Hayata Dair Okunası Yazılar....

Devrim; yeryüzüne yalın bir bakıştır.”

Gözlerini alabildiğine uzakları görebilmeli baktığında.

Şehrin her bir köşesini ve her köşesinde başka bir hayata dönüşen gölgeleri fark edebilmeli. Sahici olan ne varsa ve içinde yaşamak adına bir giz taşıyan ne varsa fark edebilmelisin. Böylece zaman senin kollarında uzamalı. Bazen akrebi sımsıkı avuçlarında tutmalısın. Kimi zaman da bir yelkovanın sırtında savaşmalısın ara sokakların içinde.

Gözlerin alabildiğine uzakları görebilmeli her baktığında.

Gizli akıtılan gözyaşlarının, yarım kalmış hesabı hırslandırmalı yüreğini. Soğuk bir oda da, eskimiş bir yatağa uzanmış ve kısık yanan bir lambaya saatler boyunca bakan bir adamın incinmişliğine dikkat kesilmelisin. Onurlu bir adamın incinmişliğiyle pusulanmış sokaklarda yürüyüp, ihanetin ayak izlerinde okumalısın hayatın kaypak yüzünü.
Çekip giden bir kadının geride bıraktığı son hicaz hüzünleri özenle toplamalısın odanın içinde. Bir kristal bardağı tutuyormuşçasına özenle toplamalı ve mümkün olduğunca gözlerden uzakta tutmalısın.

Hırçın bir kuzey rüzgârı gibi esmeli bakışların kentin sokaklarında.
Bir kadının saçlarından ateşi çalmalı ve yoksul erkeklerin parmak aralarına salmalısın. Yoksul evlerin ocaklarından kaynayan yalancı tencereleri görmeli ve tahta altını yitirmiş çocuklarla yürümelisin savaş alanına. Vitrinlerden ganimet toplamalı çocuklar ve zengin korkulardan pay kapmalı gecekondu sokaklarına. Zengin düşlerden doldurmalılar kirli avuçlarına. Sen sokakların başını tutmalısın ve aynasızların sirenlerine kulak kabartmalısın.

Gözlerin alabildiğine uzakları görmeli baktığında.

Herkes el ayak çektiğinde sokaklardan yüksekçe bir yere çıkmalı ve Kudüs’ü izlemelisin gece yarılarında. Kayan her bir yıldıza selam durup, taş atan avuçlarını okşamalısın çocukların. Sonra Mekke’den gelen bir rüzgâra yüz sürmelisin. Eski zamanlardan kalma selamlar doluşmalı koynuna.
Taşın altındaki siyah adamın iniltilerine kulak kesilmelisin ve hayat her sabah yeniden yaratıldığında, sen yeniden ayaklarının altında kanayan yaralarını sarmalayıp yürümelisin.

Dik başlı yürüyüşlerin olmalı.
Her aşkı feda edebilecekmiş gibi duran çelik bir kalp taşıyormuş gibi asi, umarsız ve ifadesiz bakışlarla yürümelisin. Fakat hiç kimse bir yaprağa gözyaşı dökebilecek olmanı anlamamalı. Güçlü ve direngen yürüyüşlerin olmalı.

Gözlerin alabildiğine uzakları görmeli her baktığında.

Bir gece kimselere fark ettirmeden kimsesizler mezarlığına gömülen bir genç kızın cesedini görmelisin. Gözleri bağlanmış bir adamın, çığlıklar gelen bir odaya adım atarken irkilmesini görmelisin. İki adımlık bir voltanın ürküten yalnızlığına dikkat kesilmeli bakışların. Tecrit edilmiş hayatların kimselerin duyamadığı iç çekişlerine çevirmelisin bakışlarını.

Acıyı fark etmeli gözlerin.

Bir okulun önünde utanca dönük genç kız adımlarını fark etmeli.
Fabrika önünde üç kuruşluk boyun eğmeleri fark etmeli.
Hayata yalın bir bakış fırlatmalısın.
Ne varsa etrafında, şehri istila etmiş ne varsa.
Bir yaşama şahitlik etmenin yorgunluğuna aldırmadan, yalın bir bakış fırlatmalısın uzak yerlere bile. Senin fark etmediğin hiçbir soğuk ev kalmamalı.
Gözlerin alabildiğine uzakları görmeli.

“Ve devrim; yeryüzüne yalın bir bakıştır…”
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

HAYAT DIYE BIR SEY VAAAR...

Nedir, ne oluyor, unuttunuz mu yoksa yasadiginizi, günler, kizgin küller gibi bütün duygularinizi kavurup
öldürerek mi geçiyor
üzerinizden, arzuyla dudaginizi isirdiginiz olmuyor mu hiç, bir müzik sesiyle söyle bir koltugunuzda
dogruldugunuz, aniden
bir yaz yagmuru gibi bosaniveren sebepsiz sevinçlere inanmiyor musunuz, bir agaç gölgesinde bir an durmak,
bir aksam üstü
denize baktiginizda bu sonsuz sularin kipirtisina sasmak yok mu artik, elele tutusmak, bir avucun bir baska avuca dokunmasinin
yarattigi ürperti de hayal hanesinde kendine bir yer bulmuyor mu, bitti mi bu macera, çekildiniz mi hayattan,
hayatin sizin
bulunmadiginiz yerlerde yasandigina mi inaniyorsunuz, daha bitmeden bitirdiniz mi her seyi, yorgun ruhunuz yeni coskular için
hazir hissetmiyor mu kendini? Delirdiniz mi siz? Bu köse basinda karsiniza ne çikacagini biliyorsunuz, biliyorum
genellikle
köse baslarinda açlik ve ölüm çikiyor karsiniza ama kim bilir, belki eski bir dosta, belki güzel
bir kadina, belki okunmus
kitaplar satan bir sahafa da rastlayabilirsiniz, bir piyano sesi duyabilirsiniz ya da bir Rumeli türküsü açik
bir pencereden,
bir sögüt agaci görebilirsiniz çocukken kabugundan düdük yaptiginiz, dans adimlariyla yürüyen
bir çift bacak geçiverir önünüzden,
bir oglan bir islik çalabilir, hatta siz bile çalabilirsiniz. "Ne sevinci, ne hayati, ne eglencesi, para yok
ki" diyorsaniz
eger ve eglenmek için paranin gerekliligine bu kadar inaniyorsaniz, emin olun paraniz oldugunda da eglenemezsiniz,
para eglenceyi
çesitlendirir sadece ama eglenceyi yaratamaz, öpüsmek parayla degil, sarki mirildanmak parayla degil, "acaba
simdi o ne yapiyor"
diye düsünmek parayla degil, televizyonda iyi bir film seyretmek parayla degil, sizin için demlenmis bir
bardak çayi, bu benim
için yapildi diye neredeyse gururla alip, bardagi ince belinden sikica kavrayip içmek parayla degil. Bir tabak
semizotunu
sevinçle paylasabilirsiniz ve hiç bir pahali lokantada bulamayacaginiz bir tad alirsiniz, eger bir tabak yemegi
paylastiginiz,
paylasmak istediginiz insansa. Hayat diye bir sey var.

Sadece sizin olan, sadece size ait, içinde sadece sizin gördügünüz çiçekler açan,
yalnizca sizin müziklerinizin çaldigi bir
bahçe var, sokmayin oraya öyle herkesi, çiçeklerinizi baskalarinin çapalamasini beklemeyin,
sarkilarinizi baskalarina söyletmeyin,
anladik, ahmakliklar oluyor, aptalca kararlar veriliyor, hepinizin hayatindan bir seyler çaliniyor, hayallerinizi teker
teker
buduyorlar, ümitlerinizi öldürüyorlar, çaresiz birakiyorlar sizi, yenildiniz belki de, yenilginin
agir yarasini tasiyorsunuz
ruhunuzda, ama gene de bir hayatiniz var sizin, sadece size ait bir bahçeniz, durup soluklanacaginiz, yaralarinizi
yikacaginiz,
çiçeklerini seyredebileceginiz bir bahçe, sogukta bir bira içebilirsiniz, bir agacin gölgesinde
durabilirsiniz biran, sabaha
karsi uyanip her ay yeniden dogan hilale bir bakabilirsiniz, çok sevdiginiz bir kitabi bir daha karistirabilirsiniz,
asik
olabilir yada asik olmayi düsünebilirsiniz, sevdiklerinizi özleyebilir ve bir gün yeniden kavusabileceginizi
hayal edebilirsiniz,
geceleri agaçlarin daha degisik koktugunu farkedebilirsiniz, yeni bir salata icat edebilirsiniz, sevgilinizi çirilçiplak
soyup
evde öyle dolasabilirsiniz, saçlarinizi her zamankinden daha degisik kestirebilir, evinize bir gün de baska
bir yoldan gidebilirsiniz,
aliskanliklarinizi degistirmek için kendinize karsi müthis bir savas açabilirsiniz.

Hayat diye bir sey var, her zaman size kesfedilecek genis alanlar birakan, ne kadar yasarsaniz yasayin daima bilmediginiz,
kuytularina sokulamadiginiz bir hayat, sadece size ait bir hayat. Biliyorum dertler çok, ahmakliklar yapiliyor, sikintilar
bitmiyor,günler birbiri ardina burusup eskiyor, yorgunsunuz, belki yeniksiniz. Teslim mi olacaksiniz peki? Hayal kurmayacak
misiniz, çilginca sevismeyecek misiniz, bir daha öpüsmeyecek misiniz, agaçlara bakmayacak misiniz,
denizlere sasmayacak misiniz,
ani ve sebepsiz sevinçlere inanmayacak misiniz, bir tabak semizotunun tahmin edemeyeceginiz kadar lezzetli olabilecegini
hiç
düsünmeyecek misiniz, sizin için demlenmis bir bardak çayi bardagi belinden kavrayip içmeyecek
misiniz, daha bitmeden bitirecek
misiniz her seyi.

Delirdiniz mi siz? Hayat diye bir sey var, evet orada, elinizin hemen yaninda duruyor.
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Senden Ayrılmak Degilde Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun ...
Benden Sonra Lanet oLası eLini Kim tutacak Kim Sevecek Kim Saracak Seni...
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun ..

Senden Ayrılmak Degilde O öPüp Koklayamadığım Kıyamadıgım Saclarını Kim eLLiyecek ..Benim Zoruma Ne Gidiyor BiLiyormusun..

Senden Ayrılmak DeğiLde .Sana Doya Doya Seni SEviyorum Diyemedim ya. Sana Kim Seviyorum Diyecek Benim Zoruma Bu Gidiyor..

Kim Tuta BiLir Senin eLini Kim Sara BiLir Senin boşlukta oLan Yerini. Aklıma Geliyor İlk Tanıştığımız Gün Geliyor..
HatırLıyormusun iLk Seni Seviyorum Dediğimi..iLk Sen Deniz GözLümsün Dediğimi Hatırlıyormusun..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun
Zamanı Geçmişe Döndüremiyorum ya..Zamanı Geri Çeviremiyorum ya.
Yanıyor Yüreğim ..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun ..DünyaLArı Verdim DünyaLarı Yıktım..
Sana Varya Ömrümü Verdim..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
Anlamadın AnLayamadınya Beni...
Ne ALLaha Ne KeDere İsyan eTTim Şimdiye Kadar..
Ne Sana Ne Sana oLan Sevgime Söz Gecirdim..Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
AğLarken Beni GörmeLiydin Senin iÇin Defalarca Kendimi Yıprattıgımı Senin İçin Varya Canımı...
Tek Kalemde Vereceğimi aNLamadınya..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
SeninLe Bir Yatakta Sana SarıLıp Doya doya öPmeyi.
Sana Seni Seviyorum Demeyi Sana Canımsın Diye İnLemeyi Söyleyemedim ya..
Laan Bir Kez Ya Birkezz Gururunu AyakLArının ALtına aLsaydın .BikezCik Bana İnansaydın.
Ben Aşkta Gururu BiLmezdim Sen Severdin Sen Bana Kıyamazdın .
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
Bana Canım Demeni öZLedim.. Bana Senin İçin öLürüm Demeni Özledim.
Bana Varya Kızarken O BakışLArını öZLedim ..
Bana O NinniLer Anlatmanı Bana Ninni Smylemeni Özledim...
Zoruma Gidiyor Sen BiliyorMusun.. baktabul
Hatırlıyormusun Bigün Bana Ne Demiştin..
DünyaLArı Yıkarım Senin iÇin .Senin İçin DağLArı Delerim. Sen iSte Annemi Babamı Saymaz Yine Gelirim Demiştin..Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun....
Sen GeLemedinya Sen Benim OLamadınya..
Sen Canını Canana Veremedinya.Zoruma Gidiyor. Deniz Gözlüm.Sen Benim oLamadınya..
Bak Zaman Ne Çabuk Geçiyor Ne Sen varsın Ne Ben.. Zaman Varya ÖyLe Bir GeÇiyorki.
Zoruma Gidiyor Sen Biliyormsun..
Seni uNutamadığım. Sen Allahadamı İnanmıyorsun..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
Seni Cok öZLedim. Seni Seviyorum Diyemedimya Yanıyorum..Zoruma Gidiyor Yanıyorum.. Deniz GözLüm Yanıyorum....
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Dün Bugün Yarın
Evet dün bügün nasılda birbiriyleriyle yarışıyorlar
zamanın nasıl gecdiğini bile anlamıyoruz
Dün'den kalma güzel bir anılarımızı hatırlayıp bügünde yüzümüzde gülümselemeler oluşturur.
Güzel bir tebesümle anarız deyilmi .Acı bir olayıda beynimizde not tutup tarih atarız
Yarın hım yarınlar icin güzel planlar kurarız ama hic düşünmeyizki o an acaba yarın planlar kurduğumuz
kişi bizimle olcakmı diye kimin aklına gelirki
ani bir ayrılıklar planlarımızı bozar diye hic aklımınzın bir köşesinden bile gecirmeyiz
Dün bugüne kurduğum planını gercekleştiremedim
Yarına başka bir plan sen kurdun bana
öğle bir acımasız planki bir insanın vucutu şoktan eksi sıfıra düşermi
yüzüme yediğim tokatla bile kendime gelmedim acısını bile duymadım tokatın
aslında atılan tokat hayatın ta kendi acımasızlığıydı .Dün bugüne kurduğun kendi planını
canımdan can aldı biliyormusun ?
yooo sen nerden bileceksinki sadece bana kurmuyorsinki bu planını kac kişinin canlarının yaktın kim bilir

Dün bügün yarın hep hayatımızın icinde hapimize oyun bozarlık yapdığını biliyoruz deyilmi
aslında bunlar hayatın icinde var olan bir kural sana kızmamak lazım ben kendime kızıyorum
Hayatın acımasızlığını kabullenemiyorum diye başka bir planını kendimde kaldıracak ceserati
kaldıramıyacağımdan korkuyorum
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Yağma be yağmur. İçim üşüyor. Islatma toprakları. Attığım her adım daha da ağırlaşıyor. Kokun sinmesin çiçeklere. Çoktan unuttum içime derin bir nefes çekmeyi. Çoktan unuttum ardından görünen gökkuşağının renklerini. Serinletmeye çalışma boşuna içimi. İstesen de beceremezsin yorulma boşuna.
Yağma yağmur. Çek git yoluna.. Esme be rüzgar. Uğulduyor kulaklarım. Takatim yok itme beni. Titriyor bacaklarım. Bilmem hangi melodidir fısıldadığın. Duymuyorum. Uzun zaman oldu işitmiyorum hiçbir sesi. Çek elini eteğini dalların üzerinden. Eğme boynunu. Koparma yapraklarını. Bırak her biten ot her yeşeren yaprak yerinde güzel. Çalma! Yerinden yurdundan etme hiç birini. Kimseler yok işte sokaklarda. Issız her yer senin şansına
Esme rüzgar. Çek git yoluna… Geçme be zaman. Sabrım bitiyor. Dur olduğun yerde. Her şey uzaklaşıyor. Unutturma bana çektiklerimi. Unutturma özlemiyle divane ettiklerini. Alışmaya çalışmadım hiç. Vazgeçmeye çalışmadım. Henüz çok taze yaram. Bırak kanasın. Bir gün dönmez biliyorum. Bekletme boşuna.
Geçme zaman. Çek git yoluna… Akma be gözyaşım. Yüreğim yanıyor. Değmez bir vefasız için heder olmana. Eğer gözyaşım fayda etseydi ona gider miydi ardına bile bakmadan uzaklara. Kıyamadığı kopamadığı onsuz yapamadığıydım hani? Yazık. Ne boş sevmişim meğer. Ne boş yanmışım. Sanma bu benim ilk aldanışım. öl, uğruna ölünecek birini bulursan eğer�

Bakma gözlerime
Çoktan perde indi üstlerine
Bakarsam dayanamam ağlarım
Sarılma ne olur
Böyle bir şefkat fazla bana
Hep isterim sonra, alışırım
Sevme be güzelim beni.
Gönül sayfamı çoktan kapadım
Dokunma sakın bana.
Yüreğim yaralı.
Seninde canını acıtırım.
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

yağmurlar yol etti seni gözyaşlarıma.sarp kayalara çarpar gibi düştüm senden her ayrı kalışımda .baharı bekleyen kardelenlerin yaza kalan sevinçleri gibi hem umutlu, hem hüzünlü sevinçlerim...

senden sonra içimde kalansız bölünen bir ben varken,hasrete ektiğim umutlar içimde kalan sancıların küsüratlarıyla boğuşacak.bana sunduğun o saf ,anlatılmaz çocuk bakışların yazdıklarıma nokta koymayı geciktiriyor.benim seçmiş olduğum yol anlaşılmaz gelsede sana, bir arşa ulaşmak gibi seni sevmek. baharı bile güneşe hasret bırakan bulutlu bakışların gün gelsin hasret yağmurlarını kor misali kalbimin üzerine akıtsın.çıkan sesin acısı kadar yangınım sana.

seni yazmak seni yaşamaktan çok zor.bunlar aklımdan geçen küçük bir anın düşünceleri.ve gün kavramının sonsuz zamanını düşün ve düşündüklerimi sana anlatamadığım için küs bana.

bakışlarında çiçekler açtıran yarim.gamzenin üzerine düşen titreyen parmaklarım,sana kıyamadığımın ve sensizlikten felç olacakmış gibi titreyen parmaklarım ne zaman saçının kıvrımlarına takılsa hiç çıkmayacakmışcasına savaş eder.

benim sana olan savaşım ruhunun en son kalesini alıncaya kadar devam edecektir.sarhoşluğuna bürünen ruhum yazdıkça; bu gönül suyunu sana doğru verecektir

sen de şefkati gördüm ben.gözlerini kısıp her bakışında yazmak istediğim ve söyleyeceğim o kadar çok şey vardı ki...

önünde heyecandan eriyiverdim.seninle hayat çok güzel bulut bakışlım.bırak yağmurlarını dizlerinde ıslanayım...
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Erkek ya da kadın cinsiyeti ne olursa olsun; aldatma gerçekleştiğinde her iki taraf içinde aynı şeyi ifade eder. Yani aldatılmışlık. Söz konusu erkek olduğunda; daha yumuşak bir yaklaşım sergilenerek olayı “erkeğin elinin kiri” olarak değerlendiren toplum kadın söz konusu olduğunda; şiddetle karşılıyor. Her iki cins içinde sonuç değişmediğinine göre; aldatmaya bir kılıf uydurmak ya da cinsiyet belirlemek yalnış olur.

Erkeklerin aldatma nedenlerine değinecek değilim. Zira erkekler için temel olan etkenlerin başında; id ( altben) ego macera ve daha önce bahsettiğim katsayı ( skor) yer almakta. Kadınlar için durum biraz daha farklı sanırım. Önceleri kadın aldatması gizli gizli yapılırken modern çağda bu gizliliğin artık çok fazla önem taşımadığını görüyoruz.

Kadınlar daima tek eşlilikten yana oldukları halde neden aldatma eğlimi içinde bulunurlar? Bu konuyu iki yönden ele almak daha doğru olur: Birincisi; ruhsal ve fiziksel hastalıklar ikincisi; çeşitli şekillerde meydana gelen mutsuzluk.

Hastalık söz konusu olmadığında kadınlar kolay kolay eşlerini ya da sevgililerini aldatmazlar. Kadınlar; ilgi şevkat sadakat romantizm bekler ve bunların zamanla azaldığını gördüklerinde mutsuz olurlar. Erkeğe duyulan aşk yok olmaya başladığında ki; bunu çoğu zaman erkek yok eder kadınlar aşkı ve kaybettikleri heyecanı başka bir erkekte arama eğlimi gösterir. Çoğu zaman aldatma sadece düşünce yolu ile olsada fiziksel aldatmaların hiçte küçümsenemiyecek boyutta olduğunu biliyoruz. Zaten aldatmanın fiziki ya da zihinsel oluşu da adını değiştirmiyor. Özlellikle mantık evliliklerinde aldatmaların daha sık yaşanıyor olmasıda bahsettiğim aşk ilgi şevkat eksikliğinin bu tür evliliklerde daha fazla oluşundan kaynaklanıyor.

Öte yandan; cinsel tatminsizliklerinde kadını aldatmaya ittiğini belirtmek lazım. Birbirilerini yeterince tanımayan eşler arasında yaşanabilen bu sorun; kadın ya da erkek olsun aldatmayı kaçınılmaz kılan faktörler içinde yer alıyor.

Eşi ya da sevgilisi tarafından zamanla ikinci plana atılan kadın; ikinci plana atılmanın verdiği rahatsızlık ile aldatma yoluna gidebilir. Erkek her nekadar kadını maddi açıdan tatmin ettiğini ve bir ihtiyacının olmadığını düşünse bile kadın için ön planda duran daima; aşk sevgi ve duygusallıktır. Ayrıca; aldatan erkeğe misilleme olsun diye aldatma eğlimi gösteren kadınlarla şiddet ve baskı sonucu aldatma eğlimi gösteren kadınların sayısıda fazladır.

Kadınların eşlerini aldatma yoluna iten sebeplerden biri olan hastalıklara kısaca değinelim:

Bu hastalıkların başında; yine modern çağ hastalığı olarak nitelendirilen depresyon yer almakta. Depresyona giren kadın; kendini yalnız mutsuz ve güçsüz hissediyorsa helede biraz sevgilisi ya da eşi tarafından ilgi görmüyorsa yalnızlığını gidermek için hiç tanımadığı bir erkekle bile eşini aldatabilir. Bu bazen bir kafede tanıştığı bazende chat ortamında tanıştığı biri olabilir.

Alkol ve uyuşturucu bağımlısı olan kadınlar; zamanla değer yargılarını yitirmiş olacaklarından aldatmaya yönelebilir.

Manik hastalığı olan bir kadın yine kolayca aldatabilir. Manik hasta; herşeyi uç noktalarda yaşadığı için çok konuşan çok gülen çok gezen sevecen olduğundan seks düşkünü olabilir.

Yine kişisel bozukluklar gösteren bir kadın ve henüz ne istediğini bilmeyen bir kadınında kolayca aldatma yoluna gidebileceğini unutmamak lazım.

Sonuç olarak; değer yargıları olan belirtilen hastalıklardan birine sahip olmayan duygusal cinsel ve sevgi anlamında tam bir tatmin yaşayan hiç bir kadın eşini ya da sevgilisini aldatma yoluna gitmez.

Erkek ya da kadın olsun; aldatma asla etik bir davranış değildir ve asla bağışlanması söz konusu olamaz. Ayrıca; aldatmanın cinsiyeti olamıyacağı gibi; erkek yaptığında çapkınlık kadın yaptığında fahişelik olamaz. Adı aldatma olunca; her iki cins içinde sadece hak çalmaktır.

Aldatan; aslında kendi aldanandır.
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Hayat annemin çocukken bana anlattığı yorgan altı bir masal
Büyüdükçe anladım ki yalan konuşup annemi de kandırmışlar
Ben çözemezdim hayatı nedense zor gelirdi bana tüm sorular
Beyaz boş bir sayfa bıkarıp kaldım hayatın en zor sınavından
Havuz problemlerini sevmedim nefret ederdim ilk okuldan
Şu aralarsa boğuluyorum kendi yarattığım okyanuslarımda
3 MuSlUk aYnI aNdA 8 sAaTTe bİr HaVuzu DolDuRuYoSa
İki insan bir kalbe kaç günde veda eder senin kitabında ?
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Eflatun'a iki soru sormuşlar;
- Birincisi, İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir ?

Eflatun tek tek sıralamış, ?Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler
?Ne var ki çocukluklarını özlerler
?Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.
?Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.
?Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar.
?Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar.
?Hiç ölmeyecek gibi yaparlar.
?Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.

Sıra gelmiş ikinci soruya; -"Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış,
?Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın !
?Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır.
?Önemli olan; hayatta,"en çok şey'e sahip olmak" değil,"en az şey"e ihtiyaç duymaktır.
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Akşamdan kalma adam, büyük bir başağrısı ile sabah uyanmış.
Zorlukla gözlerini açıp, yerinden doğrularak, şöyle bir etrafına bakınmış.
Komodinin üstünde bir bardak su ve iki aspirin duruyor.
Yatağın ayak ucundaki sandalyede elbiseleri temiz ve ütülenmiş..
Aspirinleri içerken, komodindeki not dikkatini çekmiş;
”Sevgilim, günaydın. Kahvaltın mutfakta. Ben alışverişe çıkıyorum, erken dönerim. Seni seviyorum.”
Kalkıp, giyinmiş ve kahvaltı için mutfağa gitmiş.
Bakmış oğlu oturmuş, kahvaltı ediyor.
Masada da kendi servisi ve gazeteleri duruyor.
Oturmuş, kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş;
Evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun?
Evet, dün gece saat 3′ü geçiyordu, sarhoş olarak eve geldiğinde. Önce koridordaki sandalyeyi devirdin, ardından kustun, daha sonra da odanın kapısına kafanı çarptın, bir gözün morardı.
Adam, şaşırmış vaziyette:
Anlayamadım. O zaman niye herşey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?
Onu mu soruyorsun. Annem seni sürükleyerek yatak odasına götürüp, pantalonunu çıkarmaya çalıştığında, “Bayan, beni yalnız bırakın, Ben Evli Bir Adamım” dedin.
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

Öyle bir toplum haline geldik ki; her şeyden yakınıyoruz ve her fırsatta her şeyi eleştiriyoruz.
Çünkü çok tüketen bir toplumuz.
Hiç bir şeyi beğenmiyoruz.
Gittiğimiz markette, bankada, postane de, pastane de, Alış veriş merkezlerinde…
Ya bize hizmet edenleri, ya da basit sebeplerle birbirimizi yiyoruz.
HEP ŞİKÂYET EDİYORUZ!
Hep unutuyor büyük bir çoğunluğumuz, karşımızdakinin de insan olduğunu, bir gururu olduğunu…
Para veriyoruz ya… Her istediğimizi söyleriz.
Öyle mi?
Bence değil.
Olmaz arkadaş! Bir dur bakalım.
Bir de teşekkür et bakalım…
Bu ülkede ve güzel Konya’mızda çok iyi ve güzel işlere de imza atılıyor. Bunlara imza atanları biraz da takdir edelim. Edelim ki, daha iyi hizmetler alalım.
Biz hizmet alanlar, hizmet verenlerin haklarını yeterince teslim etmiyoruz sanırım.
Ama önce güven sağlamak gerekir. İnsanların güvenini kazandığın zaman, kalite de kendiliğinden gelecektir.
Kalite, tüketiciler tarafından tercihleri belirleyen ana unsurdur.
Ürünlerinin kalitesine güvendiğim bir işletmemize uğramadan evime gitmem hiç…
Bugün yaşadığım bir olayı anlatayım sizlere…
Aç ve yorgun bir halde evime gidiyorum. Ama önce bir işletmemizden yani Doğan Yatağanlı’dan ekmek alayım dedim. İçeriye girer girmez, mis kokular içinde kendimden geçtim. Ne alacağımı şaşırdım. Alış verişimi yaptım.
Ürün Müdürü Mahmut ÇELİK Bey’e ve satış elemanı Halime GÖBEL hanıma ayaküstü müşteri memnuniyetimi dile getirdim ve oradan ayrıldım. Birden, oraya gerçek gidiş nedenimi yani ekmeği almayı unuttuğumu fark edip, geri döndüm. Daha doğrusu ekmek hariç her şeyi almıştım. Çünkü, Mahmut Bey ve Halime GÖBEL Hanım, aklımı başımdan alan ve her şeyi unutturan lokma tatlısını gözümüzün önünde yapmışlardı.
Mahmut Bey, aç karnına yenen birkaç tane tatlının faydalarından bahsetti ve ikramda bulundu.
Birçok insan o an, ne için, ne almaya geldiğini unutmuştu… Benim gibi…
Şimdi diyeceksiniz ki; Cem kardeşim bize ne bunlardan, bizi ne ilgilendirir…
Hayır dostlarım, bizleri yakından ilgilendiriyor. Çünkü isterse kaliteli ve güvenilir insanların, çalışarak ve gayret göstererek neler yapabileceğini görüyoruz. Hepimize iyi bir örnek teşkil ediyor. Çalışkan ve üreten insanların fazlaca olduğu Konya’mızda herkesi, hizmette yarışa davet ediyorum.
Hizmet’te yarışmak, topluma çok şey kazandırır.
Doğan Yatağanlı’da çalışan, güler yüzlerini hiç esirgemeyen başta, işletme sahibi Dursun DOĞAN Bey’e, Ürün Müdürü Mahmut Çelik Bey’e, Halime GÖBEL Hanıma ve tüm personele, kolay kolay beğenmeyen, beğendiğinde de asla vazgeçmeyen bizlere bu güveni verdikleri için teşekkür ediyorum.
Önce güven, sonra kalite…
Tüm bunlar Mahmut Bey ve ekibinde…
Dostlarım, hayatta başarılı olmak istiyorsanız, birlikte çalıştığınız insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz.

Cem Canbaz KONDAK
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

''mezardakilerin pişman oldukları şeyler için
dünyadakiler birbirlerini yiyorlar!..''


Bir
anda uykudan kalktim
çok ilginç bir ışık
gördüm
ama
odanın ışığı kapalıydı
bir baktım saat 3:30 gece facir vakti
peki
gördüğüm bu kadar ışık nerden
 
---> Hayata Dair Okunası Yazılar....

-----

birden şaşırıp kaldım baktım ki elimin yarısı duvarın içinde
hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum
tekrar elimi duvara dogru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!!

--

bir gülümseme sesi duydum
Yüzümü kardeşime dogru çevirdim, yatıyordu
korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim
ama cevap vermedi
annemin odasına doğru gittim
babamı uyandırmaya çalıştım
birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu
annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem
uykudan uyandı
uykudan uyandı ama benimle konşmuyordu

---

bismillahirrahmanirrahim diyordu ve tekrarlıyordu
babamı uyandırdı, kalk kalk bir bakalım çocoklara
dedi annem
şimdi zamanımı bırak uyuyayim yarın ola hayrola
dedi babam
ama annemin ısrarı üzerine babam kalkıverdi
şaşkınlık içerisinde beraber odamıza doğru geldiler

--

başladım bağırmaya, anne, baba ama hiç birisi cevap vermiyordu!!!
annemin elbisesini çekiyor beni dinlemesini
istiyordum ama annem beni hissetmiyordu!!!
başladım annemin arkasından yürümeye ta bizim
odaya kadar
odamıza girdi ve ışıkları açıverdi
ama
benim için fark etmiyordu çünkü benim için her taraf ışıktı

tam o
sırada çok ilginç bir şeyle karşılaştım

---

kendi
vücüdumu gördim!!!
evet kendi vücüdumu

oturup kendi kendimi seyredıyordum, iki taneydim
kendi kendime soruyordum kimdir bu acaba?
Nasılda bana benziyor!!!
başladım kendi kendimi uyandırmaya, bu kabustan
kurtulayım diye
ama uyanamadım

---

babam dedi ki bak yatıyorlar işte hadi yerimize gidelim
ama annem sakin olamadı ve benim uyuduğum yatağa
doğru gelerek
beni uyandırmaya başladı kalk muhammed kalk bana
cevap ver
ama cevap veremiyordu!!!

bir kaç defa uğraştı ama yok. Birden baktım ki
babamın gözlerinden yaşlar dökülüyor
o babam ki şimdiye kadar onun göz yaşlarını
görememiştim
bağırışmalar başladı oracık yerden .. kardeşim
uyandı ve sordu ne oldu?
annem ona bağırarak, abin muhammed olmüş çok acıklı bir
şekilde ağlıyordu



---

bağırmalar
fazlalaştı
anneme giderek, anne ağlama ben burdayım bak
bana!!
ama kimse bana cevap vermiyordu, neden?
oturup bağırmaya başladım, burdayım bakın işte
ama
kimse cevap vermiyordu
başladım bağırmaya ya rabbi, ya rabbi ne olur
beni bu rüyadan ve olduğum durumdan kurtar



---

uzaktan bir ses duydum ve geldikçede yükseliyordu
bu ses allah'u taalenin bir ayeti idi
((andolsun
sen bundan gaflette idin, derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün
keskindir))
birden iki kişi beni tuttular, ama insan
değillerdi
çok
korktum
!!
başladim bağırmaya, bırakın beni, siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?
kabire kadar senin gardiyanlarınız dediler

----

ben ölmedim, daha yaşıyorum dedim
neden beni kabire götürüyorsunuz? bırakın beni!!
Ben hissediyorum, konuşuyorum ve görüyorum, ben ölmedim
bana
gülümseyerek cevap verdiler
dediler ki, ey insanlar sizzler çok ilginç yaratıksınız, sanıyorsunuz ki ölüm
hayatın sonudur ama bilmiyorsunuz ki asıl olan sizin yaşadığınız hayat bir
rüyadan ibaret olup öldüğünüz zaman uyanıyorsunuz.
beni kabire doğru çekiyorlardı hala
yoldayken baktım ki benim gibi insanlar ve yanlarında da aynı
o iki yaratıktan var, kimi ağlayor kimi gülüyor ve kimi ise bağırıyordu


onlara
sordum neden böyle yapıyorlar?

dediler ki, bu insanlar şaşkınlık içerisindeler, nereye gittiklerini
biliyorlar, kimisi dalalettedir.. korku içinde sözlerini keserek sordum:
ateşe gidiyorlar mi yani?

evet
dediler

konuşmalarına devam ederek, o gülenler ise
cennete gidiyorlar
hemen sordum onlara, peki ben nereye gidecem??
dediler ki, sen bazen iyi gidiyordun, bazende
kötü
bazen tövbe edip ertesi gün günah işliyordun ve izlediğin yol tam olarak belli
değildi
ve hep öyle yitik kalacaksın
sözlerini korku içerisinde keserek sordum:
yani ben ateşemi gidiyorum yoksa?
Onlarda, Allahın rahmeti geniştir ve yolculukta
uzundur dediler



---

yüzümü çevirdim korku içerisinde baktım ailem, babam, amcam, kardeşlerim ve
akrabalarım hepsi
Bir sandık içinde beni taşıyorlardı
Onlara kosarak gittim ve onlara dedim ki benim
için dua edin lütfen
Ama kimse bana cevap vermiyordu

kimi
ağlıyordu kimi ise hüzünlüydü

Kardeşime giderek, dikkatli ol dünyanın fitnesi
seni kandırmasın
Beni duymasını çok isterdim
O iki melek beni kabirdeki cesedimin üzerine
bağladılar
baktım ki babam toprak atıyor üzerime
Kardeşlerim topak atıyor
Ordaki insanlar hepsi üzerime toprak atıyordu



----

dedim ki, ahh keşke onların yerinde olsaydım Allaha tevbe etseydim
dün sabah namazımı kılsaydım
Keşke her gün rabbime dua etseydim
Keşke her gün tevbemi yenileseydim
Keşke kötülüklerden uzak dursaydım
Başladım bağırmaya, ey insanlar dikkatli olun
dünya hayatı sizleri kandırmasın

en
azından birisinin beni duymasını çok isterdim

Peki sen beni duyuyormusun ???
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst