HZ. ALİ’NİN OĞLU HZ. HASAN’A ÖĞÜDÜ
Ey Oğul
Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır. Çünkü haksızlık karşısında hak için sabretmek en iyi ahlaktır. Her şeyden önce Allah’tan hakkıyla kork. Bütün emirlerini yerine getir. O’nu anmakla kalbini yaşat. İpine sımsıkı sarıl. Eğer tutunursan, Rabbinle aranızda ki bağdan daha kuvvetli hangi bağ bulunabilir?.
Kalbini mev’iza ile yaşat. Zahidlikle –dünya malını ve ona aşkını terketmekle– onu öldür. O, hak ile, kuvvetli hikmet ile, adalet, ilim, bilim, hikmet, uygun söz, doğru parlak ve ruhlu olsun.
Ciddi olarak ölümü an ve ölümü anmakla kalbini yaşat. Her şeyin yok olacağını bil, ve kalbinin de yoklukta karar kılacağını ona bildir. Ona dünya facialarını ve musibetlerini teker teker göster.
Zamanın şiddetini ve kükreyişini, gece ve gündüzlerin aleyhine çevrildiğini düşün. Hatırla ve hatırlat.
Kendi nefsine ve kalbine, daha evvel geçmiş insanoğullarının kıssalarını ve hikâyelerini söyle.
Mazide insanların başına gelen felaket ve musibetleri düşün. Aynı şeylerin tekerrür etmemesi için dikkat et. Atalarının topraklarında ve yaşadıkları yerlerde gez. Ve onların eserlerini dikkatle tetkik et.
Onlar neler yapmışlar?, nereden nereye, ne için göç etmişler?
Bunları tetkik ettiğin zaman onların pek yakın arkadaşlarından ve sevgililerinden ayrılıp gurbet ellere gittiklerini göreceksin.
Tıpkı onlar gibi sen de yakında bilmediğin, görmediğin yerlere göç edip gideceksin. Şu halde istikbaldeki yerini şimdiden hazırla ve temizle
Ahiretini dünya ile satma. Bilmediğin şey hakkında konuşma.
Vazifen olmayan şeye karışma. Ve her işi kendi ehline bırak.
Sonunda bir felaketin gelmesinden korkduğun yolu terk et. Zira bir işte felaket sezildiğinde onu terk etmek, korku ile ilerlemekten hayırlıdır.
Iyiliği emret ki iyilik ehlinden olasın.
Münkeri –kendisinde Allah’ın rızası olmayan şeyi– elin ile ve dilin ile ortadan kaldırmaya çalış.
Bütün gücünü sarfederek münkeri işleyenleri uzaklastır.
Allah yolunda hakkıyla çalış. O’nun uğrunda mücadele etmekten çekinme. Herhangi bir kimsenin ağır sözleri seni yolundan alıkoymasın.
Nerede olursan ol, Hakk’a ulaşmak için bütün güçlüklerini aşmaya çalış.
İslamiyette ne var ise hepsini anla ve öğren.
Bütün işlerde Allah’ına sığın; zira o en iyi koruyucu, en iyi barınak ve en yakın kurtarıcıdır.
Her işinde Allah’a teslim ol. Zira insanoğluna her şeyi bahş eden de, O mahrum eden de O’dur.
Hz. ALİ’NİN BAŞKA BİR ZAMANDA OĞLU Hz. HASAN’A SÖYLEDİKLERİ:
“Bilmediğin şey hakkında söz söyleme. Gerekmediği zaman söze girişme. Sapıklık olduğundan korktuğun yola gitme. Çünkü sapıklık şaşkınlığı zamanında o yoldan dönmek, korkulara çatmaktan yeğdir. İyiliği buyur da sen de iyilerden ol. Kötülüğü elinle, dilinle yasakla da bu çabanla kötülük edene karşı dur. (…) Nefsini kendinle başkaları arasında bir tartı haline getir. Kendine yapılmasını, başına gelmesini sevdiğin, dilediğin şeyi başkaları için de sev, dile. Sana yapılmasını, başına gelmesini istemediğin şeyi onlar için de isteme. Nasıl zulme uğramayı istemezsen sen de, öylece kimseye zulmetme. Nasıl sana iyilik etmelerini istiyorsan, sen de başkalarına öylece iyilik et. Başkasından görüp, duyup çirkin bulduğun şeyi, kendin için de çirkin bul. Sana yapılınca razı olamayacağın şeyi, insanlara da yap. Bildiğin az bile olsa zararı yok, fakat bilmediğini söyleme. Sana söylenmesini istemediğin şeyi sen de söyleme başkalarına. Bil ki kendini görmek, beğenmek, gerçeğin tersidir, akıllılarınsa afet.
