Hiç Perdelidir Hayat/Yüksel Güngör

Efsunkar

Bayan Üye
Hiç perdesi yoktur bu oyunun. Yani en büyük oyun perdesiz girer gösterime. Birileri oyuncu olur, birileri seyirci ve birileri de kahraman olur. Geriye kalanlar ise roller.

Hayat bir oyundan ibarettir*(h.ş.m)

Neyse şimdi oyun başlıyor ve açılsın perdeler. pardon açılsın gözler demek istemiştim.

Birinci bölüm:

Soğuk havalar içine işledikçe insanın, içinde sıcağa yer kalmaz derler. Oysa her soğukluk bir kısım sıcaklığı barındırır bağrında. Bazen hayata karamsar baktığınızı söyleyenler olur. Evet karamsar olduğunuz zamanlar vardır. Çünkü karamsar olmanızı gerektiren her ne varsa, istemeseniz bazen dimağınızdaki misafir olmak ister.

Ben bu satırları yazmayı düşünürken dışarıda yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Çantamda sahip olduğum tek felsefe kitabım ıslanmaya başlamıştı bile. Felsefe hocamız: “felsefe hayata bakıştır.” derdi. Evet şimdi hayata bakışım ıslanıyordu. Aslında bu havalarda halice karşı, elimde bir sigarayla ıslanıp hiçbir zaman benim olamayacak, haziran sıcağında bir deniz meltemi gibi serinliğini suratıma çarpan o mehtap kıza şiirler yazmak isterdim. Ama ardı arkası kesilmeyen sözlerim, onu ifade etmeye gelince adeta kısırlaşıyordu. İşte biraz da bu yüzden karamsar olur insan.

Birine aşık oluyorsun ve gizliden sevmeye başlıyorsun. Aşk doğuyor usulce ve büyüyor. Aşk başlar derdi bazıları. Ve ben onlara aşk başlamaz, aşk doğar derdim. Aşk doğar, aşık aşkı büyütür ve aşk yaşar aşık ölürdü. Bu hep böyle sürüp gidecekti. Yani toprak bir göbeklik kapı açacaktı bağrına ve içine alacaktı aşıkları. Hiç kimse aşık olayım diye özel bir çaba sarf etmezdi. Aşkın kendisi gelip onu bulurdu. İşte aşk doğmuş ve aşık olmuştun birine. Ah bir karşısına çıksan da dolu bir sesle bakar mısınız desen. O da baksa ve göklere meydan okuyan bir cesaretle, tek celseyle aşkı anlatsan ona. Belki karşılık vermeyecektir senin bu sorgusuz teslimiyetine. Kim bilir belki de rahatlayacaksın. Bütün pembe hayalleri anlatacaksın ve ilk defa birine sevdiğim diyeceksin. Ama bunların hiçbirini yapamayacaksın. İşte biraz da bu yüzden karamsar olur insan.

Her sayfası uzun gecelerin bitmeyen hasretini anlatan mektuplar yazacaksın. Her sayfaya ey platonik sevgilim diye giriş yapacaksın. Tabi gönderilebilecek bir adresi olmayacak o mektubun. Sanki kendine yazmış ve kendine gönderecekmiş gibi olacaksın. Ağlamak isteyeceksin ama erkekler ağlamaz diyerek ondan da vazgeçeceksin.

burada hayatı farklı bir yöne çekmektedir yönetmen. ve durup bir anlığına gözlerini açıp kapatacaksın

ikinci (b)ölüm:

İşin en kötüsü sen birine bu denli aşık olmuşken, sömürü sevdası bin ladinler yaratıyor ve enkaz haline getiriyordu şehrin en lüks mekanlarını. saray Bosnalara inşa ediyor, Mostarları telef ediyordu tek dişli ucubeler. Aşk ve nefret duygusu bir arada büyüyordu. Kadınlar, Allah için ölümleri arzuluyordu Ebu Gureyb’in küf kokan sabahlarında. Ve aşık oluyordun sen, aşık. Bir kez daha yenilmek istiyordun. Başaramayacağını bile bile aşık oluyordun, ve kendi kendine:

“Hep denedin

Hep yenildin

Olsun

Yine dene

Yine yenil

Daha iyi yenil.” diyordun. Her defasında daha iyi yeniliyordun.

gözlerini kapatarak perdelerini kapatmışsa hayatın, belli ki oyunun bu bölümü hoşuma gitmemiştir. yönetmen anlar kapanan gözlerin manasını.

üçüncü bölüm:

Bak işte o kız yine geçiyor. Başını önüne eğip, günah surlarının içinde: “ tövbe Allah’ım tövbe” diyerek önünden başka hiçbir yere bakmayan kız. Onu ilk defa dışarıda görüyorsun. Git bu defa durdur ve de ki: “ey günahın kendisine yaklaşmaktan utandığı kız! Beni seviyor musun?” Sakın seni seviyorum deme. Olsun: “git Allah’ın belası” desin. Olsun, ne derse desin. Ama olsun git ve yağmurla beraber söyle. Hiç yüzüne bakma. Hiç gözlerine bakma. Sadece söyle, söyle, söyle… zaten o seni sırıl sıklam görünce aşık olduğunu anlayacaktır. “ama dur gitme.” Diyorsun ve onca cümlenin arasında sadece gitmemek kazanıyor ve sen yine üşüyerek yoluna devam ediyorsun ya, biraz da ondandır karamsar olur insan.

Parasızlığın, ensesinde kötü nefesiyle dolaştığı bir insan olursun kimi zaman. Kantin sırasında hep birine hediye edersin sıranı. Yine tost kalmadı diyerek aç kalırsın bir öğle arası daha.olsun dersin –saat on ikide- akşama ne kaldı ki? Daha sonra kapıdaki kitapçından en ucuz kitabı almak için pazarlık yaparsın kitapçıyla ve onu da alamazsın.

Kentin en dar sokaklarında en geniş halinle yürümeye başlarsın. Biri çıkıp karşına nereye gidiyorsun diye sorduğunda verebilecek hiçbir cevabın olmayacak bunu da biliyorsun. Ve gidiyorsun… aslında durup bir an kendine: “dur aslanım dur! aslan aldatmasın seni. Ve unutmamak lazım ki sürüden ayrılanı kurt kapar. Dön ve şu kocaman sürüye katıl. Dur çünkü aradığını bulamayacaksın. Dur çünkü bu yol ölüme gider. Dur çünkü saçmalıyorsun. Dur çünkü, dur işte çünküsü yok. Dur sadece ve gitme.” demek istiyorsun ama ne yazık ki inatçı ayakların dilini bir kez daha yeniyor da öylece kirli yolları kirletmeye devam ediyorsun.

Ve yağmur hala yağıyor. Şehre inat, gözyaşlarına inat, türküye inat ve her şeyden önemlisi aşka inat yağıyor. Bir bakıyorsun ki kente düşen rahmet damlalarından sen pay almamışsın. Kenti baştan başa dolaştığın kaçıncı turdur hatırlamıyorsun. Hava açıyor daha sonra. Güneşin batışıyla da kuruluyorsun bir tepeye ve dolunayı izlemeye koyuluyorsun aşkla. “bu bizim ortak noktamızdır. O da şimdi başını kaldırsa fezaya bunu görecektir” diyerek, aşkını anlatıyorsun dolunaya. Yağmur durmuş olsa da içerinde bir tufandır taşıyor. Fırtınalar bir dinse kim bilir kimler inecektir yüreğindeki Cudi’ye. Ama ne fırtınalar duruyor ne de Cudi’ye birileri iniyor.

İşte bir yitirilmişe aşık olursun, bir kayıp yolcuya, bir asiye, bir tövbekara ve bir insana aşık olursun. Aşık olursun da bir türlü açılamazsın. Aşık olmak güzeldir ama aynı anda içerinde nefreti besleyen kalleş savaşlar olmasa. Çünkü böyledir asıl sevdalar diyorsun da sevdiğin kıza bir türlü sevdiğini söyleyemiyorsun. Çünkü hala içinde birilerine nefret besliyorsun. Nefreti öldüreyim diyorsun ama onu da öldüremiyorsun. İşte sevdiğine açılamamanın sebebi de bu. Yoksa cesaretsizlik değil. Değil, değil de işte biraz da o yüzden karamsar olur insan.

şimdi kafalar karışır. oyuncular seyircilerden yardım bekler. yönetmen müdahale edip son kez kapanır gözler

son b(ölüm):

kaçıştır… kaçmak ister herkes.

seyirciler çaresiz ağızlarla: “eynel mefer”*(kıyamet-10)

gözler kapanmış oyun bitmiştir……
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst