BeyAz_İnci
Banned
Hacı Bektaş-ı Veli (K.S.), tüm veliler gibi nice sırlarla dolu bir Allah dostudur. Yesevî ocağından aldığı nurla Anadolu’yu aydınlatan bir meşaledir. O zamanlarda Diyarı-ı Rum denilen Anadolu dervişlerinin serçeşmesi bu Horasan ereni, soranlara kendisini şöyle tanıtır:
“Aslım Muhammed (A.S.) soyundan, Türkistan’dan geliyorum. İbrahim Sanî diye tanınan Seyyid Muhammed’in oğluyum. Babam, Musa Sanî’nin, o da İbrahim Mücab’ın oğludur. İbrahim Mücab da İmam Musa Kâzım’ın oğludur. Mürşidim, doksandokuz bin Türkistan pirlerinin ulusu Sultan Hoca Ahmed Yesevî’dir. Meşrebim Muhammed (A.S.) ile Ali (R.A.)’dendir. Nasibim ise Allah’tan.
Hacı Bektaş-ı Veli, Adem (A.S.)’ın sıfatını anlatan bir sırrı, aslı Arapça, müridi Molla Saadeddin tarafından Türkçeye çevrilen “Makalât” adlı eserinde bakın nasıl anlatıyor:
“Pes, Hak Tealâ kendi lâfzı ile, uçmak (cennet) içinde hazinemsin dedi; velâyet menşûrun (rütbesi) verdi, cümle nesnelerin adların öğretti. Andan (sonra) feriştehlere (meleklere) sücud kıldırdı. Andan, can göğse girdi. Adem A.S. kalktı, oturdu, dahi aksırdı. “El-hamdü lillâhi Rabbi’l-alemin alâ külli hâl” dedi. Pes, surette hareket aksırmaktır. Evvel dile gelen (söylenen) kelime budur. Andan, ol Kadir-i Kün fe Yekûn’dan icabet (karşılık) geldi kim, “Yerhamüke Rabbüke ya Adem!” dedi. Andan, Allah Tebareke ve Tealâ etti kim (dedi ki): “Ya Adem! İzzim ve celâlim hakkı çün seni bu kelime için yarattım” dedi. Buyurdu: “Yukarı bak” dedi. Adem baktı, Arş’a değin gördü ki yazılır:
“Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Rasulullah”
Adem etti (dedi): “Ya İlâhi, Muhammed Rasulullah kimdir?” dedi. Andan, ol Hayy-ü Kayyum Tanrı eder kim: “Ol benim habibim adıdır ve senin oğlundur”. Andan, Adem sağ yanına baktı, üç lâtif şahıs gördü. Etti kim: “Adınız nedir, makamınız ne yerdedir?” dedi.
Pes, birisi etti: “Adım Akıl’dır, makamım başta beyin üstünde” dedi.
Ve hem birisi dahi etti: “Adım Haya’dır, makamım yüz üstündedir” dedi.
Ve hem birisi etti: “Adım İlim’dir ve makamım göz içindedir” dedi.
Andan, Adem A.S. etti: “Gelin, yerli yerinize girin” dedi. Adem rahat oldu. Andan, sola baktı, üç şahıs yine gördü, ürktü. Adem etti: “Adınız nedir, makamınız kandedir (nerededir), ne has kavimsiz (ne tür şeylersiniz)?” dedi.
Pes, birisi etti: “Adım Öfke’dir, makamım başta boyun ortasındadır. Adem etti: “Baş, akıl yeridir, senin başta yerin yoktur.” Andan, ol şahıs etti: “Ben gelicek, akıl gider.”
Ve hem birisi dahi etti: “Adım Tamah’dır, makamım yüz üstündedir.” Andan, Adem etti: “Yüz, haya yeridir, senin yüzde yerin yoktur” dedi. Pes, ol şahıs eti: “Ben gelicek, ol haya gider.”
Ve hem birisi etti: “Adım Hased’dir, yerim gözdedir.” Âdem etti: “Göz, ilim evidir.” Ol şahıs eder: “Ben gelicek, ilim gider.”
“Aslım Muhammed (A.S.) soyundan, Türkistan’dan geliyorum. İbrahim Sanî diye tanınan Seyyid Muhammed’in oğluyum. Babam, Musa Sanî’nin, o da İbrahim Mücab’ın oğludur. İbrahim Mücab da İmam Musa Kâzım’ın oğludur. Mürşidim, doksandokuz bin Türkistan pirlerinin ulusu Sultan Hoca Ahmed Yesevî’dir. Meşrebim Muhammed (A.S.) ile Ali (R.A.)’dendir. Nasibim ise Allah’tan.
Hacı Bektaş-ı Veli, Adem (A.S.)’ın sıfatını anlatan bir sırrı, aslı Arapça, müridi Molla Saadeddin tarafından Türkçeye çevrilen “Makalât” adlı eserinde bakın nasıl anlatıyor:
“Pes, Hak Tealâ kendi lâfzı ile, uçmak (cennet) içinde hazinemsin dedi; velâyet menşûrun (rütbesi) verdi, cümle nesnelerin adların öğretti. Andan (sonra) feriştehlere (meleklere) sücud kıldırdı. Andan, can göğse girdi. Adem A.S. kalktı, oturdu, dahi aksırdı. “El-hamdü lillâhi Rabbi’l-alemin alâ külli hâl” dedi. Pes, surette hareket aksırmaktır. Evvel dile gelen (söylenen) kelime budur. Andan, ol Kadir-i Kün fe Yekûn’dan icabet (karşılık) geldi kim, “Yerhamüke Rabbüke ya Adem!” dedi. Andan, Allah Tebareke ve Tealâ etti kim (dedi ki): “Ya Adem! İzzim ve celâlim hakkı çün seni bu kelime için yarattım” dedi. Buyurdu: “Yukarı bak” dedi. Adem baktı, Arş’a değin gördü ki yazılır:
“Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Rasulullah”
Adem etti (dedi): “Ya İlâhi, Muhammed Rasulullah kimdir?” dedi. Andan, ol Hayy-ü Kayyum Tanrı eder kim: “Ol benim habibim adıdır ve senin oğlundur”. Andan, Adem sağ yanına baktı, üç lâtif şahıs gördü. Etti kim: “Adınız nedir, makamınız ne yerdedir?” dedi.
Pes, birisi etti: “Adım Akıl’dır, makamım başta beyin üstünde” dedi.
Ve hem birisi dahi etti: “Adım Haya’dır, makamım yüz üstündedir” dedi.
Ve hem birisi etti: “Adım İlim’dir ve makamım göz içindedir” dedi.
Andan, Adem A.S. etti: “Gelin, yerli yerinize girin” dedi. Adem rahat oldu. Andan, sola baktı, üç şahıs yine gördü, ürktü. Adem etti: “Adınız nedir, makamınız kandedir (nerededir), ne has kavimsiz (ne tür şeylersiniz)?” dedi.
Pes, birisi etti: “Adım Öfke’dir, makamım başta boyun ortasındadır. Adem etti: “Baş, akıl yeridir, senin başta yerin yoktur.” Andan, ol şahıs etti: “Ben gelicek, akıl gider.”
Ve hem birisi dahi etti: “Adım Tamah’dır, makamım yüz üstündedir.” Andan, Adem etti: “Yüz, haya yeridir, senin yüzde yerin yoktur” dedi. Pes, ol şahıs eti: “Ben gelicek, ol haya gider.”
Ve hem birisi etti: “Adım Hased’dir, yerim gözdedir.” Âdem etti: “Göz, ilim evidir.” Ol şahıs eder: “Ben gelicek, ilim gider.”