Her Sancıda Ölümü Uysallaştıran Bir
Sevda Masalısın
Ey aşk!
Sen; içinde yeşil gölgelerin oynaştığı bir deniz
Bağ bozumu sonrası yeniden toprağa düşen bir tohumsun.
Doğru notalarda yeri-göğü inleten bir melodi
Ve buğulu gözlerle sabahın göğsüne açılan bir penceresin...
Gamın yarattığı sukuttan yorgun düşen bir perisin.
Orkidesini arayan titrek bir yaban arısı;
Sıcak korkak çekingen
Ve tutuşmayan küllerin korunda
Alev alev yanan bir güneşsin! ...
Ve sen;
Sesi duyulan dibi görünmeyen derin suların adı
Şimşeği çeken toprağın ta kendisisin...
Gönüllü rüzgarın önünde sürüklenen beyaz bir bulut
Sessizliklerin beslediği hüzne gebe bir hayatsın...
Yağmurun ağlayışına kulak veren uzun ve zor bir gecesin! ...
Ey aşk!
Sen ki; karanlık ruhların çığlıklarına
Sus diyen nefes olan
Kısırlaştırılmış duyguların ışığı
Yavaşlayan ezgilerin gücüsün
Ve sönen seslerin alevi küskün duyguların mimarısın
Ve senden olmayanların vazgeçilmez gururusun...
Ki sen; nice zorluklara meydan okuyan
Yeni bir doğumun başlangıcı
Geç kalmış zamanların
Yaşanmamış yılların beyin gücüsün
Ve her sancıda ölümü uysallaştıran bir sevda masalısın! ...
Sen; iddiasız siluetlerin önünden geçen
Gözleri baykuş kıvraklığında endişeli bir erkek
Ve yapay kürklerin içindeki genç bir kadınsın...
Köleleşme köleleştirme
Yabancılaşma
Çelişme! ...