meridyen2
Kayıtlı Üye
Haksızlığa Uğrama Psikolojisi ve Karşı Ataklar
Allah'ın adaletini, inanan kulları üzerindeki merhametini, aynı şekilde mümin ahlakındaki güzellikleri gereği gibi kavrayamamış olan kimseler, bir uyarıyla karşılaştıklarında, bunu kendilerine yönelik haksız bir çaba olarak algılarlar. Uyarıyı yapan kişilerin, hiçbir menfaat gözetmeksizin, sadece karşı tarafın dünya ve ahiret hayatını güzelleştirebilmek için samimi bir gayret içerisinde olduklarını göremezler. Allah'ın, "Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?" (Maide Suresi, 50) ayetiyle dikkat çektiği gibi, bu konuyu cahiliye kıstaslarıyla değerlendirirler. Cahiliye toplumlarında insanlar birbirlerine karşı üstünlük taslamak, karşı tarafın açıklarını bulup onu küçük düşürmek ve mahçup etmek amacıyla eleştiri yaparlar. Bu düşünceye göre eleştiri, karşı tarafa beğenilmediğini, tavırlarının tasvip edilmediğini ifade etmek için yapılır; amaç konuyu çözmek ya da karşı tarafın eksiklerini telafi etmek, onu daha iyiye iletmek ve sonsuz ahiret hayatını kazanması için vesile olmaya çalışmak değildir. İşte bu nedenle olayları Kuran'a uygun bir bakış açısıyla değil de cahiliye ölçüleriyle değerlendiren samimiyetsiz kişiler de kendilerine sunulan güzelliği aleyhlerinde olarak görürler.
Kuran'a uygun davranmayan bu kişiler, nefisleri ile çatışan böyle bir durumla karşılaştıklarında, genellikle haksızlığa uğratıldıklarını düşünür, çoğu zaman da kendilerine uyarı yapan kişiyi incitecek sözler söyler, öfkelenir, küser, mesafeli ve soğuk bir tavır takınırlar.
Ancak bilinmelidir ki, bu davranışlarının hiçbiri Kuran ahlakına uygun değildir. Herşeyden önce insanların üzerinde Allah'ın mutlak adaleti tecelli etmektedir. Ve Allah, "Gerçek şu ki, Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek büyük bir ecir verir." (Nisa Suresi, 40) ayetiyle, hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağını bildirmektedir. Mümin bir insan, her durumda Allah'ın adaletinin tecelli edeceğinden emin olur, bu nedenle tevekküllü ve sakin bir tavır gösterir. Allah'a iman ettiklerini söyledikleri halde, O'nun adaletini ve gücünü unutanlar ise, haksızlığa uğrama psikolojisi ile sürekli sıkıntılı ve gergin bir hayat sürerler.
(alıntı harun yahya gizli azapların çözümü)
Allah'ın adaletini, inanan kulları üzerindeki merhametini, aynı şekilde mümin ahlakındaki güzellikleri gereği gibi kavrayamamış olan kimseler, bir uyarıyla karşılaştıklarında, bunu kendilerine yönelik haksız bir çaba olarak algılarlar. Uyarıyı yapan kişilerin, hiçbir menfaat gözetmeksizin, sadece karşı tarafın dünya ve ahiret hayatını güzelleştirebilmek için samimi bir gayret içerisinde olduklarını göremezler. Allah'ın, "Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?" (Maide Suresi, 50) ayetiyle dikkat çektiği gibi, bu konuyu cahiliye kıstaslarıyla değerlendirirler. Cahiliye toplumlarında insanlar birbirlerine karşı üstünlük taslamak, karşı tarafın açıklarını bulup onu küçük düşürmek ve mahçup etmek amacıyla eleştiri yaparlar. Bu düşünceye göre eleştiri, karşı tarafa beğenilmediğini, tavırlarının tasvip edilmediğini ifade etmek için yapılır; amaç konuyu çözmek ya da karşı tarafın eksiklerini telafi etmek, onu daha iyiye iletmek ve sonsuz ahiret hayatını kazanması için vesile olmaya çalışmak değildir. İşte bu nedenle olayları Kuran'a uygun bir bakış açısıyla değil de cahiliye ölçüleriyle değerlendiren samimiyetsiz kişiler de kendilerine sunulan güzelliği aleyhlerinde olarak görürler.
Kuran'a uygun davranmayan bu kişiler, nefisleri ile çatışan böyle bir durumla karşılaştıklarında, genellikle haksızlığa uğratıldıklarını düşünür, çoğu zaman da kendilerine uyarı yapan kişiyi incitecek sözler söyler, öfkelenir, küser, mesafeli ve soğuk bir tavır takınırlar.
Ancak bilinmelidir ki, bu davranışlarının hiçbiri Kuran ahlakına uygun değildir. Herşeyden önce insanların üzerinde Allah'ın mutlak adaleti tecelli etmektedir. Ve Allah, "Gerçek şu ki, Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek büyük bir ecir verir." (Nisa Suresi, 40) ayetiyle, hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağını bildirmektedir. Mümin bir insan, her durumda Allah'ın adaletinin tecelli edeceğinden emin olur, bu nedenle tevekküllü ve sakin bir tavır gösterir. Allah'a iman ettiklerini söyledikleri halde, O'nun adaletini ve gücünü unutanlar ise, haksızlığa uğrama psikolojisi ile sürekli sıkıntılı ve gergin bir hayat sürerler.
(alıntı harun yahya gizli azapların çözümü)