Hacc -- 7.bölüm

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
İSMAİL’İN KURBAN EDİLMESİ

Sevgili oğlun,hayatının meyvesi,neşen,oluş nedenin,varlığının anlamı,oğlun;hayır,İsmail’in. O’nu bir kuzu gibi yatır ve kurban et!Ayaklarının altına al ki,kaçıp kurtulamazsın.

Saçını ellerinle kavrayarak başını tut,boyun damarını kes,fakat daha fazla kımıldayamayacağını sezinceye kadar ayaklarının altında tut.Sonra ayağa kalk ve O’nu yalnız, kendi haline bırak!Ey ‘itaatkar’ olan ve Allah’ın ‘kul’u! Allah’ın senden istediği budur. Bu,’inancının çağrısı’,’tebliğinin özü’dür. Bu,sorumluluğundur.Ey ‘sorumlu adam’!Ey ‘İsmail’in babası’!

İbrahim’in iki seçeneği vardı;ya kalbinin ağlayışlarına kulak verecek ve İsmail’i kurtaracak, veya Allah’ın emrine uyup onu ‘kurban edecek’ti!Birini seçmek zorundaydı.İçinde ‘sevgi’ ve ‘gerçek’ kavga ediyordu(sevgi hayatı, gerçek ise inancıydı)!Allah kendi hayatını istemiş olsaydı vermek çok daha kolay olacaktı!İbrahim,hayatını Allah davası uğruna adamıştı ve bu nedenle Allah’a ‘itaat’ etmesi gerektiğini hissediyordu.Bu,onun için ‘bencillik’ ve ‘zayıflık’ idi.Bazı kişiler için iyi ve güzel olan,İbrahim gibi şerefli bir insan için kötü ve çirkin olabilir. O Allah’a en yakındı.

Ey İbrahim,İsmail’inden vazgeç!’Kuşku’ ne kadar öldürücü ve tehlikeli!Böyle durumlarda kişi ‘yorumda ve haklı çıkma uğraşı’nda tutunacak bir dal arar. Bu,kalb nefret ettiği,fakat inanç sevdiği zaman olur.’Sorumluluğu’ oğlundan vazgeçmesini isterO’ndan,fakat bunu yapmak zordur.Bir kaçış yolu bulmaya çabalar.Yanlış bir ‘tefsir’den daha kötü olan,doğru bir ‘açıklama’dır(yani bir ‘olgu’ya dayanıp diğer bir ‘olgu’yu reddetmek!).Ve daha fecisi,bir eline batıl kılıç olarak ‘akıl’ı,diğer eline de kalkan olarak ‘din’i aldığı zaman ortaya çıkar.

‘İsmail’ini kurban et’.Nereden bileyim bu emrin anlamını?’Kurban’ kelimesinin,içgüdülerinin kölesi olmama ve aldatıcı itilimlerinden kaçınma demek olan ‘ruhunu kurban et’ gibi mecazi bir anlam ifade etmediğinden nasıl emin olabilirim?’İsmail’in’deki ‘sen’ zamirinin,beni kastettiğini ve bu çağrının muhatabı olduğumu ne bileyim!Mecazi anlamda kişisel görünen bu çağrı neden herkese yapılan bir çağrı olmasın?’İsmail’in,’benim İsmail’im’ olduğunu ve yine bir mecazi kelime olmadığını nereden bilirim?

‘İsmail’i kurban etmek’ sözünde İsmail’in,gramer açısından tamlananın terk edilip tamlanan görevi yapan kelimenin yerine geçen tamlanan halde bir isim olmadığını ne bileyim?

Bu duruma,Kur’an-ı Kerim’de olduğu kadar,Arapça’da sık sık rastlanır. Örneğin,”köyü sor” cümlesi,”köy halkını sor” demektir;burada “İsmail’i kurban etmek”,”İsmail’in sevgisi için kurban kesmek” demek olamaz mı?...

Bütün bu ‘ihtimaller’in ihtimal dışı olduğunu,verilen anlamlardan hiç birinin doğru olmayıp emrin herkesin anlayabileceği kadar basit olduğu varsayımında bulunalım.”İsmail’ini kurban et”,bu emrin,beklenmeden yerine getirileceğini nerden bileyim?Bu emir için,yazılı hiçbir hukukta zaman sınırı yoktur.Olayları,durumları,metod,imkan ve potansiyelleri göz önünde bulundurarak,zamanı belirlemek aklın görevidir.Kur’an-ı Kerim cihada katılmaya emreder, fakat cihadın zaman ve şekli aklın kabul ettiği durumlara bağlıdır.Bir başka örnek,ilmi araştırmayı emreden sünnettir.

İlim taleb etmek,kadın-erkek her Müslümana farzdır.Kimse buna belli bir zamanda zorlanmaz;ölüm yatağındayken,ömrünün son demlerinde yapsa bile bu görevi yerine getirmiş olur!Bir diğer örnek,her Müslümanın görevi olan hacdır.Çoğu serbest yaşar ve hayatının sonuna doğru haccetmeye karar verir.Bunları herhangi bir zamanda yerine getirebilecek bir görev zanneder. Böylesi müminler bu dünya hayatıyla değil de,ahiret hayatı ile ilgili bir sorumluluk olarak görürler haccı.Onlara göre,pek çok dini hükümler ölüm sonrası bağışlanma ve kutsanma içindir,ölüm öncesi hayatta olgunlaşma, ilerleme ve eğitimleri için değil.

Metod açısından bu “İsmail’ini kurban et” emredici cümlesinin bir öğüt değil de,bir ‘zorunluluk’ belirttiğini nereden bileyim?

Daha çok birinci cümleyi ifade eder görünüyor!Bu,herkesi yoksullarla payını vermeye zorlayan “zekatı verin” emri gibi değildir.Belki,Kur’an-ı Kerim’in şu ayeti gibidir:”Aranızda mallarınızı haksız sebeplerle yemeyin ve kendiniz bilip dururken,insanların mallarından br kısmını günah gerektirecek şekilde yemeyiniz.”(Bakara,188)

Bu,Allah katında kötü görünen adi bir davranıştır.Bu ayetteki emir,yolumuzu bulmamız içindir.Bu tür emirler bize aklımızın hükmünü hatırlatmak içindir.

Bütün yukarıdaki yorum ve açıklamaları bir tarafa atacak olursak,Allah-u Teala’nın bize çocuk sevgisinin bir hiç olduğunu hatırlatmak istediğini anlarız.Gerçeği kabul etmek gerekirse,düşüncelerini kurcalayan ve seni Allah ile haberleşmekten alı koyan bütün çıkar duygularından sıyrılmalısın. İbrahim’in İsmail’e karşı olan sevgisi kendini meşgul edip asıl görevini unutturabileceğinden,Allah ‘İsmail’i kurban etmesini emretti ki,her şeyiyle Allah’ın iradesine teslim olabilsin.Yukarıda geçtiği gibi,”İsmail kurban etmek”,İsmail sevgi ve neşesine fazla değer vermemek demektir.Aynı anlam Kur’an-ı Kerim’deki şu ayetten de çıkarılabilir:”Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız bir fitnedir.”(Enfal,28)

Bütün bu meşru ve doğru açıklamalardan,ayet,menkıbe örneklerinden,bütün iyi niyetler için metodik bilim ve akıl yürütme ölçülerinden sonra geriye bir kişiyi öldürmenin günah olması sorunu kalıyor!Böyle bir günah emrini insan rahim ve yüce Allah’a yakıştıramıyor!

Evet,gerçeği kabul etmenin güç olduğu ve sorumluluğu üstlenmenin arzu ve hayallerle çeliştiği zamanlarda ‘kurtuluş’ yolu olarak ‘yorum’larda bulunulur. ’Gerçek’ ve ‘adalet’ yalnızca ‘hayatın seyircileri’ olduğu zaman,pek çok kimse ‘adalet’ ve ‘insan hakları savunucusu’ kesilecektir.Hiç aksatmadan mutlu hayatlarını sürdürürken,günlük işlerinin yanı sıra,’bazı iyi işler’ yaparak kendilerini haklı çıkarabilirler!’Gerçek’ ve ‘adalet’ ‘hayatla yan yana’ olduğu zaman ise,bir sermaye,araç,ün,rütbe,iş ve yaşama izni olarak kullanılır.

Halk,adaletin sözünü etmekle kalmaz,kendilerini takva sahibi görerek, başkalarına hizme etmek ister.Fakat ‘gerçek,kişinin günlük yaşantısıyla çatıştığı’ zaman,gerçek ve adaletin destekleyicisi bu kez kızar ve rahatsız olur…Ağır bir sorumluluğu omuzlamak,karanlık ve fırtınalı gecede yolunu bulmak ve bütün tehlike ve tuzaklara karşı koymak zorunda kalır.

Bu tutumunu sürdürdükçe,birkaç tane kalıncaya veya hiç kalmayıncaya kadar arkadaşları azalır!Bu yolda önüne çıkan canlı-cansız her engeli aşması, özellikle zulmün karanlığında yaşamaya alışmış olanları arkasında bırakması gerekir.

Allah-u Teala,hayatını ve sevgisini kurban edip yürümeni emrediyor;fakat şer kuvvetler, yerinde durup kendilerini izlemeye zorluyorlar seni.Nasıl?Yorumlarla!Yani dünyalık isteklerine kavuşmak için inancında değişiklikler yaparak.

Böyle yaptığın zaman,Allah’a karşı isyankar ve kafir,insanlara karşı da vefasız olmakla suçlanacaksın!Burada ‘yorum(tevil)’batılı hak olarak kabul etmek demektir.Ona ne dersen de; sosyal,ahlaki,bilimsel,psikolojik veya entelektüel bir yorum.Ne fark eder?Fakat,hacda ve bütün denemelerde başarılı,dürüst,muttaki,içten ve ‘mutlak gerçeği’ korumak için cihad etmiş olan İbrahim’in hayat hikayesinde,Allah bunun için ‘şer yorum’ deyimini kullandı!İbrahim’in duru ve kuvvetli aklı,bu sorularla zayıf düşmüştü;nereden bileyim?Nasıl olabilir?Bu çağrıyı yalnızca “rüyamda işittim” diyordu.

Şeytan,’oğluna olan sevgisi’ni kalbinde kuvvetlendirerek bir ‘kurtuluş’ yolu bulmaya zorladı!İlk kez oluyordu bu.

Birinci cemre…

Ve oğlunu kurban etmekten kaçındı!

İbrahim,”oğlunu kurban etmelisin!”Çağrı açıktı.Bu,insanlık tarihinin büyük kahramanının içinde bir mücadele doğurdu.Şeytanın itimleriyle kuşkulandı,korktu ve zayıfladı.Allah ve şeytan arasındaki çatışmada yenik düşmüştü.

İnsan tabiatının derinliklerinde sevgi ve akıl,hayat ve iman,nefis için ve Allah için arasında bir çelişki yatar…Bu,insanın tabiatıdır;bir olgudur insanla hayvan,tabiatla Allah,içgüdüyle akıl,gökyüzü ve yer yüzü,dünya ile ahiret, kendine olan sevgiyle Allah’a olan sevgi,realite ile gerçek,doyum ile olgunluk,oluş ile olmakta olan,kölelikle hürriyet,vurdumduymazlıkla sorumluluk,inanç ile inkar,’benim’ içinle ‘bizim’ için ve son olarak ‘kimdir’ ile ‘kim olmalıdır’ arasında…

İkinci gündü.İbrahim İsmail’e olan sevgisini,Allah’a olan sorumluluğu ile tarttı.İsmail’in hayatı tehlikedeydi.Şeytan,nasıl Adem’i Cennet’te ‘yasak meyve’den yedirerek kandırdı ise, İbrahim’i de öylece aldatmayla girişti!Mantıklı ve karşılaştırma gücü olan herhangi bir kimse gibi-çamur ve Allah’ın ruhu-İbrahim de ‘oğlu’ ile ‘vahiy’ arasında bir seçim yapamıyordu.

“Sonra da ona hem kötülüğü,hem sakınmayı ilham edene ki…”(Şems,8)

Ey Allah’ın Peygamberi,vahy sorumluluğundur!

Ey Allah’ın Peygamberi,oğlun için bir baba olarak kalmak mı istersin?

Kendi ellerimle İsmail’i kurban mı edeceğim?

Evet!

Evet!Allah için oğlunu kurban edeceğim.

Duygusal zorunluluklar,inancımla karşılaştırıldığında çok daha az önemlidir.

İsmail’in babası olarak mı kalacağım,yoksa emri yerine mi getireceğim?

Şeytan yeniden devreye girdi:”Fakat bu çağrı bana rüyamda yapılıyor,nasıl gerçek olabilir?”

Ve ikinci kez de İsmail’i kurban etmekten kaçındı…

İkinci,orta cemre(cemre-i vusta)…

İbrahim,oğlun İsmail’i kurban et!

Bu kez çağrı öylesine açıktı ki,herhangi bir ‘yorum’la akıl yürütmeye kalkmak imkansızdı. Artık seçim şansı yoktu;çağrı,siyah ve beyaz kadar açıktı. Şeytan,bütün akıl ve hünerine rağmen bunu değiştirecek bir şey yapamazdı. Çağrıya uymamak,şeytana itaat etmek olacaktı. Oldukça derin bir vadinin kıyısında bulunuyordu;düşecek miydi?Putları yıkan,İslam’ı yerleştiren,ümmeti yöneten büyük peygamber İbrahim muhteşem tevhid tepesinden şirk vadisinin derinliklerine mi düşecekti!!!?İnkar ve küfür değil,fakat Allah’ın yanı sıra pek çok tanrılara inanmak ve tapınmak!!!

Kur’an,İbrahim’in Mina’da Allah ve şeytanla yüz yüze durduğunu anlatır.Her ikisinin birden yanında olamıyor ve hiçbirini görmezlikten de gelemiyordu.Ne korkunç bir hikaye; Allah’ın halifesi,Allah’ın verdiği güç ve iradeyle istediği her şeyi yapabilen ve dünyayı sürükleyebilen ‘insan’,ne kadar zayıf ve aciz! Allah’ın ruhu var onda,evet ama yine de zayıf.

“İnsan zayıf olarak yaratılmıştır.”(Nisa,28)

Bu dünyada herkes düşebilir.Yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuk gibi düşmemek için son derece dikkat etmelisin!Allah’ın son Peygamberi de dikkat etmemiş olsaydı düşecek ve hiçbir zaman günahsız olmayacaktı.

“Eğer ortak koşarsan amelin boşa gider ve muhakkak hüsrana düşenlerden olursun.” (Zümer,65)

İslam’ın büyük peygamberlerinin babası,insan ruhunun ve Allah sevgisinin en çok yücelttiği İbrahim(as) hayatının sonunda doğru,’İsmail’e olan babalık sevgisinden dolayı bu uçurumun ucuna geldi.Yüz yıl takva sahibi ve gerçek bir mümin olarak yaşadıktan sonra şeytan tarafından aldatılmak üzereydi.

İbrahim,”senin için hiçbir seçim yok”,Allah ve şeytan sağında ve solunda duruyor.Hangisini seçeceksin?!?Artık,çağrı üzerinde hiçbir kuşku kalmadı. Tıpkı ,balarısının kovanını karanlıkta, fırtınada,çölde veya uzaklarda bir dağ üstünde bulması gibi,gerçeğin arayıcısı da öyle kolayca hata yapmaz. Hayır!Uzun ve güzel bir ömür süren İbrahim şeytanın oyununa gelmeyecektir!

Çağrıyı kabul etmek,bir ateşe atlamak gibi;düşman şeytan da onu söndürmeye uğraşıyordu.

Yaptığı şeyle bir dosttan düşmana söz edemesin;buradaki yargın kişisel çıkara dayanmalı.

İbrahim’in ne yapması gerektiği ortadaydı.Önceki kuşkuları,İsmail’e olan aşırı sevgisinden ileri geliyordu.Zavallı,yaşlı baba yıllarca bir oğul beklemişti ümitsizce.Sancılı,çok sancılıydı ortaya çıkan durum!Ne kadar korkunç bir trajedi ya Rabbi!İbrahim’in sorumluluğu,oğlunu kurban etmek zorunda kalan yaşlı ve yalnız bir babanın katlanma sınırlarını aşıyordu.

İbrahim’in İsmail için kurban olması istenseydi daha kolay olacaktı.Kolayca ve severek,fakat hayır çocuk,İsmail ölecek ve yaşlı baba,yaşlı baba,yaşlı ve kanlı elleriyle…yalnız ve üzgün yaşamaya devam edecek!

İbrahim çağrıyı düşününce her şeyiyle teslim oluyor,fakat sıra İsmail’i kurban etmeye gelince katlanılmaz bir acı duyuyor ,kemiklerinin kırıldığını ve yüzünde üzgün bir ifade belirdiğini seziyordu.İbrahim’i böyle kötü bir durumda gören şeytan insanın düşmanıdır! Nerede ve kimde bir korku, zayıflık,kuşku,kıskançlık,ümitsizlik,aptallık ve sevgi belirtisi görse çirkef işini yapmaya koyulur.Seni eğlendirir ve görevlerini yapmaktan alı koyar ki, çağrı gerçeği kavranmasın.

“Biliniz ki,mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir.”(Enfal,28)

Oğluna olan sevgin bile,seni ‘deneme’ yoludur.

İsmail sevgisi İbrahim için bir imtihandı;şeytanla karşılaşmalarında O’nun tek zayıf yönü olmuştu.İbrahim bunun açık bir vahy olduğunu ve oğlunu kurban etmesi gerektiğini biliyordu. Üzgün ve kalbi kırıktı.Şeytan bundan dolayı O’nu kandırma fırsatı buluyordu.Şeytan bu durumdan faydalanarak önüne çıktı ve aynı şeyleri fısıldadaı:”Bu çağrıyı rüyanda duydun.” “Hayır,bu yeterli,bu yeterli” dedi İbrahim kendi kendine;karar verdi ve seçimini yaptı:
“Mutlak hürriyet olarak Allah’a itaat”,yani İsmail’i kurban etmek.Hürriyetine giden yolda bu son engeldi.İbrahim konuyu İsmail’e açmaya karar vererek onu çağırdı.İsmail geldi;babası O’nu tepeden tırnağa süzdü.O bir kurbandı ve öylesine büyük bir kurban.

BABA İLE OĞUL ARASINDAKİ KONUŞMA

Mina’da,kuytu bir köşede İbrahim oğluyla konuştu!Yüz yıl yaşamış ak sçlı,sakallı babanın yanı sıra İsmail gençlik çağına yeni giriyordu.Dünyanın değil,Arap Yarımadası’nın göğü bile böyle bir görünüme katlanamazdı! Tarih,baba ile oğul arasında böyle bir konuşmayı kaydetmemişti hiç.Kimse de,dostça,fakat ürkütücü bir konuşmayı düşünmemişti!

İbrahim,başlangıçta hikayeyi yeniden anlatıp oğluna “burada seni ellerimle kurban edeceğim” demek için ağzını açmadı.Sonunda,Allah’ın güvenine sığındı ve “İsmail,rüyamda seni boğazlıyorum” dedi!Öylesine hızlı söylemişti ki bu kelimeleri,kendisi bile işitmedi.Sonra sustu.Korkulu ve solgun,İsmail’in gözlerine bakmaya dayanamıyordu.

İsmail babasının içinde bulunduğu durumu sezerek O’nu teselli etmeye çalıştı.”Baba itaatkar ol ve Allah’ın emrini yerine getirmek için tereddüde düşme.Beni de,itaat edici olarak bulacaksın;katlanabilirim ben” dedi.

İbrahim Allah’a olan bütün güvenini topladı ve daha çok korktu.Kararını vererek kalktı, bıçağı eline aldı ve bir taşa sürtmeye başladı.Böylesine sevdiği oğluna bunu yapabilecek miydi?İsmail,Allah’ın iradesine boyun eğen cesur adam,hiçbir şey olmayacakmış gibi öylesine rahat ve sessiz.İbrahim, Allah’ın gerçek aşığı,önce bencillik duygularını yok etti ve yalnızca O’na güvendi.Sonra genç kurbanı kesileceği yere getirerek yere yatmasını istedi, bacaklarını tuttu,saçını kavradı ve hulkumunu görmek için başını geriye büktü.Besmele çekerek bıçağı İsmail’in boğazına dayadı ve mümkün olduğu kadar çabuk kesmeye çalıştı. Yaşlı adam işi bir an önce bitirmek istiyordu. Fakat,ah bıçak kesmiyordu!İncitiyor beni,ne biçim eziyet!Kızarak bıçağı fırlatıp attı!İbrahim yaralı bir aslan gibi kükrüyordu.Korkuyla sordu:”Ben onun babası değil miyim?”.Çabucak bıçağı kaptı ve yeniden denedi. İsmail, bütün bunlar olurken sessiz ve durgundu;kımıldamıyordu bile.İbrahim O’na yeniden dokunmuştu ki, birden bir koyun göründü bir sesle birlikte:”Ey İbrahim,Allah İsmail’i kurban etmeni istemiyor.Bu koyunu fidye olarak gönderdi.Emri yerine getirdin!Allah-u Ekber.”

Allah Teala ders veriyordu.Bundan böyle Allah için insan kurban olarak kesilmeyecektir.Bu bir sünnet ve Allah’a ibadet şekliydi!İbrahim’in dininde koyun kurban edilir,insan değil!Bir diğer önemli ders,İbrahim’in Rabbinin diğer tanrılar gibi kan içici olmadığıdır;diğer tanrılar açtır,et için aç!En anlamlı ders de,Allah’ın İsmail’in kurban edilmesini istememesi,fakat İbrahim’in İsmail’i kurban etmesini ve bunu korkmadan yapmasını istememesidir!İsmail kurban edilmekle şereflendirildi ve sabırla tahammül gösterdi.Fakat,O’nun öldürülmesi için hiçbir gerek yoktu artık.Allah ihtiyaç duymaz;türlü türlü ihtiyacı olan biz insanlarız!

Bu,insana karşı en merhametli ve şefkatli olan Allah Teala’nın iradesiydi. İbrahim’i şereflendirmiş ve İsmail’i gerçekte öldürmeden kurban edebilme noktasına kadar yükselmişti. Allah İsmail’i de hiç incitmeden,JKendi’ne Kurban olmakla şereflendirilmişti!

Bu,İbrahim’în(İslam) olup kana susamış tanrıların,mazoşistlerin(kendine acı vermekten haz duymak) veya insan celladlarının hikayesi değildir. Tersine, insanın olgunlaşmasının,bencillik ve hayvani arzulardan kurtularak hürriyete erişinin hikayesidir.İnsanın daha yüksek bir ruh ve sevgiye ulaşmasını ve bilinçli bir insan olarak sorumluluğunu engelleyen her şeyden kurtaran, İsmail olarak kendini kurban etmeye hazır hale getiren,bir şehid yapan ve son olarak,sözlükte bulunmayan bir şey,’İbrahim gibi olması’nı sağlayan kuvvetli bir iradeye yükseliştir!Hikaye, bir koyunun kurban edilmesiyle biter.En büyük insani trajedinin sonunda Allah’ın istediği budur,bir koyunu kurban ederek birkaç aç insanı doyurmak.

İbrahim gibi,İsmail’ini seçip Mina’ya getirmelisin.Kimdir İsmail’in?Kendin bileceksin, başkalarının bilmesine gerek yok.Karın olabilir,yeteneğin, işin, gücün,rütben,mevkin vs. olabilir.Hangisi olduğunu bilemiyorum,ama İsmail İbrahim’in yanında ne kadar sevgili ise,senin yanında da o kadar sevgili olması gerekir!İsmail’in bazı göstergeleri,hürriyetini senden alan ve görevlerini yapmana engel olan her şey,seni eğlendiren,gerçeği bilmen ve duymandan alıkoyan,sorumluluğu kabul etmekten çok,seni özür aramaya iten her şey ve yalnızca ileride desteğini almak istediğin için seni destekleyen herkestir.Onu hayatında arayıp bulmalısın.Eğer Allah Teala’ya yaklaşmak istiyorsan,İsmail’ini Mina’da kurban etmelisin.

Koyunu(fidye) kendin seçme;bırak Kadir-i Zülcelal yardım etsin ve bir hediye olarak sana sunsun.Ancak bu şekilde olarak koyunu kurban kabul eder.İsmail yerine bir koyun kesmek ‘kurban’dır,fakat yalnızca kurban kesmek için bir koyun kurban etmek ‘kasaplık’tır!

Dr. Ali Şeriati

 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst