Hıristiyan dogmasına göre cin

sensiz olmaz

Kayıtlı Üye
M.S. 476'da Batı Roma İmparatorluğu çökünce, meydan Papalık kurumuna kalmıştı ve Roma Katolik Kilisesi hiç vakit kaybetmeden bu fırsatı kullandı. Aslında, Avrupa'daki Kilise'nin öne sürdüğü doktrinler ile 5 asır önce yaşamış Peygamber İsa'nın öğretileri arasında pek bir benzerlik olduğu söylenemezdi. Ama, Kutsal Kitap (İncil) adına konuşan örümcek kafalı papazların yobazlık kokan vaazlarından başka eğitim kaynağı olmayan halk, eninde sonunda bulduğu ile yetinmek zorundaydı.

Aslında ritüel ve hiyerarşi kurallarına bakacak olursanız, son dönem Mısır rahiplerinin Roma üzerindeki etkisinden Kilisenin ne denli etkilendiğini kolaylıkla görebilirsiniz. Papalık, bir bakıma, eski İsis - Osiris - Horus geleneğini Kutsal Ruh - Baba - Oğul şeklinde taklit etmekten başka bir şey yapmamaktadır. Bunların ise İsa'nın öğretisiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Kutsal Kitap’ın yanlış tercümeleri ve Yahudi geleneğinin etkisi ile, Antik dönemden kalan daimon terimi, Kilisenin elinde bir çırpıda "kötü varlık, şeytan, put" olarak yorumlandı. Bu yorumlarda elbette ki aslında koyu bir Yahudi gelenekçisi olan ve sonradan İsa'nın öğretisini benimsemiş gibi görünerek onun bütün sözlerini çarpıtan havarisi Aziz Pavlus'un mektuplarının büyük rolü olmuştur. Korintoslulara 1. Mektup'ta (10:20) şöyle der: "Putperestler kurbanlarını aslında Tanrı olmayan daimonlara sunuyorlar, işte ben sizin bu daimonlarla ortak olmanızı istemiyorum... Biz istediğimizi yapmakta serbestiz, diyorsunuz. Ama, her istediğiniz sizin için faydalı mıdır?” Paulus'a göre insanlar kendi iradelerini öyle istedikleri gibi kullanamazlardı. İnsanlar için neyin iyi olduğunu ancak Tanrı bilir ve emrederdi. Pavlus'un öğretisine göre kurulmuş Kilise de Tanrı'nın yeryüzündeki aracısı olduğuna göre, Kilisenin başı olan Papa ne derse o olacaktı.

Daha önceki devirlerde, tanrıların insanlarla ilişki kurmasında etkili rolü üslendiği söylenen daimonlar, doğaüstü güçlerin kişileştirilmiş sembolleri olarak zihinlerde yer almışken, bu kez bütün daimonların yetkisini Kilise kendi üzerinde toplamış ve eski daimonları da kötülüğün kaynağı olarak damgalayarak konuyu kapatmıştı. Aslında kimin daha belalı bir cin olduğunu insanlar zamanla gayet iyi anlayacaklardı. Fakat, adına Kilise denilen bu yeni cin ile o dönemlerde iyi geçinmek zorundaydılar.

Yahudi geleneğinden kalma efsanelere dayanarak Eski Yunan filozoflarının açıklamalarını yorumlayan Kilise, daimonlar için yeni bir tanımlama yapmakta hiç güçlük çekmedi. Adına Satan (Şeytan) denilen ve Tanrı'ya başkaldırdığı için göklerden kovulan isyankar başmeleğin ordularıydı bu kötü yaratıklar. Nitekim aynı doğrultudaki bir yorum ile, yine Ortadoğu'da Yahudi efsanelerinden çok sonra filizlenen başka bir dinde karşılaşacaktı insanlar. Ama, bu dinin Avrupa'ya uzanmasına kadar daha çok vakit vardı.

Kanonik addedilen dört İncil'de, dört ayrı yazar tarafından Peygamber İsa'nın hayatı anlatılmıştır. Bunların naklettiklerine bakılırsa, İsa'nın yaşadığı dönemde ortalık cinlerle kaynamaktadır ve her gittiği yerde başına üşüşen cin çarpmış insanları bu kötü varlıkların saldırısından Peygamberin nasıl kurtardığı anlatılır. Bu cinler hiç kuşkusuz Antik Çağ'ın daimonları ile aynı kefeye koyulmuştur Kilise tarafından. Burada iki örnekle görelim Peygamber İsa'nın cinleri nasıl çıkardığını: Matta İncili 8:28-32 "(İsa) Karşı yakaya ulaştığında, Gadarinilerin diyarında, mezarlardan çıkan cinlere tutulmuş iki adamla karşılaştı. Bunlar o kadar azgınlardı ki kimse o yoldan geçemezdi. Ey Tanrı'nın oğlu, bizden ne istiyorsun? Vaktimiz tamamlanmadan önce bize eziyet etmeye mi geldin? diye bağırdılar. Biraz ilerde otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı. Cinler ona (İsa'ya) yalvardılar: Eğer bizi çıkarırsan, şu domuz sürüsüne gönder! İsa da onlara gidin dedi ve (cinler) çıkıp domuzların içine girdiler. Sonra bütün domuz sürüsü hızla yardan aşağıya atlayıp gölün sularında boğuldu."

Markos İncili 9:14-29 "... Kalabalıktan biri dedi ki: Sahip, sana oğlumu getirdim. Musallat olan bir ruh yüzünden konuşamaz hale geldi. (Kötü ruh) ne zaman saldıracak olsa, onu yerden yere çarpıyor. Oğlum da ağzından köpükler saçarak dişlerini gıcırdatıyor ve kaskatı kesiliyor. Havarilerine bu kötü ruhu çıkarmalarını söyledim ama beceremediler. İsa da cevap verdi: Ne inançsız ve sapık bir nesil bu! Ne vakte kadar sizinle birlikte olacağım? Getirin onu bana. Sonra çocuğu ona getirdiler. Ruh onu görür görmez çocuğu sarstı ve çocuk yere düşerek ağzından köpükler saçmaya ve debelenmeye başladı. İsa babasına sordu: Ne zamandan beri bu böyle? Babası cevap verdi: Küçüklüğünden beri. (Ruh) onu çok kere ateşe ve suya atarak yok etmek istedi. Ama, eğer sen bir şey yapabilirsen, bize acı da yardım et! İsa ona karşılık olarak şöyle dedi: Eğer yapabilirsen ha! İmanı olan için her şey mümkündür. Çocuğun babası haykırdı: Benim imanım var. İmanımın yetmediği yerde bana yardım et! Bu sırada İsa kalabalığın onlara yaklaştığını gördü ve kötü ruhu azarlayarak şöyle dedi: Dilsiz ve sağır ruh! Sana emrediyorum. Çocuktan çık ve bir daha da ona girme! Ruh da haykırıp çocuğu şiddetle sarstıktan sonra çıktı. Çocuk ceset gibi hareketsiz kalınca, etraftakiler öldüğünü söylediler. Ama, İsa onun elinden tuttu ve ayağa kaldırdı. İsa eve girdikten sonra, havarileri ona gizlice sordular: Bunu niye biz çıkaramadık? O da dedi ki: Bu tür olanı duadan başka bir şeyle çıkarmanın imkanı yoktur."

İncillerdeki bu hikayeler, daha sonra Kilisenin exorcism (cin çıkarma) operasyonları için önemli bir malzeme sayıldı. Fakat, epilepsi vakasına benzeyen hikayedeki beceriksiz havariler gibi başarılı olamadıkları zamanlarda - ki genellikle böyle oluyordu - egzorsist papazlar daha da etkili yöntemler keşfederek, cinleri çıkarıyoruz derken binlerce insanı ya sakat ettiler ya da toptan öldürdüler. Bu arada bazı zeki papazlar ruhsal hastalıkların sebeplerini yavaş yavaş anlamaya başlamışlardı, ama bu deneylerin faturası halka çok pahalıya maloluyordu.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst