Hacc -- 8.bölüm

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
ÜÇ PUT ÜÇLEMENİN (TESLİS) SEMBOLLERİ

Mina’daki üç putun İbrahim’i aldatmaya çalışan şeytanı temsil ettiğini hatırla.Kişinin kendini bir tür kölelikten kurtarması için üç bölümü de görmek zorunda olduğu doğru değildir.

Bencil olmamalı,kendi-kendinelikle nitelenen hayvan gibi oluşu yenmeli ve İbrahim’in makamına yükselmelidir.Yani her şeyi Allah için yapmalıdır.Üç put,Hacc-ı Ekber’in üç bölümünün karşıt tezi değil midir?

Birinci put(cemre-i ula):’Arafat’ın düşmanı’

İkinci put(cemre-i vusta):’Meş’ar’ın düşmanı’

Üçüncü put(cemre-i ukba):’Mina’nın düşmanı’

Bu üç put,İbrahim’in sorumluluğu yerine getirmekten alıkoymak için insanoğlunun yolunda tuzağa yatmış kuvvetli şeytani güçleri temsil etmiyor mu?Ne yapıyor onlar;gerçek rolleri nedir?

Çağrıyı değiştirip olumsuzlaştırmak!

İnsanın evrimi ve sorumluluklarını yerine getirme sürecinde şer güçler zayıf yönlerine hücum ederek insanı yaralarlar!Üç putu daha iyi tanımamıza yarayan bir diğer gösterge, bağımsız ve her birinin kendine özgü kişiliği olmasına rağmen,sıkı fıkı ‘arkadaş’ oldukları ve insana karşı elbirlik çalıştıkları gerçeğidir.Bir başka söyleyişle,üç adet ayrı put,bir şeytanı (İblis) temsil eder!Üç yüzlü bir varlık veya bir kaynaklı üç varlık sözkonusudur;’üçleme’nin tam anlamı budur işte!Aşağıdaki örnekler bu kavramı açıklıyor:

Yahudilik’te:Fihlun denilen üç Uknum

Hıristiyanlık’ta:Baba,oğul ve Ruh’ul Kudüs

İran’da:Ahura Mazda ve Azergosnep,Istahr ve Bezinmehr denilen üç ateş.

Nedir şirk?Dünya ile ilgili sorunlara dayanan inanç şekli olan bilimsel tarih felsefesine (marxizim) göre şirk,temel yapısına uygun bir alt yapıya sahip maddeciliğe dayalı sistemdir. Amacı,kişinin ben bilincini bozmaya yöneliktir.Bu teori şirk için doğru kabul edilebilirse de, tevhid için kabul edilemez.

Şirk ve tevhid,birbirine temelde iki zıt kavram olup aynı kaynaktan gelmeleri ve benzer işlev görmesi imkansızdır.Tarih boyunca bu iki inanç arasında savaşlar olmuştur(şirke karşı tevhid).Bununla birlikte,sosyal alanda uygulanışları açısından,bu iki kavram karıştırılır ve ne yazık ki,bu şekilde tevhid tarafından maskelenen şirk uzun ömürlü olur!

Başlangıçta,Hıristiyanlık da bir tevhid diniydi.Viznu ve Ahura Mazda’nın olduğu gibi… Hepsi de tek bir tanrı(Allah) inancına dayanıyordu.Tevhid’in bütün dinlerin kökü olduğu,fakat tarihin ve çeşitli sosyal sistemlerin etkisinin,tevhid inancını ve bir tek toplum düzenini değişik,ırk,sınıf ve uluslara dönüştürdüğü,daha açık bir söyleyişle tevhid inancının şirke dönüştüğü kuşkusuz ileri sürülebilir.

Adem,arkasında iki oğlu,Habil ve Kabil’i bıraktı.Yoksul bir çiftçi olan Habil,zengin bir ağa olan kardeşi Kabil tarafından öldürüldü.Şimdiye kadar Kabil’in öldürüldüğünü kimse işitmemiştir.Demek ki,Adem’in yerini inançsız,gasıp,hırslı,katil ve babasının oğlu demeye dilimizin varmadığı Kabil almış ve tarih boyunca Kabil’in çocukları insanların yöneticileri olmuştur.Toplumlar büyüdükçe değişti ve sistemler daha karmaşık bir şekle büründü. Bölümler,uzmanlıklar ve sınıflamalar doğdu.Yönetici Kabil,yüzünü de değiştirdi.

Günümüz toplumlarında yüzünü politikanın,ekonomi ve dinin arkasına gizlerken,bu temel üssünde kuvvetli özel güçlerini sürdürmekten geri kalmadı.Kabil üç ana zulüm mekanizması ortaya çıkardı;servet,despotizm ve sömürüyü doğuran iki yüzlülük ve beyin yıkama teknikleri!Bu üç güç,tarifini en iyi şekilde tevhide bulur:

Firavun:Zulmün sembolü.

Karun:Sermaye ve kapitalizmin sembolü.

Bel’am:Düzen bekçisi din adamlarının sembolü.

Ve şirk bu üç durumu,baba,oğul ve Ruhu’l Kudüs şeklinde üç boyutlu bir sistemle açıklar.

Allah yerine kendilerine tapınmaya çağırırlar seni.

İbrahim’in yerinde olduğunu unutma!İsmail’ini sevmeni istiyorlar ki,seni aldatabilsinler, soyabilsinler,aklını karıştırabilsinler,değerini ve görüşlerini değiştirip saptırabilsinler!

Ey hacı,şu anda Mina’dasın,ateşle silahını!İsmail’ini kurban yerine getirdin.

İbrahim gibi,üç putu vur ve devir!Ey İbrahim’in izleyicisi ve tevhidin askeri,üç putu yok et! Zilhicce’nin onunda güneş doğduğu zaman,ordunun kalanıyla birlikte ve ihramlı olarak Meş’ar’da uyan,Mina sınırını geç ve ilk hücumunda son putu vur!Önce vurulması gereken bu son kimdir?

Firavun,

Karun,

veya Bel’am?

Bu üç şekil,Kabil’in üç gücünü,şeytanın üç yüzünü temsil eder ve üçlemenin sembolüdür.

Firavun’u vur ki:Hüküm ancak Allah’ındır.

Karun'u vur ki:Mal ancak Allah’ındır.

Bel’am’ı vur ki:Muhakak,dinin tamamı Allah’ındır.

İnsanların,Allah’ın temsilcileri,yani yeryüzünde halifeleri olduğunu hiç unutma.Bu dünyaya ancak takva sahipleri varis olacaktır.

“Şüphesiz ki sizin Allah katında en şerefliniz,takvaca en ileride olanınızdır.”(Hucurat,13)

Bir başka deyişle;tevhid inancına göre dini hükümleri uygulayacak olan insanlardır.Herkes yalnızca kendi işlerinden değil,başkalarının işlerinden de sorumludur!

Putlarla hangisinin zulmün sembolü olan Firavun’u temsil ettiğini kendi kendine sorabilirsin.Hangisi sermaye ve sermayeciliği(kapitalizm) sembolü olan Karun’dur?Ve düzen bekçisi din adamlarının sembolü olan Bel’am hangisidir?

İbrahim’ce bir aklı olan herhangi bir kişi,kişisel görüşlerine,sosyal değişim için önderdiği metodlara,sorumluluklarına ve içinde yaşadığı toplumun sosyo-ekonomik yapısına dayanarak son putu(şeytan) şu şekillerde düşünebilir:

Firavun:politikayı yönlendiren,insanları despotik,zalim ve faşist bir yönetim altında yaşatanlar.

Karun:Ekonomiyle ilgilenen ve ekonomiyi çevresinde toplumun kurulduğu bir yapı olarak görenler.

Bel’am:Halkın cehalet,zayıf düşünce,ve tevhid örtüsü altında şirke bağlanmasına neden olan din adamları.

Mekke’ye yaptığım ilk iki gezide(hacc) son putu Bel’am olarak düşündüm. Kurşunum b u niyetle vurdu onu;özellikle bu düşüncemi Kur’an’ın şu ayetiyle uyum içinde bulduğum için: “Onlar,Allah’ı bırakıp bilginleri,rahipleri, Meryem’in oğlu Mesih’i rabler edindiler.” (Tevbe,31)

Allah zulmü,cehaleti ve zulün bekçiliğini lanetler.İnsanları doğru yola götüreceğine,bilerek ya da bilmeyerek doğru yoldan uzaklaştıran bazı sözde manevi liderleri eleştirir.Onlara kızar ve şöyle buyurur:”(Onların) hali koca koca kitaplar taşıyan eşeğin hali gibidir.”(Cum’a,5)

“Artık onun sıfatı,o köpeğin hali gibidir ki,üstüne varsan dilini sarkıtıp solur,yahut kendi haline bıraksan yine dilini sarkıtıp solur.”(A’raf,176)

Hipotezlerimin bir diğer delili,Allah’ın Kur’an’ın son suresinde geçen güçlü sözlerdir. Burada Allah,insanlığın rehberliği ve hürriyeti gibi büyük bir sorumluluğu olan Hz.Peygamber(saa)’e seslenir.O’na korunma altında olmadığı bir tehlikeyi ve dolayısıyla Allah’a sığınması gerektiğini anlatır.Bu surede Allah’ın şu sıfatları vardır:

(Rabb):Efendi,hakim,sahip,mürebbi…

(Melik):Hükümdar,yönetici…

(İlah):Lider,önder…

Bunlar,şeytanın sürekli olarak kendine yakıştırmaya çalıştığı niteliklerdir.Ve burada ise yalnızca Hz.Allah’a ait olduklarını görüyoruz.Ve Hz.Peygamber (saa) gibi bir kişiye Rabb,Melik ve İlah olan Allah’a sığınması öğüdünde bulunuluyor.

Neden korunacaktır o?’Hannas’ın tehlikesinden!Kimdir ‘Hannas’?

“O sinsi hannasın şerrinden,ki o insanların göğsüne daima vesvese verendir.”(Nas,4-5)

İbrahim’in şeytan tarafından aldatılmaya zorlandığı Mina’da son put ‘hannas’ı temsil etmektedir.’Hannas’,para kazanmak için inancını satan bir manevi ldier,bilgisini satan bir bilimci veya bir hain aydındır!Kur’an-ı Kerim,bu grup insanların hareketlerini en yıkıcı,en parçalayıcı,saptırıcı ve bir zamanlar birlikte huzur içinde yaşayan bir ümmet olan insanlığın tarihinde ayrıcalıklar meydana getirici olarak görüyor.

Bu grup bilerek birbirlerini kıskanan,saldırgan ve kaba manevi liderlerin yargıçları olma sorumluluğunu da üzerine aldı.

“İnsanlar bir tek ümmeti;Allah müjdeleyiciler ve korkutucular olarak nebileri gönderdi ve beraberlerinde hakla kitabı indirdi”.(Bakara,213)

Fakat…Hacc,benim aklımın kavrayabildiğinden çok daha anlamlı!Her hacca gidişimde çok şey öğrendiğim ve bir dahaki haccımın yararsız bir tekrardan başka bir şey olmayacağı şeklindeki düşüncemin doğru olmadığını anladım!Ve…sen,sevgili okuyucum,benim anlattıklarımın hacdan öğreneceğin şeylerin tamamı olduğunu sanma!

Hayır,hayır,hayır!

Bu,hacda yapılanları anlatma amacı taşıyan bir kitap değil;yalnızca seni düşündürecek bir ek broşür.Bu kitap,sahne yöneticisinin,dünyanın yöneticisi olduğu şahane ve sembolik gösteriyi açıklamak ve özetlemek için yazılmış,sınırlı yeteneğimin bir ürünüdür.Açıkçası,bir denizi kaba dökmeye giriştim!?

Her hacca gidişimde önceki girişimlerimden bazılarını düzeltmeye,yani yorumlarımı tamamlamaya çalıştım;fakat,yeni şifreler ve anlamlar keşfettim.Son haccım boyunca kendi kendime sordum:Sahne yöneticisinin bile özelleştirmediği bir şeyi neden özelleştireyim(her puta niye isim veyim?)

Her bir putun kimliğini belirtmek gerekli olsaydı,bunu sahne yöneticisi yapardı!Herhangi bir kimliğin olmayışı,kendi içinde bir kimlik ortaya koyuştur.

Her biri ayrı ayrı diğerleri temsil ederken,üç putun birini temsil ettiği doğru değil midir?

Üç ayrı putun oluşu,birbirleriyle ilişkisi olan üç gücü tanılıyor.Bir kimliğin olmayışı,birinin diğer ikisi arasında gizlendiğini gösteriyor.Bu nedenle,bir putu vururken diğerlerini vurmaya da niyet et.

Bırakın bunları,sosyoloji,felsefe,tarih,psikoloji gibi sınıflamalar bile bizim basit kafalarımızda ve (ilgi alanlarına dayalı olarak) okumuş insanlar arasındadır.Haccın yaratıcısı herhangi bir kültür veya medeniyette,herhangi bir dönemde,sosyal sistemde,sosyal yapı, sosyal sınıf ve sosyal ilişkilerde,üç güçten birinin yönetici,diğerlerinin de onu destekleyicileri olduğunu bilir.

Birini vurmakla zafer kapısını açacak ve Bayram’ı kutlamaya başlayacaksın.

Bu nedenle,kurşununla birlikte Mina’ya geldiğinde hücum etmeli ve önce son putu öldürmelisin.

Hacceden kişinin,gelişmiş bir kapitalist toplumdan,orta çağ sosyal sisteminin geçerli olduğu az gelişmiş bir toplumdan veya faşist,diktacı ve kralcı bir toplumdan geldiğine bakılmaksızın, hepsi de aynı putu,ama değişik niyetlerle vurur!

Son put,diğer ikisine destek de olur.

Firavun Karun'un soygununu kanunlaştırır;Karun,parasıyla Bel’am’ı destekler; Firavun Bel’am’ı gücüyle destekler ve Bel’am,tıpkı bizim bir diğerini desteklerken,kendimizi desteklemek için her birinin elini tuttuğumuz gibi,Firavun’un gücünü Kadir-i Mutlak’ın gücüyle özdeşleştirmeye yeltenir.

Bu nedenle,İbrahim’in sorumluluğunu yüklendiğinden nereden gelirsen gel, hangi sisteme ait olursan ol önemli değil.

Üç putu da vurmak niyetiyle sonuncuyu vur ki,şeytanın üssünü dağıtıp, aldatıcı zorlamalarını boşa çıkarabilesin!

Böylece sonuncuyu vurdun mu?

Yüzünden mi?

Başından mı?

Kurşunlar değdi mi?

Yedi kurşun mu?

Yedi kez,yaratılış günlerinin sayısını,yedi kez gökleri ve bir haftaki günlerin sayısını,yedi kez gökleri ve bir haftadaki günlerin sayısını sembolize eder. Yani yaratılışla başlayan ve ahirete kadar sürecek bitmeyen bir kavga; ateşkessiz bir savaş ve hiçbir putla barışçı ilişkide bulunmama.Her zaman Mina’daymışsın ve putlarla savaşman gerekiyormuş gibi düşün.

Ey İbrahim,son put düştüğü zaman şeytan sakatlanmış ve kurşunlarının sağanağı altında can vermiştir!Ey insan,Allah’ın yeryüzündeki halifesi!Allah’ın yaptığı gibi şeytanı def ettin! İnsana secde etmeyi reddeden tek meleği bozguna uğrattın.

Şimdi artık İbrahim gibi hürsün;çağrıyı duyacak ve gerçeği tanıyacaksın.Son putu vurduktan sonra İsmail’ini kurban et.Gerçek uğruna ve aşk için her şey kurban edilebilir. Sevgi dolu bir kalple,İbrahim’in adımlarıyla kurban yerine doğru ilerle.

Bir elinle İsmail’i tut(İbrahim’in İsmail’i senin için ne veya kimse) ve diğer elinle,önünde kendisiyle İsmail’in başının kesileceği ‘inancının kılıcı’nı kavra.Ne yaptığının bilincinde olarak,hiçbir şeyi görme ve Allah’ın yardımını iste.

Ey insan,gerçek aşk için İsmail’ini kurban et ve Mina’da bir koyun kes!Allah Teala kana susamış değildir ve İsmail’ine ihtiyaç duymaz.Fidye olarak sana koyun gönderecektir.Bir kurban keserek şeytanın sembollerini unutup öldürmen için,evinin köşesinden Mina kesim evinin kan gölüne getirildin.

İsmail’ini Allah yolunda kurban etmeye bir kez karar verdin mi,şeytanı yenmiş olacaksın. İsmail kurtuldu ve yanı başında vakarla duruyor.

Ne kadar şaşırtıcı?Ne büyük dersler öğretiliyor bu dağlarda insana. İbrahim(as)’in yaptığını yaptın.İsmail’in yanında.Kurban ettiğin,onun sevgisi. İsmail,’Allah’ın bir hediyesi’dir;Allah onu sever ve fidyesini ödeyecektir.

Mina’dan döndüğünde,İbrahim gibi davranmak ve çağrıyı her tarafa yayma sorumluluğunu kabul emek için verdiğin sözü hatırla.

Halkına git!Onları bir ‘güvenlik ülkesi’ kurmaya,’güven dolu bit toplum’da yaşamaya ve güvenliğin,barışın,huzurun,hürriyetin,eşitlik ve insan sevgisinin sembolü olarak bir ‘ev’ yapmaya çağır!


BAYRAM

Hareket bitti ve biraz sonra hacc sona erecek.

Nerede?

Mina’da!

Şaşırtıcıdır ki,Mekke’nin komşusu olan yerde!Neden hacc Mekke ve Kabe yanında bitmez de,burada biter?Haccın bu sıralarını anlamalısın.Bu kalabalığın ortasında ne yaptığının tam anlamıyla bilincinde olmalısın.Burada düşünebilmelisin;evini bir köşesinde veya hayallerinde değil!Hacc,birlikteliği teşvik eden bir bütünlüktür.Allah,İbrahim,Muhammed ve insanlarla karşılaşılan yerdir.

Çeşitli ırk,kabile,dil ve sistemlerden gelmiş insanların oluşturduğu karışık bir meclis;ama kültür,inanç,amaç ve sevgide bir bütündür bu grup!Bunlar seçilmiş kişiler,yöneticiler veya özel bir sınıf değil;değişik sosyo-ekonomik düzeylerde türlü etnik kökenlerden gelmişlerdir.

Haccı anlamak ve tanımlamak,gidebilmek ve şimdiye kadar söylediklerimizi yapabilmek demektir;yanlış anlaşılan şekliyle zengin olmak demek değildir. Hacc,servet üzerine konan bir vergi değil,namaz gibi bir farzdır.Onu tarif etmek,bir başka farzda olduğu gibi,yaptıklarını anlayabilecek akılda ve yetenekte olmak demektir.Ortak,özel sorunları olan,değişik ulusların temsilcileri toplanır burada.

Dr. Ali Şeriati
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst