Home / Falih Rıfkı Atay

ashli

Bayan Üye
Antrepo, home ve kır...

İngiltere’yi hep bu üç kelimede hatırlardım. Benim için yarı karanlıkta, esmer meşe ve koyu deriden eşya arasında, ocağının sesini dinleyerek ince ipek yapraklı kitap okuyan adam, göğsüne deniz köpükleri vuran çıplak gemiciden, veya çivili papucu ve demir uçlu sopasıyle, İsviçre dağlarından inen seyyahtan fazla İngiliz’di. Londra’da, bu adamı büsbütün tamamladım. Evinin yeşil veya mavi, alçak ve dar kapışım, yeleğinin cebindeki anahtarla, bir çanta gibi açan Londra Efendisi, eski İstanbul Osmanlısını, ne kadar hatırlatıyor.

Londra’da kapıya henüz çekiçle vurulduğunu söyleyen bir muharrir:
"O kadar İngiliz olan bu ses." diyor.
Bu, tam, Osmanlı mahallesinin sesi değil midir?

Türk kapısının çengelini, kolonu ve tokmağını, Yahudi çıngırağı söküp attı.
İngiliz vatanı ne coğrafyada, ne de Fransız vatanı gibi edebiyatta kavranabilir: Bu vatan, home’da tadılabilir. Bir dönüm çöl, dört duvar, bahçe ve ortasında ev: İngiltere budur. Büyük Ada’nın köşesinde, Yakacık’ın bayırında, Bahia’nın tepesi üstünde ve Aden’de bütün Londra’yı bir İngiliz çatısının altında bulursunuz, İngiltere, her yerde, ahlâk, âdet, yaşayış, tavır, yapı ve eşyasiyle kurulan pahalı bir dekordur.

Gerçi İngiliz henüz düşüncesini maddeleştirebilen mesut bir kimsedir. ’ Bizim düşüncelerimiz, hayalimizde doğup, ihtiyarlayıp ölür. Can çekişen birçok Türk’ün kafasında, iki odalı çıplak bir ev, dünyada gördüğü rüyaların sonuncusu idi.

Home’u büyültünüz, kulübü bulacaksınız: Club House! En büyük kulüp İngiliz vatanıdır, sözünü de hatırlayınız.

Mahalle kahvesi bir Osmanlı havası olduğu gibi kulüp bir ingiliz havasıdır. Bir ingiliz sefiri Türk kulüplerinden birini dolaşıyordu.
Her tarafı gezdi, gördü, dedi ki:

"Daha iyi eşyalısı Londra’da bile az bulunur. Her şey tamam, hep iyi... Fakat bu bir kulüp değil..." Yüzüne baktılar:

"Bir gün bir Lord Londra’da bir kulüpte koltuğa oturmuştu. Yirmi dört saat kalkmadı. Ancak o zaman gidip baktılar; Ölmüştü."

Kulüpte bir adam yüz kişi arasında; yatak odasında olduğu kadar yalnız kalabilecektir. Ne merasim, ne teşrifat, ne gürültü, hatta ne garsonun: "Emriniz efendim?" sesi!

Kütüphanesinde konuşulan, koltukta oturan üyesinin omuzuna vurulan kahkaha ile selâmlaşılan, gelen geçene ayağa kalkılan yer, kulüp değildir.

Fakat St. James caddesinin kulüplerini, İstanbul’da veya Avrupa şehirlerinde gördüklerinizle mukayese etmeyiniz.

Bir gün Royal Automobille Club’e yemeğe çağrılmıştım. Kapıdan girince geri dönmek istedim: Koskoca bir otel holü, valizler, gruplar, kapıcılar iki yanındaki merdivenlerde bir sürü inip çıkan kadın ve erkek, durmaksızın işleyen bir döner kapı: Bu sakin bir otel bile değil, bir New York Palas’ı idi. ! 16.000 üyesi olduğunu söylediler. Orta katta, geniş maroken koltuklara kurulmuş susarak gazetelerini okuyan bildiğimiz kulüp Ingilizlerinden birkaç yüz kişi gördüm.

Kulübün Londra’ya Fransa’dan gelmiş olmasına belki şaşarsınız. İlk zamanları bunlar kadınlarla erkeklerin buluşmalarına yarardı. Cromwell iki cinsi birbirinden ayırdı. Kulüpte erkekler kendi aralarında kaldılar, fakat bir müddet sonra, gece yarısı, Night Clup’te buluştular.

İngilizlerin ne kadar kendi aralarında yaşar olduklarını bilirsiniz. Bernard Shaw diyor ki:

"İngilizler hususî hayatlarına o kadar düşkündürler ki bazan bir otel veya mağaza açan bir İngiliz bile, gelen müşteriye, tavsiyesiz evine girmeğe cesaret eden bir türedi diye bakar. Onun için İngilizler bu gibi işlerde sık sık iflâs ederler."

Fakat bu kendi aralarında yaşayış hissinin İngiliz kulüplerini, bazan Hint kastları kadar ayırdığını bilmezdim. Tayyarecilerin öteki ordu sınıflarının kulüplerine gitmediklerini okudum. Daha garibi var: Onuncu Hüsar, dokuzuncu Hüsar’la buluşmazmış.

Gece, entarilerini giyip mahalle kahvesinde toplanan Osmanlı efendilerinin, bir başka mahalleliyi nasıl kabul ettiklerini bilmem hatırlar mısınız?

Osmanlı evi İngiliz evi kadar ve Osmanlı mahallesi İngiliz kulübü kadar kapalı idi. İstanbul üslubunu da, asırlarca bu disiplin ayakta tuttu.

Londra’yı gördükten sonra, Tanzimat’ta akşamları eve dönmek âdetini kaybeden İstanbul efendilerini, guruba doğru sokaklardan toplayıp mahallerine doğru süreceğim geliyor. Ve eski cuma mesirelerini ne kadar arıyorum.
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst