meRve^^
Bayan Üye
Demek ki bu yüzden yalnız ölürmüş savaşçılar kuru kalabalıklarda.Bu
yüzden yalnızlığına terk edilirmiş gerçekler.Çünkü uyanmak istemeyen
kalabalıkların kabusudur gecenin sessizliğinde ötenler.Belki ileri giden bir
varlıktır bu dengesizlik içinde denge arayanlar.Bu yüzden işte terk edilir
gerçekleri gösterenler.
Çıkarsın sahneye ifade etmek için ifade edilmesi beklenenleri,
yetmezsin…Yavaşça süzülürsün beklentiler denizinden.Bürünürsün kendi
benliğine, beğenilmezsin…Çünkü karşısında durduğun kalabalık sadece bir
kalabalıktır, anlamsızdır.Aralarında beslendiğin nehirler vardır, çoşkulu ve
sessiz.Aralarında yoldaşın vardır, hakiki ve saklı…Bilirsin değerini, bu
kalabalığın içinde saklı…Düşünürsün onlar neden saklı?Yenilmiş midir bu
kalabalığa?Yoksa anlamış mıdır anlamsızlığı?Onun için mi saklanmıştır
kendi kabuğuna?Bulamazsın…
Çünkü sen aradığını bulmak için çıkmışsındır yola ve bulmadan
dönmeyeceksindir eve.Belki kabuğunda yaşamak yetecektir de
sana.Bilemezsin…Bildiğin bir şey vardır senin, “ bildiklerin seni,
bilmediklerin bildiklerini güldürür.”. Yine de sitem etmek istersin bu
anlamsız kalabalıklara, kabuğunda saklı kalanlara.
Sonra bir şey olur…
Bir sabah kalkarsın düşlerinden, uyanırsın gerçeklerine.Bakarsın etrafına,
seni saran bu anlamsızlıklar kalabalığına.Anlarsın…Hiçbir savaşın hiçbir
kalabalık için yapılmadığını.Her savaşın kendin için yapıldığını ve hayatın
kalabalıklar arasındaki anlamsızlığını…
Sende çekilirsin kabuğuna…Artık sesinin önemi kalmamıştır senin için,
kalabalıklarda yankılanan.Ve önemi kalmamıştır kalabalıkların,
gerçeklerini paylaşmayan.Sessizce süzülürsün sessizliğine, beslendiğin
nehirler gibi, yürüdüğün yollardaki yoldaşlar gibi.Unutulursun kendi
savaşında…
Artık ardında kalan sadece anlamsız bir kalabalıktır işte, kendi
gürültüsünde kendine oynayan.
Ve dersin kendi kendine ;
"Hayat anladığın gerçekler kadardır aslında…"
yüzden yalnızlığına terk edilirmiş gerçekler.Çünkü uyanmak istemeyen
kalabalıkların kabusudur gecenin sessizliğinde ötenler.Belki ileri giden bir
varlıktır bu dengesizlik içinde denge arayanlar.Bu yüzden işte terk edilir
gerçekleri gösterenler.
Çıkarsın sahneye ifade etmek için ifade edilmesi beklenenleri,
yetmezsin…Yavaşça süzülürsün beklentiler denizinden.Bürünürsün kendi
benliğine, beğenilmezsin…Çünkü karşısında durduğun kalabalık sadece bir
kalabalıktır, anlamsızdır.Aralarında beslendiğin nehirler vardır, çoşkulu ve
sessiz.Aralarında yoldaşın vardır, hakiki ve saklı…Bilirsin değerini, bu
kalabalığın içinde saklı…Düşünürsün onlar neden saklı?Yenilmiş midir bu
kalabalığa?Yoksa anlamış mıdır anlamsızlığı?Onun için mi saklanmıştır
kendi kabuğuna?Bulamazsın…
Çünkü sen aradığını bulmak için çıkmışsındır yola ve bulmadan
dönmeyeceksindir eve.Belki kabuğunda yaşamak yetecektir de
sana.Bilemezsin…Bildiğin bir şey vardır senin, “ bildiklerin seni,
bilmediklerin bildiklerini güldürür.”. Yine de sitem etmek istersin bu
anlamsız kalabalıklara, kabuğunda saklı kalanlara.
Sonra bir şey olur…
Bir sabah kalkarsın düşlerinden, uyanırsın gerçeklerine.Bakarsın etrafına,
seni saran bu anlamsızlıklar kalabalığına.Anlarsın…Hiçbir savaşın hiçbir
kalabalık için yapılmadığını.Her savaşın kendin için yapıldığını ve hayatın
kalabalıklar arasındaki anlamsızlığını…
Sende çekilirsin kabuğuna…Artık sesinin önemi kalmamıştır senin için,
kalabalıklarda yankılanan.Ve önemi kalmamıştır kalabalıkların,
gerçeklerini paylaşmayan.Sessizce süzülürsün sessizliğine, beslendiğin
nehirler gibi, yürüdüğün yollardaki yoldaşlar gibi.Unutulursun kendi
savaşında…
Artık ardında kalan sadece anlamsız bir kalabalıktır işte, kendi
gürültüsünde kendine oynayan.
Ve dersin kendi kendine ;
"Hayat anladığın gerçekler kadardır aslında…"