Hunlar-Göktürkler-Uygurlar'da Hukuk

AnKaRaLiM

Kayıtlı Üye
İslamiyetten Öncesi Türk Uygarlıklarında Hukuk



İlk Türk devletini kurmuş olan Hunlar'ın adına tarihte İÖ 4.yüzyıldan itibaren rastlanmaktadır.Hunlar Moğolistan'ın güneydoğu kesiminde yaşayan göçebe bir kavimdi.Teoman,Mete gibi hükümdarlarla büyüyen ve güçlenen bu kavim, Atilla ile 378 yıllarında Roma İmparatorluğu'na kadar büyüyen bir devlet haline geldi.

Hunlar ,Göktürkler ve Uygurlar ilk Türk Hukuk anlayışını ve ögelerini ortaya koyan devletlerdir.
Hunlar,Göktürkler ve Uygurlarda kamu hukuku-özel hukuku ayrımı başlamıştır.Orhun Anıtları ve Kutadgu Bilig gibi kaynaklar ilk Türk hukuk kaynaklarıdır.Bu kaynaklardan az da olsa bazı bilgiler günümüze ulaşmıştır.Bu dönemde hukukun yazılı olmaktan çok, örf ve adete dayalı oluşu gözlenir.
Yerleşmeyen bir kavmin hukuk yaratması da düşünülemez.

İ.Ö Şaman dininin etkisi ile kadın-erkek ilişkilerinde eşitsizliğin olmaması, kadının toplum içinde önemli bir yerinin olması ve bunun örf ve adet ile şaman anlayışına dayalı olması başlıca toplumsal kurallardır.

İlk Türklerde hukuk'u anlayabilmek için Şamanizmi de bilmek gerekmektedir.Hunlar,Göktürkler ve Uygurlar'da hukuk denince din kurallarını ortaya koyan Şaman kurallarını anlamak ve bilmek gerekmektedir.Şaman danışılan, yorumuna başvurulan kişi idi.Yargısal ve dinsel kisvesi olan kişi idi.Ancak hükümdar en büyük güç idi.

Aile,savaş,ölüm sonucu ailenin ve malların idaresi rejimi, trampa kuralları,kardeşlik anlaşmaları( farklı klanların birleşmesi), toplum içindeki kategorilerin oluşum kuralları(sınıflar),kölelik düzenine ait anlayışlar, ölüm,yaralama,kan davaları,kız kaçırma gibi hallerde uygulanacak kurallar bu döneme damgasını vuran hukuksal kural ve uygulamalardı.

İktidarın kaynağı dinsel kurallarla açıklanırdı.Kısaca belirtmek gerekise bu dönemde yaşananlara hukuk denebilirse ,hukuk dinsel ve eski adetlere dayalı kurallar idi.

Orhun Anıtları Göktürk devletinin örf ve adetlerini öğrenmemize yarayan bir yazıt olması yanı sıra bu yazıttan bu dönemdeki hukuksal uygulama ve kuralları da bulmamız mümkündür. Orhun Anıtlarında yer alan örf ve adetlerin büyük bir bölümünün hukuk kuralı olarak uygulandığını da unutmamak gerekmektedir. Göktürklerde yazılı hukuk kurallarından kanunlardan çok örf ve adetler toplumsal kurallar olarak kabul edilmekteydi.Bu yazıtlarda da işte bu örf-hukuk kuralları yer almıştır.Bunlar kan davası, kız kaçırma,hırsızlık hallerinde uygulanacak kurallar ve yaptırımlar gibi daha çok kısasa kısas esasına dayalı kurallardır. Bunların yanı sıra aile hukukuna nüve teşkil edebilecek kurallarda bu yazıtlarda yer almıştır.Evlenme, miras, mülkiyet hakkının esasları da yine bu yazıtlarda yer alan hukuksal ifadeler olmuştur.

Orhun Anıtları (ya da yazıtları) Bilge Kağan , Kutadgu Bilig ,Kültigin Kağan gibi önderler sırasında gelişmiştir.Bu anıtlar, örf adet yanı sıra , dil, toplumsal yaşam hakkında fikirler veren çivi yazısıyla yazılmış kaynaklardır

Göktürk Devletinini yeniden canlandıran îlteriş Kağan'ın büyük oğlu olan Bilge Kağan aynı zamanda Türk dilinin en eski örneklerinden Orhun Anıtlar'ından bazılarım diktiren Göktürk kağanıdır. Babası öldüğünde sekiz yaşındaydı. Amcası Kapağan Kağan döneminde kendisinden bir yaş küçük kardeşi Kültigin ile birlikte yetişti. Daha 14 yaşındayken Göktürk ülkesinin batı bölgelerini yönetmekle görevlendiril-di. Bu görevini başarıyla yerine getirirken birçok savaşa katıldı. Kardeşi Kültigin de Kapağan Kağan'ın yanında büyük bir komutan olarak tanındı.


*Hunlarda mali cezalar yoktu, sadece bedeni cezalar vardı.

*Göktürklerde müessir fiil (dövme ve yaralama) suçlarının cezası yalnız hayvanla ödenen tazminattan (diyet) ibarettir. Eski Türklerde mahalle sakinlerinden birinin malı çalınırsa diğer sakinler tazminle mükellef tutulurdu.

Dr. Mustafa AVCI,Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi






Hun Sanatı Tarihi

Hun sanatı deyimi M.Ö. 244 M.S. 216 arasında bu devletin sınırları içinde yaratılan sanat eserlerini ve daha sonra Doğu Avr.’da kurulan Batı Hun Sanatı’nı kapsar. Bu bölümde Asya Hunları (Hiung-Nu) ele alınır.

Hun Türkleri hakkında Türkçe yazılı bir kaynak yoktur. Hunlar’dan söz eden ilk yazılı kaynak Çin’in han sülalesi tarihi olan Shih-Chi’dir. Çin kaynaklarında Hiung-Nu olarak anılan Hunların atalarından söz edilir. Prototürk sayılan Hunların ataları kabul edilen en erken topluluk Kuei-Fang’lardır. Bu topluluklara Çin kaynaklarında Hu da denir. Aynı kaynaklarda Ti ve Jung adıyla anılan topluluklar da Hunlarla ilişkilendirilir. Böylece Hunların ataları diğer prototürk topluluklarla birlikte erken devirden beri Türk Sanat Tarihi ve Arkeolojisi’nin temelini oluşturan eserleri ve uslupları meydana getirmiş ya da benzer şekilde yaşayan toplulukların sanatlarını kullanarak sentez oluşturmuştur.

Hun Sanatı denildiğinde muhteşem madeni eserler, dokumalar ve kazılarda ortaya çıkarılmış çeşitli arkeolojik malzeme akla gelir. Fakat Türk Mimarisi’nin ilk gelişmiş örnekleri bu deverede görülür. Bu örnekler yerleşik Güney kavimlerinde olduğu gibi büyük boyutlu mimari yapılar değildir. Hunlara ait ordu kent tarzı şehirlerin varlığı Çin kaynaklarına dayanılarak biliniyorsa da bu yapılar hakkında fazla bilgi yoktur. Bu dönem Türk Mimarisi’nde söz edilen unsurlar Kurgan ve Çadırlardır.

