SuskunDervis
Kayıtlı Üye
SAY
Makam-ı İbrahimdeki tavaf namazından sonra Safa ve Merve tepeleri arasında bulunan Mesaya gitmelisin.Bu iki tepe arasında yedi kez koş.Safa tepesinden başla.Yolun hervele yapman gereken bölümü Kabe düzeyindedir. Geri kalan kısmında ise,Merveni eteğine kadar normal yürürsün.
Say bir arayıştır.Amacı olan bir harekettir.Koşmak ve seğirtmek diye tanımlanır.Tavaf ederken Hacer gibiydin,Makam-ı İbrahimde İbrahim ve İsmail gibi.Say yapmaya başladın mı,yeniden Hacer gibi olacaksın.
Burada gerçek bir tevhid gösterisi vardır.Şekiller,modeller, renkler, dereceler,kişilikler, sınırlar,ayrımlar ve mesafeler kaybolur.Sahnede,soyunuk insan ve çıplak insanlık vardır! Yalnızca inanç,iman ev harekettir görülen! Burada kimsenin adı anılmaz;İbrahim,İsmail ve Hacer bile yalnızca isim,kelime ve sembollerdir.Var olan her şey sürekli kımıldamaktadır; insanlık,maneviyat ve bu ikisinin arasında da büyük bir düzenlilik.Öyle ki,bu hacdır,belli bir yönde sonsuz hareket için verilmiş bir karar.Bütün dünyanın kımıldayış şeklidir de.
Say ayaparken Hacerin rolünü oynayacaksın;bir kadın,bir yoksul,basit bir Habeşli cariye ve Saranın hizmetçisi.Bütün bunlar,Onun,insan yapısı sosyal düzendeki nitelikleri;şirk düzenindeki ama,tevhid düzenindeki değil!Bu cariye Allah ile konuşandır;Onun yüce elçilerinin annesi ve en sevgili ve kıymetli yaratıklarının temsilcisidir.Bu hacc gösterisinde birinci ve önemli karakterdir. Allahın evinde tek bir kadındır,bir annedir!
Allah Hacere,kendisine itaat etmesini ve oğlu ve kendi için gerekli şeyleri sağlayacağını söyledi.Allah,ihtiyaç ve geleceklerine dikkat edecekti.Ey Hacer, teslimiyet ve itaat örneği, imanın ve aşka güvenin büyük galibi,benim şemsiyemin altında korunacaksın!...Hacer kendini tamamen Allahın iradesine teslim etti;bu vadide oğlunu bıraktı.Bu,Allahın emri ve sevgisinin buyruğudur.Ama,teslimiyetin modeli yine de boş durmadı.Hemen kalktı, yapayalnız kuru bir dağdan diğerine su arayarak koşmaya başladı!durup dinlenmeden arayarak,kımıldayarak ve mücadele ederek;kendi nefsine, ayaklarına,iradesine ve zekasına güvenmekte kararlıydı.Hacer sorumlu bir kadın,bir anneydi;seven,yapayalnız,seğirten,arayan, acı çeken,yıkılan, destekten yoksun,barınaksız,evsiz,toplumundan ayrı düşmüş,sınıfsız,ırksız ve ümitsiz;bütün bu engellere rağmen ümitli!Yalnız bir cariye,bir kurban, yabancı,sürgün, sevilmeyen,kapitalist-aristokratik düzenlerin kabul etmediği, usluların nefret ettiği,sınıfların, ırkların ve ailenin nefret ettiği Bu siyah hizmetçi kucağında çocuğuyla yapayalnızdı! Yurdundan ve daha ayrıcalıklı bir ırkın ülkesinden uzakta,çok uzaklardaydı.Bu ilginç çölde dolaşırken,bu dağlarda bir tutsak gibiydi.Yapayalnız,yorgun,fakat oradan oraya su arayarak koşarken ümitli ve kararlı.
Yapayalnız Bu dağların tepesinde yalın ayak koşuyor su ararken,oturup ümitsizce ağlamıyor.
Bu,İbrahimin sünnetinin başlatıcısı,bir tanrı değil,bir cariye;ateş değil,su için merhamet arıyor?Su?Evet,su!Görünmeyen değil,fizik ötesi değil,aşk değil,teslimiyet değil,itaat değil, ruh değil,felsefi bir dünya görüşü de değil, göklerde değil,ahrette de değil.Değil,değil,değil
O bu dünyada su içiyor!Yeryüzündeki bir çeşmeden,tamamen maddi. Yeryüzünde akan bu sıvı(su) hayat için öylesine gerekli ki.Vücud için gerekli, çünkü damarlarımızda kan olur. Çocuğun susuzluğunu gideren anneni göğsündeki süttür aynı zamanda Su aramak,bu dünyadaki maddi hayat için çalışmayı sembolize eder.İnsanın tabiatla olan ilişkisini gösteren katıksız gereksinim.Bu dünyada cenneti bulma ve yeryüzünde meyvasından faydalanma yolu.
Say bedenin çalışmasıdır.Susuzluğunu gidermek ve çocuklarını doyurmak için,su ve ekmek ardında koşman ve çaba harcaman demektir.Daha iyi bir hayatı kazanma yoludur.Oğlun susuz ve bu kuru çölde seni bekliyor;ona su getirmek için bir pınar bulman senin görevin.Say, ihtiyaçların için tabiatın kalbinde araştırma yapmak ve kavga vermektir;taştan su çıkarma girişimidir.
Say:Yalnızca maddi,maddi bir ihtiyaç;maddi bir amaç ve maddi bir hareket!
Ekonomi:Tabiat ve iş!
İhtiyaçlar:Maddi ve insani!
Şaşırtıcıdır ki,mesfe olarak tavafla Say arasında ancak birkaç adım ve birkaç saniye vardır. Yine de bu ikisi arasında büyük bir farklılık göze çarpıyor:
Tavaf:Mutlak sevgi!
Say:Mutlak akıl!
Tavaf:Tamamen O!
Say:Tamamen sen!
Tavaf:Yalnızca Kadir-i Mutlakın iradesi!
Say:Yalnızca senin iraden!
Tavaf:Mumun çevresinde yanıncaya;külleri rüzgarda savrularak,aşk içinde kaybolup ışıkta ölünceye kadar dönen bir kelebek gibi!
Say:Kuvvetli kanatlarının desteğiyle,kayaların ortasında avı yakalamak ve yiyeceğini bulmak için bu kara tepelerin üzerinde uçan bir kartal gibi.Hem yeri,hem göğü fethediyor. Rüzgar,hem yeri,hem göğü savuruyor.Kartalın kanatlarına karşı öylesine hafif esiyor.Göklerde serbestçe uçmak hırsını simgeliyor.Kanatlarının altında yeryüzü o kadar ufak ki:Üstelik kartalın akıllı ve keskin bakışlarının içinde kaybolmuş!
Tavaf:İnsanın gerçeğe olan sevgisidir.
Sa:y:Günlük gerçeklerle desteklenen insandır.
Tavaf:Ulu kişidir.
Say:Güçlü kişidir.
Tavaf:Aşk,ihanet,ruh,ahlak,güzellik,iyilik,kutsallık,değerler,gerçek,inanç,takva,eza,kurban, sadakat,kulluk,algı,nurlanma,teslimiyet,Allahın güç ve iradesi,maneviyat,görülmeyen, başkaları için,ahiret için ve Doğulu ruhun sevdiği ve harekete geçmesine neden olan her şey.
Say:Akıl,mantık,ihtiyaçlar,yaşama,olaylar,hedefler,yeryüzü,maddiyat,tabiat,ayrıcalıklar, düşünme,ilim,endüstri, metod,karar,yarar, sevinç,ekonomi, medeniyet,vücud,hürriyet,ifade güçlüğü,egemenlik,bu dünyada nefis için ve Batılıların uğrunda kavga verdiği her şey.
Tavaf:Yalnızca Allah!
Say:Yalnızca insan!
Tavaf:Yalnızca ruh,başka hiçbir şey değil!
Say:Yalnızca beden.
Tavaf:Oluş sancıları ve ahiret için endişeler!
Say:Yaşama sevinçleri ve dünyanın mevyaları.
Tavaf:Susuzluğu arama!
Say:Su arama!
Tavaf:Kelebek.
Say:Kartal.
Hacc,tavaf ve Sayin birleşimidir;tarih boyunca insanın kafasını kurcalayan çelişkileri çözen:Materyalizm mi,idealizm mi?Akılcılık mı,ruhçuluk mu?Ahiret mi,dünya mı?Yiyip içmecilik mi,inziva ve zahitlik mi?Allahın iradesi mi, insanın iradesi mi?Ona güvenmek mi, insana güvenmek mi?Ona güvenmek mi,kendine güvenmek mi?
Allah size cevabı öğretecektir.Her ikisi de kelimelerin,algının,ilim ve felsefenin verdiği bir ders değil,bir insan örneği gösterilerek verilen bir ders.Kendisinden,inanç ve gerçekleri arayan dünyadaki bütün filozofların,ilim adamlarının ve büyük düşünürlerin Allahın büyük dersini öğrenecekleri bu örnek,yine bir kadın.Habeşli siyah bir cariye,bir anne.İşte o,Hacerdir!
Aşk buyruğuna itaat ederek,kendisini Onun mutlak iradesine teslim eder.Yurdunu ve ülkeni terk ederek çocuğunu uzaklara,çok uzaklara getirir ve bu kuru ve ıssız vadide(Mekke) bırakır.Tamamen Allaha ve Ona olan aşkına dayanır.İman gücüyle bütün akıl yürütme ve düşüncelerini bir tarafa iter.Bu tavaftır.
Fakat,sözde pek çok takva sahibi ve abid kişilerin aksine,oğlunun yanında sessiz sedasız oturup durmaz.Bir mucize olmasını,görünmez bir elin gökten meyvalar getirmesini veya susuzluğunu giderecek bir ırmağın akıvermesini beklemez.Ya?!Oğlunu aşkın kollarına terk eder ve su aramaya karar verip elinden geleni yapmak içim hemen koşmaya davranır.Ve şimdi,Mekkenin dışında ve kuru dağlarından bir kadın,yalnız,susuz,sorumlu,yabancı,boşuna bir su arayışı içinde dolaşıyor!Ey Allahım,Haceri mi konuşuyoruz,yoksa bütün insanları mı?
Hacerin çabaları boşunadır;umutsuzca oğlunun yanına döner.Bir de ne görsün,aşkın şemsiyesi altında yorgun ve susuz bırakılan çocuk topuklarıyla kumları oymuş.Ümitsizliğinin bu son noktasında ve umulmayan bir yerden,birden
Mucizeyle,ihtiyaçların gücü,
Ve Allahın merhametiyle bir şırıltı
Suyun sesi!
Zemzem;taştan akan hayat kaynağı tatlı pınar!Bu ders,aşkla suyu bulmak,fakaçabayla değil,yine "çabada"dan sonra.
Gerçi Ona çalışa çalış,
Yaklaşamıyorsan da,
Ey kalbim,
Yine de elinden geleni
Yapman gerek.
Ey seven,çalış,elinden geleni yap.Sen;mutlak iman ve mutlak güven!
Tavaf yaptığın sayı kadar,yedi kez dene!Fakat bu defa,seni sonunda başladığın yerden başka hiçbir yere götürmeyen çember şeklindeki bir olu(yani sıfırı) bırak.Mideni doldurmak için çalışarak ve çalışmak için mideni doldurarak,hiçbir yere varmayan,bir şey kazandırmayan ve amaçsız bir hareketten başka bir şey olmayan boş bir çember içinde gezinme. Sonunda,ölüm gelir çatar!
Tavaf:Yaşamak için değil,Allah davası için yaşamak.
Say:Yalnızca kendin için değil,insanlar için de elinden geleni yapmak.Burada yolun düz bir çizgidir,çember değil!Çemberler içinde dönüp durmaz,ileriye doğru yürürsün.bu bir göçtür,bir noktada başlayan ve hedefine varan; Safadan Merveye gidiştir.
Say süresince ileri-geri bir hareketi yedi kez tekrarlarsın.Yedi rakamı çift değil,tek bir rakamdır,yani Sayin Mervede biter,başladığın noktada değil!Yedi kez!Yedi,her zamanı Merveye kadar bütün hayatını temsil eden sembolik bir rakamdır!Başkaları için arı bir sevgi demek olan Safadan başla.Varacağın yer insanlık ideali,bir şeref duygusu,başkaları için cömertlik ve bağışlama demek olan Mervedir!Başkaları kimler)Seninle beraber koşanlar!
Ne biliyorum ben!Anlattıklarım,yalnızca anlayabildiklerim,haccın tamamının simgeledikleri değil;buraya kadar yapılanlar,benliğini eriterek sevgi okyanusuna dalman,pak ve günahsız çıkarak Makam-ı İbrahime adım atmak demekti.Oradan ey yabancı,evsiz ve yeryüzünden sürülmüş insan,bir sorumluluk duygusu bir serap içinde seni su aramaya iter.Hacer gibi Safa tepesine git,koşuşan beyaz insan seline gör.Safadan susuz ve yorgun inerek,bu kuru ve sıcak çölde su ararlar.Merveye varırlar,ama su bulamazlar.Kuru dudaklar,boş el ve üzgün bakışlarla Safaya dönerek yeniden aramaya koyulurlar.Bu işlem yedi kez tekrarlanır,ama ne su bulunur,ne de susuzluk giderilir!Fakat Merveye erişirler!
Ve sen ey damla,bu susuz,kavga veren ve dolaşan beyaz ırmağa Safa tepesinde katıl!Bu insan seline kendini bırak.Diğerleriyle birlikte say et.Kabenin düzeyine gelindiğinde, sayinin ortasında diğerleriyle birlikte hervele yap.
SAYİN SONU(TAKSİR)
Mervede Sayinin son noktasında saçını kısalt veya tırnaklarını kes.İhramını çıkar ve her günkü elbiselerini giy.Kendini serbest hisset(burada umre bitmektedir)Eli boş ve susuz, Merveden ayrıl,İsmailini bulmaya git !
Bak,dikaktle dinle!Şuradan bir su şırıltısı geldiğini işitmiyor musun?Bak,bak!Susuz kuşlar hep bu kuru çölün üstünde uçuşuyorlar!Zemzem İsmaili susuzluğunu giderdi.Çok uzak ülkelerden gelen yabancı bir kabile bu boş vadiyi doldurdu.Yeryüzünün susuz insanları Zemzemin çevresinde bir halka oluşturdular.Taştan bir şehir yükseldi bu ıssız ve susuz çölde. Bu vahiy sığınağı Bir hürriyet ve aşk evi!
Susuz ve yalnız sayden dönünce,burada yalnızlığın bitecektir.Zemzem İsmailin ayağının altından akıyor.İnsanlar çevresine üşüşmüşler.Başka ne görüyorsun?Allah,kapı komşundur! Ona öylesine yaklaşmış bulunuyorsun ki!
Ey,say ederek yorgun düşen insan,aşka güven!
Ey,sorumlu insan,elinden geleni yap,çünkü İsmail susuz!
Ey,aşka düşmüş kişi,iste!
Aşkın ve istemenin mucizelere meydana getireceğine ümidin olsun!
Ve sen say etmekten gelen hacı
Varlığının kuru çölünden ve ihmal edilmiş tabiatının derinliklerinden bir pınar sesi geliyor!
Kalbine dikkatle kulak ver.
Şırıltıyı duyacaksın.
Merve tepesinden Zemzeme doğru yürü.Bir kaç yudum al,yüzünü yıka ve geldiğin yere bir miktar götür ki,hediye diye insanlarına sunasın!
BÜYÜK HACC
Zilhiccenin dokuzuncu günü hacc başlar.Nerede olduğun önemli değil!Nerede olursan ol mscidul Haramda,Kabenin yanında,otelde veya caddede Bulunduğun yerden hacc için ayrılmalısın.İhramını giy,Mekkeyi terk et. Mekkeyi arkanda bırakmak ne kadar şaşırtıcı! Kıble burada,Mekkede değil miydi?Öyleydi,ama Kabeyi terk ederek başlıyor hacc!!!
Mekkeye gelmek ve Kıble ile karşılaşmak için aileni,ülkeni,evini vs. terk etmeyecek miydin?Evet,terk edecektin,ama bu umre içindi.Ya şimdi,neden Kabeyi terk etmen gerekiyor?Çünkü,hacc başlayacak!
Mekkeye gitmeye karar vermek haccın bütünüyle gerçekleşmesi olmadığı gibi,Kabe ve Kıble de haccın hedefleri değildir.Bunlar,kendi adına yanlış anladıklarındır.Tevhidin önderi (İbrahim) haccın Kabede bitmediğini,tersine Kabeyi terk ettiğin anda başladığını öğretiyor sana.Kabe,varacağın son durak değil,başladığın ilk nokta!
Şimdiye kadar Kabede yok olacak,kişisel çıkarlarını düşünmeyecek,kendi kendineliği ve sınırlarını aşacak ve kendini keşfedeceksin.Ey,Onu görmeye gelen muhacir,bundan sonra değişik bir yolda gidecek ve yeni bir ülkeye gireceksin.Umre için ve Mikatta evini terk ediyorsun.şimdi ise hacc için Allahın Evini terk etmelisin!
Tam teslimiyetin kıyısında ve hürriyetinin zirvesinde kendini keşfettiğin zaman şu emre itaat edecek düzeye gelmiş oluyorsun!Kabeden ayrıl;şimdi bana Kabeden dha yakınsın!. Umre yaparken Kabeyi ziyaret etmek benliğini keşfetmene yarıyordu.Şimdi ise Allaha yaklaşacaksın,evi ziyaret etmeyecek,fakat,sahibini göreceksin!
Ve varış Allahadır.(Nur,42,Fatır,18)
Kabe,son durak değil,yalnızca yöndür.Kabeye gelerek başladın,ama Kabede kalacak değilsin.Herhangi bir yerde duracak olursan,kaybolur ve ölürsün.
Ey,bu yolculuğa başlayan ve her zaman Ona yaklaşmaya çalışan hacı,
Ey,Allahın ruhu olan insan,
Ey,amel-i Salih kişi,
Mekkeye geldin,
Burada kalma.
Haramda durma.
Başka kıblelere yönelmemen için Kabe kıble olarak senin yönündü.Bununla birlikte, Mekkede Kıble bir başka yerdir.Oraya gitmeye karar vererek, Mekkeye gelişten daha büyük bir yolculuğa(Hacc-ı Temettü) başlamalısın.
Böylece,ayrıldığın gün,(Zilhiccenin dokuzunda) nerede olduğuna bakmadan ihramını giy. Mekkeye sırtını dön ve yürü !Mekkeden daha kutsal ve daha saygıdeğer neresi vardır? Durma;göreceksin !
ARAFAT
İhramını giyip Mekkeden çıkınca,dokuzuncu gün,güneş batımına kadar kalman gereken Doğuya(Arafat) doğru yola çıkacaksın.Geri dönüşte Meşar-i Haramda ve arkasından Minada kısa bir süre kalacaksın(vakfe).Niçin?Kısaca göreceğiz!
Önceden anlatılanların tersine,yani yavaş yavaş ve adım adım gitmek yerine,şimdi gerçek bir aşık gibi susuz ve durup dinlenmeden Arafata gideceksin.Onuncu günün sabahından, on ikinci güne(istersen on üçüncü güne) kadar Minada kalman gerekir.
Bu üç bölgeyi birbirinden ayırmaya yarayacak hiçbir işaret yoktur.On beş mil kadar uzunlukta dar bir geçit Mekke vadisiyle birleşir.bu boğaz boyunca,bir bölgeyi diğerinden ayıran herhangi bir gösterge ve tabii,tarihi ve dini hiçbir anıt yoktur.Sınırlar,hareketlerinin varsayımlı bölümlerinden ibarettir.
Bir diğer önemli faktör,bu üç bölümde kalma(vakfe)konusunda gösterilen titizliktir.Bu titizliğin nedeni,tüm dokuzuncu gün boyunca Arafatta durmak veya Meşarda yalnızca yetmiş taş toplamak için kalmakta aranmamalıdır!
On bir ve on ikinci günler Minada kalmalısın;bunlar,kurban gününü izleyen iki gündür.Her ne kadar,kurbanını kesip şeytanı da taşladıktan sonra,onuncu günün öğlesi işini bitirebilsen de,Minada kalman gerekmektedir.
Göreceğimiz gibi,bu,kalmak için kalmak değil,fakat kervanla birlikte giderken yolunun üzerinde kısa bir duruştan ibarettir.Bu geçit boyunca ,durdukları zaman durur ve bir bölümden diğerine giderken sen de harekete geçersin. Girdiğin her bölümde bir an durur ve sonra öbürüne doğru yollan!Mina,son bölüm olduğundan,orada üç gün kalacaksın.Unutma,orası da son durak değildir!Bu yolculuğun ne zaman bitecek?Kervanın son durağı neresidir?Hiçbir zaman ve hiçbir yer!Öyleyse,nereye gidiyorsun?
Cevap,sonsuzluğa,Allahas.Allah,mutlaktır, O,sonsuz olandır.Dolayısıyla, yolculuğun mutlak güzelliğe,mutlak bilgiye,mutlak güce, sonsuzluğa ve tamlığa doğru bir harekettir!Durmamacasına ve sonsuz bir hareket.
Bu yolculukta,Allah durak değil,hareketin yönüdür.İnsan için her şey geçici,değişken, yok olucu ev koruyucu;böyleyken bu sonsuz hareket sürekli ve yön her zaman orada!
Onun yüzünden başka her şey helak olucudur.(Kasas,88)
Mekkeden çıktın ve doğru Arafata geldin.Şimdi de,bölümden bölüme geçerek geri Kabeye dönüyorsun.
Biz ancak Allaha aidiz ve yine Ona dönücüleriz.(Bakara,156)
Bütün bu anlatılanlar harekettir;giden bir hareket(dönüş) ve gelen bir hareket(geri dönüş). Her zaman bir şeye doğru bir hareket,bir şeyde değil,çünkü her yolculuğun bir sonu var.O, bir kutsal ziyaret değil,çünkü her kutsal yolculuğun bir sonu var.Hacc,mutlak bir hedef ve bı hedefe doğru dışa dönük bir hareket Bu nedenle,kişinin varabileceği bir son durak değil, yaklaşmaya çalıştığı bir hedef!İşte,Arafattan dönüşte,Kabenin içinde değil de,Kabe duvarlarının gerisinde Minada kalışının nedeni!..Bu,yaklaşmak anlamına gelen şey, ulaşmak değil.
Allaha dönerken içlerinden geçmen üç bölüm vardır;Arafat,Meşar ve Mina.Bunlar üç ziyaret yeri değildir.Her bir bölümde kalış süresine gösterilen titizlik kadar,kalış niyetlerinin de bilincinde olmak önemlidir.Bu üç bölüm neyi gösteriyor?Allah,bizzat onların ilahi isimlerini kendisi vermiştir:
Arafat:Hikmet ve ilim demektirr.
Meşar:Bilinç ve anlayış demektir.
Mina:aşk ve inanç demektir.
Mekkeden Arafata git(biz Allaha aidiz) ve arkasından Arafatdan Kabeye geri dön(ve yine geri dönücüleriz).Arafat,insanın yaratılışının başlangıcını temsil eder.Ademin (insanın yeryüzünde yaratılışı) menkıbesinde şöyle deniliyor:Adem,yeryüzüne indikten sonra, Arafatta Havva ile karşılaştı; birbirlerini tanıdıkları yer orasıdır.İniş,(günahından sonra) Ademe Cenneti terk etmesi söylenince meydana gelmiştir.Ağaç ve fundalıklarla kaplı bu cennette Adem yiyor,içiyor,eğleniyor,herhangi bir sorumluluk ve çalışma sorumluluğu olmadan yaşıyordu.Bir melekken;insana secde etmeyerek asi olan İblisin vesvesesine kadar, büyük bir doygunluk içindeydi. İblis, sınırlarını aşıp isyan ederek,yasaklanan meyvadan yemesi için,Allahın ruhunu üflediği,hem muttaki,hem de facir olan insanı kandırdı.İblis insana, dediğini yaparsa daha uzun ve daha iyi bir hayat süreceğini söylemişti.
Akıl,tek başına insanı etkilemedi;Adem,yasaklanan meyvadan yemeyi reddetti.Şeytan, aşkı sembolize eden Havvaya vardı!Ve sonra Adem yasaklanmış meyvadan yemeyi kabul etti.Hem akıl,hem aşk meleği etkileyerek,onu ademe dönüştürdü.
Adem,günah işleyen ve pişma olandı.Asi de olabilir,itaat da edebilirdi.Bu durumda isyan etmek,irade hürriyetini elde etmek demekti;Allahın iradesine aykırı olarak karar verme serbestisini içine alıyordu bu.Karar verme serbestisi,sorumlu vebilinçli olma düşüncesini de beraberinde getiriyordu.Sonuç olarak,Ademin doygunluk,eğlence ve rahatının yerini ihtiyaçlar,hırs ve sancılar adlı veya düşüş!
Hırs,sancı ve ihtiyaçların kurbanı olan,bilinçli,isyankar ve sorumlu kişi,(Adem) için yeniş bir hayat başlıyordu.Sürgün ve yalnızlık duygusuyla,bu yeryüzü zindanıydı.Ayrılığın verdiği tutukluluk durumu içinde,iman,bilgi,sır bilirlilik,sanat ve edebiyat ve hayat diliyle yalvarır! İsyanının suçunu, günahın tabii ağırlığını ve içgüdüsel tevbe arzusunu kalbinde duyuyordu. Haccın bunlarla ne ilgisi olabilir?Hacc,insanın yaratılış ve tevbesinin yaşayan bir örneğidir. Bir yabancılık ve sürgün olma duygusunu içine alan benlik bilincini kuşatır.Sonuç olarak ortaya çıkan bir geri dönüş kararıdır!
Cennetteki Ademin,yeryüzündeki Ademe dönüşmesi,günümüz insanının davranış ve karakterini örnekliyordu.Şeytanın ve Havvanın aldattığı, asi,saldırgan ve günahkar insanın bir portresiydi.Her ne kadar,,Cennetten yeryüzüne sürülüp tabiatın kucağına bırakıldıysa da, Adem ne de olsa yasaklanmış ağaçın meyvesinden bir kere yemiş bulunuyordu.Sonuç? Adem,akıl,bilinç ve isyan duygusu kazandı!Gözlerini açtığında çıplak olduğunu gören Adem, kendini tanıma durumuna gelmişti.
Yukarıda geçtiği gibi,Kabeden Arafata iniş,insanın yaratılışının başlangıcını temsil eder. İnsanın yaratılışıyla,bilginin yaratılışı aynı zamana rastlıyor! Adem ile Havvanın karşılaşmasından çıkan sevgi kıvılcımı, birbirlerini anlamalarına yardımcı oldu.Bilginin ilk işaretiydi bu!Adem, kendisiyle aynı kaynaktan ve nitelikteki karşı cinsten olan eşini tanıdı.
Sonuç olarak,felsefi görüş açısından insanın varlığı,bilginin varlığıyla aynı zaman rastlar; bilimsel bir görüş açısından ise,insan tarihi bilgiyle başlar.
Ne kadar ilginç!Hacc süresince ilk hareket Arafatta başlıyor.Arafatta duruş,gündüz, güneşin tam tepede olduğu dokuzuncu günün öğlesine rastlıyor.Güneş ışığında bilinç,görüş, hürriyet,bilgi ve sevgi kazanasın diye bu vakit seçilmiştir!Güneşin batımında,Arafatta duruş sona erer.Karanlıkta hiçbir şey görülmez.Bu nedenle de,ne bilgi ne de hikmet söz konusudur artık!Arafat düzlüğünde güneşin batımıyla birlikte insanlar,güneş yönünde batıya yönelir. Bilinç ülkesi Meşara varıncaya kadar giderler;orada dururlar.
Bilgiden sonra bilinç safhası gelir.Önce bilgi,sonra bilinç,ne kadar ilginç?
İnsanlar,bilincin bilgiden önceden geldiğini tartışmasız kabul ederler,fakat bu iki zihni olguyu yaratan,hiç de öyle olmadığını gösteriyor!Adem,karşı cinsten Havva ile karşılaştı. Görüşlerini paylaştılar,düşünce alışverişinde bulundular ve karşılıklı olarak bilişip anlaştılar. Kişisel hayatları,bir ailenin kurulup, bilinçli bir sevginin doğmasıyla sürdü!Konuyu biraz daha açacak olursak,iki insanın birliği bilgiyle başladı;bilginin ilerlemesi insanın bilincine katkıda bulundu.Bu,anlaşmayı artıran bilimi doğurdu ve ardından insanın bilincinin kuvvetlenmesine neden oldu.Bu neye yol açtı?Daha fazla bilimsel ilerlemeye!
Nesnellik ve bir fikrin dış dünya ile ilgisi realiteye dayandığı zaman akıl gelişecek, kavrayış artacak ve kişinin manevi gücü yükselecektir!
Arafattan(bilgi) önce Meşar(bilinç) gelseydi,teolojik ve metafizik idealizm geçerli olacaktı!
Eğer,Minadan(aşk) başlamak gerekseydi,kör bir din ortaya çıkacaktı!
Arafattan(bilgi) başka bölüm olmasaydı,amaçsız bir ilerleme ve ruhsuz bir medeniyete sahip maddi ve bilimsel,fakat tembel bir hayat doğacaktı!
Arafatsız(bilgi),yalnızca Meşar(bilinç) ve Mina(aşk) olmuş olsaydı,şu anda sahip olduğumuz iman anlayışına eremeyecektir!!!
Fakat İslam dininde,yerin en basit parçasından(toprak) yaratılan ve Allahın emanetçisi olarak güç sahibi kılınan insan hareketlerine bilgiyle başladı. Nesnel bir metodla bu dünyanın gerçeklerini kavradı.Son dönemde aşkı buldu.Bu dönemler,Arafattan Meşara gelmek ve oradan insan niteliklerinin zirvesine ve tamlığa(Mina/Sidretul Müntehaya) veya Allaha yükselmek şeklinde sahnelenir.
Gerçekçilik?Evet,ama prensip olarak,amaç olarak değil!Fizik ötesi ve ideal için kaynakladığın bir temel!İslami kavram açısından ,insan kısmen çamurdan kısmen de Allahın ruhundan yaratıldığı için,senin iraden ve kararın(azmin) çamurdan Allahın ruhuna hicret etmene yarayacaktır. Arafat,Meşar ve Mina denilen üç bölümü geçerken yapacağın budur işte!
Yukarıda anlatılanların ışığında,aşağıdaki kelimelerin anlam ve güzelliği şöyle ifade edilebilir:
Mezheb:Yol!
Hikmet:Uyanıklılık!
Risalet:Yol göstericilik!
Ümmet:Azim sahibi topluluk!
İmam:Rehber ve kılavuz!
Şehit ve Şahit:Yol işaretleri!
İbadet:Bağlılık hareketleri veya yolda yürümek ve yolu düzeltmek!
Takva:Sorumlu bir devrimci olarak,kendini eğitmen,kendini ve çürüme nedenlerini hatırlatan şeylerden kaçınman!
Allahın Yolu:İnsanlar için,kendini ve dünyanı feda etme yolu!
Dua:Kendini Allaha arzetmen,Onu çağırman,Onu sorman,ihtiyaçlarını, istek, sevgi ve nefretlerini Ona anlatman ve başkalarını teklif etmen!
Zikir:Akılda tutma,düşünme!
Hacc:Karar verme!
Mekkenin en uzak noktasındaki Arafata verdin.Her yanı kumlarla kaplı kuru bir düzlüktür orası.Ortasında,Hz.Muhammed(saa)in ashabına Veda Hutbesini okuduğu küçük ve kayalık Cebel-i Rahmet denilen tepeyi görebilirsin. Arafat,bir günlüğüne ziyaret ettiğin harika bir şehirdir;günün batımında yapılan dualardan sonra rüzgarla baş başa kalır!Orada,sınırları olmayan tek bir ümmet halinde bütünleşmiş,bütün dünya sanki bu düzlükte bir ufuktan diğerine uzanan beyaz çadırların altında bir araya gelmiştir Farklılıkların en az düzeye indiği,aristokrasinin böylesine alçaldığı ve insan yapısı güzelliklerin son derece çirkinleştiği!
Kendi kendine sorarsın:Burada ne göreceğimi sanıyorum?Ne yapılacak?Cevap:Hiçbir şey! İstediğin her şeyi yapmakta serbestsin!Gününü büyük bir insan okyanusunda yüzerek geçirebilir veya istersen bütün gün uyuyabilirsin de!Fakat,Arafatta olduğunu unutma!Burada görülebilecek hiçbir şey yoktur.Andre Gidenin dediği gibi,ihtişam bakışında olmalı, baktığın şey de değil.Bırak eğilimlerin ve tabiatın Arafatın parlak güneşi altında açsın.Son olarak,insanın tarih boyunca yaptığının zıddına,güneş ışığından,ışıktan, hürriyet ve kalabalıktan kaçma.Her zaman insanlarla bir arada bulun
Eskiden,bataklık sulardaki yosun gibi,cahilce ve baskı altında yaşıyordun!Şimdi ey insan, çadırından çık,bu derin insan okyanusuna çek kendini ve bırak,benin Arafatın parlak güneşinin altında yansın!Yalnızca bir gün için ey insan,yanarak bu insanların kalbini aydınlatan bir mum gibi ol!Zalimlerin elinde balmumu ve erimiş madde gibi olma.Bir oyuncak olma.
Hangi durumda olursan ol,bu günü istediğin gibi geçirebilirsin.Senden yapman istenen tek şey,durman(vakfe) ve sonra Arafat düzlüğünü güneş batımında terk etmendir.
Dr.Ali Şeriati
Makam-ı İbrahimdeki tavaf namazından sonra Safa ve Merve tepeleri arasında bulunan Mesaya gitmelisin.Bu iki tepe arasında yedi kez koş.Safa tepesinden başla.Yolun hervele yapman gereken bölümü Kabe düzeyindedir. Geri kalan kısmında ise,Merveni eteğine kadar normal yürürsün.
Say bir arayıştır.Amacı olan bir harekettir.Koşmak ve seğirtmek diye tanımlanır.Tavaf ederken Hacer gibiydin,Makam-ı İbrahimde İbrahim ve İsmail gibi.Say yapmaya başladın mı,yeniden Hacer gibi olacaksın.
Burada gerçek bir tevhid gösterisi vardır.Şekiller,modeller, renkler, dereceler,kişilikler, sınırlar,ayrımlar ve mesafeler kaybolur.Sahnede,soyunuk insan ve çıplak insanlık vardır! Yalnızca inanç,iman ev harekettir görülen! Burada kimsenin adı anılmaz;İbrahim,İsmail ve Hacer bile yalnızca isim,kelime ve sembollerdir.Var olan her şey sürekli kımıldamaktadır; insanlık,maneviyat ve bu ikisinin arasında da büyük bir düzenlilik.Öyle ki,bu hacdır,belli bir yönde sonsuz hareket için verilmiş bir karar.Bütün dünyanın kımıldayış şeklidir de.
Say ayaparken Hacerin rolünü oynayacaksın;bir kadın,bir yoksul,basit bir Habeşli cariye ve Saranın hizmetçisi.Bütün bunlar,Onun,insan yapısı sosyal düzendeki nitelikleri;şirk düzenindeki ama,tevhid düzenindeki değil!Bu cariye Allah ile konuşandır;Onun yüce elçilerinin annesi ve en sevgili ve kıymetli yaratıklarının temsilcisidir.Bu hacc gösterisinde birinci ve önemli karakterdir. Allahın evinde tek bir kadındır,bir annedir!
Allah Hacere,kendisine itaat etmesini ve oğlu ve kendi için gerekli şeyleri sağlayacağını söyledi.Allah,ihtiyaç ve geleceklerine dikkat edecekti.Ey Hacer, teslimiyet ve itaat örneği, imanın ve aşka güvenin büyük galibi,benim şemsiyemin altında korunacaksın!...Hacer kendini tamamen Allahın iradesine teslim etti;bu vadide oğlunu bıraktı.Bu,Allahın emri ve sevgisinin buyruğudur.Ama,teslimiyetin modeli yine de boş durmadı.Hemen kalktı, yapayalnız kuru bir dağdan diğerine su arayarak koşmaya başladı!durup dinlenmeden arayarak,kımıldayarak ve mücadele ederek;kendi nefsine, ayaklarına,iradesine ve zekasına güvenmekte kararlıydı.Hacer sorumlu bir kadın,bir anneydi;seven,yapayalnız,seğirten,arayan, acı çeken,yıkılan, destekten yoksun,barınaksız,evsiz,toplumundan ayrı düşmüş,sınıfsız,ırksız ve ümitsiz;bütün bu engellere rağmen ümitli!Yalnız bir cariye,bir kurban, yabancı,sürgün, sevilmeyen,kapitalist-aristokratik düzenlerin kabul etmediği, usluların nefret ettiği,sınıfların, ırkların ve ailenin nefret ettiği Bu siyah hizmetçi kucağında çocuğuyla yapayalnızdı! Yurdundan ve daha ayrıcalıklı bir ırkın ülkesinden uzakta,çok uzaklardaydı.Bu ilginç çölde dolaşırken,bu dağlarda bir tutsak gibiydi.Yapayalnız,yorgun,fakat oradan oraya su arayarak koşarken ümitli ve kararlı.
Yapayalnız Bu dağların tepesinde yalın ayak koşuyor su ararken,oturup ümitsizce ağlamıyor.
Bu,İbrahimin sünnetinin başlatıcısı,bir tanrı değil,bir cariye;ateş değil,su için merhamet arıyor?Su?Evet,su!Görünmeyen değil,fizik ötesi değil,aşk değil,teslimiyet değil,itaat değil, ruh değil,felsefi bir dünya görüşü de değil, göklerde değil,ahrette de değil.Değil,değil,değil
O bu dünyada su içiyor!Yeryüzündeki bir çeşmeden,tamamen maddi. Yeryüzünde akan bu sıvı(su) hayat için öylesine gerekli ki.Vücud için gerekli, çünkü damarlarımızda kan olur. Çocuğun susuzluğunu gideren anneni göğsündeki süttür aynı zamanda Su aramak,bu dünyadaki maddi hayat için çalışmayı sembolize eder.İnsanın tabiatla olan ilişkisini gösteren katıksız gereksinim.Bu dünyada cenneti bulma ve yeryüzünde meyvasından faydalanma yolu.
Say bedenin çalışmasıdır.Susuzluğunu gidermek ve çocuklarını doyurmak için,su ve ekmek ardında koşman ve çaba harcaman demektir.Daha iyi bir hayatı kazanma yoludur.Oğlun susuz ve bu kuru çölde seni bekliyor;ona su getirmek için bir pınar bulman senin görevin.Say, ihtiyaçların için tabiatın kalbinde araştırma yapmak ve kavga vermektir;taştan su çıkarma girişimidir.
Say:Yalnızca maddi,maddi bir ihtiyaç;maddi bir amaç ve maddi bir hareket!
Ekonomi:Tabiat ve iş!
İhtiyaçlar:Maddi ve insani!
Şaşırtıcıdır ki,mesfe olarak tavafla Say arasında ancak birkaç adım ve birkaç saniye vardır. Yine de bu ikisi arasında büyük bir farklılık göze çarpıyor:
Tavaf:Mutlak sevgi!
Say:Mutlak akıl!
Tavaf:Tamamen O!
Say:Tamamen sen!
Tavaf:Yalnızca Kadir-i Mutlakın iradesi!
Say:Yalnızca senin iraden!
Tavaf:Mumun çevresinde yanıncaya;külleri rüzgarda savrularak,aşk içinde kaybolup ışıkta ölünceye kadar dönen bir kelebek gibi!
Say:Kuvvetli kanatlarının desteğiyle,kayaların ortasında avı yakalamak ve yiyeceğini bulmak için bu kara tepelerin üzerinde uçan bir kartal gibi.Hem yeri,hem göğü fethediyor. Rüzgar,hem yeri,hem göğü savuruyor.Kartalın kanatlarına karşı öylesine hafif esiyor.Göklerde serbestçe uçmak hırsını simgeliyor.Kanatlarının altında yeryüzü o kadar ufak ki:Üstelik kartalın akıllı ve keskin bakışlarının içinde kaybolmuş!
Tavaf:İnsanın gerçeğe olan sevgisidir.
Sa:y:Günlük gerçeklerle desteklenen insandır.
Tavaf:Ulu kişidir.
Say:Güçlü kişidir.
Tavaf:Aşk,ihanet,ruh,ahlak,güzellik,iyilik,kutsallık,değerler,gerçek,inanç,takva,eza,kurban, sadakat,kulluk,algı,nurlanma,teslimiyet,Allahın güç ve iradesi,maneviyat,görülmeyen, başkaları için,ahiret için ve Doğulu ruhun sevdiği ve harekete geçmesine neden olan her şey.
Say:Akıl,mantık,ihtiyaçlar,yaşama,olaylar,hedefler,yeryüzü,maddiyat,tabiat,ayrıcalıklar, düşünme,ilim,endüstri, metod,karar,yarar, sevinç,ekonomi, medeniyet,vücud,hürriyet,ifade güçlüğü,egemenlik,bu dünyada nefis için ve Batılıların uğrunda kavga verdiği her şey.
Tavaf:Yalnızca Allah!
Say:Yalnızca insan!
Tavaf:Yalnızca ruh,başka hiçbir şey değil!
Say:Yalnızca beden.
Tavaf:Oluş sancıları ve ahiret için endişeler!
Say:Yaşama sevinçleri ve dünyanın mevyaları.
Tavaf:Susuzluğu arama!
Say:Su arama!
Tavaf:Kelebek.
Say:Kartal.
Hacc,tavaf ve Sayin birleşimidir;tarih boyunca insanın kafasını kurcalayan çelişkileri çözen:Materyalizm mi,idealizm mi?Akılcılık mı,ruhçuluk mu?Ahiret mi,dünya mı?Yiyip içmecilik mi,inziva ve zahitlik mi?Allahın iradesi mi, insanın iradesi mi?Ona güvenmek mi, insana güvenmek mi?Ona güvenmek mi,kendine güvenmek mi?
Allah size cevabı öğretecektir.Her ikisi de kelimelerin,algının,ilim ve felsefenin verdiği bir ders değil,bir insan örneği gösterilerek verilen bir ders.Kendisinden,inanç ve gerçekleri arayan dünyadaki bütün filozofların,ilim adamlarının ve büyük düşünürlerin Allahın büyük dersini öğrenecekleri bu örnek,yine bir kadın.Habeşli siyah bir cariye,bir anne.İşte o,Hacerdir!
Aşk buyruğuna itaat ederek,kendisini Onun mutlak iradesine teslim eder.Yurdunu ve ülkeni terk ederek çocuğunu uzaklara,çok uzaklara getirir ve bu kuru ve ıssız vadide(Mekke) bırakır.Tamamen Allaha ve Ona olan aşkına dayanır.İman gücüyle bütün akıl yürütme ve düşüncelerini bir tarafa iter.Bu tavaftır.
Fakat,sözde pek çok takva sahibi ve abid kişilerin aksine,oğlunun yanında sessiz sedasız oturup durmaz.Bir mucize olmasını,görünmez bir elin gökten meyvalar getirmesini veya susuzluğunu giderecek bir ırmağın akıvermesini beklemez.Ya?!Oğlunu aşkın kollarına terk eder ve su aramaya karar verip elinden geleni yapmak içim hemen koşmaya davranır.Ve şimdi,Mekkenin dışında ve kuru dağlarından bir kadın,yalnız,susuz,sorumlu,yabancı,boşuna bir su arayışı içinde dolaşıyor!Ey Allahım,Haceri mi konuşuyoruz,yoksa bütün insanları mı?
Hacerin çabaları boşunadır;umutsuzca oğlunun yanına döner.Bir de ne görsün,aşkın şemsiyesi altında yorgun ve susuz bırakılan çocuk topuklarıyla kumları oymuş.Ümitsizliğinin bu son noktasında ve umulmayan bir yerden,birden
Mucizeyle,ihtiyaçların gücü,
Ve Allahın merhametiyle bir şırıltı
Suyun sesi!
Zemzem;taştan akan hayat kaynağı tatlı pınar!Bu ders,aşkla suyu bulmak,fakaçabayla değil,yine "çabada"dan sonra.
Gerçi Ona çalışa çalış,
Yaklaşamıyorsan da,
Ey kalbim,
Yine de elinden geleni
Yapman gerek.
Ey seven,çalış,elinden geleni yap.Sen;mutlak iman ve mutlak güven!
Tavaf yaptığın sayı kadar,yedi kez dene!Fakat bu defa,seni sonunda başladığın yerden başka hiçbir yere götürmeyen çember şeklindeki bir olu(yani sıfırı) bırak.Mideni doldurmak için çalışarak ve çalışmak için mideni doldurarak,hiçbir yere varmayan,bir şey kazandırmayan ve amaçsız bir hareketten başka bir şey olmayan boş bir çember içinde gezinme. Sonunda,ölüm gelir çatar!
Tavaf:Yaşamak için değil,Allah davası için yaşamak.
Say:Yalnızca kendin için değil,insanlar için de elinden geleni yapmak.Burada yolun düz bir çizgidir,çember değil!Çemberler içinde dönüp durmaz,ileriye doğru yürürsün.bu bir göçtür,bir noktada başlayan ve hedefine varan; Safadan Merveye gidiştir.
Say süresince ileri-geri bir hareketi yedi kez tekrarlarsın.Yedi rakamı çift değil,tek bir rakamdır,yani Sayin Mervede biter,başladığın noktada değil!Yedi kez!Yedi,her zamanı Merveye kadar bütün hayatını temsil eden sembolik bir rakamdır!Başkaları için arı bir sevgi demek olan Safadan başla.Varacağın yer insanlık ideali,bir şeref duygusu,başkaları için cömertlik ve bağışlama demek olan Mervedir!Başkaları kimler)Seninle beraber koşanlar!
Ne biliyorum ben!Anlattıklarım,yalnızca anlayabildiklerim,haccın tamamının simgeledikleri değil;buraya kadar yapılanlar,benliğini eriterek sevgi okyanusuna dalman,pak ve günahsız çıkarak Makam-ı İbrahime adım atmak demekti.Oradan ey yabancı,evsiz ve yeryüzünden sürülmüş insan,bir sorumluluk duygusu bir serap içinde seni su aramaya iter.Hacer gibi Safa tepesine git,koşuşan beyaz insan seline gör.Safadan susuz ve yorgun inerek,bu kuru ve sıcak çölde su ararlar.Merveye varırlar,ama su bulamazlar.Kuru dudaklar,boş el ve üzgün bakışlarla Safaya dönerek yeniden aramaya koyulurlar.Bu işlem yedi kez tekrarlanır,ama ne su bulunur,ne de susuzluk giderilir!Fakat Merveye erişirler!
Ve sen ey damla,bu susuz,kavga veren ve dolaşan beyaz ırmağa Safa tepesinde katıl!Bu insan seline kendini bırak.Diğerleriyle birlikte say et.Kabenin düzeyine gelindiğinde, sayinin ortasında diğerleriyle birlikte hervele yap.
SAYİN SONU(TAKSİR)
Mervede Sayinin son noktasında saçını kısalt veya tırnaklarını kes.İhramını çıkar ve her günkü elbiselerini giy.Kendini serbest hisset(burada umre bitmektedir)Eli boş ve susuz, Merveden ayrıl,İsmailini bulmaya git !
Bak,dikaktle dinle!Şuradan bir su şırıltısı geldiğini işitmiyor musun?Bak,bak!Susuz kuşlar hep bu kuru çölün üstünde uçuşuyorlar!Zemzem İsmaili susuzluğunu giderdi.Çok uzak ülkelerden gelen yabancı bir kabile bu boş vadiyi doldurdu.Yeryüzünün susuz insanları Zemzemin çevresinde bir halka oluşturdular.Taştan bir şehir yükseldi bu ıssız ve susuz çölde. Bu vahiy sığınağı Bir hürriyet ve aşk evi!
Susuz ve yalnız sayden dönünce,burada yalnızlığın bitecektir.Zemzem İsmailin ayağının altından akıyor.İnsanlar çevresine üşüşmüşler.Başka ne görüyorsun?Allah,kapı komşundur! Ona öylesine yaklaşmış bulunuyorsun ki!
Ey,say ederek yorgun düşen insan,aşka güven!
Ey,sorumlu insan,elinden geleni yap,çünkü İsmail susuz!
Ey,aşka düşmüş kişi,iste!
Aşkın ve istemenin mucizelere meydana getireceğine ümidin olsun!
Ve sen say etmekten gelen hacı
Varlığının kuru çölünden ve ihmal edilmiş tabiatının derinliklerinden bir pınar sesi geliyor!
Kalbine dikkatle kulak ver.
Şırıltıyı duyacaksın.
Merve tepesinden Zemzeme doğru yürü.Bir kaç yudum al,yüzünü yıka ve geldiğin yere bir miktar götür ki,hediye diye insanlarına sunasın!
BÜYÜK HACC
Zilhiccenin dokuzuncu günü hacc başlar.Nerede olduğun önemli değil!Nerede olursan ol mscidul Haramda,Kabenin yanında,otelde veya caddede Bulunduğun yerden hacc için ayrılmalısın.İhramını giy,Mekkeyi terk et. Mekkeyi arkanda bırakmak ne kadar şaşırtıcı! Kıble burada,Mekkede değil miydi?Öyleydi,ama Kabeyi terk ederek başlıyor hacc!!!
Mekkeye gelmek ve Kıble ile karşılaşmak için aileni,ülkeni,evini vs. terk etmeyecek miydin?Evet,terk edecektin,ama bu umre içindi.Ya şimdi,neden Kabeyi terk etmen gerekiyor?Çünkü,hacc başlayacak!
Mekkeye gitmeye karar vermek haccın bütünüyle gerçekleşmesi olmadığı gibi,Kabe ve Kıble de haccın hedefleri değildir.Bunlar,kendi adına yanlış anladıklarındır.Tevhidin önderi (İbrahim) haccın Kabede bitmediğini,tersine Kabeyi terk ettiğin anda başladığını öğretiyor sana.Kabe,varacağın son durak değil,başladığın ilk nokta!
Şimdiye kadar Kabede yok olacak,kişisel çıkarlarını düşünmeyecek,kendi kendineliği ve sınırlarını aşacak ve kendini keşfedeceksin.Ey,Onu görmeye gelen muhacir,bundan sonra değişik bir yolda gidecek ve yeni bir ülkeye gireceksin.Umre için ve Mikatta evini terk ediyorsun.şimdi ise hacc için Allahın Evini terk etmelisin!
Tam teslimiyetin kıyısında ve hürriyetinin zirvesinde kendini keşfettiğin zaman şu emre itaat edecek düzeye gelmiş oluyorsun!Kabeden ayrıl;şimdi bana Kabeden dha yakınsın!. Umre yaparken Kabeyi ziyaret etmek benliğini keşfetmene yarıyordu.Şimdi ise Allaha yaklaşacaksın,evi ziyaret etmeyecek,fakat,sahibini göreceksin!
Ve varış Allahadır.(Nur,42,Fatır,18)
Kabe,son durak değil,yalnızca yöndür.Kabeye gelerek başladın,ama Kabede kalacak değilsin.Herhangi bir yerde duracak olursan,kaybolur ve ölürsün.
Ey,bu yolculuğa başlayan ve her zaman Ona yaklaşmaya çalışan hacı,
Ey,Allahın ruhu olan insan,
Ey,amel-i Salih kişi,
Mekkeye geldin,
Burada kalma.
Haramda durma.
Başka kıblelere yönelmemen için Kabe kıble olarak senin yönündü.Bununla birlikte, Mekkede Kıble bir başka yerdir.Oraya gitmeye karar vererek, Mekkeye gelişten daha büyük bir yolculuğa(Hacc-ı Temettü) başlamalısın.
Böylece,ayrıldığın gün,(Zilhiccenin dokuzunda) nerede olduğuna bakmadan ihramını giy. Mekkeye sırtını dön ve yürü !Mekkeden daha kutsal ve daha saygıdeğer neresi vardır? Durma;göreceksin !
ARAFAT
İhramını giyip Mekkeden çıkınca,dokuzuncu gün,güneş batımına kadar kalman gereken Doğuya(Arafat) doğru yola çıkacaksın.Geri dönüşte Meşar-i Haramda ve arkasından Minada kısa bir süre kalacaksın(vakfe).Niçin?Kısaca göreceğiz!
Önceden anlatılanların tersine,yani yavaş yavaş ve adım adım gitmek yerine,şimdi gerçek bir aşık gibi susuz ve durup dinlenmeden Arafata gideceksin.Onuncu günün sabahından, on ikinci güne(istersen on üçüncü güne) kadar Minada kalman gerekir.
Bu üç bölgeyi birbirinden ayırmaya yarayacak hiçbir işaret yoktur.On beş mil kadar uzunlukta dar bir geçit Mekke vadisiyle birleşir.bu boğaz boyunca,bir bölgeyi diğerinden ayıran herhangi bir gösterge ve tabii,tarihi ve dini hiçbir anıt yoktur.Sınırlar,hareketlerinin varsayımlı bölümlerinden ibarettir.
Bir diğer önemli faktör,bu üç bölümde kalma(vakfe)konusunda gösterilen titizliktir.Bu titizliğin nedeni,tüm dokuzuncu gün boyunca Arafatta durmak veya Meşarda yalnızca yetmiş taş toplamak için kalmakta aranmamalıdır!
On bir ve on ikinci günler Minada kalmalısın;bunlar,kurban gününü izleyen iki gündür.Her ne kadar,kurbanını kesip şeytanı da taşladıktan sonra,onuncu günün öğlesi işini bitirebilsen de,Minada kalman gerekmektedir.
Göreceğimiz gibi,bu,kalmak için kalmak değil,fakat kervanla birlikte giderken yolunun üzerinde kısa bir duruştan ibarettir.Bu geçit boyunca ,durdukları zaman durur ve bir bölümden diğerine giderken sen de harekete geçersin. Girdiğin her bölümde bir an durur ve sonra öbürüne doğru yollan!Mina,son bölüm olduğundan,orada üç gün kalacaksın.Unutma,orası da son durak değildir!Bu yolculuğun ne zaman bitecek?Kervanın son durağı neresidir?Hiçbir zaman ve hiçbir yer!Öyleyse,nereye gidiyorsun?
Cevap,sonsuzluğa,Allahas.Allah,mutlaktır, O,sonsuz olandır.Dolayısıyla, yolculuğun mutlak güzelliğe,mutlak bilgiye,mutlak güce, sonsuzluğa ve tamlığa doğru bir harekettir!Durmamacasına ve sonsuz bir hareket.
Bu yolculukta,Allah durak değil,hareketin yönüdür.İnsan için her şey geçici,değişken, yok olucu ev koruyucu;böyleyken bu sonsuz hareket sürekli ve yön her zaman orada!
Onun yüzünden başka her şey helak olucudur.(Kasas,88)
Mekkeden çıktın ve doğru Arafata geldin.Şimdi de,bölümden bölüme geçerek geri Kabeye dönüyorsun.
Biz ancak Allaha aidiz ve yine Ona dönücüleriz.(Bakara,156)
Bütün bu anlatılanlar harekettir;giden bir hareket(dönüş) ve gelen bir hareket(geri dönüş). Her zaman bir şeye doğru bir hareket,bir şeyde değil,çünkü her yolculuğun bir sonu var.O, bir kutsal ziyaret değil,çünkü her kutsal yolculuğun bir sonu var.Hacc,mutlak bir hedef ve bı hedefe doğru dışa dönük bir hareket Bu nedenle,kişinin varabileceği bir son durak değil, yaklaşmaya çalıştığı bir hedef!İşte,Arafattan dönüşte,Kabenin içinde değil de,Kabe duvarlarının gerisinde Minada kalışının nedeni!..Bu,yaklaşmak anlamına gelen şey, ulaşmak değil.
Allaha dönerken içlerinden geçmen üç bölüm vardır;Arafat,Meşar ve Mina.Bunlar üç ziyaret yeri değildir.Her bir bölümde kalış süresine gösterilen titizlik kadar,kalış niyetlerinin de bilincinde olmak önemlidir.Bu üç bölüm neyi gösteriyor?Allah,bizzat onların ilahi isimlerini kendisi vermiştir:
Arafat:Hikmet ve ilim demektirr.
Meşar:Bilinç ve anlayış demektir.
Mina:aşk ve inanç demektir.
Mekkeden Arafata git(biz Allaha aidiz) ve arkasından Arafatdan Kabeye geri dön(ve yine geri dönücüleriz).Arafat,insanın yaratılışının başlangıcını temsil eder.Ademin (insanın yeryüzünde yaratılışı) menkıbesinde şöyle deniliyor:Adem,yeryüzüne indikten sonra, Arafatta Havva ile karşılaştı; birbirlerini tanıdıkları yer orasıdır.İniş,(günahından sonra) Ademe Cenneti terk etmesi söylenince meydana gelmiştir.Ağaç ve fundalıklarla kaplı bu cennette Adem yiyor,içiyor,eğleniyor,herhangi bir sorumluluk ve çalışma sorumluluğu olmadan yaşıyordu.Bir melekken;insana secde etmeyerek asi olan İblisin vesvesesine kadar, büyük bir doygunluk içindeydi. İblis, sınırlarını aşıp isyan ederek,yasaklanan meyvadan yemesi için,Allahın ruhunu üflediği,hem muttaki,hem de facir olan insanı kandırdı.İblis insana, dediğini yaparsa daha uzun ve daha iyi bir hayat süreceğini söylemişti.
Akıl,tek başına insanı etkilemedi;Adem,yasaklanan meyvadan yemeyi reddetti.Şeytan, aşkı sembolize eden Havvaya vardı!Ve sonra Adem yasaklanmış meyvadan yemeyi kabul etti.Hem akıl,hem aşk meleği etkileyerek,onu ademe dönüştürdü.
Adem,günah işleyen ve pişma olandı.Asi de olabilir,itaat da edebilirdi.Bu durumda isyan etmek,irade hürriyetini elde etmek demekti;Allahın iradesine aykırı olarak karar verme serbestisini içine alıyordu bu.Karar verme serbestisi,sorumlu vebilinçli olma düşüncesini de beraberinde getiriyordu.Sonuç olarak,Ademin doygunluk,eğlence ve rahatının yerini ihtiyaçlar,hırs ve sancılar adlı veya düşüş!
Hırs,sancı ve ihtiyaçların kurbanı olan,bilinçli,isyankar ve sorumlu kişi,(Adem) için yeniş bir hayat başlıyordu.Sürgün ve yalnızlık duygusuyla,bu yeryüzü zindanıydı.Ayrılığın verdiği tutukluluk durumu içinde,iman,bilgi,sır bilirlilik,sanat ve edebiyat ve hayat diliyle yalvarır! İsyanının suçunu, günahın tabii ağırlığını ve içgüdüsel tevbe arzusunu kalbinde duyuyordu. Haccın bunlarla ne ilgisi olabilir?Hacc,insanın yaratılış ve tevbesinin yaşayan bir örneğidir. Bir yabancılık ve sürgün olma duygusunu içine alan benlik bilincini kuşatır.Sonuç olarak ortaya çıkan bir geri dönüş kararıdır!
Cennetteki Ademin,yeryüzündeki Ademe dönüşmesi,günümüz insanının davranış ve karakterini örnekliyordu.Şeytanın ve Havvanın aldattığı, asi,saldırgan ve günahkar insanın bir portresiydi.Her ne kadar,,Cennetten yeryüzüne sürülüp tabiatın kucağına bırakıldıysa da, Adem ne de olsa yasaklanmış ağaçın meyvesinden bir kere yemiş bulunuyordu.Sonuç? Adem,akıl,bilinç ve isyan duygusu kazandı!Gözlerini açtığında çıplak olduğunu gören Adem, kendini tanıma durumuna gelmişti.
Yukarıda geçtiği gibi,Kabeden Arafata iniş,insanın yaratılışının başlangıcını temsil eder. İnsanın yaratılışıyla,bilginin yaratılışı aynı zamana rastlıyor! Adem ile Havvanın karşılaşmasından çıkan sevgi kıvılcımı, birbirlerini anlamalarına yardımcı oldu.Bilginin ilk işaretiydi bu!Adem, kendisiyle aynı kaynaktan ve nitelikteki karşı cinsten olan eşini tanıdı.
Sonuç olarak,felsefi görüş açısından insanın varlığı,bilginin varlığıyla aynı zaman rastlar; bilimsel bir görüş açısından ise,insan tarihi bilgiyle başlar.
Ne kadar ilginç!Hacc süresince ilk hareket Arafatta başlıyor.Arafatta duruş,gündüz, güneşin tam tepede olduğu dokuzuncu günün öğlesine rastlıyor.Güneş ışığında bilinç,görüş, hürriyet,bilgi ve sevgi kazanasın diye bu vakit seçilmiştir!Güneşin batımında,Arafatta duruş sona erer.Karanlıkta hiçbir şey görülmez.Bu nedenle de,ne bilgi ne de hikmet söz konusudur artık!Arafat düzlüğünde güneşin batımıyla birlikte insanlar,güneş yönünde batıya yönelir. Bilinç ülkesi Meşara varıncaya kadar giderler;orada dururlar.
Bilgiden sonra bilinç safhası gelir.Önce bilgi,sonra bilinç,ne kadar ilginç?
İnsanlar,bilincin bilgiden önceden geldiğini tartışmasız kabul ederler,fakat bu iki zihni olguyu yaratan,hiç de öyle olmadığını gösteriyor!Adem,karşı cinsten Havva ile karşılaştı. Görüşlerini paylaştılar,düşünce alışverişinde bulundular ve karşılıklı olarak bilişip anlaştılar. Kişisel hayatları,bir ailenin kurulup, bilinçli bir sevginin doğmasıyla sürdü!Konuyu biraz daha açacak olursak,iki insanın birliği bilgiyle başladı;bilginin ilerlemesi insanın bilincine katkıda bulundu.Bu,anlaşmayı artıran bilimi doğurdu ve ardından insanın bilincinin kuvvetlenmesine neden oldu.Bu neye yol açtı?Daha fazla bilimsel ilerlemeye!
Nesnellik ve bir fikrin dış dünya ile ilgisi realiteye dayandığı zaman akıl gelişecek, kavrayış artacak ve kişinin manevi gücü yükselecektir!
Arafattan(bilgi) önce Meşar(bilinç) gelseydi,teolojik ve metafizik idealizm geçerli olacaktı!
Eğer,Minadan(aşk) başlamak gerekseydi,kör bir din ortaya çıkacaktı!
Arafattan(bilgi) başka bölüm olmasaydı,amaçsız bir ilerleme ve ruhsuz bir medeniyete sahip maddi ve bilimsel,fakat tembel bir hayat doğacaktı!
Arafatsız(bilgi),yalnızca Meşar(bilinç) ve Mina(aşk) olmuş olsaydı,şu anda sahip olduğumuz iman anlayışına eremeyecektir!!!
Fakat İslam dininde,yerin en basit parçasından(toprak) yaratılan ve Allahın emanetçisi olarak güç sahibi kılınan insan hareketlerine bilgiyle başladı. Nesnel bir metodla bu dünyanın gerçeklerini kavradı.Son dönemde aşkı buldu.Bu dönemler,Arafattan Meşara gelmek ve oradan insan niteliklerinin zirvesine ve tamlığa(Mina/Sidretul Müntehaya) veya Allaha yükselmek şeklinde sahnelenir.
Gerçekçilik?Evet,ama prensip olarak,amaç olarak değil!Fizik ötesi ve ideal için kaynakladığın bir temel!İslami kavram açısından ,insan kısmen çamurdan kısmen de Allahın ruhundan yaratıldığı için,senin iraden ve kararın(azmin) çamurdan Allahın ruhuna hicret etmene yarayacaktır. Arafat,Meşar ve Mina denilen üç bölümü geçerken yapacağın budur işte!
Yukarıda anlatılanların ışığında,aşağıdaki kelimelerin anlam ve güzelliği şöyle ifade edilebilir:
Mezheb:Yol!
Hikmet:Uyanıklılık!
Risalet:Yol göstericilik!
Ümmet:Azim sahibi topluluk!
İmam:Rehber ve kılavuz!
Şehit ve Şahit:Yol işaretleri!
İbadet:Bağlılık hareketleri veya yolda yürümek ve yolu düzeltmek!
Takva:Sorumlu bir devrimci olarak,kendini eğitmen,kendini ve çürüme nedenlerini hatırlatan şeylerden kaçınman!
Allahın Yolu:İnsanlar için,kendini ve dünyanı feda etme yolu!
Dua:Kendini Allaha arzetmen,Onu çağırman,Onu sorman,ihtiyaçlarını, istek, sevgi ve nefretlerini Ona anlatman ve başkalarını teklif etmen!
Zikir:Akılda tutma,düşünme!
Hacc:Karar verme!
Mekkenin en uzak noktasındaki Arafata verdin.Her yanı kumlarla kaplı kuru bir düzlüktür orası.Ortasında,Hz.Muhammed(saa)in ashabına Veda Hutbesini okuduğu küçük ve kayalık Cebel-i Rahmet denilen tepeyi görebilirsin. Arafat,bir günlüğüne ziyaret ettiğin harika bir şehirdir;günün batımında yapılan dualardan sonra rüzgarla baş başa kalır!Orada,sınırları olmayan tek bir ümmet halinde bütünleşmiş,bütün dünya sanki bu düzlükte bir ufuktan diğerine uzanan beyaz çadırların altında bir araya gelmiştir Farklılıkların en az düzeye indiği,aristokrasinin böylesine alçaldığı ve insan yapısı güzelliklerin son derece çirkinleştiği!
Kendi kendine sorarsın:Burada ne göreceğimi sanıyorum?Ne yapılacak?Cevap:Hiçbir şey! İstediğin her şeyi yapmakta serbestsin!Gününü büyük bir insan okyanusunda yüzerek geçirebilir veya istersen bütün gün uyuyabilirsin de!Fakat,Arafatta olduğunu unutma!Burada görülebilecek hiçbir şey yoktur.Andre Gidenin dediği gibi,ihtişam bakışında olmalı, baktığın şey de değil.Bırak eğilimlerin ve tabiatın Arafatın parlak güneşi altında açsın.Son olarak,insanın tarih boyunca yaptığının zıddına,güneş ışığından,ışıktan, hürriyet ve kalabalıktan kaçma.Her zaman insanlarla bir arada bulun
Eskiden,bataklık sulardaki yosun gibi,cahilce ve baskı altında yaşıyordun!Şimdi ey insan, çadırından çık,bu derin insan okyanusuna çek kendini ve bırak,benin Arafatın parlak güneşinin altında yansın!Yalnızca bir gün için ey insan,yanarak bu insanların kalbini aydınlatan bir mum gibi ol!Zalimlerin elinde balmumu ve erimiş madde gibi olma.Bir oyuncak olma.
Hangi durumda olursan ol,bu günü istediğin gibi geçirebilirsin.Senden yapman istenen tek şey,durman(vakfe) ve sonra Arafat düzlüğünü güneş batımında terk etmendir.
Dr.Ali Şeriati