Buğra1
Kayıtlı Üye
Türkiye’de her 3 yetişkinden biri hipertansiyon hastası.. Bu sinsi hastalığa dikkat !
Erken tanı için düzenli tansiyon kontrolünün önem taşıdığı hipertansiyon vakalarında tedavinin kapsamlı bir şekilde planlanması, hastanın da yaşam boyu sürecek olan bu plana uyması ve hayat tarzını değiştirmesi gerekiyor.
15 MİLYON HİPERTANSİYON HASTASI
Tüm dünyada yaklaşık 1 milyar kişinin hipertansiyondan etkilendiği düşünülüyor. Ülkemizde 18 yaş üzeri popülasyonda görülme sıklığı yüzde 31.8. Erkeklerin yüzde 27.5, kadınların yüzde 36.1 yani yaklaşık olarak 15 milyon kişi hipertansiyon hastası. Ancak her 3 kişiden 2’si hipertansiyon hastası olduğunun farkında değil. Çünkü hipertansiyon öyle bir hastalık ki, organ hasarına neden olmadan önce hiçbir belirti vermiyor.
Hipertansiyonu teşhis etmenin tek yönteminin düzenli olarak tansiyon ölçtürmek olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi kardiyoloji uzmanı Dr. Ayşegül Karahan Zor, ideal tansiyonun 120/80 mmHg ve altındaki değerler olduğunu; ve 140/90 mmHg’nın üzerindeki değerlerin hipertansiyon olarak değerlendirildiğini bildiriyor.
Dr. Zor, son yıllarda prehipertansiyon (hipertansiyon öncesi) dönemin gündeme geldiğini, buna göre, 120/140 mmHg (büyük), 80/90 mmHg (küçük) arasının artık ‘hipertansiyon öncesi dönem’ olarak değerlendirildiğini söylüyor. Bu hastalara etkili beslenmeye yönelik değişiklikler, azalmış tuz alımı, kilo kaybı, ölçülü alkol alımı ve artmış sebze ve meyve tüketiminden oluşan yaşam tarzı değişiklikleri ve daha sık tansiyon takibinin önerildiğini ifade ediyor.
NEDENİ BİLİNMİYOR
Hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 90-95’inde herhangi bir neden bulunmuyor, ancak şişmanlık, sigara, kötü beslenme, ailesel yatkınlık gibi risk faktörlerinden söz ediliyor. Bu grup hipertansiyona birincil (primer) hipertansiyon deniyor. Hipertansiyon vakalarının yüzde 5-10’u ise bir başka hastalığa bağlı olarak ‘ikincil’ olarak gelişiyor.
Hipertansiyon hastalığını erken dönemde yakalayabilmek için her yaştan bireyin, hiçbir şikayeti olmasa da, en az yılda bir kez tansiyonunu ölçtürmesi gerektiğini söyleyen Dr. Ayşegül Karahan Zor, tansiyon ölçümü sırasında uyulması gereken kuralları şöyle sıralıyor: “Kan basıncı ölçülmeden önce en az 5-10 dakika dinlenmek gerekir. Tansiyon ölçülmeden önceki son yarım saat içinde ağır egzersiz yapmamış olmak, çay, kahve, sigara ve alkol tüketmemiş tercihen yemek yememiş olmak gerekir. Ayrıca manşonun büyüklüğü de önemlidir. Doğru sonuç alınabilmesi için manşonun boyu hastaya uygun olmalıdır, manşon içerisindeki şişen kısım kol çevresinin en az yüzde 80’ini sarmalıdır.
HASTAYA KAPSAMLI DEĞERLENDİRME
Tansiyonu yüksek çıkan hastaya kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Suat Altınmakas, bu değerlendirme kapsamında, böbrek fonksiyonlarının tam olarak incelenmesi gerektiğinin altını çiziyor. “Hipertansif hastanın değerlendirilmesinde idrarla atılan proteinin tespit edilmesi, kalp fonksiyonlarında bir değişiklik olup olmadığına bakılması, kalp duvarlarında bir kalınlaşma olup olmadığının araştırılması, özellikle erken dönemde diğer organlarda herhangi bir hasar yokken göz dibine bakılması gerekiyor.”
Altınmakas, “Göz dibi muayenesi özellikle önemli çünkü, göz dibinde en küçük ve tansiyon yükselmesine en hassas damarlar bulunur. Hiçbir organda hasar olmasa bile buradaki değişiklikler hipertansiyonun etkilerini ortaya koyar. Eğer organlarda hasar olduysa erken dönemde ilaçla tedaviye başlama yoluna gidiyoruz. Dolayısıyla hipertansiyon tedavisine başlanması, hastaya ilaç verilip gönderilmesi şeklinde gerçekleşmiyor. Hastanın ilk değerlendirilmesi, daha sonraki takipleri son derece önemli” diye konuşuyor.
KALBİN DÜŞMANI
Halk arasında kalp hastalığının hipertansiyona yol açtığı şeklinde yanlış bir inancın bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Enis Oğuz ise “Hipertansiyon damarların yapısını bozan bir hastalık olduğu için vücutta damarlanma olan her organı etkiler. Hipertansiyonun, damarlar dışındaki en önemli komplikasyonu kalple ilgili olan komplikasyonudur. Çünkü kalbin önündeki basıncın yüksek olması kalbin kasında genişlemeye ve dolayısıyla kalpte büyümeye ve takiben kalbin kasılma fonksiyonlarında azalma meydana getirerek ve kalp yetersizliği dediğimiz olayın gelişmesine yol açar. Yine kalp de damarlarla beslenen bir organ olduğu için, kalp damarları bozulduğu zamanda, kalp krizi, kalp damar hastalığı gibi bozukluklar ortaya çıkıyor” diyor.
Tedavisi son derece zor bir hastalık olan atriyal fibrilasyonun (kalpte ritim bozukluğu) da hipertansiyonla ilişkisi olduğunu bildiren Doç. Dr. Oğuz, “İnme geçiren hastalardaki büyük çoğunluğunun altta yatan bir ritim bozukluğu olduğunu görüyoruz. Bu ritim bozukluğunun sebebi hipertansiyonda kalpiçi ve özellikle kulakçıklardaki basıncın artmasıdır” diye ekliyor.
SİGARA RİSKİ ARTIRIYOR
Sigaranın hipertansiyon üzerinde kısa ve uzun etkileri bulunuyor. Kısa süreli etkileri doğrudan doğruya damarları büzücü etkisiyle ortaya çıkıyor. içilen her sigara 15 dakika kadar tansiyonu yükseltiyor. Bir diğeri içildiğinde tekrar yükseliyor ve asla normal değerine dönmüyor. Ve gün boyu peş peşe içilen sigaranın zaman içinde aşırı yükselmelere yol açtığı biliniyor.
TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIK
Hipertansiyon tedavisinde hedef, kan basıncının normal değerlere çekilmesi ve kan basıncı yüksekliğine bağlı organ hasarlarının azaltılması. Dr. Zor, “Hastanın hiçbir kardiyak risk faktörü yoksa, yani diyabeti, yüksek kolesterolü yoksa, sigara içmiyorsa ve biz bu hastaların tansiyonlarını hafif orta düzeyde yüksek bulduysak bu hastaya ilk etapta yaşam tarzı değişikliklerini öneriyoruz. Yaşam şekli değişikliğinin kan basıncını ve böylece hipertansiyonu kontrol ettiğine dair oldukça etkili kanıtlar yayınlanmıştır. Bu öneriyi hipertansif hastalarda ilaç tedavisine başlamadan önce başlangıç tedavisi olarak veya ilaç tedavisi alanlarda tedaviye ek olarak yapıyoruz” diyor.
TUZ KISITLAMASI ŞART
“Önerilerimiz arasında hastalarımızdan öncelikle tuz kısıtlaması yapmasını istiyoruz. (Günde 6 gr. altı olarak öneriliyor) Fazla miktarda alkol tüketiyorsa, alkol tüketiminin kısıtlanmasını, fazla kiloluysa zayıflamasını, düzenli egzersiz yapmasını öneriyoruz. Haftada en az 3 kere olmak üzere 30 dakikalık yürüyüşler yapılması gerekiyor. Hastalarımızın, diyetlerine çok dikkat etmelerini öneriyoruz. Çünkü meyve ve sebzeden ağırlıklı olarak beslendiklerinde, balık tüketimini artırdıklarında, zeytinyağlı yiyecekler ağırlıklı beslendiklerinde ( günde 8-10 porsiyon sebze ve meyve, 2-3 porsiyon düşük yağ içerikli besinler ve süt ürünleri, yağ ve kolesterol alımının azaltılması) tansiyonları düşüyor.”
ÇOCUKLARI DA TEHDİT EDİYOR
Çocukluk döneminde esansiyel hipertansiyon nadir görülmekle birlikte günümüzde çocuklarda daha sık görülen bir hastalık haline geldiğine dikkat çeken Dr. Ayşegül Zor Karahan, “Eskiden çocuklarda hipertansiyon gördüğümüz zaman bunun genelde bir başka hastalık nedeniyle ortaya çıktığını düşünürdük ki bunların arasında böbrek fonksiyon bozuklukları, aort koarktasyonu olarak bilinen aort damarının hastalığı, ve çocuklardaki bir takım hormonal hastalıklar sayılabilir. Ancak çocukluk ve çocukluk çağında da artık esansiyel hipertansif hastaları görüyoruz” diyor.
HİPERTANSİYONDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Yanlış: “Ben yaşlıyım bu yüzden tansiyonumun 14/90 mmHg’nın üzerinde olması normaldir.”
Doğru: Kronik böbrek yetersizliği ve diyabeti olanlar dışında herkesin tansiyon hedefleri 140/ 90 mmHg ‘nın altı olmalıdır.
Yanlış: “Tansiyon ilaçları böbreğimi çürütüyor”
Doğru: Tam tersine tansiyon ilacı kullanılmazsa böbrekler hasarlanıyor. Böbrek yetersizliğinin en önemli nedenlerinden biri hipertansiyondur.
Yanlış: “İlaçlar bağımlılık yapıyor ve bir süre sonra etkisi olmuyor o yüzden uzun süre ilaç kullanmamak lazım.”
Doğru: Hipertansiyon ilaçları bağımlılık yapmaz, sürekli olarak kullanılmalıdır.
Yanlış: “Ben ilacımı bıraktım ve tansiyonum normal gidiyor. Artık ilaç almama gerek yok.”
Doğru: Çünkü tansiyona bağlı birçok değişiklik uzun süreli ilaç kullanımı ile geriye dönüyor. Ve damarsal değişiklikler meydana gelmeden ilaç başlanan hastalarda ilaç bırakılınca ilk başta bazı hastalarda gerçekten tansiyon yükselmiyor. Ama üç dört ay sonra yeniden yükselmeye başlıyor. Fakat bulgu vermediği için hasta yıllar sonra çok yüksek tansiyonla ve komplikasyonları çıkmış halde geliyor. O yüzden tansiyon geçen bir hastalık değildir.
Erken tanı için düzenli tansiyon kontrolünün önem taşıdığı hipertansiyon vakalarında tedavinin kapsamlı bir şekilde planlanması, hastanın da yaşam boyu sürecek olan bu plana uyması ve hayat tarzını değiştirmesi gerekiyor.
15 MİLYON HİPERTANSİYON HASTASI
Tüm dünyada yaklaşık 1 milyar kişinin hipertansiyondan etkilendiği düşünülüyor. Ülkemizde 18 yaş üzeri popülasyonda görülme sıklığı yüzde 31.8. Erkeklerin yüzde 27.5, kadınların yüzde 36.1 yani yaklaşık olarak 15 milyon kişi hipertansiyon hastası. Ancak her 3 kişiden 2’si hipertansiyon hastası olduğunun farkında değil. Çünkü hipertansiyon öyle bir hastalık ki, organ hasarına neden olmadan önce hiçbir belirti vermiyor.
Hipertansiyonu teşhis etmenin tek yönteminin düzenli olarak tansiyon ölçtürmek olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi kardiyoloji uzmanı Dr. Ayşegül Karahan Zor, ideal tansiyonun 120/80 mmHg ve altındaki değerler olduğunu; ve 140/90 mmHg’nın üzerindeki değerlerin hipertansiyon olarak değerlendirildiğini bildiriyor.
Dr. Zor, son yıllarda prehipertansiyon (hipertansiyon öncesi) dönemin gündeme geldiğini, buna göre, 120/140 mmHg (büyük), 80/90 mmHg (küçük) arasının artık ‘hipertansiyon öncesi dönem’ olarak değerlendirildiğini söylüyor. Bu hastalara etkili beslenmeye yönelik değişiklikler, azalmış tuz alımı, kilo kaybı, ölçülü alkol alımı ve artmış sebze ve meyve tüketiminden oluşan yaşam tarzı değişiklikleri ve daha sık tansiyon takibinin önerildiğini ifade ediyor.
NEDENİ BİLİNMİYOR
Hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 90-95’inde herhangi bir neden bulunmuyor, ancak şişmanlık, sigara, kötü beslenme, ailesel yatkınlık gibi risk faktörlerinden söz ediliyor. Bu grup hipertansiyona birincil (primer) hipertansiyon deniyor. Hipertansiyon vakalarının yüzde 5-10’u ise bir başka hastalığa bağlı olarak ‘ikincil’ olarak gelişiyor.
Hipertansiyon hastalığını erken dönemde yakalayabilmek için her yaştan bireyin, hiçbir şikayeti olmasa da, en az yılda bir kez tansiyonunu ölçtürmesi gerektiğini söyleyen Dr. Ayşegül Karahan Zor, tansiyon ölçümü sırasında uyulması gereken kuralları şöyle sıralıyor: “Kan basıncı ölçülmeden önce en az 5-10 dakika dinlenmek gerekir. Tansiyon ölçülmeden önceki son yarım saat içinde ağır egzersiz yapmamış olmak, çay, kahve, sigara ve alkol tüketmemiş tercihen yemek yememiş olmak gerekir. Ayrıca manşonun büyüklüğü de önemlidir. Doğru sonuç alınabilmesi için manşonun boyu hastaya uygun olmalıdır, manşon içerisindeki şişen kısım kol çevresinin en az yüzde 80’ini sarmalıdır.
HASTAYA KAPSAMLI DEĞERLENDİRME
Tansiyonu yüksek çıkan hastaya kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Suat Altınmakas, bu değerlendirme kapsamında, böbrek fonksiyonlarının tam olarak incelenmesi gerektiğinin altını çiziyor. “Hipertansif hastanın değerlendirilmesinde idrarla atılan proteinin tespit edilmesi, kalp fonksiyonlarında bir değişiklik olup olmadığına bakılması, kalp duvarlarında bir kalınlaşma olup olmadığının araştırılması, özellikle erken dönemde diğer organlarda herhangi bir hasar yokken göz dibine bakılması gerekiyor.”
Altınmakas, “Göz dibi muayenesi özellikle önemli çünkü, göz dibinde en küçük ve tansiyon yükselmesine en hassas damarlar bulunur. Hiçbir organda hasar olmasa bile buradaki değişiklikler hipertansiyonun etkilerini ortaya koyar. Eğer organlarda hasar olduysa erken dönemde ilaçla tedaviye başlama yoluna gidiyoruz. Dolayısıyla hipertansiyon tedavisine başlanması, hastaya ilaç verilip gönderilmesi şeklinde gerçekleşmiyor. Hastanın ilk değerlendirilmesi, daha sonraki takipleri son derece önemli” diye konuşuyor.
KALBİN DÜŞMANI
Halk arasında kalp hastalığının hipertansiyona yol açtığı şeklinde yanlış bir inancın bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Enis Oğuz ise “Hipertansiyon damarların yapısını bozan bir hastalık olduğu için vücutta damarlanma olan her organı etkiler. Hipertansiyonun, damarlar dışındaki en önemli komplikasyonu kalple ilgili olan komplikasyonudur. Çünkü kalbin önündeki basıncın yüksek olması kalbin kasında genişlemeye ve dolayısıyla kalpte büyümeye ve takiben kalbin kasılma fonksiyonlarında azalma meydana getirerek ve kalp yetersizliği dediğimiz olayın gelişmesine yol açar. Yine kalp de damarlarla beslenen bir organ olduğu için, kalp damarları bozulduğu zamanda, kalp krizi, kalp damar hastalığı gibi bozukluklar ortaya çıkıyor” diyor.
Tedavisi son derece zor bir hastalık olan atriyal fibrilasyonun (kalpte ritim bozukluğu) da hipertansiyonla ilişkisi olduğunu bildiren Doç. Dr. Oğuz, “İnme geçiren hastalardaki büyük çoğunluğunun altta yatan bir ritim bozukluğu olduğunu görüyoruz. Bu ritim bozukluğunun sebebi hipertansiyonda kalpiçi ve özellikle kulakçıklardaki basıncın artmasıdır” diye ekliyor.
SİGARA RİSKİ ARTIRIYOR
Sigaranın hipertansiyon üzerinde kısa ve uzun etkileri bulunuyor. Kısa süreli etkileri doğrudan doğruya damarları büzücü etkisiyle ortaya çıkıyor. içilen her sigara 15 dakika kadar tansiyonu yükseltiyor. Bir diğeri içildiğinde tekrar yükseliyor ve asla normal değerine dönmüyor. Ve gün boyu peş peşe içilen sigaranın zaman içinde aşırı yükselmelere yol açtığı biliniyor.
TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIK
Hipertansiyon tedavisinde hedef, kan basıncının normal değerlere çekilmesi ve kan basıncı yüksekliğine bağlı organ hasarlarının azaltılması. Dr. Zor, “Hastanın hiçbir kardiyak risk faktörü yoksa, yani diyabeti, yüksek kolesterolü yoksa, sigara içmiyorsa ve biz bu hastaların tansiyonlarını hafif orta düzeyde yüksek bulduysak bu hastaya ilk etapta yaşam tarzı değişikliklerini öneriyoruz. Yaşam şekli değişikliğinin kan basıncını ve böylece hipertansiyonu kontrol ettiğine dair oldukça etkili kanıtlar yayınlanmıştır. Bu öneriyi hipertansif hastalarda ilaç tedavisine başlamadan önce başlangıç tedavisi olarak veya ilaç tedavisi alanlarda tedaviye ek olarak yapıyoruz” diyor.
TUZ KISITLAMASI ŞART
“Önerilerimiz arasında hastalarımızdan öncelikle tuz kısıtlaması yapmasını istiyoruz. (Günde 6 gr. altı olarak öneriliyor) Fazla miktarda alkol tüketiyorsa, alkol tüketiminin kısıtlanmasını, fazla kiloluysa zayıflamasını, düzenli egzersiz yapmasını öneriyoruz. Haftada en az 3 kere olmak üzere 30 dakikalık yürüyüşler yapılması gerekiyor. Hastalarımızın, diyetlerine çok dikkat etmelerini öneriyoruz. Çünkü meyve ve sebzeden ağırlıklı olarak beslendiklerinde, balık tüketimini artırdıklarında, zeytinyağlı yiyecekler ağırlıklı beslendiklerinde ( günde 8-10 porsiyon sebze ve meyve, 2-3 porsiyon düşük yağ içerikli besinler ve süt ürünleri, yağ ve kolesterol alımının azaltılması) tansiyonları düşüyor.”
ÇOCUKLARI DA TEHDİT EDİYOR
Çocukluk döneminde esansiyel hipertansiyon nadir görülmekle birlikte günümüzde çocuklarda daha sık görülen bir hastalık haline geldiğine dikkat çeken Dr. Ayşegül Zor Karahan, “Eskiden çocuklarda hipertansiyon gördüğümüz zaman bunun genelde bir başka hastalık nedeniyle ortaya çıktığını düşünürdük ki bunların arasında böbrek fonksiyon bozuklukları, aort koarktasyonu olarak bilinen aort damarının hastalığı, ve çocuklardaki bir takım hormonal hastalıklar sayılabilir. Ancak çocukluk ve çocukluk çağında da artık esansiyel hipertansif hastaları görüyoruz” diyor.
HİPERTANSİYONDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Yanlış: “Ben yaşlıyım bu yüzden tansiyonumun 14/90 mmHg’nın üzerinde olması normaldir.”
Doğru: Kronik böbrek yetersizliği ve diyabeti olanlar dışında herkesin tansiyon hedefleri 140/ 90 mmHg ‘nın altı olmalıdır.
Yanlış: “Tansiyon ilaçları böbreğimi çürütüyor”
Doğru: Tam tersine tansiyon ilacı kullanılmazsa böbrekler hasarlanıyor. Böbrek yetersizliğinin en önemli nedenlerinden biri hipertansiyondur.
Yanlış: “İlaçlar bağımlılık yapıyor ve bir süre sonra etkisi olmuyor o yüzden uzun süre ilaç kullanmamak lazım.”
Doğru: Hipertansiyon ilaçları bağımlılık yapmaz, sürekli olarak kullanılmalıdır.
Yanlış: “Ben ilacımı bıraktım ve tansiyonum normal gidiyor. Artık ilaç almama gerek yok.”
Doğru: Çünkü tansiyona bağlı birçok değişiklik uzun süreli ilaç kullanımı ile geriye dönüyor. Ve damarsal değişiklikler meydana gelmeden ilaç başlanan hastalarda ilaç bırakılınca ilk başta bazı hastalarda gerçekten tansiyon yükselmiyor. Ama üç dört ay sonra yeniden yükselmeye başlıyor. Fakat bulgu vermediği için hasta yıllar sonra çok yüksek tansiyonla ve komplikasyonları çıkmış halde geliyor. O yüzden tansiyon geçen bir hastalık değildir.