Çocuğun kalbi bitkisi olmayan bir araziye benzer, ona ne verilirse kabul eder. Bundan dolayı ben, kalbin katılaşmadan ve başka şeylerle meşgul olmadan seni terbiye etmeye başladım.
HZ. ALİ’NİN OĞULLARI HASAN VE HÜSEYİN’E SON ÖĞÜTLERİ:
Oğullarım!(51)
Allah’a, O’nun huzurunda veya huzuru dışında bağlılık ve hasyetten ayrılmayın. Ahirete yaklaşma ve dünyadan uzaklaşma duygusunu kaybetmeyin. Dünya kayıplarından kedere düşmeyin ve daima hayr işlemeye bakın. Zalime düşmanlık ve mazluma dostluk gösterin. Öfke ve yumuşaklık halinizde daima hakk kelimesi üzerinde olun. Genişlik ve darlıkta doğru yoldan sapmayın. Dost ve düşmanınıza adaletle muamele edin. Sevinçli ve gamlı anlarınızda iyi iş ve ölçülere bağlılık şuurunu kaybetmeyin, ve şiddette, mülayemette, sevinçte kederde Allah’tan razı olun.
Oğullarım!
Bir iş ki dışı şerli ve kerih görünür, fakat sonu cennettir; siz o fiili işleyin. Bir iş ki dışı güzel ve cazibeli durur, fakat sonu cehennemdir, siz o fiilden kaçının. Cennet nimetinin aşağısında olan her şey hakir ve kıymetsizdir. Ahiret azabının aşağısında olan her belâ ise afiyettir.
Oğullarım.
Bir insan kendi nefsinin ayıbını görür ve bilirse başkasının ayıbını göremez ve ondan haberi olmaz. Bir insan Allah’ın takdir ve taksimine rıza gösterirse, kayıp ve eksikliklere esef etmez.
Bir insan nefs ve hırs kılıcını çekip havale edecek olursa, akibet o kılıçla kendi maktul düşer. Mümin kardeşi yuvarlansın diye kuyu kazan, akibet o kuyuya kendi düşer. Başkasının yanlışını büyüten kimse, kendi hatasını unutur. Bir kimse rey ve tedbirinde gurura kapılacak olursa, hata ve delalete sapmış olur. Başkasının rey ve fikrinden müstağni davrananlar, yani danişmaya yanaşmayanlar zillete düşer. Halka kibir gösterenler neticede hakir ve zelil olur. Bir kimse, serseri ve ipsiz kişilerle düşüp kalkar ve kötülük yerlerine girip çıkarsa iştiraki olmasa bile itham altına girer. İyiler ve ilim sahipleriyle düşüp kalkanlarsa, yücelir ve saygı görür. Mizah ve latifeye düşkün olan hafife alınır. Kendi fiilleri, sözleri ve amelleri ile mağrur olan, nefsi tarafından mağdur olur. Çok söz söyleyen çok hata eder. Hatası çok olanda edep ve haya azalır. Edep ve hayası az olanda takva fakirleşir. Takvası fakirleşenin ise kalbi ölür.
Oğullarım.
Edep mizandır. İyi ahlak en iyi arkadaştır. Afiyet on kısımdır ve bunun dokuz kısmı, Allah’ın zikri dışında sadece susmak, sükut etmektir. Bir kısmı ise sefihlerle düşüp kalkmayı bırakmak...
Oğullarım.
Fakirliğin süsü sabır, zenginliğin de sükürdür İslâm’dan üstün şeref olamaz. Zühd ve takvadan üstün keramet olmadığı gibi... Tövbe ve istiğfardan yüksek şefaatçı yoktur. Vücut afiyetinden güzel elbise olmadığı gibi... Hırs ve tamah, yorgunluk ve meşakkatin anahtarıdır. “Beni yarınlarda görecek, yarınlarıma da şahit olacaksınız; bilmediğiniz özelliklerim o zaman aşikar olacak size! Ben aranızdan ayrılınca yerimi başkası aldığında tanıyacaksınız beni asıl!
alıntıdır...
Ey Oğul
Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır. Çünkü haksızlık karşısında hak için sabretmek en iyi ahlaktır. Her şeyden önce Allah’tan hakkıyla kork. Bütün emirlerini yerine getir. O’nu anmakla kalbini yaşat. İpine sımsıkı sarıl. Eğer tutunursan, Rabbinle aranızda ki bağdan daha kuvvetli hangi bağ bulunabilir?.
Kalbini mev’iza ile yaşat. Zahidlikle –dünya malını ve ona aşkını terketmekle– onu öldür. O, hak ile, kuvvetli hikmet ile, adalet, ilim, bilim, hikmet, uygun söz, doğru parlak ve ruhlu olsun.
Ciddi olarak ölümü an ve ölümü anmakla kalbini yaşat. Her şeyin yok olacağını bil, ve kalbinin de yoklukta karar kılacağını ona bildir. Ona dünya facialarını ve musibetlerini teker teker göster.
Zamanın şiddetini ve kükreyişini, gece ve gündüzlerin aleyhine çevrildiğini düşün. Hatırla ve hatırlat.
Kendi nefsine ve kalbine, daha evvel geçmiş insanoğullarının kıssalarını ve hikâyelerini söyle.
Mazide insanların başına gelen felaket ve musibetleri düşün. Aynı şeylerin tekerrür etmemesi için dikkat et. Atalarının topraklarında ve yaşadıkları yerlerde gez. Ve onların eserlerini dikkatle tetkik et.
Onlar neler yapmışlar?, nereden nereye, ne için göç etmişler?
Bunları tetkik ettiğin zaman onların pek yakın arkadaşlarından ve sevgililerinden ayrılıp gurbet ellere gittiklerini göreceksin.
Tıpkı onlar gibi sen de yakında bilmediğin, görmediğin yerlere göç edip gideceksin. Şu halde istikbaldeki yerini şimdiden hazırla ve temizle
Ahiretini dünya ile satma. Bilmediğin şey hakkında konuşma.
Vazifen olmayan şeye karışma. Ve her işi kendi ehline bırak.
Sonunda bir felaketin gelmesinden korkduğun yolu terk et. Zira bir işte felaket sezildiğinde onu terk etmek, korku ile ilerlemekten hayırlıdır.
Iyiliği emret ki iyilik ehlinden olasın.
Münkeri –kendisinde Allah’ın rızası olmayan şeyi– elin ile ve dilin ile ortadan kaldırmaya çalış.
Bütün gücünü sarfederek münkeri işleyenleri uzaklastır.
Allah yolunda hakkıyla çalış. O’nun uğrunda mücadele etmekten çekinme. Herhangi bir kimsenin ağır sözleri seni yolundan alıkoymasın.
Nerede olursan ol, Hakk’a ulaşmak için bütün güçlüklerini aşmaya çalış.
İslamiyette ne var ise hepsini anla ve öğren.
Bütün işlerde Allah’ına sığın; zira o en iyi koruyucu, en iyi barınak ve en yakın kurtarıcıdır.
Her işinde Allah’a teslim ol. Zira insanoğluna her şeyi bahş eden de, O mahrum eden de O’dur.
Hz. ALİ’NİN BAŞKA BİR ZAMANDA OĞLU Hz. HASAN’A SÖYLEDİKLERİ:
“Bilmediğin şey hakkında söz söyleme. Gerekmediği zaman söze girişme. Sapıklık olduğundan korktuğun yola gitme. Çünkü sapıklık şaşkınlığı zamanında o yoldan dönmek, korkulara çatmaktan yeğdir. İyiliği buyur da sen de iyilerden ol. Kötülüğü elinle, dilinle yasakla da bu çabanla kötülük edene karşı dur. (…) Nefsini kendinle başkaları arasında bir tartı haline getir. Kendine yapılmasını, başına gelmesini sevdiğin, dilediğin şeyi başkaları için de sev, dile. Sana yapılmasını, başına gelmesini istemediğin şeyi onlar için de isteme. Nasıl zulme uğramayı istemezsen sen de, öylece kimseye zulmetme. Nasıl sana iyilik etmelerini istiyorsan, sen de başkalarına öylece iyilik et. Başkasından görüp, duyup çirkin bulduğun şeyi, kendin için de çirkin bul. Sana yapılınca razı olamayacağın şeyi, insanlara da yap. Bildiğin az bile olsa zararı yok, fakat bilmediğini söyleme. Sana söylenmesini istemediğin şeyi sen de söyleme başkalarına. Bil ki kendini görmek, beğenmek, gerçeğin tersidir, akıllılarınsa afet.
Çocuğun kalbi bitkisi olmayan bir araziye benzer, ona ne verilirse kabul eder. Bundan dolayı ben, kalbin katılaşmadan ve başka şeylerle meşgul olmadan seni terbiye etmeye başladım.
HZ. ALİ’NİN OĞULLARI HASAN VE HÜSEYİN’E SON ÖĞÜTLERİ:
Oğullarım!(51)
Allah’a, O’nun huzurunda veya huzuru dışında bağlılık ve hasyetten ayrılmayın. Ahirete yaklaşma ve dünyadan uzaklaşma duygusunu kaybetmeyin. Dünya kayıplarından kedere düşmeyin ve daima hayr işlemeye bakın. Zalime düşmanlık ve mazluma dostluk gösterin. Öfke ve yumuşaklık halinizde daima hakk kelimesi üzerinde olun. Genişlik ve darlıkta doğru yoldan sapmayın. Dost ve düşmanınıza adaletle muamele edin. Sevinçli ve gamlı anlarınızda iyi iş ve ölçülere bağlılık şuurunu kaybetmeyin, ve şiddette, mülayemette, sevinçte kederde Allah’tan razı olun.
Oğullarım!
Bir iş ki dışı şerli ve kerih görünür, fakat sonu cennettir; siz o fiili işleyin. Bir iş ki dışı güzel ve cazibeli durur, fakat sonu cehennemdir, siz o fiilden kaçının. Cennet nimetinin aşağısında olan her şey hakir ve kıymetsizdir. Ahiret azabının aşağısında olan her belâ ise afiyettir.
Oğullarım.
Bir insan kendi nefsinin ayıbını görür ve bilirse başkasının ayıbını göremez ve ondan haberi olmaz. Bir insan Allah’ın takdir ve taksimine rıza gösterirse, kayıp ve eksikliklere esef etmez.
Bir insan nefs ve hırs kılıcını çekip havale edecek olursa, akibet o kılıçla kendi maktul düşer. Mümin kardeşi yuvarlansın diye kuyu kazan, akibet o kuyuya kendi düşer. Başkasının yanlışını büyüten kimse, kendi hatasını unutur. Bir kimse rey ve tedbirinde gurura kapılacak olursa, hata ve delalete sapmış olur. Başkasının rey ve fikrinden müstağni davrananlar, yani danişmaya yanaşmayanlar zillete düşer. Halka kibir gösterenler neticede hakir ve zelil olur. Bir kimse, serseri ve ipsiz kişilerle düşüp kalkar ve kötülük yerlerine girip çıkarsa iştiraki olmasa bile itham altına girer. İyiler ve ilim sahipleriyle düşüp kalkanlarsa, yücelir ve saygı görür. Mizah ve latifeye düşkün olan hafife alınır. Kendi fiilleri, sözleri ve amelleri ile mağrur olan, nefsi tarafından mağdur olur. Çok söz söyleyen çok hata eder. Hatası çok olanda edep ve haya azalır. Edep ve hayası az olanda takva fakirleşir. Takvası fakirleşenin ise kalbi ölür.
Oğullarım.
Edep mizandır. İyi ahlak en iyi arkadaştır. Afiyet on kısımdır ve bunun dokuz kısmı, Allah’ın zikri dışında sadece susmak, sükut etmektir. Bir kısmı ise sefihlerle düşüp kalkmayı bırakmak...
Oğullarım.
Fakirliğin süsü sabır, zenginliğin de sükürdür İslâm’dan üstün şeref olamaz. Zühd ve takvadan üstün keramet olmadığı gibi... Tövbe ve istiğfardan yüksek şefaatçı yoktur. Vücut afiyetinden güzel elbise olmadığı gibi... Hırs ve tamah, yorgunluk ve meşakkatin anahtarıdır. “Beni yarınlarda görecek, yarınlarıma da şahit olacaksınız; bilmediğiniz özelliklerim o zaman aşikar olacak size! Ben aranızdan ayrılınca yerimi başkası aldığında tanıyacaksınız beni asıl!
alıntıdır...