Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yağmurun bile tat vermediğini günler yaşıyorum… Penceremin kenarında MERSİN e usul usul yağan yağmuru izliyorum.. Bir elimde sigaram bir elimde kalp kırıklıklarım… Beklide bu yüzden toprak kokusunu duyamıyorum Derin derin çeksem de içime O sevdiğim koku nerede…
Bu yüzden yağmuru anlayamıyorum bi çare köşemde Sert bir rüzgâr esiyor uzaklardan Pencerem açık rüzgâra inat
ama üşümüyorum… Çok kara ayazlarda kaldım çok fırtınalara yakalandım Beklide bundan tepkisizim olabildiğice sakin umursamaz… Üstelik sensizim ya alışkınım bu sert soğuğa… Sitem dolu bi yağmur yağıyor görüyor musun?
Caddeme sokağa kaldırımlara MERSİN e Aklımda bin bir endişe bin bir soru var ölesiye cevaplamaktan korktuğum Kimseler bilemesin diye kıyıda köşede unuttuğum Kaçtığım saklandığım…
Bu yüzden kendimden uzaklaştım Yasaklara bu sitemim gamım Ağlamak mı çaresiz kaldım Susmak mı susuz yaşadım Nefretimi bile kenara attım yoruldum çok yorgunum…. Yağmur yağdı bi kenara bıraktığım çayım soğudu…
Ben ağladım… Ben anladım…
Seni bu gün hiç yaşamamış saydım bir kez daha yok saydım Ben bunca zaman hep kendimi kandırdım Varlığın mı bir göz aldatmacasıymış Bir var bir yoksan bu kadar olmamışsan Yüreğimi kimler kanattı söyle Beni senden beni benden kimler aldı öyleyse..
Olsun ama olsun Her şeye rağmen... Aç pencereni dışarıya bak... Gökyüzü bana ben sana ağlıyorum... Ama kimseye söyleme… Saklamaya çalıştığım yağmur değil sevdiğim... MERSİN yağan benim gözyaşım…
Sevmek böyle özdeşleşmemeliydi isminle. Ve sen bunca yoğunluklar içinde sıyrılıp sonsuzlaşmamalıydın içimde. Kaçsam bu duygudan
kurtulabilir miyim(?) bilmiyorum. Kurtulmaya çalışsam pesimden gelir mi bu sevgi? Bilmiyorum. Sen bir bilinmez olarak devam edip gidecek... Ne yazık
çok yazık! Ben seni insanlarla paylaşmak istiyorum. Oysa insanlar seni kendilerine ait kılmak istiyorlar. İnsanlar seni benimle paylaşmak istemiyorlar. Korkuyorlar benden. Evet
içimdeki yüceliğini
içimdeki sonsuzluğunu biliyorlar da korkuyorlar benden. Seni benimle paylaştıkları zaman seni çekip alacağımı ve hatta senin kendiliğinden bana geleceğinden korkuyorlar. Ve susmadığım zaman biliyorlar ki sen büyüyeceksin içimde. Benim sözcüklerimle yüz yüze gelmek istemiyorlar onlar. Biliyorlar ki sözcüklerle gelsem sığdıramayacağım seni hiçbir şeye. Ve onlar bütün bütün bunlara rağmen seni küçük sevgileriyle anlatmakla yetiniyorlar. Seni büyülten ve yücelten bir duyguya bir sevgiye karşı durup
onu sindirme cesareti bulamıyorlar kendilerinde ... Ve sen
tüm bu insanlar içinde evet sen bile o küçük hisciklerle yetinmek istiyorsun.
istiyorsun çünkü o hisçikleri görüyor
kabulleniyor ama beni farketmiyorsun bile. Düşüncelere sürüklüyor bu beni. İnsanlar evet korkuyorlar ama ya sen? Sende öyle olacaktın? Sende mi onlar gibi olacaksın? Anlamıyorum ya senin korkun nedir! O küçük göllerde yüzmekle yetinip bu koca deryadan neden kaçarsın bilmem? Enginliği ve sonsuzluğu mu seni korkutan
limansızlığı
geriye dönüsü olmamasından mi? Evet
bu yola girersen geriye dönemeyeceğinin korkusunu yaşıyorsun. Oysa ben seni yüreğimin bir yerlerine hapsedecek değilim. Sevgi tutsaklık değildir hiçbir zaman. Sevgi hapsetmez seni yaşatır. Sevgi salar
sevgi özgür kılar sevgi özgür kılar. Aslında sen o küçük hisçik göllerinin içine hapsolmuşsun da
haberin yok be sevgili! Bana gelsen
tutsaklıktan çıkacaksın oysa. Oysa! Biliyorsun iste! Bilsen! Bilsen! Bilsen benimle yeni bir doğuşa varabilirdin. Sevmeden de sevilebileceğini görürdün. Ben seni insanların yasadığı bir yerde bekliyordum... Belki de biliyorsun. Nedir sendeki olup bittiler bilmiyorum ki
bir kerecik olsun bile onlardan sıyrılıp da "SEN DE BENİMSİN" demedin ki bana. Nerden bileyim. Sen benimdin ama ben senin değildim. Sen sana ait olmayanlara sahiplendin
bense yaşadıklarıma. Sen
ah sen! öyle uzaksın ki... Öyle uzaksın ki ey sevgili
Bir mevsimlik sevgimiydi beyin hücrelerimi kemiren...
Mantığımın üstünü örten...
Yoksa bir inatmıydı gözbebeklerimi hırsa büren...
Ya da bir aşktı
gerçek bir aşk kelimeleri yitiren...
Nerden başlasam
toplasam
çıkarasam olmuyor. İzlerin kalıyor sadece
gerçeğin kimbilir nerde? Yaramda kanamıyor artık
kabuk bağlamış; ama çok acıyor. Senli kavramlar arasında gidip geliyorum. Kah arkadaş
kah sevgili... Bazen umrumda değilsin
bazen sen soluyorum.
Kapıyorsun gözünü yokum
kimleyim nerdeyim...
Açıyorsun gözünü varım
senleyim istediğim yerdeyim...
Böyle büyüyorum
büyüdüğümü anlıyorum gel-gitlerimden. Yoruluyorum ama
yaşlanıyorum galiba. Bu ikilem kemiklerimdeki bir sızı.
Yağmur yalnızlık. Sen benim yalnızlığım. Şimdi içimde selden kaynaklı su baskınları... O yüzden belki de gözlerimdeki ışık kepenk vurmuş. Sorma artık bana neden mutsuzsun diye. Denklem kurdum kendime olgunlaşma sürecimde.
Sen yoksun artık
koparıp attın kendini bile bile...
Bir parçanı saklıyorum
Hiçbir yerinde yok asaletin ibresi
Sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün
Atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin
Sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan
Bir eski büyük şairmiş gibi
Aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de
Mezbele ve yaralıymtş eski yaraların yeniden kanamasından.
Hiçbir yerde yok asaletin ibresi
Bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen bir doğru
sözünde belki.....
Saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının
Yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında
Ve kokusunda çiçeklerinin Kanireşin
Elbet şiir olacak şairin tesellisi
Ve en kötüsü bile işe yarayacak aşkiaşmaiarın
Yazana değilse biie okuyana faydalı
Bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen
O da üzülmüş aynı benim gibi ....
benimki daha acıklı değil
onunkinden
fiyakalı değil onun acısı benimkinden
Sade güzel olan kelimeler..
sade kelime!er...
kelimeler....
Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya
Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık
Bîr elim sana uzanır
öteki berikinin zaten elinde
Bırak yoluma gideyim bildiğimce
Yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar
Saktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler....
Eğer bir söz
bir ses bekliyorsan bu adamdan
İçinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git
Lazımsa eğer...
işte orada duruyor...
ağzımın bir yerinde...
Almak ister misin dilini sokup aklıma
Sana ait olan herşeyi bir nefeste
Bir göz yumma anında
Bîr soğuk telefon konuşmasında
Geri alabilir misin ?
Seni benden geri alabilir misin?
Kovabilir misin beni senden?
Sevgilim
Yoksa sen
Sevgilim olmayabilir misin?
ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının
dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım
Yaşayalım kı
öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip
içip
arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki
yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki
paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi
evimizde
bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı
düşünsene
senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım
söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken
herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa
kötü de olsa
yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar
çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
Kavgasız
her sabah gürültüyle uyanılmayan
sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip
sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip
benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize
geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
Öyle sevmelisin ki beni
bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken
Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum
Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
Seni içimden terkediyorum
Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanılgımdın
Yandığımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü “belki”ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum
Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum
“Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın” demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda
“Ya öldür beni”dedim
Ya da git benden
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yârini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
pembe hayallerim vardı. Her mevsim açan papatyalarım
burcu burcu kokan güllerim vardı. Kimseden gizlemediğim gamzelerim ve kimseden kaçırmak için çaba sarf etmediğim gözlerim.Yüreğim vardı hiç kırılmamış incinmemiş ve hiç acımamış. Her mevsim güneş doğan bir pencerem vardı. Penceremden sızan davetsiz misafirlerim
rüzgarlarım vardı. Şarkılar söylerdi bana dertten kederden uzak nameleriyle.
Gülüşlerim vardı benim senden önce. Gecelerimi aydınlatan yıldızlarım vardı. Işıl ışıl doğan bir güneşim. Yağmurlarım vardı benim hüzünleri bile kıskandıran. Kar yağardı bembeyaz
beni içine aldı sevgiyle...
Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın
derinliklerinde
karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman
geçtikçe büyüdüm
çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim...
Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim
toprağı. Sıcaklığını
şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü
gördüm yeniden... Öylesine mavi
öylesine sınırsız
öylesine özgür...
Aktım
gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak
aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek
için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda
topraktan otlar fışkırdı
delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken
cevap veremediler bana
yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı
akmak
denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği
ıssız ormanların arasından
başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans
ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için
yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans
mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda
görebilmek için köpürdüm
taştım ona bir önce dokunabilmek için.
Sonra bir sabah
daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken
dünyaya
uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı
başkaldırmışlığı
hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce
sarılmak
istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek
istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize
balıklar kaçtı benden
suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...
Ufacık bir damlaydım
bulut oldum
toprak oldum
deniz oldum
okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri
buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize?
Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu
öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda...
Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım
içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm
büyüdüm...
Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi
huzur
verdi... Zaman geçtikçe
yerime sığamaz hale geldim... Güneşe
sarılmak istedim... Yıldızları görmek
denizle konuşmak istedim...
Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda
özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken
gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi...
Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte
zamanla birlikte...
Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler...
Bir gün aşık oldum birisine
neden diye sormadan kendime...
Bir kuş gibi özgürce
bir nehir gibi delicesine akarak
bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini...
O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR...
SADECE SEVGİ.
YAŞAM NEDİR ?
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte
yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım
güneşin ışıklarında renklerle oynayan
karanlıklarda
yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte
maviliğe savrulurken
mutluydum kuşlarla kanat çırparken
mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken...
Takılmışken bir bulutun peşine
görürdüm yaşayanları
yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi
hep bir şeylerin
peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır
uçardım onunla
rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.
Yaşamı sorardım kuşlara
nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek
rüzgâra baş kaldırmak. Ama
yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır
ağırlaşan kanatları
daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya
kovuğuna
özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura
sessizce...
Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına
gücü hissedebilmek için...Toprağa karışmak istedim
çoğalmak istedim
azgın bir nehir olup akmak istedim
deniz olmak istedim
yaşamı bulmak istedim
yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm
çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...
beni içine aldı sevgiyle...
Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın
derinliklerinde
karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman
geçtikçe büyüdüm
çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim...
Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim
toprağı. Sıcaklığını
şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü
gördüm yeniden... Öylesine mavi
öylesine sınırsız
öylesine özgür...
Aktım
gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak
aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek
için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda
topraktan otlar fışkırdı
delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken
cevap veremediler bana
yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı
akmak
denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği
ıssız ormanların arasından
başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans
ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için
yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans
mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda
görebilmek için köpürdüm
taştım ona bir önce dokunabilmek için.
Sonra bir sabah
daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken
dünyaya
uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı
başkaldırmışlığı
hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce
sarılmak
istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek
istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize
balıklar kaçtı benden
suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...
Ufacık bir damlaydım
bulut oldum
toprak oldum
deniz oldum
okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri
buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize?
Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu
öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda...
Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım
içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm
büyüdüm...
Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi
huzur
verdi... Zaman geçtikçe
yerime sığamaz hale geldim... Güneşe
sarılmak istedim... Yıldızları görmek
denizle konuşmak istedim...
Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda
özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken
gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi...
Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte
zamanla birlikte...
Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler...
Bir gün aşık oldum birisine
neden diye sormadan kendime...
Bir kuş gibi özgürce
bir nehir gibi delicesine akarak
bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini...
O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR...
SADECE SEVGİ.
YAŞAM NEDİR ?
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte
yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım
güneşin ışıklarında renklerle oynayan
karanlıklarda
yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte
maviliğe savrulurken
mutluydum kuşlarla kanat çırparken
mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken...
Takılmışken bir bulutun peşine
görürdüm yaşayanları
yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi
hep bir şeylerin
peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır
uçardım onunla
rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.
Yaşamı sorardım kuşlara
nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek
rüzgâra baş kaldırmak. Ama
yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır
ağırlaşan kanatları
daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya
kovuğuna
özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura
sessizce...
Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına
gücü hissedebilmek için...Toprağa karışmak istedim
çoğalmak istedim
azgın bir nehir olup akmak istedim
deniz olmak istedim
yaşamı bulmak istedim
yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm
çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...
beni içine aldı sevgiyle...
Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın
derinliklerinde
karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman
geçtikçe büyüdüm
çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim...
Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim
toprağı. Sıcaklığını
şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü
gördüm yeniden... Öylesine mavi
öylesine sınırsız
öylesine özgür...
Aktım
gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak
aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek
için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda
topraktan otlar fışkırdı
delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken
cevap veremediler bana
yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı
akmak
denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği
ıssız ormanların arasından
başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans
ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için
yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans
mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda
görebilmek için köpürdüm
taştım ona bir önce dokunabilmek için.
Sonra bir sabah
daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken
dünyaya
uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı
başkaldırmışlığı
hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce
sarılmak
istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek
istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize
balıklar kaçtı benden
suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...
Ufacık bir damlaydım
bulut oldum
toprak oldum
deniz oldum
okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri
buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize?
Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu
öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda...
Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım
içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm
büyüdüm...
Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi
huzur
verdi... Zaman geçtikçe
yerime sığamaz hale geldim... Güneşe
sarılmak istedim... Yıldızları görmek
denizle konuşmak istedim...
Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda
özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken
gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi...
Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte
zamanla birlikte...
Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler...
Bir gün aşık oldum birisine
neden diye sormadan kendime...
Bir kuş gibi özgürce
bir nehir gibi delicesine akarak
bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini...
O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR...
SADECE SEVGİ.