Hayat Sorumluluklarımızın Farkında Olmaktır
Öyle bir zaman gelir ki daraldığımızı hissedip sorumlu olduğumuz kişilerden işlerden evimizden işyerimizden köşe bucak kaçmak yok olmak isteriz. Üzerimizde giderek baskı haline gelen bu duygu bizi teşvik etmek yerine herşeyden soğutmaya başlamıştır. Sorumluluklarımız kazandırdığı imtiyazlardan daha çok sıkıntılarıyla biz kendini gösterir. Peki çözümümüz daha az sorumluluk almak mı? yada hiçbir sorumluluk almayarak gelişi güzel bir yaşam biçimi seçmek mi?
Sorumluluk bilincimiz ile bireyselliğimizin temellerini başlatmış oluruz. Çeşitli bahanelerle yapmaktan kaçındığımız görevler sorumluluk almaya başladığımız andan itibaren bizleri rahatsız eder ve artık bu doğrultuda bilinçli bir şekilde yaşarız. Verilen görevlerin sonucu başkasına karşı sorumluluktan ziyade kendi disiplin sürecimizin temel dayanak noktasıdır. Bunu sorumsuz birisi olmanın disiplinsiz birisi olmakla eş değer tutulmasına benzetebiliriz.
Sevdiklerimizle zaman zaman çıkan tartışmalar sonucu görüşmeye ara verebilir aynı ortamda bulunsak dahi birbirimizi görmezden gelebiliriz. Fakat birbirimize karşı sorumluluklarımızın devam ettiğini de unutmamamız gerekir. Eşimiz kardeşimiz yada sevdiğimiz bir insanın kötülüğünü istercesine ona karşı sorumluluklarımızı yerine getirmememiz bu kişinin hayatında daha da olumsuz etki yaratabilir. Bizim açımızdan sorumluluk eşittir koruyup kollamak yardımına koşmak ise karşımızdaki kişi tarafından sorumluluğu almamanın nefret edilmek yada umursanmamak anlamına gelebileceğini de farketmemiz gerekir. Daha büyük problemlere yol açmadan orta yolu bulmaya çalışmalı ve sorumluluklarımızı yerine getirmekten kaçınmamalıyız.
Arkadaşlarımızın çeşitli kötü alışkanlıklara başladığını sürdürdüğünü biliyorsak “ne ederse kendine eder” mantığından uzaklaşarak onunla bu konu hakkında konuşmalı ve düşüncelerini öğrenmeliyiz. Sadece boşlukta kaldığını hissetmekten dolayı oluşan yada bir ortamda yer edinebilmek için edinilen kötü alışkanlıklar ileride bir yaşam biçimi halini alacaktır. Bu duruma sıcağı sıcağına müdahale etmekle iş işten geçtikten sonra müdahale etmek çok farklıdır. Kötü alışkanlığını savunacak kadar alışmış bir kimseye öncelikle bunun kendine karşı bir sorumsuzluk olduğunu anlatmak bir hayli güçtür. Sorumluluk duygusu ile arkadaşımıza yardımcı olmak bu kişi için her ne kadar önemsiz gelse de(başına gelebilecek herhangi bir kötü duruma karşı) hiçbirşey yapmadan öylece durmak bizleri daha çok rahatsız edecektir.
Hayatımızın her alanında bireysel ve toplumsal sorumluluklarımız giderek artıyor. Eğer sorumluluklarımızı dengeli bir şekilde hayatımıza paylaştırmayı ilke edinirsek üzerimizdeki baskısını azaltarak faydalarını daha çok görebiliriz. Özgüvenimizi sağlamanın en belirgin yolu olan sorumluluk hissi bunu kabul ettikçe bizi güçlendiren bir etkendir. Ondan kaçmak sorunları ertelememize yol açarken onu kabul etmek beraberinde gelen fırsatları da en uygun şekilde değerlendirebilmemiz sağlar. Sorumluluk kavramını 3 ana başlıkta toplayabiliriz :
Öyle bir zaman gelir ki daraldığımızı hissedip sorumlu olduğumuz kişilerden işlerden evimizden işyerimizden köşe bucak kaçmak yok olmak isteriz. Üzerimizde giderek baskı haline gelen bu duygu bizi teşvik etmek yerine herşeyden soğutmaya başlamıştır. Sorumluluklarımız kazandırdığı imtiyazlardan daha çok sıkıntılarıyla biz kendini gösterir. Peki çözümümüz daha az sorumluluk almak mı? yada hiçbir sorumluluk almayarak gelişi güzel bir yaşam biçimi seçmek mi?
Sorumluluk bilincimiz ile bireyselliğimizin temellerini başlatmış oluruz. Çeşitli bahanelerle yapmaktan kaçındığımız görevler sorumluluk almaya başladığımız andan itibaren bizleri rahatsız eder ve artık bu doğrultuda bilinçli bir şekilde yaşarız. Verilen görevlerin sonucu başkasına karşı sorumluluktan ziyade kendi disiplin sürecimizin temel dayanak noktasıdır. Bunu sorumsuz birisi olmanın disiplinsiz birisi olmakla eş değer tutulmasına benzetebiliriz.
Sevdiklerimizle zaman zaman çıkan tartışmalar sonucu görüşmeye ara verebilir aynı ortamda bulunsak dahi birbirimizi görmezden gelebiliriz. Fakat birbirimize karşı sorumluluklarımızın devam ettiğini de unutmamamız gerekir. Eşimiz kardeşimiz yada sevdiğimiz bir insanın kötülüğünü istercesine ona karşı sorumluluklarımızı yerine getirmememiz bu kişinin hayatında daha da olumsuz etki yaratabilir. Bizim açımızdan sorumluluk eşittir koruyup kollamak yardımına koşmak ise karşımızdaki kişi tarafından sorumluluğu almamanın nefret edilmek yada umursanmamak anlamına gelebileceğini de farketmemiz gerekir. Daha büyük problemlere yol açmadan orta yolu bulmaya çalışmalı ve sorumluluklarımızı yerine getirmekten kaçınmamalıyız.
Arkadaşlarımızın çeşitli kötü alışkanlıklara başladığını sürdürdüğünü biliyorsak “ne ederse kendine eder” mantığından uzaklaşarak onunla bu konu hakkında konuşmalı ve düşüncelerini öğrenmeliyiz. Sadece boşlukta kaldığını hissetmekten dolayı oluşan yada bir ortamda yer edinebilmek için edinilen kötü alışkanlıklar ileride bir yaşam biçimi halini alacaktır. Bu duruma sıcağı sıcağına müdahale etmekle iş işten geçtikten sonra müdahale etmek çok farklıdır. Kötü alışkanlığını savunacak kadar alışmış bir kimseye öncelikle bunun kendine karşı bir sorumsuzluk olduğunu anlatmak bir hayli güçtür. Sorumluluk duygusu ile arkadaşımıza yardımcı olmak bu kişi için her ne kadar önemsiz gelse de(başına gelebilecek herhangi bir kötü duruma karşı) hiçbirşey yapmadan öylece durmak bizleri daha çok rahatsız edecektir.
Hayatımızın her alanında bireysel ve toplumsal sorumluluklarımız giderek artıyor. Eğer sorumluluklarımızı dengeli bir şekilde hayatımıza paylaştırmayı ilke edinirsek üzerimizdeki baskısını azaltarak faydalarını daha çok görebiliriz. Özgüvenimizi sağlamanın en belirgin yolu olan sorumluluk hissi bunu kabul ettikçe bizi güçlendiren bir etkendir. Ondan kaçmak sorunları ertelememize yol açarken onu kabul etmek beraberinde gelen fırsatları da en uygun şekilde değerlendirebilmemiz sağlar. Sorumluluk kavramını 3 ana başlıkta toplayabiliriz :