'hayaL
Bayan Üye
HAYATIMIZI ŞEKİLLENDİREN DUA VE ZİKİRLER
Dr. Dilaver Selvi
Duada kul olduğunun idraki vardır. Duada Yüce Yaratıcı’ya karşı büyük bir saygı ve sevgi saklıdır. Dua, kulun acizliğini anlayıp sonsuz kudret sahibine güvenmek ve O’nunla huzur bulmaktır.
“Duanız olmazsa Rabbiniz sizin neyinize kıymet versin?” (Furkan/77) ayeti, duanın ne büyük bir şeref olduğunu belirtiyor. Çünkü dua Yüce Allah’a imanın ispatıdır.
Duada kul olmanın idraki vardır. Duada Yüce Yaratıcı’ya karşı büyük bir saygı ve sevgi saklıdır. Dua, kulun acizliğini anlayıp sonsuz kudret sahibine güvenmek ve O’nunla huzur bulmaktır. Dua Alemlerin Rabbi’ne koşmak ve O’na sığınmaktır. Dua, kulun Yaradan’ı ile dertleşmesidir. Dua başlı başına bir ibadet, zikir ve şükürdür. Dua, nefsin benlik putunu kırıp, ona Yüce Allah'ın huzurunda boyun eğdirmektir. ‘Benim duaya ihtiyacım yok’ demek ise ne büyük bir cehalet ve gaflettir!
İbadetlerin Özü Dua, Hedefi Zikir
“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.” (Enfal/45, Ahzab/41, Cuma/10) ayetleri, müminlerin devamlı zikir yapmaları gerektiğini bildiriyor. Bu zikirlerin sabah-akşam her vakte yayılması emrediliyor. Allahu Tealâ, kendisini çokça zikreden erkeklere ve kadınlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırladığını da müjdeliyor. (Ahzab/35)
Dua ibadetin özü, zikir ise kalbin ışığı ve süsüdür. Dua kulluğun temeli, zikir ise hedefidir. Dua her an Yüce Yaratıcı’ya muhtaç bir kul olduğunu anlayıp O’na yalvarmak, zikir ise kalbi Rabbi’ne bağlayıp O’nu muhabbet ve saygıyla anmaktır.
İslâm alimleri, Allah’ı çokça zikreden kimselerden olmak için önce beş vakit namazın hakkıyla kılınması gerektiğini söylemişledir. Büyük müfessir İbni Abbas R.A., bu sınıfa girenlerin ve büyük mükâfatı elde edenlerin namazların peşinden sabah-akşam Allahu Tealâ’yı zikrettiklerini; yatarken, kalkarken, evine girip çıkarken, günlük işlerine başlarken bir çeşit zikir yaptıklarını belirtmiştir.
Bütün hal ve hayatıyla Yüce Allah’ı zikreden Hz. Rasulullah A.S. Efendimiz, bu konuda ümmetine en güzel örnek olmuş ve erkek-kadın herkesin yapabileceği bir zikir usulü öğretmiştir.
Bir hayırlı işin başında veya sonunda, bir acı veya tatlı olay karşısında okunan bu zikirler o işin sünnetidir, edebidir.
Bu zikir ve dualar günlük ders olarak yapılan zikirler gibi değildir. Herkes aşağıda vereceğimiz bu zikirleri abdestli veya abdestsiz her durumda yapabilir. İbadetlere mani haller de onları yapmaya engel değildir. Bu zikirler otururken, yatarken, yerken, içerken, çalışırken, yürürken her hal ve şartlarda yapılabilecek zikirlerdir. Bir mümin bu zikir ve duaları alışkanlık haline getirmelidir. Bu zikir ve dualara devam edilirse, dil zikre alışmış olur. Zamanla kalp de dile katılır, bütün vücut zikre ortak olur.
İnsanın kalbiyle devamlı zikir halini elde etmesi oldukça zordur. Fakat günlük işlerin önünde ve sonunda yapacağı zikirlerle kalbini uyanık tutmaya ve bir şekilde zikir içinde olmaya çalışmalıdır. Dili zikre alışan müminin -inşa- ölümü zikir üzere olur.
Bu edep ve zikirleri yapmak için bir manevi rehberden izin almaya da gerek yoktur. Mürşid tavsiyesi ile yapılan günlük derslere tasavvufta “vird” denir. Vird ilaca benzer; bunlar ise tabii gıda hükmündedir. İlacı doktor tespit etmelidir, ancak tabii gıdasını almakta herkes serbesttir. Bu zikirler her mezhep ve meşrebin ortak amelidir, herkes yapabilir. Bu dua ve zikirler dille kendi duyacağı bir sesle yapılır.
Her İş, Dua ve Zikir Fırsatıdır
Dinimizde günlük hayatımızdaki her işle ilgili bir zikir çeşidi öğretilmiştir. İslâm aleminde bu zikir ve duaları toplayan müstakil eserler yazılmıştır. İmam Nevevî Rh.A.’in “el-Ezkâr” isimli eseriyle, İbnu’s-Sinni Rh.A.’in “Kitabu Ameli’l-Yevm ve’l-Leyl” adlı eseri bunların en meşhur olanlarıdır. Ayrıca bütün hadis kitaplarında günlük amellerle ilgili bu dua ve zikirleri içeren bölümler mevcuttur. Biz bunlar içinden bir seçme yaparak günlük olarak en fazla karşılaştığımız iş veya olaylarla ilgili zikirleri ve duaları vermeye çalışacağız. Ezberlenmesi kolay olsun diye mümkün olduğu kadar kısa olanlarını tercih edeceğiz. Bunların hepsi Allah’ın habibi Hz. Muhammed A.S. Efendimiz tarafından bize tavsiye edilmiş zikir ve dualardır. Her birisinin ayrı bir faydası ve fazileti vardır.
Her okuyucunun faydalanabilmesi için, biz burada sadece Türkçe okunuşunu yazmayı tercih ediyoruz. Bu zikirler namaz içinde okunmadığı için, Türkçedeki harflerin farklılığından kaynaklanan bazı noksanlıkların fazla bir zararı olmaz. Ancak isteyenler ismi geçen kitaplara bakarak bu zikirleri Arapça metninden öğrenebilirler. Özellikle el-Ezkâr, et-Tac ve Riyazü’s-Salihin tercümelerinden faydalanılabilir.
Görüleceği üzere dua ve zikirler çoktur. Hepsinin ortak manası kulun acizliğini anlayıp Allah’a sığınmasıdır. İnsan Yüce Rabbi’ne her dilde dua edebilir. Her kalp istediği gibi ilâhî huzura derdini açabilir. Bunun yolu açıktır. Ancak Kur’an ve hadiste öğretilen dualar ve zikirler tercih edilmelidir. Bunlar ihlâsla söylendiğinde ilâhî huzurda daha çabuk kabul görür. Arapça duaların Türkçe mealleri ile de dua edilebilir.
Mümin için en kısa zikir “bismillah”, en özlü dua “elhamdülillah”dır. Yapılması mubah ve hayırlı olan her işin başında bismillah denir. Ulaşılan her nimet ve başarının sonunda da elhamdülillah söylenir. Zor bir işe girerken “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah”, bir sıkıntıya düşünce “hasbiyellah”, bir kusur işledikten sonra “estağfirullah” zikirleri erkek-kadın hiçbir müminin dilinden düşürmeyeceği zikirlerdir. En zor durumda dahi bunları terk etmemeli, aksine daha sıkı sarılmalıdır.
Besmelesiz işten hayır gelmez, şükredilmeyen nimet ne kadar çok olsa da yüz güldürmez. Yüce Allah’ı sevenler ise O’nun zikrinden usanmaz.
Dr. Dilaver Selvi
Duada kul olduğunun idraki vardır. Duada Yüce Yaratıcı’ya karşı büyük bir saygı ve sevgi saklıdır. Dua, kulun acizliğini anlayıp sonsuz kudret sahibine güvenmek ve O’nunla huzur bulmaktır.
“Duanız olmazsa Rabbiniz sizin neyinize kıymet versin?” (Furkan/77) ayeti, duanın ne büyük bir şeref olduğunu belirtiyor. Çünkü dua Yüce Allah’a imanın ispatıdır.
Duada kul olmanın idraki vardır. Duada Yüce Yaratıcı’ya karşı büyük bir saygı ve sevgi saklıdır. Dua, kulun acizliğini anlayıp sonsuz kudret sahibine güvenmek ve O’nunla huzur bulmaktır. Dua Alemlerin Rabbi’ne koşmak ve O’na sığınmaktır. Dua, kulun Yaradan’ı ile dertleşmesidir. Dua başlı başına bir ibadet, zikir ve şükürdür. Dua, nefsin benlik putunu kırıp, ona Yüce Allah'ın huzurunda boyun eğdirmektir. ‘Benim duaya ihtiyacım yok’ demek ise ne büyük bir cehalet ve gaflettir!
İbadetlerin Özü Dua, Hedefi Zikir
“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.” (Enfal/45, Ahzab/41, Cuma/10) ayetleri, müminlerin devamlı zikir yapmaları gerektiğini bildiriyor. Bu zikirlerin sabah-akşam her vakte yayılması emrediliyor. Allahu Tealâ, kendisini çokça zikreden erkeklere ve kadınlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırladığını da müjdeliyor. (Ahzab/35)
Dua ibadetin özü, zikir ise kalbin ışığı ve süsüdür. Dua kulluğun temeli, zikir ise hedefidir. Dua her an Yüce Yaratıcı’ya muhtaç bir kul olduğunu anlayıp O’na yalvarmak, zikir ise kalbi Rabbi’ne bağlayıp O’nu muhabbet ve saygıyla anmaktır.
İslâm alimleri, Allah’ı çokça zikreden kimselerden olmak için önce beş vakit namazın hakkıyla kılınması gerektiğini söylemişledir. Büyük müfessir İbni Abbas R.A., bu sınıfa girenlerin ve büyük mükâfatı elde edenlerin namazların peşinden sabah-akşam Allahu Tealâ’yı zikrettiklerini; yatarken, kalkarken, evine girip çıkarken, günlük işlerine başlarken bir çeşit zikir yaptıklarını belirtmiştir.
Bütün hal ve hayatıyla Yüce Allah’ı zikreden Hz. Rasulullah A.S. Efendimiz, bu konuda ümmetine en güzel örnek olmuş ve erkek-kadın herkesin yapabileceği bir zikir usulü öğretmiştir.
Bir hayırlı işin başında veya sonunda, bir acı veya tatlı olay karşısında okunan bu zikirler o işin sünnetidir, edebidir.
Bu zikir ve dualar günlük ders olarak yapılan zikirler gibi değildir. Herkes aşağıda vereceğimiz bu zikirleri abdestli veya abdestsiz her durumda yapabilir. İbadetlere mani haller de onları yapmaya engel değildir. Bu zikirler otururken, yatarken, yerken, içerken, çalışırken, yürürken her hal ve şartlarda yapılabilecek zikirlerdir. Bir mümin bu zikir ve duaları alışkanlık haline getirmelidir. Bu zikir ve dualara devam edilirse, dil zikre alışmış olur. Zamanla kalp de dile katılır, bütün vücut zikre ortak olur.
İnsanın kalbiyle devamlı zikir halini elde etmesi oldukça zordur. Fakat günlük işlerin önünde ve sonunda yapacağı zikirlerle kalbini uyanık tutmaya ve bir şekilde zikir içinde olmaya çalışmalıdır. Dili zikre alışan müminin -inşa- ölümü zikir üzere olur.
Bu edep ve zikirleri yapmak için bir manevi rehberden izin almaya da gerek yoktur. Mürşid tavsiyesi ile yapılan günlük derslere tasavvufta “vird” denir. Vird ilaca benzer; bunlar ise tabii gıda hükmündedir. İlacı doktor tespit etmelidir, ancak tabii gıdasını almakta herkes serbesttir. Bu zikirler her mezhep ve meşrebin ortak amelidir, herkes yapabilir. Bu dua ve zikirler dille kendi duyacağı bir sesle yapılır.
Her İş, Dua ve Zikir Fırsatıdır
Dinimizde günlük hayatımızdaki her işle ilgili bir zikir çeşidi öğretilmiştir. İslâm aleminde bu zikir ve duaları toplayan müstakil eserler yazılmıştır. İmam Nevevî Rh.A.’in “el-Ezkâr” isimli eseriyle, İbnu’s-Sinni Rh.A.’in “Kitabu Ameli’l-Yevm ve’l-Leyl” adlı eseri bunların en meşhur olanlarıdır. Ayrıca bütün hadis kitaplarında günlük amellerle ilgili bu dua ve zikirleri içeren bölümler mevcuttur. Biz bunlar içinden bir seçme yaparak günlük olarak en fazla karşılaştığımız iş veya olaylarla ilgili zikirleri ve duaları vermeye çalışacağız. Ezberlenmesi kolay olsun diye mümkün olduğu kadar kısa olanlarını tercih edeceğiz. Bunların hepsi Allah’ın habibi Hz. Muhammed A.S. Efendimiz tarafından bize tavsiye edilmiş zikir ve dualardır. Her birisinin ayrı bir faydası ve fazileti vardır.
Her okuyucunun faydalanabilmesi için, biz burada sadece Türkçe okunuşunu yazmayı tercih ediyoruz. Bu zikirler namaz içinde okunmadığı için, Türkçedeki harflerin farklılığından kaynaklanan bazı noksanlıkların fazla bir zararı olmaz. Ancak isteyenler ismi geçen kitaplara bakarak bu zikirleri Arapça metninden öğrenebilirler. Özellikle el-Ezkâr, et-Tac ve Riyazü’s-Salihin tercümelerinden faydalanılabilir.
Görüleceği üzere dua ve zikirler çoktur. Hepsinin ortak manası kulun acizliğini anlayıp Allah’a sığınmasıdır. İnsan Yüce Rabbi’ne her dilde dua edebilir. Her kalp istediği gibi ilâhî huzura derdini açabilir. Bunun yolu açıktır. Ancak Kur’an ve hadiste öğretilen dualar ve zikirler tercih edilmelidir. Bunlar ihlâsla söylendiğinde ilâhî huzurda daha çabuk kabul görür. Arapça duaların Türkçe mealleri ile de dua edilebilir.
Mümin için en kısa zikir “bismillah”, en özlü dua “elhamdülillah”dır. Yapılması mubah ve hayırlı olan her işin başında bismillah denir. Ulaşılan her nimet ve başarının sonunda da elhamdülillah söylenir. Zor bir işe girerken “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah”, bir sıkıntıya düşünce “hasbiyellah”, bir kusur işledikten sonra “estağfirullah” zikirleri erkek-kadın hiçbir müminin dilinden düşürmeyeceği zikirlerdir. En zor durumda dahi bunları terk etmemeli, aksine daha sıkı sarılmalıdır.
Besmelesiz işten hayır gelmez, şükredilmeyen nimet ne kadar çok olsa da yüz güldürmez. Yüce Allah’ı sevenler ise O’nun zikrinden usanmaz.