7 Şubat 2012′de saat 17.00′de MİT müşteşarına İstanbuldan sürpriz bir telefon geldi. Müsteşarın özel hattı, Hayırdır inşallah dercesine açıldı. Telefondaki ses, Ben, Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya. İfade vermek üzere makamıma bekliyorum diyordu!
7 Şubat 2012. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. SABAH, MİT Krizinin perdesini aralıyor. Telefondaki ses MİT personeline ne dedi? Bu işleri sadece CIA yapar zannederdik. Vallaha göğsümüzü kabarttınız diye övgüde bulunan Özel Yetkili Savcı, daha odasından çıkar çıkmaz MİT görevlilerini nasıl teknik takibe aldırdı? MİT Müsteşarı Hakan Fidanın çok gizli uçuş rotasını kim ele geçirdi? Başbakanın iki ayrı ofisinde bulunan böcekler nasıl bulundu? Gece yarısı MİT Lojmanlarına giren polis ne yaptı? İmralıdaki kozmik tutanaklar soruşturma dosyasına hangi yöntemle girdi? İstanbuldan Ankaraya gönderilen ifade talimatını kimler jet hızıyla işleme aldı? Diyarbakır BDP İl Başkanlığında ele geçirildiği iddia edilen ve içinde Oslo görüşmelerinin bulunduğu söylenen hard disk hangi ülkenin istihbarat servisleri tarafından paralel yapının polislerine verildi? Oslo ve Uludere bir senaryo muydu? MİTin 85. kuruluş yıl dönümünde açıkladığı vizyon kimleri rahatsız etti? Düğmeye basmak için Başbakanın ameliyat olmasını bekleyenlerin asıl planı neydi? Başbakan, neden, Alacaksanız beni alın? deme gereği duydu? Ve MİT Kanunu değişikliği için zirvede nasıl bir trafik işledi? İki yıl önce yaşanan devlet krizinin bilinmeyen yönlerini, paralel devlet operasyonunun ayrıntılarını akıl tutulmasının sonuçlarını bir solukta okuyacaksınız
Her şey, sürpriz bir ismin MİT Müsteşarlığına atanması ile başladı. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidanın, MİT Müsteşarlığına önerilmesi, içeride ve dışarıda çok sayıda ezberi bozdu. Geleneksel müttefikleri ile çalışmaya alışmış, istihbarat kurumu üzerinden Türkiyeyi kontrol altında tutmayı başarmış küresel güçler, Fidan ismine hazırlıksız yakalanmış gibiydi. Aslında TİKAdaki çalışmalarından, nükleer silahların yayılmasını önleme ve nükleeri barışçı amaçla kullanma müzakerelerinden biraz tanıyorlardı. Fidan, Erdoğanın özel temsilcisi olarak toplantılarda bulunuyordu. Ama kariyer olarak daha ileriye gidebileceğine pek ihtimal vermemişlerdi. İşte o tarihlerde kesintiye uğrayan Oslo ve Habur süreçlerinden sonra Ankara, 30 yıllık kanlı çatışmayı bitirmek üzere oldukça önemli yeni bir inisiyatif başlatmıştı. Bu kez alınan karar, eskisinden çok ama çok farklı idi. Türkiye, üçüncü ülkeleri doğrudan işin içine katmadan tamamen kendi milli imkanları ile Çözüm Sürecinde karar kılmıştı. İmralı ile sürdürülen görüşmelerde ilerleme sağlanmış, artık kamuoyuna süreçle ilgili bilgi verme zamanı gelmişti. Türkiyeyi prangalarından kurtaracak bu süreç, Başbakan Tayyip Erdoğanın talimatı ile başlamış ve MİTte kurulan özel bir kadro bu amaçla görevlendirilmişti.
SIR GİBİ SAKLANAN AMELİYAT
2011 yılı sonbaharında Başbakan Erdoğan, bir dizi konsültasyon yaptırmış ve sır gibi saklanan ameliyat için 26 Kasım 2011 gününe tarih alınmıştı. Erdoğan hastaneye yatarken Paralel Yapı ilk ve en stratejik hedef olarak gördüğü MİT Müsteşarı Hakan Fidan için dosya hazırlıklarını son aşamaya getirmekteydi. Başbakanın sağlık durumu üzerinden spekülasyon yaratan çevreler dikkatleri bir başka noktaya çekerken MİTten bir ekip de Ankarada iki kritik noktada ofis araması yapıyordu. 28 Aralık 2011′de, Başbakan Erdoğanın Subayevlerindeki ikametgâhı ile resmi konutundaki çalışma ofislerinde, güvenlik birimleri tarafından istihbarata karşı koyma faaliyeti kapsamında arama gerçekleşti. Emniyet birimleri, oda içleri için temiz raporu vermişti. Ancak, Başbakanın yakın mesai arkadaşları bazı kuşkular duymaktaydı. Duyumları vardı. Bir de MİT incelesin denilerek iki ayrı binada MİTten de böcek araması istendi. 28 Aralıkta Erdoğanın Subayevlerindeki evinde 30 Aralıkta da resmi konutundaki aramalarda prizlere yerleştirilmiş böcek diye tabir edilen ve en az 100 metre yakınlardaki bir noktaya sinyal gönderen iki ayrı dinleme cihazı bulundu. Bu bilginin dışarıya sızmaması için sıkı tedbir alındı, MİT de araştırmayı derinleştirdi!
İLK OPERASYON
Ankara, Başbakanın evine kadar sızan köstebeklere odaklandığı sırada İstanbulda polis, rutin gibi görünen bir baskın düzenlemişti. 20 Aralık 2011 sabahı KCK Basın Komitesine yönelik operasyon kapsamında bir ajans bürosuna da girilmişti. Bilgisayarlara da el konulmuştu. Pek fazla kimsenin dikkatini çekmeyen bu olay, 7 Şubat MİT Krizine giden yoldaki kilometre taşlarından birini oluşturuyordu. Bu gelişme üzerine 2011 yılının son günlerinde MİT İstanbul Başkanlığında hareketli saatler yaşanmaktaydı. Emniyetin operasyonuyla 44 kişi gözaltına alınmıştı. Polis, basılacak yerler listesinde olmayan ancak MİTin irtibat elemanı bulundurduğu o haber ajansında da arama yapıyordu. Foto muhabiri M.Ö. de gözaltına alınan kişiler arasındaydı.
SAVCI İLE İLK TANIŞMA
Baskını öğrenen MİT görevlileri, konunun anlaşılması için soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı ile görüşmeye karar verdi. MİT yetkilileri, 7 Şubat kriziyle adını duyuracak olan Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya ile o gün tanıştı. MİT görevlileri soruşturma savcılarına, Milli İstihbarat Teşkilatının özel çalışmasını anlattı. Konunun deşifre olması halinde pek çok MİT elemanının hayatının tehlikeye gireceği ifade etti ve Ulusal güvenlik sorunu ortaya çıkabileceği kaygısını paylaştı.
CANINIZ BİZE EMANET
MİT mensuplarını dinleyen Savcılar Bayraktar ve Sarıkayanın, Canınız bize emanet, bu bilgiler bizden çıkmayacak dediği ve istihbari çalışmaya zarar gelmemesi için özen gösterecekleri sözü de kayda geçti. Hatta anlatılanlar karşısında Savcı Bayraktar, bir ara şaşkınlığını gizleyemedi ve Böyle çalışmaları biz CIA gibi istihbarat örgütlerinin yaptığını düşünürdük. Gerçekten göğsümüz kabardı diyerek MİT görevlilerini övmeyi de ihmal etmedi.
UĞURLADI, DİNLEMEYE ALDI
İfadeyle birlikte yeni bir operasyon için düğmeye basıldı. MİTin çalışmasına duyduğu hayranlığı dile getiren savcılar aynı gün, istihbarat faaliyeti yürüten MİT görevlileri için teknik takip kararı aldırdı. Savcıların özel seçtiği polis ekibi, terör gruplarını takip etmek yerine, terör gruplarına sızan MİT mensuplarını izlemeye özel öncelik verdi. Günübirlik raporlarla savcılara bilgi aktarılırken kapsamlı operasyon için hazırlık devam etmekteydi. MİT mensupları büyük bir dava sürecinin parçası olduklarından habersizdi. KCK Basın Konseyine yapılan operasyon sonrası hazırlanan dosya aslında Müsteşar Hakan Fidana odaklanmıştı. İstanbul ve Ankarada açılan diğer soruşturmalar da aynı dosyada birleştirilerek tek operasyonla işlem tamamlanacaktı.
MİTTEN GELEN AVUKAT ALDATMASI
Devletin savcısı, devlete operasyon yapmaz düşüncesiyle hareket eden MİT görevlileri iç huzuruyla ayrılırken büyük bir tuzağın parçası olacaklarından habersizdi. Gözaltına alınan M.Ö. Paralel Yapı için Müsteşar Fidana gidecek kestirme yol olarak seçilmişti. Diğer sanıklardan ayrılan M.Ö. için itinalı bir yaklaşım gösterildi. İfade için İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı S.B.nin odasına götürüldü. MİTin, PKK-KCK yapılanması çalışması hakkında detay almaya çalışan polisler, taktik bir manevra uyguladı. Kendi ayarladıkları avukatı MİTten gelen avukat gibi tanıtıp M.Ö.den iki yıl büyük bir emek harcanan KCK yapılanmasına yönelik çalışmayı aldılar. M.Ö. savcılıktan serbest bırakılırken onun çizdiği şema paralel ellere de geçti. Böylece, 7 Şubat 2012′nin altyapısı da kuruldu!
Her şey, sürpriz bir ismin MİT Müsteşarlığına atanması ile başladı. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidanın, MİT Müsteşarlığına önerilmesi, içeride ve dışarıda çok sayıda ezberi bozdu. Geleneksel müttefikleri ile çalışmaya alışmış, istihbarat kurumu üzerinden Türkiyeyi kontrol altında tutmayı başarmış küresel güçler, Fidan ismine hazırlıksız yakalanmış gibiydi. Aslında TİKAdaki çalışmalarından, nükleer silahların yayılmasını önleme ve nükleeri barışçı amaçla kullanma müzakerelerinden biraz tanıyorlardı. Fidan, Erdoğanın özel temsilcisi olarak toplantılarda bulunuyordu. Ama kariyer olarak daha ileriye gidebileceğine pek ihtimal vermemişlerdi. İşte o tarihlerde kesintiye uğrayan Oslo ve Habur süreçlerinden sonra Ankara, 30 yıllık kanlı çatışmayı bitirmek üzere oldukça önemli yeni bir inisiyatif başlatmıştı. Bu kez alınan karar, eskisinden çok ama çok farklı idi. Türkiye, üçüncü ülkeleri doğrudan işin içine katmadan tamamen kendi milli imkanları ile Çözüm Sürecinde karar kılmıştı. İmralı ile sürdürülen görüşmelerde ilerleme sağlanmış, artık kamuoyuna süreçle ilgili bilgi verme zamanı gelmişti. Türkiyeyi prangalarından kurtaracak bu süreç, Başbakan Tayyip Erdoğanın talimatı ile başlamış ve MİTte kurulan özel bir kadro bu amaçla görevlendirilmişti.
SIR GİBİ SAKLANAN AMELİYAT
2011 yılı sonbaharında Başbakan Erdoğan, bir dizi konsültasyon yaptırmış ve sır gibi saklanan ameliyat için 26 Kasım 2011 gününe tarih alınmıştı. Erdoğan hastaneye yatarken Paralel Yapı ilk ve en stratejik hedef olarak gördüğü MİT Müsteşarı Hakan Fidan için dosya hazırlıklarını son aşamaya getirmekteydi. Başbakanın sağlık durumu üzerinden spekülasyon yaratan çevreler dikkatleri bir başka noktaya çekerken MİTten bir ekip de Ankarada iki kritik noktada ofis araması yapıyordu. 28 Aralık 2011′de, Başbakan Erdoğanın Subayevlerindeki ikametgâhı ile resmi konutundaki çalışma ofislerinde, güvenlik birimleri tarafından istihbarata karşı koyma faaliyeti kapsamında arama gerçekleşti. Emniyet birimleri, oda içleri için temiz raporu vermişti. Ancak, Başbakanın yakın mesai arkadaşları bazı kuşkular duymaktaydı. Duyumları vardı. Bir de MİT incelesin denilerek iki ayrı binada MİTten de böcek araması istendi. 28 Aralıkta Erdoğanın Subayevlerindeki evinde 30 Aralıkta da resmi konutundaki aramalarda prizlere yerleştirilmiş böcek diye tabir edilen ve en az 100 metre yakınlardaki bir noktaya sinyal gönderen iki ayrı dinleme cihazı bulundu. Bu bilginin dışarıya sızmaması için sıkı tedbir alındı, MİT de araştırmayı derinleştirdi!
İLK OPERASYON
Ankara, Başbakanın evine kadar sızan köstebeklere odaklandığı sırada İstanbulda polis, rutin gibi görünen bir baskın düzenlemişti. 20 Aralık 2011 sabahı KCK Basın Komitesine yönelik operasyon kapsamında bir ajans bürosuna da girilmişti. Bilgisayarlara da el konulmuştu. Pek fazla kimsenin dikkatini çekmeyen bu olay, 7 Şubat MİT Krizine giden yoldaki kilometre taşlarından birini oluşturuyordu. Bu gelişme üzerine 2011 yılının son günlerinde MİT İstanbul Başkanlığında hareketli saatler yaşanmaktaydı. Emniyetin operasyonuyla 44 kişi gözaltına alınmıştı. Polis, basılacak yerler listesinde olmayan ancak MİTin irtibat elemanı bulundurduğu o haber ajansında da arama yapıyordu. Foto muhabiri M.Ö. de gözaltına alınan kişiler arasındaydı.
SAVCI İLE İLK TANIŞMA
Baskını öğrenen MİT görevlileri, konunun anlaşılması için soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı ile görüşmeye karar verdi. MİT yetkilileri, 7 Şubat kriziyle adını duyuracak olan Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya ile o gün tanıştı. MİT görevlileri soruşturma savcılarına, Milli İstihbarat Teşkilatının özel çalışmasını anlattı. Konunun deşifre olması halinde pek çok MİT elemanının hayatının tehlikeye gireceği ifade etti ve Ulusal güvenlik sorunu ortaya çıkabileceği kaygısını paylaştı.
CANINIZ BİZE EMANET
MİT mensuplarını dinleyen Savcılar Bayraktar ve Sarıkayanın, Canınız bize emanet, bu bilgiler bizden çıkmayacak dediği ve istihbari çalışmaya zarar gelmemesi için özen gösterecekleri sözü de kayda geçti. Hatta anlatılanlar karşısında Savcı Bayraktar, bir ara şaşkınlığını gizleyemedi ve Böyle çalışmaları biz CIA gibi istihbarat örgütlerinin yaptığını düşünürdük. Gerçekten göğsümüz kabardı diyerek MİT görevlilerini övmeyi de ihmal etmedi.
UĞURLADI, DİNLEMEYE ALDI
İfadeyle birlikte yeni bir operasyon için düğmeye basıldı. MİTin çalışmasına duyduğu hayranlığı dile getiren savcılar aynı gün, istihbarat faaliyeti yürüten MİT görevlileri için teknik takip kararı aldırdı. Savcıların özel seçtiği polis ekibi, terör gruplarını takip etmek yerine, terör gruplarına sızan MİT mensuplarını izlemeye özel öncelik verdi. Günübirlik raporlarla savcılara bilgi aktarılırken kapsamlı operasyon için hazırlık devam etmekteydi. MİT mensupları büyük bir dava sürecinin parçası olduklarından habersizdi. KCK Basın Konseyine yapılan operasyon sonrası hazırlanan dosya aslında Müsteşar Hakan Fidana odaklanmıştı. İstanbul ve Ankarada açılan diğer soruşturmalar da aynı dosyada birleştirilerek tek operasyonla işlem tamamlanacaktı.
MİTTEN GELEN AVUKAT ALDATMASI
Devletin savcısı, devlete operasyon yapmaz düşüncesiyle hareket eden MİT görevlileri iç huzuruyla ayrılırken büyük bir tuzağın parçası olacaklarından habersizdi. Gözaltına alınan M.Ö. Paralel Yapı için Müsteşar Fidana gidecek kestirme yol olarak seçilmişti. Diğer sanıklardan ayrılan M.Ö. için itinalı bir yaklaşım gösterildi. İfade için İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı S.B.nin odasına götürüldü. MİTin, PKK-KCK yapılanması çalışması hakkında detay almaya çalışan polisler, taktik bir manevra uyguladı. Kendi ayarladıkları avukatı MİTten gelen avukat gibi tanıtıp M.Ö.den iki yıl büyük bir emek harcanan KCK yapılanmasına yönelik çalışmayı aldılar. M.Ö. savcılıktan serbest bırakılırken onun çizdiği şema paralel ellere de geçti. Böylece, 7 Şubat 2012′nin altyapısı da kuruldu!
alıntı:ahaber