Hacc -- 6.bölüm

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
MİNA

Son ve en uzun kalış Mina’dadır!Bu,ümit,istek,ideale varmayı ve…sevgiyi simgeler!Aşk, bilgi ve bilinçten sonra son bölümdür.Doğu zühd ve marifet yoluna bağlı olan Dante,İlahi Komedya’sında yalnızca iki bölüm tanır; akıl(Virgil) ve aşk(Beatrice).Ama “İlahi Hacc Tiyatrosu”nda üç sahne vardır;bilgi,bilinç ve aşk!

Haccın en büyük anı,Kurban Bayramı’nın rastladığı onuncu gün gelmiş bulunuyor. Meş’ar’da doğan günün ışıkları insanları uykularından uyandırıyor.Yavaş yavaş çeşitli köşelerden gelen bölükler birleşip büyük bir ırmak oluyorlar.Kuvvetli ve sağlam bir ordu halinde Meş’ar’ı terk edip, Mina’daki ikinci duraklarına gitmeye hazırlanıyorlar.

Tevhid Ordusu bütün geceyi silah toplayarak geçirdi.Meş’ar’ın ‘abidler’i, Mina’nın ‘aslanlar’ı haline geliyor!Kızgın ve kalpleri tamamen aşkla dolu olarak,Mina’ya doğru hücum ediyorlar.

“Kafirlere karşı şiddetli,kendi aralarında merhametli.”(Fetih,29)

Ordu,Mina’nın batı yakasında manevra yapıyor.Bayram güneşinin gülücükleri, herkesi yerinde duramaz hale getirmiş.Askerler çok dar bir geçit olan Muhasser Boğazı’nı geçerken daha bir sıkışıp bütünleşiyorlar. Güneş, başkumandan gibi,askerlere ‘hareket etmelerini’,ağır ve hızlı adımlarla koşmalarını,’bir arada durmaları’nı ve ‘çabuk olmaları’nı emrediyor!Meş’ar’da sezgi ve sessizlik içinde olanlar ansızın Mina’ya koşan çevik ve yerinde duramaz kişiler oluyorlar.Birden bire büyük,geçit vermeyen bir setle karşılaşmışlar gibi duruyorlar!Bir daha ileri gidemeyecekmişçesine oturuyorlar.Kalabalığın en ucunda bir iki kımıldama gözüküyor yalnızca.

Ne oldu acaba???

Dünya üzerindeki hangi setin böylesine kükreyen bir ırmak kadar gücü var?Burada durmak için kim kesin emir verebilir???Güneşin doğuşu!!!Güneş kumandandır.

Şu anda ordu Mina cephesindedir.Allah’tan başka herhangi bir güce itaat etmeyi reddeden milyonlarca hürriyet savaşçısı,kalabalık uzun saflar oluşturuyorlar.Kimsenin bir adım ayrılmaya cesaret edemediği hayali bir çizgi vardır;bu görünmez duvar Meş’ar ile Mina’yı ayırıyor.Hiçbir kimse ve hiçbir güç bu güvenlik duvarını yarıp geçemez,İbrahim(s) ve Muhammed (saa) bile.Böyle bir sınırlama,bir ‘kural’ veya bir ‘özleşme’ değil,bir ‘sünnet’tir. Bütün evreni idare eden aynı sistemin(Allah) emridir.

“Sen Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.Sen Allah’ın sünnetinde asla bir döneklik de bulamazsın.”(Fatır,43)

Nasıl yer çekimi kuvveti varsa,hayat ve ölüm gerçekse,işte güneş de burada öylesine kumandandır!Bırak doğsun!Nazik ışıklarıyla duvarı delecek ve bir gölgenin ışıkta kaybolması gibi,ordunun geçmesi için yol açacak.Orduyu durduran beton duvar biraz sonra ‘sabahın gülümsemesiyle’ yıkılacak!! Görünmez duvarın arkasında kaynaşan silahlı askerler bütün gece güneşin doğmasını ve geç emrini beklediler.Her ne kadar gece sona ermiş ve ışık huzmeleri her tarafa yayılmışsa da güneşin doğudan görünmesine birkaç dakika daha var.

Yeryüzünün hiçbir yerinde,hiçbir zaman ve hiçbir ulus üzerinde ‘güneşin doğuşu’ böylesine bir yetkiye sahip değildir!Son derece derin ve heyecanlı bir sessizlik içinde milyonlarca göz ve kalp güneşin doğumunu görmek için emir bekliyor.Ümitsizlik ve bekleyişlerinden dolayı bazıları onu daha erken duyar!Niçin???Yeryüzünde tevhidin gücünü sembolize eden orduya verilen emirdir o.Burada,tarihte güneş tarafından yönetilen tek orduyu ve güneş ile sabahın koyduğu kurallara göre davranmayı onaylayan tek ümmeti bulacaksın!!

Arafat’ta güneş doğuyor ve dağların arkasından yükseliyor.Şafak,karanlığın şer çadırını söküp atmış ve zalimler veya kafirler tarafından şehid edilenlerin kanlarını ‘Bayramın yüzü’ne saçmıştır.Bu noktada güneş,Tevhid Ordusu’na,tarihin üç tağutunun köklerine hücum ederek intikam almasını emrediyor.

Ne şahane anlar!Güneş ışığıyla alacakaranlık delici şualarıyla ve sabah tatlı rüzgarıyla herkesi yerinde duramaz yapıyor.Mutluluk,ümit ve inancın niteliklerini ortaya koyan ‘Allah’ın kutsal işaretleri’ savaş emrini ve zafer sonuçlarını verecek görünüyor.Burada sana putları yıkmanı emrediyorlar. Bugün,Şeytan’ın yeryüzündeki en büyük üssü dağıtılacak. Bugün şirk yok edilecek.Bugün sevgi,tevhid ve sadakat muhteşem yüzlerini açığa vuracaklar; bir başka söyleyişle,gerçek özlerini ortaya koyacaklar!

Birden,güneşin doğuşuyla yol aydınlanıyor ve askerlere hareket emri veriliyor.Mutluluk sesleri,güneş ışıkları ve insan seli birleşip Mina Boğazı’na doğru akıyorlar.Kalabalık artık ‘beyaz barış kuşları’ndan değil,’silahlı hürriyet savaşçıları’ndan oluşuyor.Emirlere uyulması ve disiplin içinde olunması gereğinin nedeni bu.

Şafakla birlikte Mina sınırında olman gerekir.Bu sınırı geçmek için onuncu günün güneşini gözlemelisin.Arafat doğuya doğruyken Mina batıya doğrudur. Ordu yüzünü Mina’ya döner; güneş,Arafat tepelerini geçer ve güneş Mina Boğazı’na girer.Görülüyor ki,güneş de haccediyor.Arafat’ta doğuyor, Meş’ar’dan geçiyor ve Mina’ya giriyor.

Sevgi ordusu cihad için hazırdır.Arafat’tan gelen,geceyi Meş’ar’da geçirerek silah toplayan ve inançlarını kuvvetlendiren bu hürriyet savaşçıları Mina girişinde beklemek zorundadırlar. Nerede?Şehadet merkezi ve aynı zamanda savaş alanı olan bir şehrin dışında!Bekle ve güneşe uy!Nasıl?

Hazırlan,gece silahlarını topla!

Güneş doğmadan önce Mina’ya girme,çünkü gece,kararlaştırılan zaman süresince Meş’ar’da kalmak içindir.

Güneş doğduktan sonra Meş’ar’da durma,çünkü gündüz ilk Mina’da olma vaktidir.

Güneşin doğuşuyla birlikte hücuma geç.

Hangi güneşin doğuşu?Zilhicce’nin onuncu gününün…

Hücum vakti girdiği zaman,güneşin emri zamanın emridir.

Bu emre uy.

Yalnızca güneşe kulak ver.

Ve onuncu günün güneşini,Bayram güneşini gözle.

Ey Allah’ım!Mina sınırıyla şeytanların üsleri arasında bayağı mesafe var.Savaş alanı Mina girişinden uzakta.Yine de,şeytanları taşlayıp yendikten sonra ve zafere ulaştıktan sonra Bayram’ın kutlanması gerekiyor.Fakat…şu tevhid halkına ve geleneğine bak.Bayram,savaş başlamadan önce kutlanmış!

Bu demektir ki:Bir kez ‘karar verdikten’ sonra kazanan sizsiniz!

Bu demektir ki:Mina sınırına girdiniz mi savaşı siz kazandınız!

Ve…Ne deniyor?Ey Rabbim!Bu sade ümmeti anlamak ne kadar güç?Bu yola yatkın insanları tanımak ne zor?!

Bu şu demektir:Eğer zamanında ise kazanacaksınız.

Nedir zamanı?

Eğer,Arafat’tan gelmişseniz.

‘Eğer’ düşünerek ve Bayram sabahı için silah toplayarak Meş’ar’da kalmışsanız.

Hayır,hayır!En önemli eğerler söylenmedi!Hacc,tabiat gibidir;’sözlerde’ki İslam’ın değil, ‘hareket’teki İslam’ın eşsiz bir portresidir!Bir ‘sembol’dür.Bu denizde ne kadar derine dalarsan dal,yine de dibe varamaz,daldıkça dipten uzaklaşırsın;sonsuzdur o!’Anlayabildiğin’ kadar demektir.Her şeyi anladığını söyleyen hiçbir şey anlamayandır!En önemli ‘eğer’ler atlanmıştı:

Eğer hacc mevsiminde gelmişsen.

Eğer Mikat’a gitmişsen,

Eğer ihrama girmişsen.

Ne deniyor?

Sen kimsin?

Ben kimim?

“Bir kişi hiçbir şey yapamaz”!Kur’an-ı Kerim’de ‘bir’ kişinin değil,’insanlar’ın sözü edilir. Ne güzel bir kelime kullanılıyor:’Nas’(insanlar).Çoğul bir kelime,tekili yok!

Hareket,tamlık,dünyada Allah’ın temsili zaferi ve…hepsi ‘insanların kaderi’nde yazılıdır. Allah’ın değişmez kanunu topluma en geniş anlamda yardım eder.’Takdir’ insanın yaratılışında Sünnetullah’ı kabule doğru gidiyor.’Sen’in ve ‘ben’im yapabileceğimiz,bu sünneti keşfetmek ve yazılı kaderde Allah’ın belli bir zamandaki iradesi,insan hayatının gayesi ve evrensel barışa doğru sürekli devrimde doğru olan seçimde bulunmaktır!

Çünkü O,Kur’an-ı Kerim’de:”Muhakkak yeryüzüne Salih kullarım varis olur.”(Enbiya,105) “Biz diliyoruz ki,yeryüzünde zayıf bırakılmışlara lütf edelim;onları imamlar yapalım,onları varisler kılalım.”(Kasas,5) diye söz veren İbrahim’in Rabb’ı ve insanların Yaratıcısı’dır.

İnsanı zayıflatan ve kendinden uzaklaştıran her şeyi içine alan ‘savunmasızlık’,insanın bütün maneviyatını ve fiziki güçlerini yok edecektir. Bu,insanlığın düşmanları tarafından kullanılan bütün yol ve şekilleri tanımlayan bir kelimedir;sömürü,baskı,köleleştirme veya gelecekte kullanılabilecek herhangi bir terim.Bırak,kendilerini sevindiren ne varsa söylesinler!Düşünme,Allah zulmün kurbanlarını kurtaracağını vaad ediyor. Üstelik insan toplumunun gelecekteki liderliğini taahhüd ediyor.Her zaman ve her yerde insanlık haklarından yoksun bırakılan insan sınıfı,kuvvet saraylarına,servet hazinelerine ve eğitim nimetlerine varis olacaktır! ’Mustazafin’(dünyanın mazlum halkı) ve Frantz Fanon’un bir kitabının ismi olan ‘Mağdubin’(yeryüzünün lanetlileri) kelimeleri arasında nasıl da bir benzerlik var.”Allah’ın memurlarının insanları iki gruba ayıracağı Hüküm Gününde, kurtulanlar Cennet’e,lanetlenenler Cehennem’e gidecektir.”Bu dünyada bile,şeytan tarafından görevlendirilenler insanları iki gruba ayırmışlardır,göksel olanlar ve ezilenler diye.Sartre’ın “Yeryüzünün İki Milyar İnsanından” isimli kitabının başında dediği gibi,sömürgeciler beş yüz milyon insan olduğuna inanırken,kalan bir buçuk milyarı ‘yerliler’ veya üçüncü dünyayı meydana getirenler ve hiçbir hakkı olmayanlar olarak görüyor!

Eğer tarihin akışı veya Allah’ın sünneti ‘zulüm kurbanları’na,’yeryüzünün çaresizleri’ne veya ‘Habil’in çocukları’na zafer bahşederse ne değişecektir?Allah’ın sünneti değişmeyecektir;işte tarihin akışı budur!Ve sen bir ‘yaratılan’ olarak bu kanunu keşfedecek ve kaderini seçeceksin!Nasıl tabiat ve tarihin bir kaderi varsa,senin de bir kaderin de var!

‘Sen’;’tabiat’,’tarih’,’toplum’ ve ‘benlik’ isimli dört büyük evinde bir tutuklusun.Bilimleri öğrenerek,tabiat kanunu bilinçle keşfetmeli ve bu tutukevinden kendini kurtarmalısın.Felsefi ve tarihi bilimleri bilinçle tarihi keşfetmeli ve tarihi değiştirmelisin.Sosyoloji öğrenerek bilinçle toplumunu keşfetmeli ve kendini kurtarman için kuralların nasıl uygulandığını bilmelisin. Bu üç tutukevinden kurtulmak için ‘ilim’ gerekli.Fakat,ya dördüncü,insani güdüler tutukevi???Bu içindedir!Bu nedenle de bilim seni bu zindandan çıkaramaz.Senin bilinebilen benliğindedir bu!’Sen’i ‘kendin’e tanıtman ve benliğini keşfetmen için özel bir bilgi gerekiyor.Zayıf yönlerini giderebilmen ve kendine karşı isyan edebilmen için belirli bir güce ihtiyaç duyuyorsun. Sana yardım etmek ve seni değiştirmek için güçlü bir el gerekli.Bu durumda bilgi çare değil,daha çok bir tutukevidir.Bununla birlikte,akıl,bilinç ve inanç (peygamberlerin yeryüzünde yaktığı ışıklar) kendine keşfetmeni ve içindeki tutukevini tanımanı kolaylaştıracak bilgi türleridir.Seni kendi kendinelikten kurtaracak güç ‘bilimin hizmetçisi’ değil,’aşk sanatıdır’!

Eğer,tutuklu bulunduğun yerin ‘heyetin’ olduğunu hissedersen,şehadetle ‘hayatını’ sana verecek olan budur.Ve kendi ellerinde şehadetten daha ötede bir şey olarak,İsmail’ini kurban edeceksin.Kısaca,dördüncü zindandan ‘aşk’la kurtulabilirsin!Bu bilgi sana öyle bir bilinç ve yaratıcılık kazandırır ki,kendini tabiatın yalnızca bir hizmetçisi olarak değil,Allah’ın iradesine göre yetiştirebilirsin!

İnsan,bu yeryüzüne indirilmiş ve yalnız bırakılmış bir yaratıktır.Bu nedenle,var olan tek olgusun ve kendi tabiatını kurmalısın.Her şey olabilecek bir sıfır veya bir hiçsin!Bir insan şeklini alabilecek bir ‘kuşku’ veya bir ‘imkan’sın.

Eğer insan olmayı seçer ve bilinçli olarak tabiatını(inanç) keşfedersen kendini kurtarabileceksin.Tarihin kaderini görebilecek ve tarihin sıfırdan Allah’a varan bir evrim olduğu kadar,çağlar boyunca insanın kaderi de olduğunu keşfedeceksin.Bir hiçten insanı veya değerlerini bilmeye başlayacak ve böylece insanlaşacaksın.Bu,sürekli akan bir ‘ırmak’tır; sonsuz bir akımdır. Meş’ar gecesinin egemenliği ve Mina’da üç zalimin zulmü kaderin ileriye dönük akışını değiştirmeyecek veya saptırmayacaktır.Bu,Allah’în ‘kanunu’dur!

Eğer ‘bilmez’sen kader kitabın başkaları tarafından yazılacak;ama ‘bilir’sen, onu sen yazacaksın!!!Ve sen,ey ‘sıfır’,şu anda ‘bilinç’li ve ‘hür’,Mikat’a zamanında gelir ve tabii yolunu(Adem’in kaderi) bilir ve izlersen,doğru yolda(Sırat-ı müstakim) olacak(yani evden Kabe’ye giderek) veya ‘çamur’dan ‘Allah’a yükseleceksin!

Dünya,’Allah’ın iradesi’nin yetkisi altındadır ve O’nun sünnetine göre yönetilir.Bu ‘ırmağın’ kıyısında dururken,kıyıda kalmak ve ölmek ile insan ırmağına girip hareket etmek arasında serbestsin!Şimdi İmam Cafer üs Sadık’ın sözü anlaşılabiliyor:”Ne cebriye,ne kaderiye;tam tersine,ikisinin arası.”Kaderi seçme hürriyetidir bu.”Teslimiyet+itaat=İslam.”

Bu insan seli Mina sınırını aşar ve İblis’in ülkesini fetheder.Şeytan bozguna uğrarken, onuncu günün güneşi zafer bayrağını göndere çeker.Güneş ilk gülümseyişiyle geçiş sinyali verir.Savaş ve hücumun başlamasını emreder; aynı anda güneş,zaferi ve görevin tamamlandığını ilan eder!

Bu,tamamı insanın ellerinde ve sana bırakılmış,tarihin kaderi ve Allah’ın insanlar için olan iradesidir!Öyleyse en önemli ‘eğer’ nedir???’Eğer bu insan seline katılmışsan’ kazanırsın.

Allah’a yaklaşmaya karar vermiş olan insanlar!Ümmet!Sonsuz ve hareket eden bir cemaat! Bütün kaya ve setleri delecek ve sonunda kuşkusuz denize ulaşacak olan gürleyen sel…!Evet Meş’ar’dan Mina’ya giden yolun üzerinde durmazsan,yanlış yola gitmez veya insanlara karışırsan,Mina’ya ulaşacak, şeytanları yenecek ve İsmail’ini kurban edeceksin.Bu,hacca giden herkese Allah’ın açık emridir.

“Sonra insanların döndüğü yerden siz de dönün.”(Bakara,199)

Pür-silah ve azimli tevhid ordusu Mina vadisine,savaş alanı Mina’ya girer.


SAVAŞ CEPHESİ(ŞEYTAN TAŞALAMA:RECM)

Kral Caddesi boyunca yerleşmiş üç şeytan birbirinden yüz metre kadar uzaklıktadır.Her biri bir’anıt’ı,bir ‘heykel’ veya bir ‘put’u temsil eder.Her yıl,yüzleri beyaza boyanır!

‘Allah-u Ekber’,ne kadar anlamlı!Ordu geldi;hepsinin ellerinde silahları (taşları) ve ateşlemeye hazırlar.Birinci puta vardığında (cemre-i ula) ateş etmeden geç git.İkinci puta vardığında da aynısını yap.Fakat üçüncüye vardığında geçme,ateş et!Niçin?Şu akıllı ve tecrübeli öğretmenler,genellikle sürüp giden bir yolda yavaş yavaş ve sessizce dönüş yapmamızı söylerler,ama burada kumandan ve emir veren İbrahim’dir:

“İlk hücumunda sonuncuyu vur!”

“Vurdun mu?”

“Evet.”

“Kaç kez?”

“Yedi!”

“Hedefi vurduğundan emin misin?”

“Eminim.”

“Karnından mı vurdun yoksa bacaklarından mı?”

“Hiçbiri!”

“Arkasından mı vurdun?”

“Hayır.”

“Başından ve yüzünden mi vurdun?”

“Evet,vurdum.”

“Aferin!”

Savaş bitmiştir.son put düştüğü zaman birinci ve ikinciler karşı koyamaz. Birinci put diğer ikiye destek olur.Cepheden ayrıldıktan sonra kurban kesmekten başka yapacağın bir şey yoktur.Sonra zaferini kutlayabilirsin!İhramını çıkar,istediğin elbiseyi giy,saçını kes,istersen koku sürün ve eşini kucakla.Artık serbestsin!Bir insansın!Mina’yı fethettin ve şeytanı bozguna uğrattın.Ne diyorum ben?Şimdi sen İbrahim’sin!’O’nun için İsmail’ini kurban etme durumundasın!

“Kurban.”

Son putu vurduktan sonra hemen kurbanını kes,çünkü bu üç put, üçleme (teslis) heykelleri ve üç şeytani bölümünün sembolleridir.Her zaman niyetinin bilincinde ol ve bunun anlamını unutma!Neyi ve niçin yaptığını bil.İbadetler, amacına tepeden bakma gibi seni yanlış yola götürmemelidir.Bütün bunlar ‘ipuçları’dır ki,görmen istenilen şeylere bakmakta dikkatli olasın.İşlemler ve teknikler kafanı karıştırmamalı;anlamlar kavranmalı,formaliteler değil.

Hacc süresince her hareket niyetine bağlıdır ve niyetle yapılır.Niyetsiz bir hareket kabul edilemez.Niyet oruç için de zorunludur;söylemeyi unutursan, herhangi bir şekilde aklından geçirmelisin.Aynı şey kutsal savaş(cihad) için de söz konusudur;niyetini belirtmezsen,ancak dövüşen bir asker olursun.Hacc da hareketlerin niyetsiz olunca boşunadır,çünkü bu merasimler ‘ipuçları’dır,’ işaret’ ve ‘sembol’lerdir.Bir kişi secdenin anlamını kavramadıkça, alnını yere koymuş olur,o kadar!Hacc’ın özünü anlamayan kimse hediye dolu bir bavul ve boş bir zihinle ülkesine geri döner.

Hacc süresince:

Tavafla tevhid inancını ilan edeceksin.

Sa’y ile Hacer’in uğraşını yapacaksın.

Kabe’den Arafat’a gitmekle Adem’in inişini göstereceksin.

Arafat’tan Mina’ya gitmekle insanın yaratılış felsefesini,düşüncelerin saf bilimden saf aşka doğru evrimini ve ruhun çamurdan Allah’a doğru yükselişini sergileyeceksin.

İbrahim’in sahnesi Mina’dasın şu anda;İbrahim gibi davranmak üzeresin. O,oğlu İsmail’i kurban etmek için getirmişti.Senin İsmail’in kim veya ne?Mevkiin mi?Şerefin mi?Mesleğin mi?Paran mı?Evin mi?Çiftliğin mi?Araban mı?Aşkın mı?Ailen mi?Bilgini mi?Sosyal sınıfın mı?Sanatın mı?Elbisen mi?İsmin mi?Hayatın mı?Gençliğin mi?Güzelliğin mi?...Hangisi?Ben bilemem. Fakat sen kendini bilirsin.kim ve ne olursa olsun,beraberinde buraya kurban etmek için getirmelisin.Sana hangisi olduğunu söyleyemem,ama yardımcı olmak için bazı ipuçları verebilirim;inancını ne zayıflatıyorsa;’gitmek’ten ne alıkoyuyorsa;sorumluluk kabul etmekten ne çekip çeviriyorsa;kendi-kendinle olmana ne sebep oluyorsa,çağrıyı duymana ve gerçeği itiraf etmene ne sebep oluyorsa,’kaçma’ya ne zorluyorsa,rahatın için bahaneler bulmana ne yol açıyorsa,seni ne kör ve ne sağır ediyorsa…işte odur kurban edeceğin! Zayıflığı,(oğlu) İsmail’e olan sevgisinden kaynaklanan İbrahim’in durumundasın.Şeytan O’nu rahat durdurmadı.Kendini;şerefin zirvesinde,gurur dolu,uğrunda her şeyden geçebileceğin,ve sevgi için diğer bütün sevgileri kurban edebileceğin tek bir şey olduğunu düşün;işte bu senin İsmail’indir! Senin İsmail’in bir kişi olabilir,bir nesne,bir rütbe,mevki ve bir ‘zayıflık’ bile olabilir!Ama İbrahim için oğluydu!

İbrahim hayatı süresince kavga,hareket,yurtsuzluk,cihad,kabilesinin cehaleti,Nemrud’un zulmü ve puta tapıcıların fanatizmiyle dolu yıllara tanık oldu.Akıllı ve isyankar İbrahim, gençliğini fanatik bir puta tapıcı ve put yapıcının(Azer) evinde geçirdi.

İbrahim,bir zulüm düzeninde tevhid peygamberi olmak gibi güç bir görevi üstlendi.Bu karanlık çağda bir yüzyıl işkencelere katlandı ve zulme öylesine alışmış olan bir kavmin içinde bilinç ve hürriyet aşkı doğurdu.

İbrahim yaşlı ve yalnızdı.Peygamberliğinin en yüksek noktasında bir ‘insan’ olarak kaldı; böyleyken,diğer insanlar gibi bir oğul sahibi olmak istiyordu.Yüz yaşını aşmıştı ve karısı çocuk vermemişti O’na.İstekliydi,ama ümitli değildi. Allah,’mesajı’nı yayarken geçirdiği yıllar ve çektiği işkencelerden dolayı yaşlı adamı ödüllendirdi.Cariyesi Hacer’den bir oğulla (İsmail) kutsadı O’nu. Hacer,İbrahim’in ilk karısı olan Sara’nın kalbinde kıskançlık duygusu doğuracak bir ün ve şerefe sahip olmayan zenci bir kadındı.

İsmail,babasının yanında yalnızca bir oğul değildi.Bir ömür boyu bekleyiş sonucu,mücadele dolu bir hayatın ödülüydü.Yaşlı babanın tek oğlu olarak bütün zor yıllardan sonra en sevgili varlıktı.İbrahim için İsmail oğluydu,ama senin İsmail’in ‘sen’,ailen,işin,servetin,şöhretin… olabilir.Ne bileyim?İbrahim için oğluydu,böyle bir baba için böyle bir oğul.

İsmail,gözlerinin önünde;mutlulukla ışıldayan,beyaz kaşlarının gölgelendirdiği gözlerinin önünde büyüdü ve ruhu oğlunun hayatına öylesine bağlı olan babasından en iyi şekilde dikkat ve sevgi gördü.Babası onu eski bir çiftçinin ekinsiz çölünde büyüyen tek fidan olarak görüyordu.”Hayatın son günlerinin her anı güzel geçmeliydi.”İsmail’iyle o da güzel geçiyordu!

İsmail herhangi bir çocuktan farklıydı;

Çünkü babasını O’nu bir yüzyıl beklemişti!

Çünkü babasının hiç beklemediği zamanda doğmuştu!

Çocuk İsmail kuvvetli bir ağaç olarak büyüdü.İbrahim’in hayatına gençlik ve mutluluk getirdi.Babasının ümidi sevgisi ve soyuydu.

Haber geldi:”İbrahim!Bıçağı oğlunun boğazına daya ve onu kendi ellerinle kurban et!”

Bu haberin şokuyla İbrahim’de meydana gelen korkuyu anlatabilmek kolay mı?O zaman buna tanık olsaydık bile anlayamazdık.Bu sızının derecesi, tahammülün ve düşüncenin ötesindedir!Allah’ın en alçak gönüllü kulu ve tarihin putlara karşı en ünlü isyankarı İbrahim yıkılacakmış gibi sallanmaya başladı ve tarihin büyük yılmaz ve yenilmez insanı sanki parça parça oluyordu.Haberin etkisiyle korkunç derecede şoke oldu,fakat emir Allah’ın buyruğuydu.

Savaş,büyük savaş kişinin kendisiyle olan savaşıydı.Tarihteki en büyük savaşın muzaffer kahramanı sarsıldı,zayıfladı,korktu,şaşırdı ve ümitsizleşti!İbrahim,Allah’la İsmail arasında seçim yapmak gibi bir iç çelişkiyle karşı karşıya geldi.Karar vermek ne zor?Siz olsanız hangisini seçersiniz?Alalh’ı mı,kendinizi mi?Çıakrı mı,değeri mi?Bağımlılığı mı,hürriyeti mi? Bahane aramayı mı,doğruyu mu?Gitmeyi mi,kalmayı mı?Mutluluğu mu,kemali mi?Keyfinizi mi,sorumluluk sancısına katlanmayı mı?Yaşamak için yaşamayı mı,yoksa hedefiniz için yaşamayı mı?Barış ve sevgiyi mi,iman ve mücadeleyi mi?Tabiatının mı,yoksa bilinçli iradenin peşinden gitmeyi mi?Duygularına hizmet etmeyi mi,yoksa inancına hizmet etmeyi mi?Bir baba olmayı mı,yoksa bir Peygamber olmayı mı?Yakınlarını kayırmayı mı,çağrıyı yerine getirmeyi mi?Ve…?Son olarak,Allah’ını mı,İsmail’ini mi?İbrahim seç birini!

Kavmin içinde yüzyıllık bir peygamberlikten,puta tapıcılar,cahiller ve zalimlerle savaşığ bütün cephelerde muzaffer ve sorumluluklarını yerine getirmede başarılı olduktan sonra,hiçbir yerde ve hiçbir zaman yolunda kuşkuya kapılmadan,herhangi bir kişisel çıkarı düşünmeden, bir insan için mümkün olduğu derecede Allah’a yaklaşarak,tevhid milletini kurarak ve bütün sınavları kazanarak…tereddüt etme,durma,kahraman,karşı konulmaz ve kuvvetli olduğunu düşünme.Geçen yüz yılın zaferleri seni saptırmasın…ve aldatmasın;’suçsuz’ olduğunu akla getirme.Böylesine güven dolu ve şeytanın iğvalarından korunmuş hissetme kendini.İnsanı saran şu görünmez güçlerden her zaman emniyette değilsin.Gözlerini bağlayabilecek öylesine yapmacık ihtişam parıltıları var ki!O(Allah) seni senden daha iyi bilir.Senin hala yararlanılabilir olduğunu biliyor.Hala,dünyayı ve dünyalık sorunlarını görebileceğin bir noktanın olduğunu da biliyor.Sonra,bu dünya ile temasa geçebileceğin açık bir kapı da bırakıyor!

Ey İbrahim,yüksek ruhu ve karşı konulmazlığı ile tarihin en büyük savaşının muzaffer kahramanı!Ey Allah’ın ulu’lazm(yüce,büyük) peygamberi!Seninle bittiğimizi düşünme. Allah’la insan arasındaki mesafe fazla uzak değildir.

“Allah sana şah damarından daha yakındır.”(Kaf,16)

Fakat bu mesafe ‘sonsuzluk’ kadar uzaktır.Onu çok kolay sanma!

Bir peygamber olarak kemalin zirve noktasına ulaştın,fakat ‘itaat’ konusunda henüz ‘kamil’ değilsin.Ey Allah’ın dostu,tevhidin kurucusu,Musa,İsa ve Muhammed(saa)’i yolun kurucusu! Ey insanın ihtişam,vakar ve kemalin sembolü!Sen İbrahim’sin,fakat ‘itaatkar’ olmak çok daha zordur.Tamamen ‘hür’ olmalısın.Kendine o kadar güvenip gururlanma,çünkü her zaman ‘zirve’den ‘düşme’ imkanı vardır.En yüksek noktada olanların düşüşü en feci ve trajik olan düşüştür.

Dr.Ali Şeriati

 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst