"Haksızlık önünde eğilen hakkıyla birlikte şerefini de kaybeder."

.:Çağla:.

Bayan Üye
Haksızlık önünde eğilen hakkıyla birlikte şerefini de kaybeder."
"Ey insan!..
Anne karnında yaşayan çocuğun, bulunduğu hale bakarak yaşadığı ortamı çok sevdiği gibi, sen de dünyayı çok seviyorsun. Zannediyorsun ki bu dünya, senin bildiğin kadarıyla, senin nazarında mekanların en büyüğüdür. Onun için bu dünyayı terk etmek istemiyorsun. Bilmiyorsun ki eğer sen dünyayı ve dünyalık her şeyi,Allah'ın rızası doğrultusunda samimiyetinin bir göstergesi olarak, baş tacı etmeyi kendi iraden ile bıraksan, âlemlerin genişliğini görecek ve kulluğun zirvesine ereceksin.
Bunun sonucu olarak dünyanın anne karnı
kadar küçük olduğunu anlayacak, dünyanın sana hakikatte zindan olduğunu bileceksin."
"Ey insanlar!
Amellerinizi düşünerek acele etmeden işleyin,Allah korkusunu devamlı kalbinizde taşıyın! Ölümü unutarak ve uzun vadeli emellere kapılarak kendinizi aldatmayın. Sakın ola dünyaya bel bağlamayın; o çok aldatıcı ye hilebazdır. Yaldızlı görünüşüyle sizi aldatır. Çeşitli emellerle sizi tuzağına düşürür, .Görücüye çıkmış kız gibi süslenir, alımlı bir gelin gibi görünür. Bütün gözler onun üzerindedir. Kalpler ona tutkun, gönüller ona aşık olur. Onun yolunda nice aşıkları ölmüş, niceleri yüzüstü kalmıştır."
"Ey insanlar! Ona hakikat gözüyle bakın! O, sayısız felaketlerin yurdudur. O bizatihi yaratıcısı tarafından kötülenmiştir.
Yenisi yıpranıp eskir, mülkü elden gidip kaybolur, orada aziz olan zelil olur, çoğu azalır, sevgisi ölür ve iyiliği kaybolur!"
"Ey insanlar!Allah Teala sizlere merhamet eylesin, gaflet uykusundan uyanın! İnsanlar hakkınızda «Falanca hasta, yahut müzmin hasta, yahut çok ağır hasta; acaba hastalığı için bir çare var mı? Acaba doktora yetiştirmenin bir yolu var mı?» demeden uykunuzdan silkinip kalkın."

-Babam bana şöyle anlattı:
-Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazını kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı. Kabristana uğradı. Kendi kendine şöyle dedi:
-Tan yeri ağarıncaya kadar kalayım.
Kabristanın içine girdi. İki rekat namaz kıldı. Bir kabre dayandı. Gözlerine uyku geldi. Şöyle bir rüya gördü:
Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar.
Bir de baktı ki,onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarına oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dağıldı. Herkes kendi tabağını aldı; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldı.
O da üzüntülü bir halde, kalktı; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum:
-Hey Allah'ın kulu, sende gördüğüm bu üzüntü neden? Sonra gördüğüm bu hâl nedir?
Bana şöyle dedi:
- Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
- Evet, gördüm, deyince şöyle anlattı:
- O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları dua, cuma geceleri onlara gelir.
Daha sonra şöyle dedi:
- Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çıktık.Basra'ya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Kendisinin bir oğlu olduğunu ve öldüğünü kocasına anlatmadı. Dünyaya daldı. Ne bir işaretle ne de bir sözle beni andılar.
Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır.
Sordum:
-Senin ananın evi nerede?
Onun yerini bana anlattı.
Sabah oldu Namazımı kıldım. Sonra gittim. O kadının evini sordum, buldum.
Yanına gittim,izin istedim. Kendimi ona tanıttım, kapıdan:
-Ben Sâlih Meri'yim, dedim. İzin verdi, içeri girdim.
Şöyle dedim:
-Benim söyleyeceğim söz, senin söyleyeceğin söz hiç kimse tarafından duyulmamalıdır. Böyle istiyorum.
Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı.
Şöyle sordum:
-Sana Allah'tan rahmet dilerim, çocuğun var mı?
-Yoktur.
Tekrar sordum:
-Daha önce bir çocuğun olmuşmuydu?
Derin bir nefes aldı, sonra şöyle dedi:
-Benim bir genç oğlum vardı, öldü.
Bunun üzerine durumu ona anlattım.Ağlamaya başladı.
Sonra şöyle dedi:
-Ey Salih! O benim ciğerparem, kalbim idi. İçim onun yuvası olmuştu. Göğüslerimden ona süt içirdim. Kucağım onun sığınağı idi.
Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi. Ve şöyle dedi:
-O sevdiğim göz nurum için bunları dağıt. Kalan ömrümde onu duadan unutmayacağım. Onun için sadaka vereceğim.
Gittim, o bin dirhemi dağıttım.
Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana uğradım.İki rekat namaz kıldım, sonra bir kabre dayandım. Yine dalmışım. Baktım ki, bir cemaat yine çıkmış. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Sevinçli ve mesrurdu.
-Ey Salih!Allah bizim için seni mükâfatlandırsın. Gönderdiğiniz hediye bize geldi.
Ona dedim ki:
-Siz kabirdekiler cumayı bilirmisiniz?
Şöyle anlattı:
-Evet biliriz. Havadaki kuşlar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine şöyle derler:
-Bu faziletli gün için, selâm,selâm...
Selam ve Dua ile......
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst