordu.
Bunun üzerine beş yaşındaki kızını O’nun önüne getirdiler:
- Eğer Firavun’un tanrılığını kabul etmezsen, kızının gırtlağını keseceğiz!… diye tehdîd ettiler.
Mâşite Hâtun, yine imanından dönmedi. Nihayet kızını gözünün önünde katlettiler ve kanlarını da Mâşite Hâtun’un yüzüne sürdüler. O hâlâ büyük bir aşk ve vecd içinde:
- Allah birdir! Allah birdir! Mûsâ O’nun Rasûlü’dür! diyordu.
Firavun ve adamları, iyice sinirlendiler. Bu sefer O’nun üç aylık çocuğunu getirdiler. Annesine doğru uzattılar. Çocuk, süt emmek için annesinin göğsünü aramaya başladı. Hemen geri çektiler ve:
- Eğer yine dâvândan vazgeçmezsen, bu çocuğu da fırına atacağız! dediler.
Mâşite Hâtun, bu acıya da sabrederek imanından vazgeçmedi. Sonunda üç aylık yavrucuğunu da fırına attılar. Rivâyete göre çocuk ateşlerin arasında dile gelerek şöyle dedi:
- Anneciğim, sakın imanından vazgeçme; sabret! Cennet ile senin aranda bir adım mesâfe kaldığını görüyorum!…
Bu sözü duyanların çoğu Hazreti Mûsâ’ya iman ettiler.
Nihayet Mâşite Hâtun da şehid edildi. O da cennete yavrularının yanına gitti.
Âsiye Vâlidemizin Şehîd Edilmesi
Mâşite’ye yaptığı zulümden sonra Âsiye vâlidemiz, Firavun’a kızdı, öfkelendi ve hattâ tavır koyarak hakâret etti. Bunun üzerine Firavun, Âsiye vâlidemizin de Mûsâ’ya iman ettiğini anladı. Âsiye vâlidemiz de, bu hakîkati artık saklamadı ve ikrâr etti:
- Evet, ben de Mûsâ’nın Rabbine iman ettim! dedi.
Firavun, Âsiye’yi dört direğe bağlattı. Sırtüstü yatırdı. Üzerine bir değirmen taşı koydurdu. Çeşitli zulüm ve işkence ile zulmetti.
Bir defasında Mûsâ aleyhissalam işkence yapılan yerden geçerken Âsiye Vâlidemize çok ağır işkenceler yapıldığını gördü. Âsiye Vâlidemiz, ısdırabını ifade etmek için Hazreti Mûsâ’ya işaret etti. O da duâ etti. Bundan sonra Âsiye Vâlidemiz, acı ve ızdırap duymaz oldu.
Diğer bir rivayete göre Âsiye Vâlidemiz, kızgın bir çöle bırakılmıştı. Melekler kendisine gölgelik yapıyorlardı. Nihâyet Âsiye Vâlidemiz bu şekilde şehîd oldu. Kur’an-ı Kerim’de kendisinden övgüyle bahsedilir:
“Allah, inananlara Firavun’un karısını (Âsiye’yi) misâl gösterdi. O: - Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap! Beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar! demişti. (Tahrîm sûresi, 11. ayet)
Âsiye Vâlidemiz, bu duâyı kendisine işkence edilirken yapmıştı. O esnada kendisine:
- Başını kaldır! diye ilham olundu.
O da başını kaldırıp göğe baktığında, gözünden perdeler kaldırılmış ve O’na cennette kendisi için yapılmakta olan beyaz incili köşkü gösterilmişti. Artık O, tebessümlerle köşkünü seyrediyor, hiçbir acı duymuyordu. Şehadet şerbetini de içmiş bulunuyordu.