Bayan Taruz
Bayan Üye
Bu sözleri dinleyen Hud peygamber insanların birden nasıl değişeceğine şaşıyordu. Çünkü o güne kadar Ad kavminin arasında yaşamıştı. Doğruluktan hiç ayrılmamıştı. Kavminin ileri gelenleri de o güne kadar kendisine hiç bu şekilde davranmamışlardı. Akılsızlıkla veya yalancılıkla itham etmemişlerdi. Çünkü hep doğru ve güzel davranışlarda bulunduğu için takdir edilen birisiydi. Şimdi ne olmuştu bu insanlara? Böyle birden tavır almışlardı.
O güne kadar Hud peygamber saygı duyulan birisiydi. Üstelik yine o güne kadar putların önünde eğilmemiş ve secde etmemişti. Buna rağmen bir hatırlatma ve uyarıyla insanlar çok fazla değişiyorlardı. Demek ki onlara göre, çıkarlarına, menfaatlerine, kötülüklerine, haksızlıklarına ses çıkarmayan insan iyiydi. İşte Hud peygamber Rabbinin kendisini peygamber seçişini ve görevinin önemini şu şekilde dile getirir:
(Hûd "Ey kavmim" dedi, ben aklı kıt biri değil, âlemlerin Rabbinden bir elçiyim. Rabbimin haberlerini bildiriyor ve size dürüst ve güvenilir öğütler veriyorum. Sizi uyarabilsin diye kendi içinizden birinin eliyle; Rabbinizden size bir haber gelmesini yadırgıyor musunuz, niçin? Hiç değilse, sizi nasıl Nuh toplumunun yerine getirdi ve sizi maddî varlık olarak nasıl kat kat üstün güçlerle donattı, bunu hatırlayın. Ve artık anın Allahın nimetlerini ki kurtuluşa erebilesiniz. Araf 7/6769
Uyarı gayet net bir şekilde yapılmıştı. Allah beni seçti Allah hiç akılsız veya yalancı birisini peygamber seçer mi? Toplumun önderi olacak insanı yalnız bırakır mı? Tabi ki bırakmaz. İşte bu şekilde Hud peygamberi vahyiyle destekledi. Yalnız olmadığını haykırmasını istedi. Bundan önce geçen ve kendilerinin hikâyelerini bildiği Nuh kavmi gibi olmaktan men etti. Onlarda peygamberlerini yalanlamışlardı. Onlarda peygamberlerini akılsızlıkla suçlamışlardı. Onlar da peygamberlerini insan olmakla güçsüz olmakla itham etmişlerdi. Ama ne oldu? Sonunda galip gelen, üstün olan peygamber ve ona inananlar oldu. Üstelik bir insanın akılsız olması için yaptığı ve söylediği sözlerin akla aykırı olması gerekir. Hud peygamber o güne kadar böyle bir davranışta bulunmamıştı. Taş yığınlarının tanrı olamayacağını, güçlü ve zengin insanların tanrı olamayacağını söylemişti. Yapılan haksızlık kim tarafından yapılırsa yapılsın kötü olduğunu dile getirmişti. Savaşların, insanları köleleştirmenin kötü olduğunu ifade etmişti. Güce güvenerek insanları hor görmenin iyi olmadığını anlatmıştı. Peki, bunlar mı bir akılsızın söyleyeceği sözler. Bunlar mı bir yalancının söyleyeceği ifadeler. Son olarak Hud peygamber onların kendilerinden bir çıkar ve menfaat beklediği düşünerek bu sözlerine karşı gelebileceğini düşünerek şunları söyler:
"Ey kavmim! Bu (uyarılar) için sizden bir karşılık da bekliyor değilim; benim (çabalarımın) karşılığı beni yaratan (Allah'tan) başkasına düşmez. Öyleyse, artık aklınızı kullanmayacak mısınız?" Hud 11/51 Hayatı sadece faydacılık anlayışı üzerine kuran insanlar peygamberliğin büyük sorumluluğunu anlayamayacaklardır. Çünkü bir insan her hangi bir çıkarı olmadan böylesine büyük bir işe kalkışmaz. Bundan Hudun elde edeceği bir kazanç mutlaka olmalıdır. Bu da olsa olsa insanları kandırıp sonra da onlara başkan lider olmaktır. Sonra da onların üzerinden kazanç elde etmektir. Yüce Rabbimiz, bu kalpleri günahlarla kararmış insanların Hud peygamber hakkında bu tür kanaatleri gündemleştireceğini bildiği için hemen önlemini almıştır. Hud peygamber bu işten dolayı hiçbir beklentisi olmadığını gayet açık bir dille ifade etmiştir. Bir peygamberin tek beklentisi varıdır; Allahın rızası ve sevgisi. Bunun dışındaki bütün kazançlar teferruattır. Bu amaca hizmet edebildiği oranda diğer kazançların bir anlam ve değeri olacaktır.
O güne kadar Hud peygamber saygı duyulan birisiydi. Üstelik yine o güne kadar putların önünde eğilmemiş ve secde etmemişti. Buna rağmen bir hatırlatma ve uyarıyla insanlar çok fazla değişiyorlardı. Demek ki onlara göre, çıkarlarına, menfaatlerine, kötülüklerine, haksızlıklarına ses çıkarmayan insan iyiydi. İşte Hud peygamber Rabbinin kendisini peygamber seçişini ve görevinin önemini şu şekilde dile getirir:
(Hûd "Ey kavmim" dedi, ben aklı kıt biri değil, âlemlerin Rabbinden bir elçiyim. Rabbimin haberlerini bildiriyor ve size dürüst ve güvenilir öğütler veriyorum. Sizi uyarabilsin diye kendi içinizden birinin eliyle; Rabbinizden size bir haber gelmesini yadırgıyor musunuz, niçin? Hiç değilse, sizi nasıl Nuh toplumunun yerine getirdi ve sizi maddî varlık olarak nasıl kat kat üstün güçlerle donattı, bunu hatırlayın. Ve artık anın Allahın nimetlerini ki kurtuluşa erebilesiniz. Araf 7/6769
Uyarı gayet net bir şekilde yapılmıştı. Allah beni seçti Allah hiç akılsız veya yalancı birisini peygamber seçer mi? Toplumun önderi olacak insanı yalnız bırakır mı? Tabi ki bırakmaz. İşte bu şekilde Hud peygamberi vahyiyle destekledi. Yalnız olmadığını haykırmasını istedi. Bundan önce geçen ve kendilerinin hikâyelerini bildiği Nuh kavmi gibi olmaktan men etti. Onlarda peygamberlerini yalanlamışlardı. Onlarda peygamberlerini akılsızlıkla suçlamışlardı. Onlar da peygamberlerini insan olmakla güçsüz olmakla itham etmişlerdi. Ama ne oldu? Sonunda galip gelen, üstün olan peygamber ve ona inananlar oldu. Üstelik bir insanın akılsız olması için yaptığı ve söylediği sözlerin akla aykırı olması gerekir. Hud peygamber o güne kadar böyle bir davranışta bulunmamıştı. Taş yığınlarının tanrı olamayacağını, güçlü ve zengin insanların tanrı olamayacağını söylemişti. Yapılan haksızlık kim tarafından yapılırsa yapılsın kötü olduğunu dile getirmişti. Savaşların, insanları köleleştirmenin kötü olduğunu ifade etmişti. Güce güvenerek insanları hor görmenin iyi olmadığını anlatmıştı. Peki, bunlar mı bir akılsızın söyleyeceği sözler. Bunlar mı bir yalancının söyleyeceği ifadeler. Son olarak Hud peygamber onların kendilerinden bir çıkar ve menfaat beklediği düşünerek bu sözlerine karşı gelebileceğini düşünerek şunları söyler:
"Ey kavmim! Bu (uyarılar) için sizden bir karşılık da bekliyor değilim; benim (çabalarımın) karşılığı beni yaratan (Allah'tan) başkasına düşmez. Öyleyse, artık aklınızı kullanmayacak mısınız?" Hud 11/51 Hayatı sadece faydacılık anlayışı üzerine kuran insanlar peygamberliğin büyük sorumluluğunu anlayamayacaklardır. Çünkü bir insan her hangi bir çıkarı olmadan böylesine büyük bir işe kalkışmaz. Bundan Hudun elde edeceği bir kazanç mutlaka olmalıdır. Bu da olsa olsa insanları kandırıp sonra da onlara başkan lider olmaktır. Sonra da onların üzerinden kazanç elde etmektir. Yüce Rabbimiz, bu kalpleri günahlarla kararmış insanların Hud peygamber hakkında bu tür kanaatleri gündemleştireceğini bildiği için hemen önlemini almıştır. Hud peygamber bu işten dolayı hiçbir beklentisi olmadığını gayet açık bir dille ifade etmiştir. Bir peygamberin tek beklentisi varıdır; Allahın rızası ve sevgisi. Bunun dışındaki bütün kazançlar teferruattır. Bu amaca hizmet edebildiği oranda diğer kazançların bir anlam ve değeri olacaktır.