meridyen2
Kayıtlı Üye
Hikmetli konuşmak müminlerin duasıdır
Konuşmaların kişiliği yansıtan en önemli özelliklerden biri olduğunu bilen müminlerin konuşmalarını diğer insanlardan ayıran çok önemli bir fark vardır:
Hikmetli Konuşmak…
Hikmetli konuşmak, bir insanın olabilecek en doğru, en faydalı ve en yerinde konuşmayı yapabilmesidir. Ancak hikmetli konuşmanın herhangi bir kuralı yoktur. Yerine, zamanına, hitap edilen kişilere ve içinde bulunulan şartlara göre değişir. Dahası hikmetli konuşabilmenin kişinin zeka seviyesiyle, kültür düzeyiyle, tahsil durumuyla ya da teknik bilgisiyle de herhangi bir bağlantısı yoktur. Bu gerçekten habersiz olan kimi insanlar, bu özelliğin teknik dikkat ile elde edilebileceğini sanırlar; bunun için konuşmalarının edebiyat kurallarına veya güzel söz sanatlarıyla ilgili bazı kitapların öğütlerine olabildiğince uygun olmasına büyük özen gösterirler.
Uzun ve sıra dışı cümleler kurduklarında ya da entelektüel değeri olduğuna inandıkları güncel ya da yabancı terimler kullandıklarında konuşmalarının son derece etkili ve süslü olacağına inanırlar. Oysa bunların hiçbiri insana hikmetli konuşabilme yeteneği kazandırmaz. Çünkü hikmet ancak imanla, Allah korkusundan kaynaklanan samimiyetle ve Yüce Allah’a duyulan teslimiyetle kazanılabilen bir özelliktir.
Kuran’da meleklerin “Dediler ki: 'Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.'” (Bakara Suresi, 32) ayetiyle bildirilen tesbihlerinde olduğu gibi, Yüce Allah sonsuz hikmet sahibidir ve dilediği kişiye bu nimeti dilediği kadarıyla verir. İnsanın ise Allah’ın kendisine öğrettiği dışında hiçbir bilgisi yoktur.
Hikmetli Konuşmak Nasıl Olur?
Hikmet sahibi bir kimse konuşmalarında kendisini karşı tarafa beğendirme amacı taşımaz. Kendisine nutku verip konuşturacak olanın Allah olduğunu bilerek Rabbimiz’e sığınır ve sadece O’nun rızasını kazanmayı hedefleyerek konuşur. Her an olduğu gibi konuşurken de insanların değil Allah’ın huzurunda bulunduğunun ve konuşmasının ancak O’nun dilemesiyle etkili olacağının şuurundadır. Sözlerinin etkili ve hikmetli olması için Allah’a dua eder. Bu samimiyete karşılık, vicdanı insana söylenmesi gereken en güzel sözleri ilham eder. Dolayısıyla neyin vurgulanması, neye dikkat çekilmesi ya da neyin söylenmemesi gerektiğini; hangi üslubun yanlış, hangi anlatımın etkili olacağını vicdanını dinleyen herkes kolaylıkla bulabilir.
Kuran ahlakının yaşanmadığı yerlerde yapılan süslü ve edebi konuşmaların aksine hikmetli konuşan insanın sözleri karşı tarafın kalbine etki eder. Samimi bir insan hiçbir zaman için insanların takdirini hedefleyerek konuşmaz. Kuran ahlakından uzak olan insanların asıl amaçları ise kendilerini insanlara beğendirmek olduğu için, bu durumda samimiyet tamamen ortadan kalkar. Samimiyet olmayınca doğal olarak hikmetli konuşma da olmaz.
Konuşmacı kimi zaman bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek adına dinleyenlerin hiçbir şekilde işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar. Oysa iman eden bir insan bir konuyu olabilecek en açık ve anlaşılır, en özlü, etkileyici ve karşı tarafa fayda sağlayacak üslup ile anlatır.
Amacı ne kendini beğendirmek ne de karşı tarafa üstün görünmektir. Amacı sadece Allah’ın rızasını kazanmak için karşı tarafa faydalı olabilmektir. Niyeti halis olduğu için Allah’ın izniyle bu çabası en hayırlı şekilde sonuçlanır.
Kuran’ın, “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir...” (Bakara Suresi, 269) ayetiyle hikmetin önemine ve insanlar için büyük bir nimet olduğuna dikkat çekilmektedir.
Gerçekten de hikmet sahibi bir mümin, Allah’ın izniyle dini en güzel şekilde yaşayabilmekte, Yüce Allah’ın en razı olacağı konuşmaları yapabilmekte, insanlara Kuran ahlakını en anlaşılır ve en etkili bir biçimde anlatarak çeşitli hayırlara vesile olabilmektedir. Bu ahlaka sahip bir müminle konuşan kimseler, bu kişinin hikmetli yorumları sayesinde olayların fark edemedikleri yönlerini görebilmekte, akledemedikleri akılcı davranışlara yönelebilmektedirler. Hikmetin ne denli büyük bir nimet olduğunun farkında olan müminler dualarında Yüce Rabbimiz Allah’tan kendilerine ‘hikmet, anlatım çarpıcılığı ve etkili bir hitabet kabiliyeti’ vermesini isterler.
Kendilerine Hikmet Verilenler
Ayetlerde Allah’ın hikmeti dilediği kimseye verebileceğine ve hikmetin Allah’ın elçilerinin de önemli özelliklerinden biri olduğuna dikkat çekilmektedir. Örneğin “...Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.” (Sad Suresi, 20) ayetiyle Hz. Davut’a Allah Katından özel bir hikmet ve anlatım çarpıcılığı verildiği bildirilmektedir. “Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik.” (Nisa Suresi, 54) ayetiyle de Hz. İbrahim’e hikmet verildiğinden bahsedilmektedir.
Bunun yanında, hikmetli konuşmanın kişinin yaşıyla da bir bağlantısı yoktur. Allah samimiyeti ve imanı oranında dilediği insana dilediği yaşta hikmet verebilmektedir. Kuran’da bu durumun en güzel örneklerini Hz. Yahya ve Hz. Musa’da görmek mümkündür.
Yüce Allah, Müminleri Boş ve Yararsız Sözlerden Sakındırmıştır
Allah’a inanmayan insanlar yaşamlarını dünya hayatıyla sınırlı olarak düşündükleri için sonsuz hayatlarını yaşayacakları ahiret için bir hazırlık yapmaya da gerek duymazlar. Nasıl bir tavır içerisinde olduklarını, yaşadıkları süre içerisinde hayırdan yana neler kazandıklarını, nasıl bir sona doğru ilerlediklerini düşünmezler. Oysa her davranış, her söz, her düşünce hesap gününde insanın önüne çıkartılmak üzere saklanmaktadır. Sarf edilen her faydalı ve hikmetli söz insanı ahirette kazançlı çıkaracak, Yüce Allah’ın rızasını, cennetini ve rahmetini kazanmasına vesile olacaktır. Müminler boş ve yararsız sözün ne olduğu konusunda ölçülerini Kuran’a göre belirlerler. Dünyada geçirdikleri her anlarının ahiret yaşamları açısından çok kıymetli olduğunu bildikleri için, hayatları boyunca vicdanlarına başvurarak boş söze dalmamaya büyük özen gösterirler.
Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir. (Müminun Suresi, 3)
(makale harun yahya)
Konuşmaların kişiliği yansıtan en önemli özelliklerden biri olduğunu bilen müminlerin konuşmalarını diğer insanlardan ayıran çok önemli bir fark vardır:
Hikmetli Konuşmak…
Hikmetli konuşmak, bir insanın olabilecek en doğru, en faydalı ve en yerinde konuşmayı yapabilmesidir. Ancak hikmetli konuşmanın herhangi bir kuralı yoktur. Yerine, zamanına, hitap edilen kişilere ve içinde bulunulan şartlara göre değişir. Dahası hikmetli konuşabilmenin kişinin zeka seviyesiyle, kültür düzeyiyle, tahsil durumuyla ya da teknik bilgisiyle de herhangi bir bağlantısı yoktur. Bu gerçekten habersiz olan kimi insanlar, bu özelliğin teknik dikkat ile elde edilebileceğini sanırlar; bunun için konuşmalarının edebiyat kurallarına veya güzel söz sanatlarıyla ilgili bazı kitapların öğütlerine olabildiğince uygun olmasına büyük özen gösterirler.
Uzun ve sıra dışı cümleler kurduklarında ya da entelektüel değeri olduğuna inandıkları güncel ya da yabancı terimler kullandıklarında konuşmalarının son derece etkili ve süslü olacağına inanırlar. Oysa bunların hiçbiri insana hikmetli konuşabilme yeteneği kazandırmaz. Çünkü hikmet ancak imanla, Allah korkusundan kaynaklanan samimiyetle ve Yüce Allah’a duyulan teslimiyetle kazanılabilen bir özelliktir.
Kuran’da meleklerin “Dediler ki: 'Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.'” (Bakara Suresi, 32) ayetiyle bildirilen tesbihlerinde olduğu gibi, Yüce Allah sonsuz hikmet sahibidir ve dilediği kişiye bu nimeti dilediği kadarıyla verir. İnsanın ise Allah’ın kendisine öğrettiği dışında hiçbir bilgisi yoktur.
Hikmetli Konuşmak Nasıl Olur?
Hikmet sahibi bir kimse konuşmalarında kendisini karşı tarafa beğendirme amacı taşımaz. Kendisine nutku verip konuşturacak olanın Allah olduğunu bilerek Rabbimiz’e sığınır ve sadece O’nun rızasını kazanmayı hedefleyerek konuşur. Her an olduğu gibi konuşurken de insanların değil Allah’ın huzurunda bulunduğunun ve konuşmasının ancak O’nun dilemesiyle etkili olacağının şuurundadır. Sözlerinin etkili ve hikmetli olması için Allah’a dua eder. Bu samimiyete karşılık, vicdanı insana söylenmesi gereken en güzel sözleri ilham eder. Dolayısıyla neyin vurgulanması, neye dikkat çekilmesi ya da neyin söylenmemesi gerektiğini; hangi üslubun yanlış, hangi anlatımın etkili olacağını vicdanını dinleyen herkes kolaylıkla bulabilir.
Kuran ahlakının yaşanmadığı yerlerde yapılan süslü ve edebi konuşmaların aksine hikmetli konuşan insanın sözleri karşı tarafın kalbine etki eder. Samimi bir insan hiçbir zaman için insanların takdirini hedefleyerek konuşmaz. Kuran ahlakından uzak olan insanların asıl amaçları ise kendilerini insanlara beğendirmek olduğu için, bu durumda samimiyet tamamen ortadan kalkar. Samimiyet olmayınca doğal olarak hikmetli konuşma da olmaz.
Konuşmacı kimi zaman bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek adına dinleyenlerin hiçbir şekilde işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar. Oysa iman eden bir insan bir konuyu olabilecek en açık ve anlaşılır, en özlü, etkileyici ve karşı tarafa fayda sağlayacak üslup ile anlatır.
Amacı ne kendini beğendirmek ne de karşı tarafa üstün görünmektir. Amacı sadece Allah’ın rızasını kazanmak için karşı tarafa faydalı olabilmektir. Niyeti halis olduğu için Allah’ın izniyle bu çabası en hayırlı şekilde sonuçlanır.
Kuran’ın, “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir...” (Bakara Suresi, 269) ayetiyle hikmetin önemine ve insanlar için büyük bir nimet olduğuna dikkat çekilmektedir.
Gerçekten de hikmet sahibi bir mümin, Allah’ın izniyle dini en güzel şekilde yaşayabilmekte, Yüce Allah’ın en razı olacağı konuşmaları yapabilmekte, insanlara Kuran ahlakını en anlaşılır ve en etkili bir biçimde anlatarak çeşitli hayırlara vesile olabilmektedir. Bu ahlaka sahip bir müminle konuşan kimseler, bu kişinin hikmetli yorumları sayesinde olayların fark edemedikleri yönlerini görebilmekte, akledemedikleri akılcı davranışlara yönelebilmektedirler. Hikmetin ne denli büyük bir nimet olduğunun farkında olan müminler dualarında Yüce Rabbimiz Allah’tan kendilerine ‘hikmet, anlatım çarpıcılığı ve etkili bir hitabet kabiliyeti’ vermesini isterler.
Kendilerine Hikmet Verilenler
Ayetlerde Allah’ın hikmeti dilediği kimseye verebileceğine ve hikmetin Allah’ın elçilerinin de önemli özelliklerinden biri olduğuna dikkat çekilmektedir. Örneğin “...Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.” (Sad Suresi, 20) ayetiyle Hz. Davut’a Allah Katından özel bir hikmet ve anlatım çarpıcılığı verildiği bildirilmektedir. “Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik.” (Nisa Suresi, 54) ayetiyle de Hz. İbrahim’e hikmet verildiğinden bahsedilmektedir.
Bunun yanında, hikmetli konuşmanın kişinin yaşıyla da bir bağlantısı yoktur. Allah samimiyeti ve imanı oranında dilediği insana dilediği yaşta hikmet verebilmektedir. Kuran’da bu durumun en güzel örneklerini Hz. Yahya ve Hz. Musa’da görmek mümkündür.
Yüce Allah, Müminleri Boş ve Yararsız Sözlerden Sakındırmıştır
Allah’a inanmayan insanlar yaşamlarını dünya hayatıyla sınırlı olarak düşündükleri için sonsuz hayatlarını yaşayacakları ahiret için bir hazırlık yapmaya da gerek duymazlar. Nasıl bir tavır içerisinde olduklarını, yaşadıkları süre içerisinde hayırdan yana neler kazandıklarını, nasıl bir sona doğru ilerlediklerini düşünmezler. Oysa her davranış, her söz, her düşünce hesap gününde insanın önüne çıkartılmak üzere saklanmaktadır. Sarf edilen her faydalı ve hikmetli söz insanı ahirette kazançlı çıkaracak, Yüce Allah’ın rızasını, cennetini ve rahmetini kazanmasına vesile olacaktır. Müminler boş ve yararsız sözün ne olduğu konusunda ölçülerini Kuran’a göre belirlerler. Dünyada geçirdikleri her anlarının ahiret yaşamları açısından çok kıymetli olduğunu bildikleri için, hayatları boyunca vicdanlarına başvurarak boş söze dalmamaya büyük özen gösterirler.
Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir. (Müminun Suresi, 3)
(makale harun yahya)