Harita, yeryüzünün tamamının veya bir kısmının bir ölçeğe göre küçültülerek bir plan üstünde gösterildiği çizim. Yunanca
HARTEN, Fransızca CARTE kelimelerinden gelmektedir. Harita yapımı çok eski devirlere kadar uzanmaktadır. Bu uzun tarihi süre
içinde haritalar oldukça gelişmiştir.
M.Ö. 2400’de Mezopotamya ve M.Ö. 1300’de Mısır Firavunu İkinci Ramses zamanında çizilen Mısır haritalarının dünyanın en eski haritaları olduğu sanılmaktadır. Bu haritalardaki dağlar, bir yolun sağında ve solunda profiline göre yan yatırılmış gibi gösterilmiştir.
Dünyanın bilinen en eski dünya haritası, Irak’ta yapılan bir kazı sırasında ortaya çıkarıldı. M.Ö. 1000 yılından kalma bir tablet olan bu harita, günümüze kadar bulunan en eski haritası olma unvanını taşıyor. Bu haritada, dünya etrafı su ile kaplı bir yuvarlak olarak gösterilir. Babil de, bu yuvarlağın merkezindedir.
Yunanlı tarihçi Heredot ise, M.Ö. 450 yılında yaptığı haritada, Hazar Denizi’ni, Babilli haritacının tersine, dünyanın sınırı olarak değil, bir iç deniz olarak gösterir. M.Ö. 300 yılında bir dünya haritası yapan Yunanlı haritacı Diceardus, çeşitli ülkelerin birbiriyle ilişkilerini göstermek üzere haritasının üzerine bir çizgi çekti. Bir süre sonra da İslam bilginleri, haritanın üzerine enlem ve boylam çizgilerini yerleştirdiler.
Ortaçağda ve takriben 1500 yıllarında harita üzerindeki arazi detayları çok basit çizgiler halinde gösterilmeye başlanmış, dağ ve tepeler profil olarak yandan görünüşleri ile tabiî şekillerine uygun bir şekilde çizilmiştir. Bu şekildeki haritaların en önemlisi 1568’de
Aplan tarafından yapılan ve ortalama 1/140.000 ölçeğindeki Bavyera eyaleti haritasıdır. Yandan görünüşlü haritaların bir eksikliği, tepeler arkasında kalan örtülü bölgelerin gösterilmemesiydi. On yedinci yüzyıldan itibâren bunu gidermek maksadıyla haritaların yapımında, durulan noktanın daha yüksek bir yerde olması düşünülmüş, böylece eğik perspektifin kullanılmasına geçilmiştir. Daha sonra ölü noktaların tamâmen ortadan kaldırılması için duruş noktasının daha yüksekte olması arzu edilerek kuşbakışı perspektif metodu uygulanmıştır.
HARTEN, Fransızca CARTE kelimelerinden gelmektedir. Harita yapımı çok eski devirlere kadar uzanmaktadır. Bu uzun tarihi süre
içinde haritalar oldukça gelişmiştir.
M.Ö. 2400’de Mezopotamya ve M.Ö. 1300’de Mısır Firavunu İkinci Ramses zamanında çizilen Mısır haritalarının dünyanın en eski haritaları olduğu sanılmaktadır. Bu haritalardaki dağlar, bir yolun sağında ve solunda profiline göre yan yatırılmış gibi gösterilmiştir.
Dünyanın bilinen en eski dünya haritası, Irak’ta yapılan bir kazı sırasında ortaya çıkarıldı. M.Ö. 1000 yılından kalma bir tablet olan bu harita, günümüze kadar bulunan en eski haritası olma unvanını taşıyor. Bu haritada, dünya etrafı su ile kaplı bir yuvarlak olarak gösterilir. Babil de, bu yuvarlağın merkezindedir.
Yunanlı tarihçi Heredot ise, M.Ö. 450 yılında yaptığı haritada, Hazar Denizi’ni, Babilli haritacının tersine, dünyanın sınırı olarak değil, bir iç deniz olarak gösterir. M.Ö. 300 yılında bir dünya haritası yapan Yunanlı haritacı Diceardus, çeşitli ülkelerin birbiriyle ilişkilerini göstermek üzere haritasının üzerine bir çizgi çekti. Bir süre sonra da İslam bilginleri, haritanın üzerine enlem ve boylam çizgilerini yerleştirdiler.
Ortaçağda ve takriben 1500 yıllarında harita üzerindeki arazi detayları çok basit çizgiler halinde gösterilmeye başlanmış, dağ ve tepeler profil olarak yandan görünüşleri ile tabiî şekillerine uygun bir şekilde çizilmiştir. Bu şekildeki haritaların en önemlisi 1568’de
Aplan tarafından yapılan ve ortalama 1/140.000 ölçeğindeki Bavyera eyaleti haritasıdır. Yandan görünüşlü haritaların bir eksikliği, tepeler arkasında kalan örtülü bölgelerin gösterilmemesiydi. On yedinci yüzyıldan itibâren bunu gidermek maksadıyla haritaların yapımında, durulan noktanın daha yüksek bir yerde olması düşünülmüş, böylece eğik perspektifin kullanılmasına geçilmiştir. Daha sonra ölü noktaların tamâmen ortadan kaldırılması için duruş noktasının daha yüksekte olması arzu edilerek kuşbakışı perspektif metodu uygulanmıştır.