Türk topluluklarında mezar mimarisi buna bağlı Sanat Tarihi kapsamına giren unsurlar bu kavimlerdeki ölüme dair dini inanışlar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu inanışlara göre asil soydan biri öldüğünde cesedi bir süre çadırda bekletilir. Cesedin komaması için iç organları çıkarılır. Bir çeşit mumyalama işlemi yapılır. Cesedin gömüleceği bir kurgan yapılır. Cenaze töreninde yapılan işlemlerden ölen kişinin öteki dünyada yaşayacağına inanıldığı anlaşılır. Çünkü kurgan’a ölenin kullanacağı çeşitli eşyalar ve mezar hediyeleri konur. Ölenin atları bu amaçla ölenle beraber gömülür. Atların kuyrukları matem işareti olarak kesilir ya da değişik şekilllerde örülür veya bağlanır. Bu arada yoğ töreninde çeşitli hayvanlar (daha çok at) kurban edilir. Bunların büyük bölümü törene katılanlar tarafından yenilir. Arzhan Kurganı’nda ana mezarın çevresindeki odalarda binlerce at kalıntısı saptanmıştır. Ukok Platosu’nda kazılan bir kurgandan sadece soylu bir kadının dövmeli cesedinin kadınlara da erkekler kadar önem verildiğini gösterir. Çin kaynaklarında Hunların cenaze merasimi hakkında tabut kullanıldığı, tabutların altın ve gümüş işlemeli kumaşlarla veya kürklerle örtüldüğü belirtilir. Ayrıca ölüyle birlikte öldürülüp gömülenderden söz edilir.


hun kurganları

Hun ölüm ve mezar geleneklerinin en somut örneğini kurganlar oluşturur. Kökü Türkçe korumak fiilinden gelen kurgan aslında kale veya şehir anlamına gelir. Bunun yanında toprak altındaki mezar yapısının üstündeki koruyucu taş ve toprak yığınına da bu anlamda kurgan denilmiş daha sonra Tümülüs görünümlü mezarlara ad olmuştur (toprak altında kalan düzenleme bozkır kültürüne özgüdür).

Asıl mezar odası dikdörtgen, kare veya oval olabilir. Cesedin bulunduğu yere bazen yukarıdan doğrudan ulaşılabiliniyor, bazen asıl mezar odası daha altta olabiliyor, bazen de tahnit edilmiş cesedin bulunduğu odaya bi delhizden giriliyordu. Çoğu kez başı Doğu’ya cesedin kullandığı silah ve eşyaları yanında bulunur, zinnet eşyaları ise üzerinde yer alır. Bu arada mezar hediyeleri ve yiyecekler ele geçirilmiş, çoğu kez başka bölümlere kuyruğu keşilmiş veya düğümlenmiş at kadavlarına rastlanmıştır. Kurganda hükümdar ya da yönetici dışında kadın ve hizmetkar cesetlerine rastlanmıştır. Sadece kadınlara ait kurganlar da vardır. Kaynaklar kurgan içerisindeki halıların asılı olarak muhfaza edildiğinden söz eder.

Bir kısım kurganlarda farklı zamanlarda üst üste ve yanyana odalar oluşturan gömülmeler olmuştur. Bu şekilde farklı bir görünüm kazanan bu tip kurgan topluluklarına Arzhan Kurganı örnek verilebilir. Tuva’da Sayan Dağları’nda bulunan muhtemelen Hun Türkleri’nin ataları tarafından yapılan (M.Ö. 8 – 7 yy.) bu mezar yapısı merkezdeki bir kurgan etrafında düzenlenmiş 70 odadan oluşur. Planın genel görünümü daire şeklindedir.

Hun devrinin önemli kurganları arasında Pazırık (M.Ö. 3 – 1 yy.), Noin-Ula (M.Ö. 1 yy.) ve Kazakistan’daki Esik (M.Ö. 5 – 4 yy.) kurganlarıdır. Bu kurganlardan Noin-Ula hariç diğerlerinin Hunlar dışında prototürk topluluklara ait olabileceği ifade edilir. Bazı bilimadamları pazırık kurganlarını Altaylı İskitler’e, Esik Kurganı’nı Türk sayılan Sakalar’a ait olduğunu kabul eder.

Hun Devri’nde gelişme gösteren kurgan yapıları İslam sonrası Türk Sanatı’nda anıtsal özellikler gösteren türbe ve kümbetlerin kaynaklarından sayılır. Taş ve toprakla oluşturulan suni tepeler, çadır formu ve Budist Kubbelerin yardımıyla kubbe ve piramit çatının oluşmasını sağlamıştır. Bazı kurganlarda giriş odasıyla mezar odasının ayrı oluşu kümbetlerdeki ziyaret ve mumyalık kısmının ayrı oluşu arasında bağlantı kurulabilir.


PAZIRIK KURGANLARI

1929’da S. I. Rudenko ve M. P. Gryaznov tarafından Altaylarda deniz seviyesinin 1600 m. üstünde Büyük Ulagan Vadisi’nde Çulışman Nehri ile Başkaus Nehri arasında bulunmuştur. İlk dönem kazılarında 1. kurgan ortaya çıkarıldı. Mezarın içinde iklimin soğuk oluşu nedeniyle donma (merzloka) gerçekleşmiş eşyaların çoğu çürümeden günümüze gelmiştir. Rudenko’nun 1947 – 1949 yıllarında yaptığı kazılarda 4 kurgan daha ortaya çıkarıldı. Büyüklü küçüklü toplam 40 kurgan keşfedildi. Mezarların 5 tanesi büyük kurganlar olup içlerinden paha biçilmez materyaller çıkarıldı.

Pazırık 1 5 metre çapında 1,5x2 m yüksekliğinde bir taş yığını altında bulunmaktaydı. Asıl mezar çukuru 7,2x7,2x4 m ölçülerindeydi. Genel özelliklere göre inşa edilmiş yapıda tomruk duvarlar ve çatıdan ibaret odada ceset ağaç oyma tabutta yer alır. Duvarlara keçe dokuamalar asılmış, ölünün kişisel eşyaları, çeşitli aletler yiyecek ve içecekler buraya yerleştirilmiştir. Mezar odasının dışında kurban edilen atlar koşun takımlarıyla birlikte mezara konmuştur. Burada mezarın yapımında kullanılan aletler de ele geçirilmiştir. Bunlar arasında ahşap bir araba da vardır. Ele geçirilien materyaller arasında atların başına konan geyik başı şeklinde maskeler ilgi çekicidir. Diğer Pazırık Kurganları da benzer yapıdadır. 2. kurgandaki tahnit edilmiş erkek ve kadın cesetlerinden erkek olanın vücudunda dövme oluşu, 5. kurganda ise dünyanın en eski düğümlü halısının ele geçirilmesi önemlidir.


Noin-Ula Kurganları

Hun devrine ait odluğu kesin olarak kanıtlanmış Noin-Ula Kurganları Kozlov başkanlığındaki heyet tarafından ortaya çıkarılmıştır. Çoğu araştırmacı tarafından milattan önce 2 – 1. yy.’a tarihlenen mezarları M.S. 1. yy.’a tarihleyenler de vardır. Kurganlar birçok benzer mezar gibi soyguncuların yağmasına uğramıştır. Bu nedenle bir-iki küçük parça dışında altın eşyaya rastlanmamıştır.

Kazılan kurganlardan birinin taş yığını 16x14 m ölçülerindedir. Bunun altındaki çukurun derinliği 9m kadardır. Duvarlar ağaçtan yapılmış olup tabut ve diğer malzelemelerin indirildiği duvar dik değil dışarıdan içeriye doğru meğillidir. Asıl tabutun bulunduğu oda daha alt seviyededir. Ceset odası 3x1,70x1,20 ölçülerindedir. Bu odada 216x77x78 cm ölçülerinde ağaç oyma tabut yer alır.


Esik Kurganları

Kazak arkeolog K. Akişev tarafından 1960-1970 yılarında Alma-Ata şehrinin 50 km yakınında Isıg Gölü civarında yapılan kazılarda ortaya çıkarıldı. Mezardan çıkarılan bir çanağın üzerine Orhun harfleriyle yazılmış yazılar, genç prens cesedinin üzerine bulunan altın zırh ve çok sayıda altın sanat eseri nedeniyle önemlidir.

Diğer kurganlardaki 7 m. derinliğindeki mezar odası toprak taş yığını ile kapatılmıştır. Kalın çam kütüklerinden yapılmış mezar odasının ölçüleri 3x2x1,2 m’dir. Araştırmacıların açıklamalarına göre mezar odasının ahşap strüktürü dışarıda hazırlanmış ve daha sonra kazılan mezara indirilmiştir.


Diğerleri

N.V. Pobosmak’ın Rusya Federasyonu’nun Altay otonom bölgesinde, Ukok Platosu’nda, yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan kurganlar önemlidir. İçlerinden zengin buluntuların çıktığı ve Pazırık kültürüyle ilişkilendirilebilinecek bu kurganların en önemlileri Ak-Alaha 1,2 ve Kuturguntas kurganlarıdır. Aynı bölgede içinden bedeni dövmeli bir kadın cesedinin çıkarıldığı kurgan da son derece önemlidir.


Çadır Kavramı

Hun döneminin ve yerleşik döneme kadar tüm Türk topluluklarının en önemli mimari öğelerini biri çadırdır. Aslında Prototürk ve Hun devirleirnde( sonraki dönemdelerde görüldüğü gibi) özellikle ormanlık bölgelerde( örneğin Güney Sibirya) ve daha günede kalan yerleşik bölgelerde insanlar ahşap evlerde yaşıyordu. Arkeologların Horezm’de M.Ö: 300’e (kelteminar kült) tarihledikleri bir ev buna örnektir. Önemli olan nokta bu ahşap evinde çadır biçimini andırmasıdır.

Çadır özellikle bozkır bölgelrinde hayvancılıkla geçinen, yaylak-kışlak arasında gidip gelen, belli yerlerde ibadet ve törenlerini yapan yarı-yerleşik Türk toplulukları ve diğer bozkır topluluklarında günümüze kadar kullanılmıştır.

Çadırların ilk örneklerine ait kalıntılara paleotik dönemde Sibirya’nın Buret bölgesinde rastlanır. Üç tanesinin kalıntıları bulunan bu çadırlardan başka birde dikdörtgen bir çadır vardır. Bu ovada Orta Yenisey(Kem havzası) bölgesinde Prototürk yada Protohun kabul edilen Tagar kültür devresine ait Boyar kaya resimlerinde bozkır yaşantısı ile ilgili tasvirlerde kubbe-çatılı çadır tasvirlerine rastlanmaktadır.

Eskiden beri kullanılan bir kaç çadır tipi vardır. Bunların en basiti sırıkların tepede birleştiği konik görünümlü çadırlardır. En öenmli çadır tipi araştırmacıların yurt adını verdikleri barınaklardır. Yurt tipi çadırlara Öy (üy) dendiği de olur, bazen aköy veya karaöy olarak adlandırıldıklarıda olur.

Yurt tipi çadırlar Kerege denilen ve birbirlerine çapraz olarak birleştirilmiş parçaların yanyana getirilmesi ile oluşan bir gövdeye sahiptir. Bu gövdenin üzerine şekilleri sabitleştirilmiş eğik çubuklardan oluşan UK(uğ) veya Oklar, Tünlük(düğümlük), Şarak veya Çangarak adıverilen tepedeki çembere tutturulur. Bu çember üzerindeki deliklerden karşıya geçen, gerilmiş yay şeklindeki çubuklara Küldireviş denir. Bu kısmı genellikle örtülmez ocak dumanı için açık bırakılır. Çadırın kubbesi tamamlandıkdan sonra çadır keçe ile kapatılır. Bunlar kolonlara bağlanır. Kapı kısmı ahşap şöve ve lentodan meydana gelir ve keçe yada halıyla kapatılır. Yazın yan duvarları kapatan keçe kaldırıldığında kamış veya sazdan yapılmış çok ince bir aksam(Çiy) çadırın gövdesine tuturulur. Çadırın içi sanat bakımından değerli halı, kilim, keçe, yaygı, işlemesi gibi malzemelerle zengin bir görünüm kazanır. Çadırlar nakledilirken sökülür ve bununla birlikte çadırın tekerlekli arabalarla nakledildiğini gösteren örneklerde vardır.

Çadır mimarisinin İslam sonrası Türk mezar mimarisini etkilediği anlaşılmaktadır. Bu etki bazı bölgelerde yeni yapılan mezarların metal aksamla çadır şeklinde oluşu ve zaman zaman bu aksamın beton ve çamurla sıvanışında görülür.


Kaya Resmi


Kaya resimleri (petroglif) kaya ve mağara yüzeylerine yapılmıştır. Bazıları boyaile bazıları kazıma ve çizme yoluyla yapılmıştır. Kaya resimleriin en erken örneklerinde belirli bir üslup yoktur. Sonraki dönemlere ait örneklerde Türk sanatının en öenmli üslubu olan Hayvan Üslubu’a uygun olan kopozisyonlar görülür.

Kaya reimleri Hunlar’dan Göktürk devrinin sonrasına kadar teknik ve estetik açıdan pek fazla bir deiğişiklik göstermez. Bazı merkezlerde kaliteli örnekler olmasına karşın, çoğunlukla(tarihi ne olursa olsun) arkaiktir. Bu nedenle kaya resimleri sanatsal değerden çok, sonraki devirlerin temelini oluşturan ikonografik ve ikonolojik nitelikleriyle önemlidir.

Kaya resimlerinin erken örneklerinde av kültürü ve sembolizmi yansıtan reesimler egemendir. Bu resimlerin bazılarında sembolik anlamlar içeren hayvan mücadele sahnelerinin prototipleri bazılarıda birbirleriyle mücadele eden hayvan figürlerine rastlıyoruz. Zıt kavramların mücadelesini sembolize eden, mücadele sahneleri, insan hayvan mücadeleleriyle birlikte tarih öncesi devirlerden itibaren etkili olan Hayvan Ata inancı ve hayvan biçimine girme temasıyla ilişkilidir.

Kaya resimlerinde süvari tasvirleri, savaşan insan figürleri, arabalı çadır tasfirleri, başları maskeli ve kuyruğu düğümlü, moncuk denilen püskül süslemeli at tasfirleri, kurt, dağ keçisi, geyik gibi hayvanlar dini inançlar ve günlük hayat ile ilgili sahneler, damgalar veya yazıya benzer işaretler daire veya dikdörtgen şekiller, dört ana yön işaretleri gibi unsurlar yer alır.

Kaya resimlerinin en erken örnekleri Orta Asya’da mezolitik veya erken neolitik devirlere aittir. Bunlar arasında Doğu Özbekistan’da Zaraut Kaman Mağrası’nda ve Doğu Pamirler’deki Sakta Mağrası’nda yer alan tasfirler önemlidir. Bunlar batıda Azerbaycan’daki Gobustan kaya resimlerine ve daha kuzey ve doğudaki örneklere bağlanır. M.Ö. 1700- 1200 yıllarına ait. Karasug kültürünün yayıldığı Yenisey kaya resimlerinde ve Kem vadisnin batısı, Sibirya, Çungarya, Kögmen gibi bölgelerde görülen Tagar ve Taştık kaya resimlerinde Türklerin atalarına ait izler bulunur.


Heykel

Prototürk ve Hun devrinde heykel sanatı çeşitli kurganlardan çıkarılan ahşap veya madenden yapılmış heykellerden ibarettir. Nadiren çeşitli taşlardan yapılmış ve Prototürk ve Hun devrine mal edile bilecek heykellerde vardır bunlar sembolik yada dini anlamlar içeren sanat eserleridir.


Halı

Türk halı sanatının ve dünya halılarının bilinen en erken tarihli örneği Altaylar’daki Pazırık 5 kurganından çıkarılan Hun veya Prototürklere ait halıdır. Bu halı (M.Ö. 3-2 yy.) 1.89m x 2m boyutun da Gördes(türk) düğümüyle dokunmuştur. Rudenko tarafından çıkarılan bu halının günümüze gelebilmiş olması mezarın buzlar altında kalmış olamsıyla mümkün olmuştur.

Pazırık Halısı: Halının üçü dar ikisi geniş beş bordürü vardır. Orta kısım 24 kareye bölünmüştür. Bu kareler 4 yapraklı bitkisel karakterli(bazılarına göre stilize kartal, bazılarına göre nilüfer “lotus” veya dört yön figürü) motiflerle doldurulmuştur en iç ve endış dar bordürlerinde aslan, grifon figürleri, içteki geniş bordürde sığınlar, dıştaki geniş bordürde süvari figürleri, iki bordür arasında orta zemindeki figürlerden oluşan bir bordür(su) vardır. Kök boya ile renklendirilmiş halıda motifler kırmızı, sarı, mavi renklerdedir. Halının bulunduğu bölgeye özgü sıhınlar, türk ikonogrofisine uygun suvariler, dokuma tekniği ve Pazırık kurganından çıkarılması Türk halısı olduğunun kanıtıdır.

Pazırık halısından başka 4. kurgandan ve Noin-Ula kurganlarından fazla anlamlı olmayan halı parçaları çıkarılmıştır. Orta Asya’da olması gerekli düğümlü halılardan erken tarihli hiç bir örnek günümüze ulaşmamıştır. Öteki parçalar M.S. 3-4 yy.’a ait Lou-Lan ve Lop-Norda, M.S. 5-6 yy’a ait Kızıl’da bulunmuştur. Pazırık ve diyer Hun kurganlarından çıkarılan başka türde dokuma, desen, renk ve kompozisyon bakımından eksik görünen sahneyi tamlayabilir.


İşleme Sanatı

Prototürk ve Türk işleme sanatının en eski örnekleri kurganlardan çıkarılan eserler arasında yer alır genellikle M.Ö. 3-2 yy’a tarihlenen Pazırık kurganlarından çıkarılan keçeden yapılmış üzeri aplike olarak işlenmiş eyer örtüleri önemlidir. Bu eserlerde türk hayvan üslubunun en öenmli temalerından hayvan mücadele sahnelri veya hayvan figürleri görülür.

Hun prenslerine ait 1, 6, 12, 23, 25, numaralı Noin-Ula kurganlarından kumaşlar, Pazırık’takine benzer eyer örtüleri, keçe yaygılar çıkarılmıştır. Ayrıca bu kurganlardan birinden çıkarılan ve batı türk tipini gösteren yün işleme örtü dikkati çeker.

Bu arada kurganlardan deri, kumaş, yün veya keçeden giyislerde bulunmuştur. İçe giyilen gömlekler, bir hun asilzadesine ait kaftan, keçe veya deriden bot ve çizmeler yün çoraplar, kulakları kapatan başlıklar. Giyim kuşamın bozkır kültürüne uygun geliştiğini göterir.


Maden Sanatı

Türk maden santının en erken örneklri altın, gümüş, demir, tunç ve bu madenlerin alaşımlarından meydana gelen objelerden oluşur. Çeşitli maden yapım ve süsleme teknilerinin kullanıldığı bu eserler, plakalar, günlük kullanım eşyaları, silahlar, at koşum taımlarının madeni kısımları, takılar, tören kazanları, sancak alemleri veya çadır tepelikleri gibi çeşitli tip ve boyutlardaki ve çeşitli fonksiyonları karşılayacak şekilde yapılmıştır.

Prototürk ve hun devrinin en güzel örnekleri Leningrad Hermitage Müzesi’nde bulunan Orta ve İç asyanın çeşitli kurganlarından çıkarılmış 1. Petro’nun emri ile toplanan eserlerdir. Bu eserler mücevher, kemer tokaları, altın plakalar olup çeşitli sembolik anlamlara sahip aslan, kaplan, geyik, at gibi hayvanları veya hayvan mücadellerini içerir.

Erken devir türk sanatında madeni eserlerin önemli bir bölümü Minusinsk eserleri ve iç Moholistan’da Ordos Bronz eserleri olşuşturur. Ordos eserleri prototürk dönemde Karasuk kültüründe sözü geçen Türk sanatı ile Çin sanatı arasındaki ilişkileri ortaya koyması bakımından önemlidir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst